29 Temmuz 2022 12:43
Son Güncellenme Tarihi: 29 Temmuz 2022 14:20

ÇED Yönetmeliği değiştirildi, ÇED süreci şirketlerin keyfine bırakıldı!

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği'nin bazı maddeleri değiştirildi. Hukukçular, değişiklik ile ÇED sürecinde şirketlere daha çok inisiyatif sağladığını söyledi.

Tire'de ÇED toplantısı | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Paylaş

Özer AKDEMİR

Resmi Gazete’de bugün yayımlanan yönetmelik değişikliği ile Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği'nin bazı maddeleri değiştirildi.

Hukukçular, bu değişikliklerin ÇED sürecinde şirketlere daha çok inisiyatif sağladığını belirtti. Ayrıca değişikliğin, halkın katılımı toplantısına çevre, meslek ve demokratik kitle örgütlerinin katılımının önünü kapatacağı uyarısında bulundular.

Konuya dair Bakanlıktan yapılan açıklamada ise 7 Şubat 1993'de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelikte yapılan değişikliklerin "yeşil kalkınma hedefleri kapsamında" yapıldığı söylendi.

Açıklamada, "Halkın bilgilendirilmesinin etkinleştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılarak yürürlüğe alınan Paydaş Katılım Planı ile katılımcılıkta iletişim yollarının sayısı artırıldı" iddiası öne sürüldü.

Bakanlık ayrıca değişiklikle ÇED raporu hazırlanması zorunlu olan faaliyetlerin sayısının artırıldığını iddia etti, "Bazı sektörlerin tamamı da eşik değerine bakılmaksızın tümüyle ÇED uygulanacak projeler listesine alındı" dedi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan ve bugünkü Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğinin ne anlama geldiğini çevre-ekoloji avukatlarına sorduk. 

YÖNETMELİKTE HALK TANIMI NEDEN DEĞİŞTİRİLDİ?

Av. Arif Ali Cangı, ÇED sürecinde en önemli aşamanın "halkın katılımı" aşaması olduğunu belirterek, yeni yönetmelikte "halk" tanımının değiştirildiğini belirtti.

Cangı, “Daha önceki ÇED Yönetmenliği'nde 'halk' tanımında 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye’de ikamet eden yabancılar ile' diye başlayan; ulusal mevzuat çerçevesinde bir veya daha fazla tüzel kişi veya tüzel kişilerin birlik, organizasyon veya grupları şeklinde kapsayıcı bir tanım vardı. Yenisinde ise 'halk' olarak sadece 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye'de ikamet eden yabancılar' esas alınmış. Halk tanımı içinden tüzel kişileri çıkarmışlar, onun yerine ‘paydaş katılım’ diye bir tanımlama getirmişler” dedi.

'Paydaş katılım planı' şeklinde yeni bir düzenleme yapıldığını aktaran Cangı, "Yani planlanan projenin tüm aşamalarında projeden etkilenecek veya proje etkileyebilecek ya da projeye etkisi olabilecek tüzel gerçek kişiler ve paydaşlar için 'paydaş katılım planı' diye bir plan sunulacak. Bu da güya o projeyi etkilenen ya da projeye etkisi olacak kurum, kuruluş ve kişileri kapsayacak. Yani projeyi yapacak olan firma 'Benim bu projeden EGEÇEP etkilenir, ya da etkilenmez' diyebilecek. ‘Etkilenmez’ derse EGEÇEP adına halkın katılımı toplantısına müdahale etme şansı kalmıyor. Dolayısıyla halkın katılım sürecinde proje sahibinin insafına bırakılmış bir kesim var. O kesim de çoğunlukla meslek odaları olacaktır, ekoloji hareketleri olacaktır, etkili olabilecek demokratik örgütler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

ÇEVRE, MESLEK ÖRGÜTLERİ ÇED SÜRECİNİN DIŞINA ATILIYOR

Etkili kesimlerin, halkın katılımı toplantısında etkili olmasının önüne geçilmeye çalışıldığını dile getiren Cangı, şirketlerin uygun bulduğu paydaşların toplantıya katılımının sağlanabileceğini, bunun da doğal olarak projeye destek veren paydaşlar olacağını ifade etti.

