10 Ağustos 2021 00:02

Sınırda örülen duvar göçmen meselesini çözmüyor

Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu Başkanı Av. Jindar Uçar: Duvarların örülmesi, denetimin arttırılması çözüm değil. Uluslararası alanda ülkelerin birlikte bu sorunu çözmesi gerek.

Jindar Uçar | Fotoğraf: Fırat Topal/EVRENSEL

Paylaş

Fırat TOPAL
Van

Van’dan Türkiye’ye giriş sağlayan göçmenlerin durumunu meseleyi yakından takip eden Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu Başkanı Av. Jindar Uçar, Evrensel’e anlattı. Sınırda arttırılan denetim ve örülen duvarların göçmen meselesini çözmediğini söyleyen Uçar, “Avrupa ülkeleri kendilerini korumak adına bir tampon bölge, bir set kuruyor. Sığınmacılar açısında ciddi hak ihlalleri yaratıyor, güvenli ülkelere ulaşmasının önüne duvar örülüyor. İltica prosedürüne erişimdeki zorlukları dile getirmemize rağmen insan haklarına öncülük yaptıklarını iddia eden Avrupa ülkeleri iki yüzlü tutum sergiliyor” dedi.

AB, TÜRKİYE’Yİ TAMPON BÖLGE OLARAK GÖRDÜĞÜ İÇİN DESTEKLİYOR

Uçar, Akdeniz rotası üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlerin Avrupa’ya geçişlerinin geri itme politikasıyla giderek zorlaşması üzerine göçmenlerin Van rotasına yöneldiğini söyledi. Uçar, sınır kentlerinde örülen duvarların Avrupa tarafından desteklediğini ve AB’nin desteklediği bu uygulamanın aynı zamanda Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu da ekledi. Uçar, “Uzun zamandır, İran, Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Hindistan’dan Türkiye rotası üzerinden Avrupa’ya geçiş var. Özellikle Akdeniz’de üzerinde İspanya ve İtalya’nın Göçmenleri Geri İtme politikası üzerine Afrika rotası da Van’a kaymış durumda. Bu geçişler yeni değil, Afganların yanı sıra Pakistan, İran, Bangladeşliler de yoğun bir şekilde var. AB, Türkiye’yi tampon bölge olarak gördüğü için sınıra duvar örme projesini destekliyor, bunun için çok yüklü bir hibe ayırıyor. Geçişlerin engellenmesi adına AB’nin verdiği fonlarla sınıra duvar inşa ediliyor. Ağrı, Hakkari ve Van sınırında duvarın bir kısmını tamamlanmış durumda. Bu duvarın örülmesi AB’nin politikası, aslında aralarında imzalanan Türkiye’nin imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı. Burada doğrudan iltica hakkının engellenmesi söz konusu. Örneğin İran’da rejime muhalif olması nedeniyle hakkında idam cezası olan birinin ülkeye girişinin tamamen engelleyen ve iltica hakkını tamamen ortadan kaldıran bir uygulama” diye konuştu.

BM OFİSLERİNİ KAPATTI, TÜRKİYE SIĞINMA PROSEDÜRÜNÜ UYGULAMIYOR

Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (BMMYK), Türkiye’deki ofislerini kapattıktan sonra göçmen ve sığınma prosedürlerinin erişimin neredeyse ortadan kalktığını söyleyen Uçar, bu yasal hak olan prosedürlerin uygulanmaması göçmen ve sığınmacıların hayatını kaybetmesine kadar varan sonuçlara yol açtığını belirtti. Uçar, “Özellikle 2018 yılına kadar BMMYK’nin saha ofisi vardı. Bu ofis İl Göç İdareleriyle birlikte iltica başvurularını alıyordu. 2018 sonrasında BM aldığı kararla Türkiye’deki saha ofislerini kapattı. Gerekçesi de İl Göç İdarelerinin artık tek başına bu işi yürütebileceği olarak ifade edildi. BM ofisleri etkili bir sığınma prosedürü sağlaması sığınmacıların doğrudan burada başvuru yapmalarına neden oluyordu. Ama artık burada sığınma başvurularını almada tek yetkili İl Göç İdaresi olunca sığınmacılar artık Avrupa’ya geçip orada başvuru yapmak istiyorlar. Burada sığınma başvurusu yapılabilmesi etkin ve ulaşılabilir bir sığınma prosedürü işletilmiyor. Başvuru süreçleri yıllara yayılıyor. Burada insanlar belirsiz statüde beklemektense batıya doğru ilerlemeye devam ediyor. Van’dan batı illerine doğru araçlarda, teknelerde insan onuruna yaraşmayacak şekilde taşınan sığınmacı/ göçmenler çoğu kez hayatını kaybediyor” dedi.

GÖÇMENLERİ İSTEMEYEN DE SÖMÜREN DE SERMAYE

Taliban’ın Afganistan’da ilerleyişiyle henüz alışılmışın dışında bir göç dalgasının yaşanmadığına dikkat çeken Uçar, “Taliban’ın Afganistan’daki ilerleyişi büyük bir Afgan göçü başladı mı? gibi kamuoyunda bir tartışmalar var. Gözlemlerimiz henüz ciddi bir göçün başlamadığı yönünde. Sosyal medyada yayılan görüntüler uzun yıllardır devam eden göç hareketliliği. Bu yeni bir durum değil. Bundan 1-2 yıl önce de sığınmacı/göçmenler batı illerine doğru hareket halindeydi. Mevcut kitlede kadınlar ve çocukların sayısı az. Göçmenler daha çok ekonomik nedenlerle, buraya geldiklerini söylüyorlar. Bu emek sermaye ilişkisinin sonucu. Batı illerinde merdiven altı iş yerlerinde ya da fabrikalarda ucuz iş gücü olarak güvencesiz karın tokluğuna çalıştırılıyorlar. Sermaye ne kadar göçmen istemediğini söylese de onları en çok sömüren yine sermaye sınıfı oluyor” dedi.

ABD KENDİSİNE ÇALIŞAN GÖÇMENE SIĞINMA HAKKI VERİYOR

ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararıyla birlikte kendisi için çalışan Afganlara öncelikli sığınma hakkı verdiğini, geriye kalanların ise kaderine terk edildiğini ifade eden Uçar, Taliban’ın ilerleyişi birlikte Afganistan’dan gelen göçmenlerin geri gönderilmesi durumunda ciddi yaşam hakkı ihlallerine yol açacağını söyledi. Uçar, “Taliban’ın hedefindekiler öncelikle ABD ile çalışanlar, tercümanlar, memurlar, inşaat mühendisleri var. Bu alanda çalışanların hepsi hedef halinde. ABD bunlara öncelikli sığınma hakkı verdi. Beyaz yakalı grubun henüz ülkeyi terk ettiğine dair bir gözlemimiz yok. ABD’nin Afganistan’dan tamamen çekileceği eylül ayı itibarı ile olası bir göç dalgası olabilir diye düşünüyoruz. Taliban ilerleyişi ile kurallarını kabul etmeyen Afganların can güvenliklerinin olmaması Suriye’den gelenler gibi geçici bir koruma verilmesi gerektiğini gündeme getiriyor. Çünkü bu insanları Afganistan’a geri gönderilmesi durumunda ciddi yaşam hakkı ihlallerinin olacağı aşikar. Uzun zamandır Afganistan’ın güvenli bir ülke olmadığını dile getiriyoruz. İltica başvuruları bu kapsamda incelenmeli. Geri gönderme yasağı kapsamında Türkiye’de kalmalarına izin verilmeli” diye konuştu.

SIĞINMA PROSEDÜRÜ YOK, DOĞRUDAN SINIR DIŞI

Uçar, Türkiye’ye giriş yapan göçmenlerin Akdeniz ülkelerinin de uyguladığı geri itme politikası gibi herhangi bir yasal prosedür uygulanmadan sığınmacı/göçmenlerin sınırın diğer tarafına itildiğini belirtildi. Uçar, “Bu kişiler sınır hattında geri itme ile sınırın diğer tarafına geri gönderiyorlar. Diğer bir yöntem ise yakalanan göçmenler Geri Gönderme Merkezlerine getirilip, haklarında bir sınır dışı işlemi tesis edilmesi. Bu kişilerin sığınma talebinin olup olmadığının sorulması, varsa başvurularının alınması gerekiyor. Yine kişinin geri gönderilmesi halinde olası riskler değerlendirilmeli. Ancak mevcut durum uygulamada bu sığınma prosedürüne ulaşmak çok zor, çünkü doğrudan haklarında bir sınır dışı kararı alınıyor. Bu kişiler ya kendisi ya ailesi bir avukatla iletişime geçebilirse buna karşı dava açılıp sınır dışı kararı iptal ediliyor ve bir sığınma başvurusu yapılıyor aksi durumda bu kişi doğrudan sınır dışı edilebiliyor” dedi.

Uçar, “Sığınma başvurusunun kabul edilmesine dair konuşursak İl Göç İdaresine sığınma talebiyle başvuran sığınmacıların kanıtlanabilir bir şekilde başvurması bekleniyor. Bu başvurusunu yaptıktan sonra kişi Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi Statüsünü alıyor. Geçici bir kimlik kartı veriliyor, bu tam anlamıyla bir koruma sağlamadığı gibi sadece Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi sıfatını alıyor. Bu süre 1-2 yıl sürebiliyor, bazen daha da uzayabiliyor. Bu süre zarfında yapılan mülakatın sonuçlanması durumunda bu kişiye Uluslararası Koruma statüsü veriliyor, bu aslında şartlı mülteci statüsüdür. Çünkü Türkiye Cenevre Sözleşmesi’ne çekince koyarak sadece Avrupa’dan gelenlere “mülteci” statüsünü vereceklerini belirtmiş” diye konuştu.

ÜLKELERİN YOL AÇTIĞI KRİZ DAHA DA DERİNLEŞECEK

Sınırda arttırılan denetim ve örülen duvarların göçmen meselesini çözmediğine dikkat çeken Uçar, Avrupa’nın kendisini güvenceye almak için Türkiye’nin göçmen politikalarına karşı sessiz kaldığını söyledi. Uçar, “Duvarların örülmesi, denetimin arttırılması çözüm değil. Avrupa ülkeleri kendilerini korumak adına bir tampon bölge, bir set kuruyor. Sığınmacılar açısından ciddi hak ihlalleri yaratıyor, güvenli ülkelere ulaşmasının önüne duvar örülüyor. Uluslararası alanda ülkelerin birlikte bu sorunu çözmesi gerek. Ülkeye giriş yapanların sınıra tekrar iterek bu sorun çözülmez. Bu haliyle ülkelerin mültecilere dair tutumun yol açtığı kriz daha da derinleşecek. Bu sorunun temeli mülteciler değil buna karşı tutum geliştiren ülkelerin politikaları. Avrupa ülkeleri her seferinde Türkiye’nin mülteci politikalarını beğendiklerini dile getiriyor. Mültecilerin yaşadıkları kötü koşulları, hukuki süreçleri aktarıyoruz, iltica prosedürüne erişimdeki zorlukları dile getirmemize rağmen insan haklarına öncülük yaptıklarını iddia eden Avrupa ülkeleri iki yüzlü tutum sergiliyor” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Cinsel taciz faili Yaşar Umak sosyal medyadaki tepkilerin ardından tutuklandı

SONRAKİ HABER

CHP'li Öztrak: Bunların "yangında ilk kurtarılacaklar" listesinde ormanlarımız yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...