31 Mart 2022 23:35

Dersim ve Elazığ’da maden sahası ilanına tepki: Mücadeleyi büyüterek karşı koyacağız

Dersim ve Elazığ’da 12 yerde maden sahası için ihale yapılacak. Konuyu Evrensel’e değerlendiren kurumlar, “Mücadeleyi büyüterek karşı koyacağız” dedi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Orhan KURUL
Dersim

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, 61 ilde 344 maden sahası için ihale açtığını duyurdu. Bu kapsamda Dersim Merkez’de 1 saha, Çemişgezek’te 1 saha, Mazgirt’te 2 saha ve Pülümür’de 2 saha olmak üzere toplamda 6 saha maden sahası ilan edilecek. Dersim’deki kurumlara bu arama ruhsatının ne anlama geldiğini ve ne yapmak gerektiğini sorduk.

BU TALANA YABANCI DEĞİLİZ

Emek Partisi (EMEP) Doğa ve Çevre Komitesi Üyesi Hıdır Demir, ülkenin yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının yine yeniden bir avuç sermaye grubuna peşkeş çekildiğini söyleyerek, “Genel olarak ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının talanına ve özel olarak Dersim coğrafyasına yapılmak istenen talana yabancı değiliz. Bu talan ve sömürü politikalarının bir devamı olarak da Dersim’in de başta mermer ve taş ocakları, bakır ve altın madenleri olmak üzere barajlarla, HES’lerle uzunca zamandır başı belada. Dersim Emek Partisi Doğa ve Çevre Komitesi olarak, bu saldırıların temel kaynağı olan kapitalizme karşı birey, dernek, parti ve platformlarla ortak mücadele verdik. Bu mücadelelerin bir tarafı hukuki kısmı, diğer tarafı da ve en önemli kısmı olan halk-kitle ayağı. Bu mücadele tarzı, başta Munzur suyu üzerinde yapılmak istenen barajlara, HES’lere karşı olmak üzere, Dersim coğrafyasının farklı yerlerinde, çeşitli maden arama ve işletme girişimlerini geri püskürtmüştür” dedi.

SORUNLARIN KAPİTALİST KAYNAĞIYLA KÖKLÜ ŞEKİLDE HESAPLAŞILMALI

İlan edilen bu yeni maden alanlarının talana neden olacağını aktaran Demir, “Buna izin vermeyeceğiz! Bugüne kadar verdiğimiz mücadeleyi aşarak karşı koyacağız. Burada yeri gelmişken sizin aracılığınızla  dikkat çekmek istediğimiz iki önemli nokta var. Birincisi bu tür saldırılar karşısında temel ilke kapitalizmin sömürü ve doğayı yok etme fikri etrafında buluşmak. Ve diğeri bu saldırıların muhatabının, sadece yerel halk olmadığı bütün bir o ilin, işçisi, emekçisi, kadını, genci ve çiftçilerine mal etmek. Tecrübeyle sabittir ki; bu iki nokta üzerinde ısrar edildiğinde kazanmak, saldırıyı püskürtmek kaçınılmazdır. Demek istiyoruzki; çevre ve doğa sorunu olarak nitelenen sorunların kapitalist kaynağıyla köklü şekilde hesaplaşmayan herhangi ara yol, palyatif önlemler ötesinde sorun çözücü olma özelliği gösteremez” diye konuştu.

İNANILMAZ BOYUTLARDA BİR TALAN SÖZ KONUSU

Dersim Kültür ve Doğa Derneği (DKDD) Başkanı Ulaş Arbaz, AKP’nin iktidara geldiğinden beridir devletin elinde bulunan birçok kaynağı kendi iktidarını güçlendirmek ve yandaşlarını zenginleştirmek için çok hızlı bir şekilde tüketmeye başladığını söyleyerek, “Anadolu üzerinde kurulmuş medeniyetler tarihi düşünüldüğünde küçücük bir zaman dilimini kapsayacak iktidarları döneminde belki de eşi benzeri görülmemiş bir talan yağma sürecine doğru koşar adım gitmeye başladık. Bu süreç sadece Dersim’i ilgilendiren bir süreç değil aslında; bu gün bir bütün Anadolu coğrafyasının tamamına yönelik inanılmaz boyutlarda bir talan söz konusu. Ancak buna rağmen ülkenin her tarafında ekoloji örgütleri çok büyük bedeller pahasına AKP iktidarının yarattığı bu yağmaya karşı direniyor, insanlar yaşam alanlarını börtü böceğin, kuşun, çiçeğin hakkını savunmak için bütün baskılara rağmen her geçen gün daha büyük bir coşkuyla alanları dolduruyor” diye konuştu.