Cangı şunları söyledi:

“Şirketin kendisine bırakırsan, örneğin gemi sökümüne ilişkin bir ÇED süreci olsa, gemi sökümünü destekleyen Gemi San-Der gibi paydaşlar olacaktır. Dolayısıyla halkın katılımında katılımcıların sayısı ve etkisi azaltılmaya çalışılıyor.”

MÜCBİR SEBEP MUAMMASI

Yönetmelikte yapılan "mücbir sebep" tanımının daha önceki yönetmelikte olmadığını kaydeden Cangı, şunları söyledi:

"Mücbir sebep tanımında şöyle bir ibare var: ÇED olumlu, ÇED gereklidir kararı verilmiş olan projeler için bu yönetmelikte tanımlanmış olan karar geçerlilik süresi içerisinde yatırımına başlatılmasına doğrudan engel teşkil edecek doğal afet, -olur doğaldır-, olağanüstü hal, -tamam, o da kısmen kabul edilebilir-, idari yargı kararları, -yani mahkeme kararı varsa-, mücbir sebep vardır. 5 yıl geçse dahi o yatırımı yapabilir, deniliyor.

Şeytanın avukatlığını yaparak mahkeme kararının mücbir sebep sayılmasının altında yatan neden şu olabilir diye düşünüyorum: İptal kararı verildi, ÇED durdu, proje başlayamadı. Dava 5 yıl sürdü, kesinleşmesi vesaire 5 yılın sonunda mahkeme iptal kararı verdi. Ancak iptal kararı uygulanamaz ama ne yapar şirket? 2009/7 sayılı genelge uyarınca tekrar ÇED başvurusu yapar, 5 yıllık süre geçtiği halde eski ÇED üzerinden devam eder.”

KÖYLÜLERİN YOL KAPATMASI MÜCBİR SEBEP SAYILABİLİCEK

Cangı, idari yargı kararlarının mücbir sebep sayılmasının; yargı kararlarının bağlayıcılığı ilkesinin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin yok sayılması olduğunu vurguladı.

Cangı, “İdari yargı kararlarından mücbir sebep olmaz. İdari yargı kararları bir işlemi hukuka uygunluk denetimidir. 'Hukuka uygun değil' diyorsa o projeden vazgeçilmesi gerekir. Diğer yandan mücbir sebep, 'dıştan gelen yeni bir durum' şeklinde, tamamıyla bakanlığın takdirine kalmış. Yani proje sahibi 'ÇED olumlu kararı aldığımdan bu yana 5 yıl geçti ama bu arada köylüler yolu kapattı, o yüzden başlayamadım, mücbir sebep, 5 yıllık süreyi uzatın’ diye talepte bulunabilir. Bakanlık da haklı bulabilir. Böyle bir sıkıntılı bir durum var" dedi. 

ÇED SÜRECİNİ PROJE SAHİPLERİNİN ÇIKARINA YÜRÜTMEK İÇİN YAPILAN DÜZENLEMELER

Bakanlığın değişikliklerle ilgili yaptığı açıklamanın hiçbir anlamının olmadığını dile getiren Cangı, şöyle devam etti:

"Bazı faaliyetleri ÇED kapsamına aldık, deniyor ama bunun için tüm yönetmeliği değiştirmelerine gerek yoktu ki. Sadece Ek 1 listesini değiştirebilirlerdi. Var olan yönetmelik 1993'ten beri defalarca değiştirildi. En son uygulanan yönetmelikteki kimi düzenlemeler yargı kararları ile düzenlenmek zorunda kalınan olumlu düzenlemelerdi. Şimdi böyle bir yönetmeliğin tümünü değiştirmekte başka bir amaç aranır. O başka bir amacın ne olduğunun ise maddeler arasındaki ayrıntılarda gizli olduğunu gördük. Buradaki amaç, bazı küçük ayrıntılardaki değişiklikle ÇED yönetmeliğinin, ÇED sürecinin, proje sahiplerinin çıkarına göre, proje sahiplerinin kontrolünde yürütülmesini sağlamak.” 

