Gezi davasında skandal karar: Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklara 18'er yıl hapis cezası verildi

Gezi davasında Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'ye 18’er yıl hapis cezası verildi.

25 Nisan 2022 06:30
Son Güncellenme Tarihi: 25 Nisan 2022 21:38
Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater'in de aralarında bulunduğu 17 kişi hakkında görülen Gezi davasında karar açıklandı.

Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'ye 18’er yıl hapis cezası verildi. Hepsinin tutuklanmasına hükmedildi. Osman Kavala'ya hükümeti kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Casusluk suçlamasından ise beraatine ve tahliyesine hükmedildi.

Kararın açıklanmasının ardından salondan "Her yer Taksim her yer direniş" sloganları yükseldi. Can Atalay, kararın ardından salona seslenerek "Buradan Mücella ablamızı Bakırköy'e, bizi Silivri'ye götürecekler. Şunu bilin: Zulme boyun eğmeyeceğiz. Zulme karşı direneceğiz. Hiçbir hukuka aykırı işlemi kabul etmeyeceğiz. Halep oradaysa arşın burada" dedi.

Karara Gezi direnişinde hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan isyan etti. Duruşma salonunda tepkisini dile getiren Elvan, "Çocuğumun katili dışarıda. Çocuğumu koruyanlar, çocuğumu öldürenler tarafından cezalandırıldı" dedi.

ÜYE HAKİMDEN ŞERH

Davada karar oy çokluğu ile alındı. Üye hakimlerden biri sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeterli delil bulunmadığından beraatlerine ve Osman Kavala’nın tahliyesi ile diğer sanıkların tutuklanmamasına yönelik görüş bildirerek karara şerh düştü.

Hakim, şerh yazısında, "Dinleme kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeterli olmadığı anlaşılmış olup, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığından, beraati, tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi, diğer sanıkların tutuklanmaması gerektiği görüşündeyim" dedi.

SAVCILIĞIN MÜTALAASI

Savcılık 4 Mart’ta açıklanan mütalaada davanın tek tutuklu sanığı Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ve Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Yüksek Mimar Mücella Yapıcı hakkında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet istedi. Savcılık Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi'nin ise "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme"' suçlamasıyla 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Mütalaada ayrıca yurt dışında bulunan Henri Barkey, Pınar Öğün, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ayrılması talep edildi.


KARAR SONRASI AÇIKLAMA

Gezi davasında hükmün açıklanmasını ardından Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi önünde karar protesto edildi. HDP, CHP, TİP milletvekilleri kamuoyuna dayanışma ve mücadele çağrısı yaptı.

AV. TAŞÇI: HÜKÜM GEZİ'YE GİDEN HERKES İÇİN GEÇERLİDİR

Dava avukatlarından Akçay Taşçı, kararı üst mahkemeye taşıyacaklarını dile getirdi.

Taşçı, "Sözümüz şudur, 'Her yer Taksim her yer direniş' sloganın atmaya devam ettik, 'Bu daha başlangıç mücadeleye devam' dedik. Bunu söylemeye, mücadeleye devam edeceğiz. Arkadaşlarımız birazdan cezaevine gidecekler, onların görüşünde söyleyeceğiz. Başka arkadaşlarımız yargılanacak, onların yargılamalarında söylemeye devam edeceğiz. Ama Gezi'ye gelen herkes düşünsün, bu hüküm yalnızca buradakileri yatırıyor olsa da esas olarak hepsi için geçerlidir. 'Hain' yerine konulan, 'Başkasının maşası', 'Kökü dışarıda' denilen Gezi'ye giden herkestir. Gezi'ye giden herkesin bu arkadaşların üzerinde sorumluluğu var" dedi.

KERESTECİOĞLU: TÜRKİYE HALKLARI BİR YOL AYRIMINDA

HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, "Türkiye halklarına seslenmek istiyorum" diyerek şöyle devam etti:

"Biz Gezi Parkı'nı kazandık, hafızamızı kaybetmeyelim, eğer bu arkadaşlarımız mücadele etmeseydi, hep birlikte mücadele etmeseydik Taksim'in ortasında o inşaatlar olacaktı. Biz kazandık, hazmedemediler. Ne zaman kazansak hazmedemeyecekler. Biz bir yol ayrımındayız halklarımız, artık bu tercihi yapma zamanındayız. Bizi kriminalize etmeye çalıştılar, yıllarca yaptılar. Şimdi bütün muhalefeti aynı şekilde ‘terörle' ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bu yol ayrımında karar verme zamanıdır; demokratik, özgür bir Türkiye mi istiyoruz yorsa biat eden yargısıyla, başını kaldırmayan göz teması bile mahkemede kuramayan yargıçlarıyla yargılanmaya devam etmek mi istiyoruz. Biz bunu hak etmiyoruz, Türkiye halkları bunu hak etmiyor. Bugün alınan arkadaşlarımız canlarımızdır. Hiçbir suçla ilişkileri yok. Suçları Gezi Parkı'nın Gezi Parkı kalması. Hepimiz oradaydık. Yargılayacaklarsa hepimizi yargılasınlar. Korkmuyoruz. Yılmayacağız. Bunun sözünü veriyoruz."

ŞIK: İTİRAZ ETMEYEN HERKES BU KARARIN SORUMLUSUDUR

TİP Milletvekili Ahmet Şık da "Bugün bu meydan dolsaydı o kadar rahat karar veremeyeceklerdi" dedi. Şık, "İtiraz etmeyen herkes bu kararın sorumlusudur. Bu ülkenin bütün sorunları bir avuç insanın sırtına yükleyebileceğiniz kadar hafif değil. Herkes elini taşın altına sokacak. Bugünden sonra da yaşanacak her ihlalin sorumlusu bu sessizlik sarmalına teslim olmuş kendine muhalif diyenlerdir" dedi.

TANRIKULU: HÜKÜM SARAYDA VERİLDİ, MAHKEMEDE AÇIKLANDI

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da davanın iddianamesinin sarayda yazıldığının ve hükmünün de sarayda verildiğini, bugün sadece adliyede açıklandığını kaydetti. Tanrıkulu, "Arkadaşlarımızı çok yakında davul, zurnayla, milyonlarla karşılayacağız" diyerek Türkiye'ye muhakkak demokrasiyi getireceklerini söyledi.

TAKSİM DAYANIŞMASI: KARARI TANIMIYORUZ

Taksim Dayanışması adına söz alan Akif Burak Atlar, "Bizler adalete inanan, demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanan bu memleketin demokrasi güçleri olarak bu kararı reddediyoruz" dedi. Kararın siyasi olduğunun altını çizen Atlar, "Bu daha başlangıç mücadeleye devam" sloganına devam edeceklerini dile getirdi.

ÖZEL: ANT OLSUN Kİ HESAP SORACAĞIZ

CHP Milletvekili Özgür Özel, “Ülkeyi yöneten tek adamın gönlü yapıldı. Kendi kendini atamış biri, beraat kararlarını tanımıyor. Mahkeme bağımsızlığını tanımayan, kuvvetler ayrılığını ayakları altında ezen birisi, anayasal bu hakları tanımadığı için aslında kendini tanımıyor. Kendinin meşrutiyetini ortadan kaldırıyor. Düştüğü derin çaresizlikten ötürü, son derece barışçıl Gezi’yi ve insanları şeytanlaştırıyor. Bu hedef göstermenin son noktasıdır. 72 yaşındaki Mücella Yapıcı’yı cezaevine koyacak kadar küçülmüş, alçalmış ve buna tenezzül eden birisinin bizim karşımızda dizleri titremektedir. Biz birlikte oldukça korkmayacağız. Saray rejimin korkak efendileri tir tir titreyecek” diye konuştu. 

Gezi Davası'nı kumpas olarak niteleyen Özel, “Ant olsun ki; beraat etmiş Gezi’yi yeniden yargılayanlardan, serbest bırakılmış Kavala’ya cezaevi önünde ‘Casusluk var’ deyip, bugün ise ‘Casusluk yok’  diyenlerden hesap soracağız. AKP’nin zulüm ettiği herkesin hesabını soracağız. Cezaevi parmaklıkları özgür, aydın insanları mahkum edemez. Kavala özgürdür. Bugün tutuklanan bütün arkadaşlarımız özgürdür. Tarih önünde, Recep Tayip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir” diye ifadeler kullandı.


KARAR DURUŞMASINDA NELER YAŞANDI?

Karar duruşması geçtiğimiz cuma günü Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında, İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yargılananların açıklamalarının ardından avukatların savunmalarına geçilmiş ve duruşma bugüne ertelenmişti.

Davanın tek tutuklu sanığı olan Osman Kavala duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) ile katıldığı Gezi Davası’nın karar duruşması, mahkeme heyetinin yerini almasıyla başladı.

Duruşmada ilk sözü alan Mine Özerden’in Avukatı Tuğçe Duygu Köksal savcının mütalaasına karşı son savunmasıyla duruşma başladı. “Beraat kararının verildiği 18 Şubat 2020’den beri bu dosyada hiçbir ilerleme yok derhal beraat kararı verilmesi gerekir” diyen Köksal sözlerine şöyle devam etti: “Beraat kararının ardından bugün hangi deliller tartışıldı, ne değişti? Müvekkilim Osman Kavala ile telefon görüşmesi olduğu için suçlanıyor. Bir delil hukuka aykırıysa kabul etseniz ne olur? Hukuka aykırıdır, hiçbir şekilde değerlendirmeye alamazsınız. Ortada işlenmiş bir suç var mı? Ceza kanunumuz müvekkilimin hakkını kullanması esas hakkında mütalaada ‘hükümeti kaldırmaya yönelik teşebbüse yardım’ olarak nitelendirmiş. Esas hakkında mütalaada müvekkilin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına yönelik talebi kriminalize ediliyor.”

"BU DAVA SİVİL ALANIN YOK EDİLMESİNE YÖNELİKTİR"

Önündeki poşetten deniz gözlüğü, gaz maskesi ve sargı bezi çıkartarak havaya kaldıran Köksal, dava dosyasındaki telefon görüşmelerinde bu nesnelerin hakkında konuşulmasının normal olduğunu vurguladı. Köksal, “Sizce neden bunlar üzerine konuşulmuş olabilir? Neden su tabancası değil? Çünkü bunlar insani ihtiyaç, suç unsuru değil. Deniz gözlüğü neden olur? Basınçlı su göze gelmesin diye” dedi. Av. Tuğçe Duygu Köksal, iddia konusu eylemlerin tamamının hak kullanımından ibaret olduğunu söyledi ve beraat talep etti.

Av. Köksal’ın ardından söz alan Yiğit Ali Ekmekçi’nin vekili Av. Emel Ataktürk, “Bu dava insan hakları için çalışanların ve sivil alanın yok edilmesine yöneliktir. Konusu suç olan eylemlerin yargılanması değil, hak savunucuları üzerinden tüm toplumun susturulmasını amaçlayan politik bir davadır” dedi. Yargılamanın başından beri adil yargılanma ve bağımsız mahkeme ilkelerine yönelik ihlalleri sıralayan avukat Emel Ataktürk, “Mahkemenin bağımsızlığı, tarafsızlığı, silahların eşitliği, gerekçeli karar hakkı gibi adil yargılanmaya ilişkin bütün usuli güvenceler mahkemece sayısız kez ihlal edildi” diye konuştu.

"BANA SUÇUMU VERİN" DAVALARI

Avukat Hasan Fehmi Demir, “Bunlar ‘bana suçumu verin’ davalarıdır. Çünkü bu davalarda suç yoktur, suçluluk inşa edilir, niyet okunarak suç yöneltilir. Müvekkillerimiz olmayan suçun savunmasını yapmaya çalışıyorlar. Yapmadıkları eylemleri kanıtlanmaları istiyor” dedi.

"SİYASET DANS ETMEK İSTEYEBİLİR, HUKUKUN BÖYLE BİR DANSA İZİN VERMEMESİ GEREKİR"

Gökçe Tüylüoğlu’nun avukatı Bahri Belen, mahkemenin beraat dışında bir karar verme olasılığının olmadığını söyledi. Belen, “Müvekkilimin çalıştığı vakıfta yapılan denetimlerde hiçbir usulsüzlük bulunmadı. Aslında bu dava hukukun siyasetle dansıdır. Siyaset dans etmek isteyebilir ancak hukukun böyle bir dansa izin vermemesi gerekir. Başta müvekkilim olmak üzere dosyadaki sanıklar hakkında, mahkemenin siyasetin dışında hakimler olarak bir karar vermenizi talep ediyorum” diyerek konuşmasını bitirdi.

