14 Temmuz 2021 23:55

Nefretin önünü açıyorlar

Hedef gösterme, tehdit, saldırı ve nefret söylemleri her geçen gün artarken Evrensel’e konuşan LGBTİ örgütü temsilcileri bir kez daha “Hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz” diyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Türkiye’de temel hak ve özgürlüklere saldırılar artarak devam ediyor. En ufak protestolar ve mitingler dahi polis şiddetiyle engellenmeye çalışılıyor. Peki giderek artan bu baskılardan LGBTİ’ler nasıl etkileniyor?

Eylemlerde gökkuşağı bayraklarının engellenmesi, LGBTİ bireylerin taksiden gözaltına alınması, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gerekçesinin LGBTİ’ler olarak gösterilmesi… Her fırsatta çeşitli bahaneler öne sürülerek LGBTİ’ler hedef gösterildi; hak talepleri karşısında uygulanan şiddet LGBTİ’ler işaret edilerek meşrulaştırılmaya çalışıldı.

Hedef gösterme, tehdit, saldırı ve nefret söylemleri her geçen gün artarken Evrensel’e konuşan LGBTİ örgütü temsilcileri bir kez daha “Hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz” diyor.

‘DÜŞMANLIK NEFRET SÖYLEMLERİNDEN GÜÇ BULUYOR’

Daha önceleri ‘zararsız azınlık’ olarak görülen lubunyaların toplumsal hareket içerisinde yer almasıyla ‘normları’ sarsmaya başladığını ifade eden KaosGL.org Editörü Gözde Demirbilek, “Bu hareketin görünürlüğü mevcut cinsiyet ve beden politikalarına karşı tehlike oluşturmaya başladığı için lubunyalara karşı baskı ve şiddet de arttı. Hedef göstermelerle oluşan nefretin öbür ucunda “toplumsal değerler” denilerek gerçekleştirilen saldırganlar var” diyor. Homofobinin nefret söylemlerinden güç bulduğunu ifade eden Demirbilek, bu nedenle toplumsal yaşamın kendileri için güvensiz bir hale geldiğine dikkat çekti.

İktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gerekçelerini de eleştiren Demirbilek, “Eşcinselliği özendirme diye bir şey mümkün değil. Mümkün olsa dahi bunun fesih gerekçesi yapılması, LGBTİ+’ların doğrudan hedef gösterilmesi anlamına geliyor. Bu fesih uluslararası bir yaptırıma uğramadan nefretin önünü açmak anlamına geliyor” dedi.

‘DAYANIŞMA İÇİNDE OLACAĞIZ’

Hakları için mücadele eden LGBTİ’lerin baskı ve şiddetle engellenmek istendiğini söyleyen Demirbilek, “Sindirme politikasıyla ‘Sen de hakkını ararsan başına bunlar gelir’ demeye getiriyorlar. Onurumuz, haklarımız, hayatlarımız için birbirimizi kollamak, mücadeleye devam etmek zorundayız. Ayrımcılık ve nefretle mücadelenin yollarını hep birlikte arayacağız. LGBTİ+ haklarının insan hakları olduğunun bilincinde olarak, insan hakları mücadelesi yürüten toplumsal hareketlerle dayanışarak üzerimize çöken baskı ve şiddet politikalarına daha sıkı bir şekilde karşı durmaya devam edeceğiz. Hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

‘SÖZLEŞME LGBTİ+’LAR İÇİN DE KAPSAYICIYDI’

İstanbul Sözleşmesi’nin LGBTİ’ler için de kapsayıcı ve koruyucu olduğunu vurgulayan Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneğinden (SPoD LGBTİ) Guris Özen, ‘Eşcinselliğe özendiriyor’ şeklindeki tartışmalara tepkili. “LGBTİ+ olmak suç ya da hastalık olmadığı gibi özendirilebilecek/özenilebilecek bir şey de değil” diyen Özen, “LGBTİ+’ları koruyan tek mevzuat İstanbul Sözleşmesi değil lakin bu adım son zamanlarda kamuoyunda LGBTİ+ların marjinalleştirilmesi ve kriminalleştirilmesi ile sonuçlanan başka ifadeler ve olaylarla da beraber değerlendirildiğinde, LGBTİ+’ların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı adil ve eşit bir koruma düzlemine erişimi açısından durumun çok da umutlu olmadığını, bunu bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Tabii ki ne olursa olsun bizler İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya ve sokaklarda, iş yerlerinde, okullarda, her yerde mücadelemize devam edeceğiz. 2021 Onur Yürüyüşü de aslında LGBTİ+’ların hayatlarından ve mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerinin bir kanıtı oldu” dedi.

‘TOPLUMUN ÖRGÜTLEDİĞİ BİR NEFRET YOK’

HDK LGBTİ+ Meclisi Üyesi Rukan Açkanı ise iktidarın LGBTİ’lere yönelik tavrının 2015 sonrası değiştiğine dikkat çekiyor. 2015 yılına kadar onur yürüyüşlerine izin verildiğini, hatta bir dönem Beyoğlu Belediyesinin etkinliklere sponsor olduğunu hatırlatan Açkanı, “2015’ten sonra bütün demokratik hareketlere karşı tavır değişti. Artık daha faşizan bir tavra bürünmeye başladılar” dedi. Nefretin tek bir merkezden yönetildiğini vurgulayan Açkanı, “Toplum tarafından örgütlü bir nefret yok. Öyle böyle herkesin mahallesinde varız. Bugün sadece LGBTİ+ olduğumuz için terörist ilan ediliyoruz” dedi. Onur yürüyüşlerinin kendileri için anlamını da anlatan Açkanı bunu “Ben partnerimle bu kadar uzun süre başka bir alanda el ele tutuşmadım” diye özetliyor.

‘HALKIN BİR BÖLÜMÜ OLDUĞUMUZ UNUTULUYOR’

Hükümetin ötekileştirici ve hedef gösterici tutumunun halkın, LGBTİ bireylere tutumunu yönlendirdiğini vurgulayan Lambdaistanbul Gönüllüsü Alaz Ada, “Ayrımcılığa uğrayan LGBTİ+’ların hedef gösterilmesi, düşman olarak yansıtılması kolay. Bu şekilde ortak bir düşmana karşı birlik kuruluyor sanki. Ötekileştirme ile varlığımız “halk”, “toplum” kavramlarının dışına itiliyor. Halkın bir bölümü olduğumuz bilinçli bir şekilde unutuluyor” dedi.

İktidarın politikaları sonucu insanların kendilerinde LGBTİ’lere saldırma hakkı görmeye başladığını ifade eden Ada, “Devlet bu ağızla konuştukça, hedef gösterdikçe, şiddet uyguladıkça; bize şiddet uygulamak normal ve kabul edilebilir, hatta desteklenen bir şey oluyor. Okul ve iş yerlerinde düşmanca ortamlar oluşturulması eğitime ve istihdama erişimimizi azaltıyor. Boğaziçi Üniversitesindeki direnişte LGBTİ+ grupların ve kişilerin görünür olması, ön saflarda yer alması nefret söylemleri ve düşmanlık için bahane oluşturdu. LGBTİ+ olmak, gökkuşağı bayrağı taşımak, bu kimliği savunmak ve yaşamak kriminalize ediliyor” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Vapur Kafeleri yenilendi; glütensiz ve vegan ürünler de satılacak

SONRAKİ HABER

DOSYA | "Dünya gücü oluyoruz" hülyası: Stratejik özerklik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa