22 Ekim 2021 08:06

İSİG İzmir YK Üyesi Ali Dinç: Emeğin artı değer olarak görülmesi yaşam hakkını yok sayıyor

İSİG İzmir Üyesi Ali Dinç “İş kazalarının önlenmesi sınıf bakış açıyla bağlantılıdır. İşçiye sadece artı değer olarak bakıyorsanız, yaşam hakkını yok sayarsınız” dedi.

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Ramis SAĞLAM
İzmir

Smyrna'dan İzmir'e Kentin Gündemi programında bu hafta işçi sağlığı ve iş güvenliği sorununu İzmir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’den (İSİG) Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali Dinç ile konuştuk. Dinç, “İş kazalarının önlenmesi sorunu tamamen sınıf bakış açıyla bağlantılıdır. İşçiye sadece artı değer olarak bakıyorsanız, onun yaşam hakkını yok sayarsınız” dedi.

“BAKIRÇAY HAVZASI VE ALİAĞA İŞ KAZALARINDA İLK SIRALARDA”

İSİG istatistiklerine bakıldığı zaman İstanbul’dan sonra en çok iş kazalarının ve ölümlerin Bakırçay ve Aliağa’da yaşandığını söyleyen Dinç, özelikle HABAŞ’ta yaşananlara dikkat çekti. 2020 yılında ölümlü iş kazasında yaşamını yitiren Kadir Özdemir davasıyla ilgili konuşan Dinç, “Ölümlü iş kazalarında tutuklama rastlanılır bir durum olmamakla birlikte, Özdemir davasında ailenin kararlı duruşu tutuklamayı bir süreliğine de olsa sağlamıştı” dedi.

Özdemir davasının duruşmasında, işveren tanığı çatı bakım işlerden sorumlu taşeron firma sahibi Yücesel Emin Aydın’ın ifadesini değerlendiren Dinç, Aydın'ın Kadir Özdemir'in hayatını kaybettiği alanda güvenli yaşam hattının olmadığını, bunun yerine support borularına bağlanarak çalışıldığını, gerekli görüldüğü takdirde seyyar yaşam hattı çekildiğini söylemesinin bile bir itiraf niteliğinde olduğunu belirtti.

“TESADÜF DEĞİL POLİTİK ÇİZGİNİN DEVAMI”

6331 Sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu çıkmadan önce 1974 yılında yürürlüğe giren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği tüzüğüne değinen Dinç, “Tüzüğün isminde bile ‘İşçi sağlığı’ deniyordu. 6331 Sayılı Kanun çıktığı zaman ‘iş sağlığı iş güvenliği” olarak adını değiştirdiler.  Bunun bir tesadüf ve hata olduğunu düşünmüyorum. Kanunun yürürlülük tarihinin 2023 ertelenmesinin de bu tercihin politik bir çizginin devamı olduğu düşüncemi doğruluyor” diye konuştu.

"İSİG MECLİSİ ZORUNLU İHTİYAÇTAN KURULDU"

İSİG Meclisinin, iş kazaları ve kazalardaki ölümlerin kamu kurumları tarafından düzenli ve gerçekçi veriler üzerinden paylaşılmaması nedeniyle 2011 yılında kurulduğunu hatırlatan Dinç, “Düzenli raporlama ihtiyaçları üzerinden kurulan İSİG Meclisi, kuruluş nedenine uygun olarak iş kazaları ve ölümleri raporlamaya devam ediyor. Açıkladığımız raporlarda belirttiğimiz rakamlarda ‘en az’ ibaresi bulunuyor. Aylık olarak yayınladığımız rakamları ulusal-yerel medyadan, iş kazası geçirenlerin mesai arkadaşlarından ve ailelerinden toplamaya çalışıyoruz. Özellikle Kovid-19 döneminde sağlık meslek örgütleri üzerinden istatistikleri oluşturduk. Çünkü devlet Kovid-19 ölümlerini meslek hastalığı ve iş kazası olarak tanımıyor” dedi.

“ÖNLENEBİLİR HER ÖLÜM CİNAYETTİR”

Önlenebilir her ölümün cinayet olduğuna vurgu yapan Dinç, kamu kurumlarının rakamlarında bile birçok ölümün sayılmadığını söyledi. Dinç, “İSİG olarak açıkladığımız sayılarla SGK’nin açıkladığı sayılara baktığımız zaman 2020 yılında 4/a ve 4/b kategorilerindeki işçilerinin toplam ölüm sayısı SGK’ye göre 2445 idi. SGK, 4/c’li ya da memurlar bu sayıya dâhil edilmiyorlar, tamamen haksız bir durum oluşturuyor. İktidarın Kovid-19 ölümlerini iş kazası ve meslek hastalığı olarak değerlendirmemesi ölümlerin iş kazası olarak rakamlara yansımasını engelleyerek makasın açılmasına neden oldu” diye konuştu.  

“YAŞAM HAKKININ KUTSALLIĞI YOK SAYILIYOR”

İş kazalarında işçi ölümlerinin düşmemesinin en önemli sebebini sermaye gruplarının kâr marjı olduğunun altını çizen Dinç, “Emeğin sadece artı değer olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Yaşam hakkının kutsallığı yok sayılıyor. Kimse çalıştığı işten dolayı ölmemeli, hiç kimse çalıştığından dolayı sakat kalmamalı” dedi.

Reklam