Ses sisteminde arıza yaşandı, mahkeme duruşmaya yarım saat ara verdi.

TEKRARLARIN TEKRARLARI...

Ses sistemindeki arızanın giderilmesinin ardından duruşmaya Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Fikret İlkiz’in savunmasıyla devam edildi. İlkiz, "Bize tekrarların tekrarını yaşıyoruz. Kimseye bunu yaşatmaya hakkınız yoktur. Yargı organları aynı şeyleri tekrarlatmak için insanları sanık yapma hakkına sahip değildir. Her olasılıkta derhal karar vermek istiyorsunuz. Savunma için süre verilmesine dair bir karar çıkmadı ağzınızdan. Başka bir ceza muhakemesini dikkate almıyorsanız savunma için süre verilir" dedi.

"5 YIL SONRA YİNE YARGILASANIZ YİNE AYNI SAVUNMAYI YAPACAĞIZ"

İlkiz sözlerine şöyle devam etti: “Avukat Tora Pekin konuşurken 48 dakika oldu dediniz. Süre mi tutuyorsunuz? 10 dakika daha süre verdiniz. Bu savunma hakkının ihlalidir. O halde biz burada ne yapıyoruz? Bir ritüeli tamamlamak üzere savunma yapıyoruz. Bu insanlar size karşı ne kadar çok şey savundular! İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen bir dosyanız varsa getirin, bizi tekrar yargılayın! Hangi yasada yeri var bunun: Ne dersen de karar belli! İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki ilk yargılama sırasında kaç iddianame düzenlerseniz düzenleyin aynı savunmayı yapacağını söyleyen Mücella Yapıcı, yine aynı savunmayı yaptı. 5 yıl sonra da aynı şeylerin yeniden kıymetlendirilerek bizim önümüze gelme ihtimali var mıdır? Yine yargılarsanız yine aynı savunmayı yapacağız.”

"YENİDEN KIYMETLENDİRMENİN KIYMETİ HERHALDE KENDİNDEN MENKUL"

Avukat İlkiz’in ardından savunma yapan Taksim Dayanışması bileşenlerinin avukatlarından Evren İşler, “Yeniden kıymetlendirme lafının ne olduğunu bilen yok, ilk kez bu iddianamede duyduk. Herhalde kıymeti kendinden menkul. Önünüzdeki tape kayıtlarına baktığımız zaman bu dinlemeleri yapan hakimler ve emniyet mensupları delil üretmekten yargılandı ve cezalandırıldı. Mahkemenizde bir tek delil tartışması yaptırılmadı, bütün talepler reddedildi." dedi.

İşler, mahkeme heyetine yönelik de şunları söyledi: “Zaten ne dediğimle de ilgilenmiyorsunuz. Biriniz sola bakıyor, biriniz dosya karıştırıyor. Olsun ben konuşayım yine de.”

"HAKİM AKP'DEN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI OLMUŞ"

Avukat İşler, “Bu dosyada adil ve dürüst bir yargılama yapıldı mı? Hayır. Adil yargılama bu kadar basit bir şey değil. Memleket yargıya yönelik çeşitli baskılardan geçmiş ama yine dönüp mahkemelerden medet umuyoruz” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Mahkeme heyetini oluşturan üyelerin ismini Google'a yazdığımızda üye hakim Murat Bircan'ın Bafra Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde çalışırken istifa edip hakim olduğunuzu görüyoruz. Murat Bircan aynı zamanda AKP'den milletvekili aday adayı da olmuş. Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki övgü dolu sözleri var. Bu dosyada Erdoğan ilk mağdur. Talimat vermeye gerek var mı? Üye hakim onu seviyor zaten"

İşler’den sonra söz alan Osman Kavala’nın Avukatı Köksal Bayraktar, Üye hakim Murat Bircan’ın davadan çekilmesi gerektiğini belirterek; “Siyasi bir liderle arasındaki bağı açık eden bir hakimin karar verme mevkiinde bulunmaması gerekir. Bunlar üzeri örtülecek şeyler değil. Mahkemenin bir karar vermesi lazım, bu karar davadan çekilme şeklinde veya üye hakimin çekilmesi şeklinde olabilir. Biz sizi reddediyoruz. Bunun 4,5 yıldır tutuklu olan müvekkilimizin durumuna halel getireceğinin de farkındayız” dedi. Av. Bayraktar, çekilme kararı verilmediği taktirde mahkemeyi reddedeceklerini belirtti.

