19 Ekim 2021 07:18
Son Güncellenme Tarihi: 19 Ekim 2021 13:49

TÜSİAD’dan Merkez Bankası çıkışı: Bağımsızlığı tartışma dışı olmalıdır

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, “Başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kuruluşların bağımsızlığı tartışma dışı olmalıdır” dedi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi | Fotoğraf: Muhammed Enes Yıldırım / AA

Paylaş

Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Toplantısı gerçekleşti.

Toplantıda 50’nci yıl projesi olarak ‘Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa’ başlıklı raporun tanıtımı da yapıldı. 

Toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ve MIT’den öğretim üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu yaptı.

TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, konsey toplantısında yaptığı konuşmada kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi çağrısında bulundu.

Özilhan konuşmasının devamında, "Başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kuruluşların bağımsızlığı tartışma dışı olmalıdır" dedi.

“Yüz yıl boyunca ayakta dimdik durmamızı sağlayan ilke laikliktir” diyen Özilhan özetle şunları söyledi:

  1. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması çerçevesinde devletin tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması.
  2. Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi, tüm vatandaşlar için tüm hak ve özgürlük alanlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirilmesi. Siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleriyle mücadele edilmesi.
  3. Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi. Bu adımları atabilmek, geleceği hep beraber inşa edebilmenin temelini oluşturacaktır.

Öte yandan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ise "Kadınların birçok gelişmiş ülkeden daha önce siyasi haklarını elde ettiği Türkiye'de, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması kabul edilebilir değil" ifadelerini kullandı.

TÜSİAD "YENİ BİR KALKINMA ANLAYIŞI"NA İHTİYAÇ DUYUYORMUŞ

1999 sonunda Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığının kabul edildiğini hatırlatan Kaslowski, “Bunu takip eden 2000-2007 yılları arasında Türkiye’de yasal ve anayasal reformların yapıldığı çok olumlu bir dönem yaşandı. Bu dönemde anayasadan ceza hukukuna, dernekler hukukundan medeni hukuka birçok alanda kanunlar çıkartılarak, AB normlarını kısmen veya tamamen karşılayan bir dizi reform hayata geçirildi. Hak ve özgürlük alanları genişledi, yargı bağımsızlığı, bireysel haklar, devlet-toplum ilişkileri ve hukukun üstünlüğü alanlarında çok önemli kazanımlar elde edildi. Türkiye’de o dönemde toplumsal enerji kabarmış, geleceğe güvenle bakmamızı sağlayan güçlü bir iyimserlik dalgası ülkenin her yanına yayılmıştı. Bu dönemin, son elli yılda en olumlu ekonomik gelişmenin yaşandığı dönem olması bir tesadüf değildi. Tüm bu gelişmelerin sonucuydu. Ne var ki 13 yıl sonra kişi başına gelirimiz 2007 seviyesinin dahi altına düştü. Çalışabilen nüfusumuzun iş gücüne katılım oranı ancak yüzde 50-55 civarında takılı kalıyor. Bugün işgücü piyasasında, en geniş tanımlı işsizlik oranımız yüzde 22 gibi oldukça yüksek bir seviyede, Dünya Adalet Projesi hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke içinde 117’nci sıradayız. Bu tabloya baktığımızda bizim yeni bir kalkınma anlayışına duyduğumuz ihtiyaç çok açıktır” dedi.

TÜSİAD'IN HEDEFİ MİLLİ GELİRİ 30 BİN DOLAR SEVİYESİNE YÜKSELTMEK

Kaslowski, “Yer altı kaynaklarına dayanarak zenginleşmiş ülkeler bulunmakla birlikte, gelişmiş ülke olmak için bu tek başına yeterli değildir. Toplumların refahının en önemli belirleyicileri maddi olmayan kaynaklarıdır. Bu çerçevede, çağın dinamiğini kaçırmamak, ileri ülkelerin gerisinde kalmamak için acilen ve tüm kaynaklarımızla, raporumuzun ısrarla vurguladığı şu üç unsuru ön plana çıkaracak bir seferberlik içine girmemiz gerektiğine inanıyoruz; ‘İnsani gelişme ve yetkinleşme, bilim, teknoloji ve inovasyon, siyasal, ekonomik, toplumsal kurumlar ve kurallar’. İnsan, bilim, kurumlar olarak özetleyebileceğim bu üç unsur bir bütünlük arz eder; eşzamanlı gelişme gerektirir, ‘içinden dilediğini seç-beğen-al’ menüsü değildir. Bu çalışmada yer verdiğimiz 105 ülkeyi kapsayan ekonometrik analiz şunu gösteriyor. İnsani gelişim, bilim-teknoloji ve kurumlarda kendimizi OECD ortalamasına çıkarmak için gereken adımları atabilirsek, 20 yıl içinde kişi başı millî gelirimizi mevcut seviyesinin 3 katından fazla olan 30 bin dolar seviyesine yükseltebileceğiz” ifadelerini kullandı.

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Bahçeli yine yargı dağıttı: Osman Kavala Soros'çudur, Selahattin Demirtaş teröristtir

SONRAKİ HABER

Renault işçileri: Yaşanan tedarik sorunun sorumlusu biz değiliz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...