"KEYFE KEDER BİR YÖNETMELİK HALİNE GETİRİLİYOR"

ÇED Yönetmeliği gibi bir mevzuatın; yerleşmesi, içtihatların gelişmesi ve uygulanabilir olması için değiştirilmemesi gerektiğine dikkat çeken Cangı, değişikliklerin beklenen etkiyi azaltacağı uyarısında bulundu. Cangı şunları söyledi:

“Bakanlıklar tarafından ÇED Yönetmeliği keyfe keder bir yönetmelik haline getiriliyor. Bu aynı zamanda yargı uygulama sisteminde ciddi anlamda karmaşaya yol açıyor. Bu şekilde çevresel etki değerlendirme sürecinin yerleşmesi, amacına göre uygulanması mümkün değil." 

“İDARE TARAFI ŞİRKETLERİN İDARİ OFİSİ GİBİ ÇALIŞTIKÇA DOĞA KORUNAMAZ”

Av. Yakup Okumuşoğlu da şu değerlendirmeyi yaptı:

"İstendiği kadar yönetmelik güzellemesi yapılsın, önce uygulayıcıların mantalitesi değişmeli. İdare tarafı şirketlerin idari ofisi gibi çalıştıkça doğa korunamaz. Bunu geçmişte hep gördük, bundan sonra da göreceğimize kuşkum yok. Yönetmeliği vitrin olarak kullanmaya devam ettikçe ülkede çevre sorunları bitmez.”

"HALKIN KATILIMI TOPLANTILARI PROVOKASYONA AÇIK HALE GETİRİLİYOR"

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Selahattin Beyaz ise değerlendirmesinde şunları kaydetti:

"Ülkede ekolojik yıkım projeleri, 'ÇED Olumlu' kararları ile yapılmaktadır. Ancak halkın direnişi ile karşılan bu projeler, patronların iktidarını rahatsız etmektedir. Halkın itirazları aynı zamanda proje süreçlerinin uzamasına neden olmaktadır. Bu yönetmelik değişikliği ile sermayenin proje yatırımlarının önündeki tüm engellerin kaldırması amaçlanmaktadır. Halkın katılım toplantıları; 'paydaşlar' adı altında projenin sahiplerinin katılımı sağlanarak provokasyona açık hale getirilmektedir. Bütün yetki; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve buna bağlı kurumlara verilerek bu bakanlık, sermayenin en kullanışlı bakanlığı haline getirilmektedir."

MADDE MADDE, YÖNETMELİKLE NE DEĞİŞTİ?

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, yönetmelikte madde madde nelerin değiştiğini de açıkladı. Buna göre;