Hakan Altınay'ın avukatı Tora Pekin de Üye Hakim Murat Bircan’ın bu davada hakimlik görevini kabul etmemesi gerektiğini belirtti.

Mahkeme heyeti, üye hakim Murat Bircan’ın davadan çekilmesi talebinin “davayı uzatmaya yönelik bir talep olduğuna” karar vererek talebi reddetti.

Savunmasına devam eden Köksal Bayraktar daha önce savunma yapanların davanın siyasi olduğunu söylediğini hatırlatarak; “Siyasi olduğu apaçık ortada, üzerine bir şey söylemeye gerek yok. Bu dava olağan dışı bir davadır. Bugüne kadar 20 hakim değişmiştir bu davada” dedi.

Bayraktar 4,5 yıldan beri Türkiye yargısının Kavala’nın tutukluluk halinin devam etmesi için inanılmaz bir çaba sarf ettiğini belirterek, “Gece yarısı Silivri’den çıkarılırken yola adım atmadan yeniden tutuklanmıştır. Bu 21. yüzyılda hazin bir durumdur. Müvekkillerimiz müsnet suçları işlememiştir, suçun unsurları oluşmamıştır. Olaylarda aktif olarak bulunmamıştır. Tutukluluk halinin sona erdirilmesi ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Duruşma mütalaaya karşı savunmalarla devam etti.

"ELİNİZDE DELİL YOK"

Köksal Bayraktar'ın ardından Kavala’nın avukatlarından Tolga Deniz Aytöre savunmaya devam etti; “Davadan çekilme talebimizle ilgili ‘davayı uzatmaya yönelik’ dediniz. Bu heyet bu kararı veremez. Karar baştan sakat olur. Yargılama yapılmadı ki burada. Bir tane soru bile sormadınız Osman Kavala’ya. ‘Sen Gezi Parkı'na gittin mi’ diye sorsanız bile olur. Olağan dışı bir aceleyle karara gidiyorsunuz. Bari yegane deliliniz olan tapeleri getirip ‘Bunlar sanıkların sesi mi’ diye sorsaydınız. Tamamen bir ritüeli yerine getirmek için konuşuyoruz, bir daha böyle mütalaalar olmasın diye konuşuyoruz. Bu delilleri ısrarla kullanmak istiyorsunuz, çünkü elinizde başka bir delil yok. Bu tapelerdeki konuşmaların içeriğinde de bir suç yok. Organizasyondan bahsediyorsunuz. Cebir ve şiddet unsurunu sağlamak için çArşı davasıyla birleştirdiniz, sonra ayırdınız. Biz çArşı'yı organize etmediysek kimi organize ettik? Diyelim ki tapeler hukuka uygun. Osman Kavala’ya ait toplam 160 tapeyle mi organize etti? İlk tapenin tarihi 30 Mayıs 2013. Gezi'nin başlama tarihi 27 Mayıs 2013. Biz eylemlerden üç gün sonra mı eylemleri organize ettik? Mütalaada Barkey’in Kavala ile görüştüğünü iddia ettiniz. Görüşmenin delilini getirin dedik, ‘Aynı baz istasyonundan sinyal almışlar’ dediniz. ‘Kavala darbe girişiminden sonra mahrem imamlarla görüştü’ dediniz. Mahrem imam arıyorsanız delilleri kimden aldığınıza bakın.”