İNANCIMIZA YÖNELİK SALDIRILAR OLARAK KABUL EDERİZ

Dersim’de de durumun çok farklı olmadığını belirten Arbaz, “Dersim halkı çoğunluğu Alevi Kızılbaş inancına mensup insanlardan müteşekkil bir topluluktur. İnancı gereği doğayla iç içe doğayla bütünleşmiş bir yaşam tarzını benimsemiştir. Dersim coğrafyasında doğanın ahengini döngüsünü bozacak bütün iş, işlem, faaliyetler bizler için kabul edilemezdir ve bunları inancımıza yönelik saldırılar olarak kabul ederiz” dedi.

KURUMLARA DAHA FAZLA GÖREV DÜŞÜYOR

Dersim’de baraj projelerine karşı geçmişte ciddi bir mücadele hattının açığa çıktığına vurgu yapan Arbaz, “Barajlara karşı yürütülen mücadele hukuksal alanda tamamen olmasa da önemli bir ölçüde kazanımlarla neticelenebildi. Ancak gelinen süreçte görünen o ki Dersimlilerin önünde barajlar meselesinden hiçte geri kalmayacak ölçekte büyük bir sorun olarak maden sahaları baş göstermeye başladı. Bizlere tarihi bir sorumluluk düşüyor. Dersim halkı kendi coğrafyasını yaşam alanlarını kutsallarını bu yağma talan ve yıkım harekatına karşı savunmak zorundadır. Geçmişte de maden sahalarının açılmasına yönelik girişimler oldu halihazırda faaliyeti devam eden işletmeler de mevcut. Yakın zamanda Otlubahçe köyünde bir sondaj çalışması gerçekleşti ve burada maden şirketi Dersim halkının sert tepkisiyle karşılandı. Burada Dersim yerelinde bulunan ekoloji örgütlerinin, yöre halkının, Dersim Emek ve Demokrasi Güçlerinin, Munzur Özgür Aksın Meclisinin örgütlü ve hızlı bir müdahalesiyle olumlu neticeler alınabildi. Daha sonraki süreçte de bahsettiğimiz kurumlara daha fazla görev düşüyor. Bu kurumların birlikte ortak bir mücadele hattı oluşturması, daha dinamik daha etkin ve daha hızlı harekete geçebilmesi zorunluluktur” diye konuştu.

ÇOK YÖNLÜ BİR KARŞI KOYUŞ ELZEM

Dersim Barosu Başkanı Kenan Çetin, son yıllarda göçler, HES’ler,  yayla yasakları, gözaltılar, tutuklamalar, ihraçlar, kadına yönelik şiddet, kovid-19, işsizlik, hayat pahalılığı ve zamlara ek olarak ülkenin birçok yerinde maden arama ve işletmek üzere ihalelerin yapıldığından bahsederek, “Çok yönlü baskı ve saldırı durumu söz konusu. O yüzden çok yönlü bir karşı koyuş elzem. Çünkü maden arama faaliyetleri konusunda başarılı olurlarsa eğer daha yüzlerce alanda maden arama faaliyeti gerçekleştirecekler” diye konuştu.

YERİN ALTI DA ÜSTÜ DE SATILIYOR

Yerin altının da, üstünün de parça parça satıldığını ve coğrafyanın talan edildiğini söyleyen Çetin, “Bu da gösteriyor ki, ülke parça parça satılıyor, barolar, siyasi partiler, sendikalar, dernekler, sivil toplum örgütleri ve demokratik kütle örgütleri erkenden hareket etmelidir” çağrısında bulundu.