  • Madde 4'te “Anons", "Askıda İlan" gibi kavramların yanı sıra çeşitli değişiklikler yapılıyor. Değişiklikle halkın bilgilendirmesi toplantısı katılımcıları arasına proje paydaşları da eklendi. Bu değişiklik ile projelere karşı hiçbir olumsuz ses çıkmasına izin verilmeyecek, toplantılarda projeden çıkarı olan paydaşlar ile halk karşı karşıya getirilerek, provokasyona açık ortam oluşacak.
  • Madde 5'teki değişiklikle, ÇED raporlarının kararlarında; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve buna bağlı ilgili kurumlar etkili olacak.
  • Madde 6'daki “Bu yönetmeliğe tabi projeler için 'ÇED Olumlu' kararı veya 'ÇED Gerekli Değildir' kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez" hükmüne, değişiklik ile "Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez" hükmü eklendi.
  • Madde 8'de "Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde, projenin konusu, türü ve proje için belirlenen yerin özelliklerini de dikkate alarak, üniversiteler, enstitüler, araştırma ve uzman kuruluşları, meslek odaları, sendikalar, birlikler, sivil toplum örgütlerinden temsilcileri de Komisyon toplantılarına üye olarak çağırabilir' tanımı "komisyona dâhil edebilir ve toplantılarına üye olarak çağırabilir" şeklinde değiştirildi.
  • Madde 9'da yapılan değişiklik ile paydaş etkinliği artırıldı. Böylelikle halk tarafından “halk toplantılarının yaptırılmaması” gibi durumların önüne geçilmesi planlandı.
  • Madde 10 ve 11'de ÇED süreçleri ile ilgili süreler kısaltıldı. Projelerin ÇED süreçleri ile sürekli gündemde kalmasının önüne geçilmesi planlandı.
  • Madde 12'deki "İnceleme değerlendirme toplantı tarihinden itibaren 30 takvim günü içerisinde görüş bildirmeyen kurum/kuruluşun görüşü olumlu kabul edilir. Görüş bildirmek için ilave süreye ihtiyaç duyulması halinde talep ilgili komisyon üyesi tarafından yazılı olarak Bakanlığa iletilir. Kurum/kuruluşların ilave süre talepleri Bakanlık tarafından dikkate alınır" şeklindeki değişiklikle, ÇED raporu hazırlanan projelere karşı az da olumsuz görüş olma olasılıklarının bile önüne geçilmeye çalışılıyor.
  • Madde 14'teki "'ÇED Olumlu' kararı verilen proje için 5 yıl içinde mücbir sebep bulunmaksızın yatırıma başlanmaması durumunda 'ÇED Olumlu' kararı geçersiz sayılır” şeklindeki değişiklikle, süreler kısaltılarak projelerin bir an önce uygulamaya geçmesi amaçlanıyor.
  • Madde 18'deki ek ile projelerin uygulama süreçlerinin bakanlık tarafından izlenmesi öngörülüyor. Bu da projelerin olumsuz etkilerinin izlenmesi yerine, projenin hataya geçirilmesi süreçlerinin izlenmesinin bakanlığın daha fazla ilgisini çekmekte olduğu gösteriyor.
  • Madde 20'deki "'ÇED Olumlu' veya 'ÇED Gerekli Değildir' kararı bulunan projelerde kapasite artışı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, planlanan projenin etkileri, mevcut karara esas çevresel etkiler ile birlikte katlanmış olarak değerlendirilir” ekiyle proje kapasitelerinin artırılmasının önü açılıyor. Kapasite artışları ile projenin olumsuz etkilerinin önüne geçilemez büyüklüğe ulaşabileceği anlaşılıyor.
  • Madde 24'teki "'ÇED Olumlu' veya 'ÇED Gerekli Değildir' kararı bulunan projelerde yapılacak kapasite artışı ve/veya genişletilmesi planlanan projeler" cümlesi kaldırıldı. Böylece Madde 20'de belirtildiği gibi, kapasite artışları olağanüstü durumlardan çıkarılarak normalleştiriliyor.
  • Madde 26'da "ÇED Başvuru Dosyası, ÇED Raporu veya Proje Tanıtım Dosyası hazırlayacak kurum/kuruluşlar Bakanlıktan Yeterlik Belgesi almakla yükümlüdürler. Yeterlik Belgesinin verilmesi, Yeterlik Belgesi verilen kurum/kuruluşların denetimi ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça yayımlanacak bir tebliğ ile düzenlenir" hükmü, tebliğe gerek duymadan "ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça düzenlenir" şeklinde değiştirildi.
  • Madde 28'de "Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin olarak tebliğler çıkarabilir" hükmü "Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin olarak düzenleme yapılabilir" şeklinde değiştirildi. Bu değişiklik ile tebliğe bile gerek duymadan değişiklik yetkisi bakanlığa veriliyor. 
ÖNCEKİ HABER

HSK üyeliğinden istifa eden Kocabey MHP'deki görevinden de istifa etti

SONRAKİ HABER

231 bin kişiyle yapılan araştırmaya göre, aşı olanlarda Kovid’den kaynaklanan kalp krizi ve pıhtı atma riski daha düşük

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...