“BİR KİŞİ BİLE OSMAN KAVALA’YA 15 TEMMUZ’DA NEREDE OLDUĞUNU SORMADI”

Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu ise şunları söyledi: “Tutuklu müvekkilimiz var. Biz diyoruz ki kararınız en azından şeklen uygun olsun, geç olsun. Erdoğan bu davanın mağduru, Osman Kavala AKP'nin harcı haline geldi. Bir gün Erdoğan, bir gün Bahçeli onun hakkında konuşuyor. 15 Temmuz ile ilgili yargılama yapıyorsunuz ama bir kişi bile Osman Kavala’ya 15 Temmuz’da nerede olduğunu sormadı. Hükümete karşı suçlama yöneltiyorsunuz. Bu davada yargılanan sanıklar Ankara'ya gitmemiş. Cebir ve şiddet yoktu o yüzden çArşı'yı birleştirdiniz. Sonra onlara ceza vermek istemediniz, çünkü seçim geliyor. Bir zümreyi karşınıza almak istemediniz. "Siz" derken kararına sahibine sesleniyorum. Mütalaada demişsiniz ki ‘Osman Kavala’nın faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımıza ağırlık verdiği bilinmektedir’ Yahu ben avukatıyım bilmiyorum, siz nereden biliyorsunuz?"

İnanç Ekmekçi'nin Avukatı Aynur Tuncel Yazgan ise Almanya Ağır Ceza Mahkemesi yoluyla müvekkilimin ifadesinin alınmasını talep ettiklerini, mahkemenin bunu reddettiğini belirterek; “Müvekkilim hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.

Can Dündar'ın avukatı Abbas Yalçın ise şunları söyledi; “Bir gün mimarlar, gazeteciler, tiyatrocular bir araya gelmiş hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmış! Benim müvekkilim de bir kanal kurmaya çalışmış. İyi ki işini iyi yapmaya çalışan onurlu insanlar var. Mahkemeden de bir talebim yoktur.”

Avukatların savunmasından sonra mahkeme heyeti yargılananlara son sözlerini sordu.

MÜCELLA YAPICI: TOPLUM YARARINA MESLEĞİMİ ONURLA YÜRÜTTÜM

Hakime “son sözüm olduğunu düşünmüyorum’ diyen Mücella Yapıcı hiçbir zaman şiddeten yana olmadığını vurgulayarak; “Toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar tek bir çocuğuma haram lokma yedirmedim. Hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi mesleğim doğrultusunda kullandım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamınızı umuyorum. Hüküm sizindir” dedi.

Çiğdem Mater ise bu iddialarla yargılanmayı esefle karşıladığını ifade ederek; “Darbeci olarak yargılanmayı kabul etmiyorum. Protestolar sırasında gençleri öldürenlerin peşine düşülmesini beklerdim, ama onun yerine bu dava açıldı. Osman Kavala’nın hayatından çaldığınız 4.5 yılı geri veremezsiniz. Tüm suçlamaları reddediyor, derhal beraatimi talep ediyorum” dedi.

Mine Özerden ise; “Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin son bulmasını, güçlünün hukukunun yerine hukukun gücünün galip gelmesini talep ediyorum ve beraatimi talep ediyorum” dedi.

Can Atalay şunları söyledi; “Harama el uzatmadık kul hakkı yemedik, devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık, devletin gücünü ele geçirip yandaşlarımızı zengin etmedik. Suç işlemedik. Avukatlık, mimarlık, şehir plancılığı yaptık. Bu yargılama faaliyeti değil. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse, sahipleniyoruz. Bu bir son değil. Bu daha başlangıç mücadeleye devam.”

Tayfun Kahraman olmayan bir suçla ilgili yargılama yapıldığının altını çizerek; “Gezi başarıyla sonuçlandı, çünkü park olarak korundu. İstanbul’da elde ettiğimiz tek başarı belki de budur. Kent suçlarına karşı muhalif olmaktan dolayı yargılanıyoruz. Vicdanen bir karar vereceksiniz. Talimatla yürüyen bu yargılama sürecini reddetmenizi ve bu davayı kapatmanızı istiyoruz” diye konuştu.

KAVALA: HUKUKİ DEĞİL

Osman Kavala ise şunları söyledi; “AİHM'in hak ihlali kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbiri beni suçla ilişkilendirip makul şüphe yaratmadığını açıkladıktan sonra delil olmayan delillerle hakkımda ağrılaştırılmış müebbet hapis istenmesi hukuki değildir. Bu aynen ikinci iddianamedeki suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan bir suikast eylemidir.”