BİRLİKTE HAREKET ETMELİYİZ

Hukuk ve toplumsal mücadele ile bu ihalelerin yapılmaması için ses yükseltmenin gerekliliğine değinen Çetin, “Birlikte hareket etmeliyiz. İhale yapılacak ve maden sahaları olan yerlerde toplantılar yapmalıyız ki, başarılı olabilelim. Toprağımız, suyumuz yok ediliyor. İktidar, şirketler ve yandaşlarına ülkenin her yerinde ganimet olarak her alanı gerçek ve tüzel kişiler eliyle geleceğimizin yok edilmesine izin veriyor. Biz buna izin vermeyelim” diye konuştu.


Özkan ZÜLFİKAR
Elâzığ

"MADENLER HALKIN YARARINA İŞLETİLMELİ"

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığınun Elâzığ’da 4 Nisan’da Maden İlçesinde yapılacak bakır madenler ihalesine gözler çevrilirken; Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) 13 Mayıs’ta 6 maden sahasını daha ihaleye çıkardı. Özelleştirmeyle madenlerin peşkeş çekildiğine vurgu yapan Maden Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Doğan Hatun, “Madenler halkındır halk yararına işletilmesi en önemli ilke olarak ele alınıp değerlendirilmelidir” dedi. 

Elâzığ’ın Maden ilçesi, yer altı zenginliği bakımından Türkiye’nin önemli yerlerinden biri. Yapılacak ihaleye ilişkin Maden Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Doğan Hatun ile konuştuk.

Maden Mühendisleri Odası olarak temel ilkelerinin ülkedeki bütün madenlerin kamu eli ile işletilmesi kamu yararı olmayan yerlerde madencilik faaliyetlerinin olmaması gerektiği belirten Hatun, “Maden çıkarılan yörede başta yöre halkının rızası ve yöreye yarar sağlanması gerekliliğine inanırız” dedi.  Günümüz koşullarında madencilik faaliyetlerinin ne yazık ki kamu eli ile yürütülmesinin neredeyse imkansız bir duruma geldiğini belirten Hatun, “Özel sektörün bu konuda faaliyetleri oldukça gelişkin bir duruma ve teknolojinin gelişimiyle birlikte sektör neredeyse bir bütüne yakını özelleştirilmeye çalışılmaktadır. Devlet mekanizmalarının hantallığı siyasi iktidarların kendi çıkar ilişkileri ve yarattıkları özel firmaların madencilik sektörünü bir tekele dönüştürmeleri açıkça görülmektedir” ifadelerini kullandı.

"MADENLER HALKINDIR"

Maden ilçesindeki bakır yatağının sadece bir ruhsat altında ihaleye çıkarılması gerek rekabetin önünü kesme gerekse de siyasi odakların kendi oligarklarını oluşturma gayesi olduğuna vurgu yapan Hatun, oda olarak çözüm önerilerini şöyle açıkladı: “1. Yöre halkı başta olmak üzere ilgili meslek odaları üniversiteler ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) ortak bir akıl ile bir değerlendirme yapmalarıdır. 2. Kamu eli le işletilmesi düşünülmediği durumlarda ihalenin şeffaf ve rekabetin de olacağı bir şekilde önceliğin yöre halkına verilecek şekilde bir ihalenin olması. (Ülkedeki sanayi kentleri ile gerek ekonomik gerekse bölge illerinin gelişmesi açısından önemlidir.) 3. Madenler halkındır halk yararına işletilmesi en önemli ilke olarak ele alınıp değerlendirilmelidir. Madenler siyasi erklerin oligarklar yaratarak halkı fakirleştiren , köleleştiren politikalarından uzak kalmalıdırlar.” Hatun, “Madenler halkındır halkın kalmalı” sloganıyla ruhsatların bölüşerek oligarklar yaratılmadan işletilmeye açılması gerektiğini de vurguladı.

ÖNCEKİ HABER

Manisa Pilenpak Ambalaj fabrikasında 24 işçi sendikalı oldukları için işten atıldı

SONRAKİ HABER

İstinaf, Musa Orhan'a verilen 10 yıl hapis cezasını onadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...