DURUŞMA ÖNCESİNDE AÇIKLAMA YAPILDI

Duruşma öncesi Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında bir kez daha “Gezi yargılanamaz” denildi. “Gezi umuttur, umut yargılanamaz” yazılı pankartın açıldığı eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Musa Piroğlu; CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve çok sayıda kişi katıldı. Eylemde ayrıca, “Biz Geziciyiz, siz gidici” ve “Gezi direnişlerde sürüyor” yazılı dövizler taşındı.

Akif Burak Atlar tarafından okunan basın metninde, Gezi direnişinin meşruluğunun iki kez yargı kararıyla tescil edildiğine dikkat çekildi. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin suç unsur gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliğinin ısrarla çarpıtılmak ve karalanmak istendiği kaydedilen açıklamada, iktidarın bu çabalarının beyhude olduğu dile getirildi. Haklarında müebbet hapis cezası istenen Osman Kavala, Mücella Yapıcı ve onlarca yıl hapis istenen Can Atalay, Tayfun Kahraman'ın da aralarında bulunduğu demokrasi, kent ve hukuk emekçileri şahsında ülke çapında Gezi direnişine katılan milyonların yargılandığına vurgu yapılan açıklama, Gezi direnişinin kirletilmesine izin verilmeyeceği söylendi.

Gezi direnişinde uygulanan polis şiddeti ve işkencesinin anımsatıldığı açıklamada, kamuoyuna direnişi sahiplenme çağrısı yapıldı ve eklendi: "Ülke tarihinde bir onur sayfası olan Gezi Direnişini karalama çabasından derhal vazgeçin. Herkesi Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep birlikte baskılara direnmenin yolu Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaktır. Gezi, eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur. Gezi yargılamaz" denildi. Eylem, "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganıyla son buldu.


NE OLMUŞTU?

İstanbul Taksim’de başlayıp ülke geneline yayılan Gezi Parkı eylemlerine yönelik ilk dava 2014 yılında açıldı. Sanıkların 2015 yılında beraat etmesinin ardından 2019 yılında ikinci bir dava daha başlatıldı. Bir yıl sonra sonuçlanan bu davada "cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs", "mala zarar verme", "kasten yaralama" ve "ağırlaştırılmış yaralama" suçlarından yargılanan sanıklar, suçlamalara ilişkin somut ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle bir kez daha beraat etti. Fakat savcılığın itirazı üzerine davanın yeniden görülmesine karar verildi. Osman Kavala cezaevinden çıkamadan yeniden tutuklandı bir süre sonra da beraat kararı istinaf mahkemesi tarafından bazuldu.

Bu süreçte 1602 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala’nın "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ile "siyasal ve askeri casusluk" suçlarından yargılandığı dava, beraat kararı bozulan Gezi davası ile birleştirildi.

Yanı sıra Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanığın, Gezi protestoları nedeniyle yargılandığı davanın da beraat kararı bozuldu. O dava da Gezi Parkı ana davasıyla birleştirildi.

Tüm itirazlara rağmen torba davaya dönüşen Gezi Davası'nda yargılama 21 Şubat 2022 yılına kadar böyle devam etti. 21 Şubat'ta görülen duruşmada şimdiye kadar davaların ayrılması taleplerini reddeden mahkeme heyeti, Çarşı davasının ayrılmasına karar verdi.

4 Mart’ta savcılık, esas hakkında mütalaasını açıkladı. Mütalaada, Osman Kavala ve Mücella Yapıcı'nın, "cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ile hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Mütalaada, davanın diğer 6 sanığı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunu yardım eden sıfatıyla işledikleri gerekçesiyle 15 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.

Mütalaada ayrıca, haklarında yakalama kararı bulunan sanıklar Pınar Alabora, Henry Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dava dosyasının ayrılarak yakalama kararı infazlarının beklenmesi talep edildi.

Reklam
ÖNCEKİ HABER

EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Tek adam yönetimine son vermek için el ele vereceğiz

SONRAKİ HABER

ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve Savunma Bakanı Austin, Kiev’de Zelenskiy ile görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...