11 Aralık 2012 14:25

Sanatçı işgalin yanında olur mu?

Nobel ödüllü Yazar Orhan Pamuk’un da aralarında bulunduğu altı yazar ve aydının Suriye lideri Beşar Esad’a mektup göndererek, “İstifa et, yoksa sonun Saddam ve Kaddafi gibi olacak” gibi sözleri tartışılmaya devam ediyor.Sanatın, toplumların sorunlarını görmesi, bu sorunların çözümü için uğra

Sanatçı işgalin yanında olur mu?
Paylaş
Sevda Aydın

Sanatın, toplumların sorunlarını görmesi, bu sorunların çözümü için uğraşması, ezilen halkın yanında durması kuşkusuz kendi doğallığından geliyor. Orhan Pamuk’un yanı sıra İsrailli yazar David Grossman, İtalyan yazar Claudio Magris, Cezayirli yazar Bualem Sansal, Alman yazar Martin Walser ve Alman kökenli Fransız toplum bilimcisi Alfred Grosser’in de imzası olan mektupta Beşar Esad’a, “Suriye halkını kurtarması için istifa etmesi” ve BM çatısı altında müzakereye davet etmesi” uyarıları pek çok yazar ve aydın tarafından ABD’nin ve İsrail’in Suriye’ye dair  politikalarını onaylanması olarak değerlendirildi.

NOBEL VE TEHDİT

Sennur Sezer: Bir çocuk romanını hatırlıyorum, hani her kötü olayın iyi bir yanını bulup mutlu olan Pollyanna’yı. Orada kimsesiz çocuklar için çalışan bir yardım kuruluşu vardır. Pollyanna bu kuruluşa arkadaş olduğu sokak çocuğunu götürdüğünde oradaki hanımlar görevlerinin “Hindistan’daki kimsesiz sokak çocukları olduğunu” söyler. Pollyanna da,  “İngiltere’deki çocukların dertlerine çare de herhalde Hindistan’da aranmalı” kararına varır.     Sevgili ve değerli yazarımız, Nobel ödülünün ağırlığıyla Türkiye’deki sorunları ( Roboski pardon Uludere, açlık grevleri, Pınar Selek davası, hapisteki gazeteciler, hatta Sivas davası) değerlendirdikçe önemsiz buluyor olmalı ki iki çift söz söylemesi istendiğinde  “sessiz kalmayı tercih ediyor.”  Çok sayın başbakanımızın da kızdığı  “Esed”e söz söylemenin hiçbir sakıncası yok nasılsa.
Nobel ödülü koşulları, ülkelere saldırı tehdidini de kapsar mı?  

HELAL OLSUN SANA !

Adnan Özyalçıner: Orhan Pamuk, uluslararası bir oluşumun içinde Esad’ın istifa ederek Suriye’yi bırakıp gitmesini isteyen bir mektuba imza atmış.  Mektup Esad kendiliğinden çekip gitmezse, Irak Libya liderlerinin başına gelenlerin tehdidini de taşıyor. Pek güzel etmiş. Pamuk’un böylesine barışçı bir girişim içinde bulunması onun uluslararası kimliğine de yakışıyor.  
Aynı Orhan Pamuk’un, ülkesinde olup bitenlerle ilgilenmemesini nasıl açıklarsınız? O, kardeşin kardeşi kıyasıya öldürdüğü bir savaş ortamı yaşatan Kürt sorunu, KCK operasyonları, açlık grevleri, Robosvki (Uludere) , Sivas katliamları, hapisteki gazetecilerle yazarlar, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalleri, hatta son zamanlarda başbakanımızın, “ucube”li çıkışından sonra, TV dizilerini karşısına alarak sanatsal yaratıma da müdahalesini görmüyor ya da duymuyor mu?
Sivas 93 oyununun galasını , “politik olarak orada görünmem doğru olmaz” diyerek reddetmesi onun dışarıda politik, içerde apolitik davrandığını gösterir. Demek ki dışarıdaki politik eylemlerinden bir zarar gelmeyeceğini üstüne üstlük ününe ün katacağını düşünüyor. İçerdeki politik eylemlerine ise  “ne olur, ne olmaz” diye bakıyor.
Helal olsun sana Orhan Pamuk!  

BAŞBAKANIMIZ ÇOK SEVECEKTİR BU ÇAĞRIYI

Şükrü Erbaş: Başka ülkelerin yazarlarını bilmem ama Orhan Pamuk böyle bir çağrıya nasıl imza atar; en hafifiyle şaşırtıcı, üzüntü verici. Saddam ve Kaddafi’nin sonlarıyla yapılmış böyle bir tehdidi, yazar sorumluluğu ile nasıl bağdaştırabilir insan. Suriye ve bütün bir Ortadoğu’da sürdürülen emperyal politikaların doğrudan onayından başka bir anlamı yok bu çağrının. Yazık. Çağrının adresinde küçük bir yanlış var; ABD, Türkiye, AB’ye yapılması gereken bir çağrı, akıl sürçmesi ya da başka bir şeylerin büzüşmesi ile olsa gerek Esad’a yapılmış... Kendi yüksek aklına, böyle entelektüel yüksek akıllardan cansuyu bulan bizim Başbakanımız çok sevecektir bu çağrıyı...

NOBEL ARMAĞANINI SUNANLARA SADAKATİDİR

Bilgesu Erenus: J. Paul Sartre’ın, çok önemsediğim bir tanımı var; “Aydın, üstüne vazife olmayanla ilgilenendir” der.
Dünya aydınlarının sonuncusu saydığım Sartre’ın bu tanımından yola çıkarsak; Orhan Pamuk’un tam da üstüne vazife olanla uğraştığını söylememiz gerekiyor.
Nobelli yazarımız, Sartre’ın tanımına baş kaldırırken, emperyalizmin güdümündeki küresel kapitale, boynunu uzatıyor.
Lehine söylenecek tek şey, kendisine Nobel Armağanı’nı sunanlara sadakatidir.
Halkları birbirine kırdırma kastındaki savaşlara dayanan yüreği, emperyalizmin edebi görevlendirmeleri karşısında soyadı kadar yumuşacık olmalı, pamuk...

ÇAĞRI EN HAFİF DEYİMİYLE TUHAF

Aydın Engin (Gazeteci): Aralarında Orhan Pamuk’un da  yer aldığı altı dünyaca ünlü aydınların Esad’a yönelttikleri çağrı en hafif deyimiyle tuhaf. Meslekleri dışı bir alanda görüş belirten bu altı ünlü gelecek okuyor ve Esad’a ülkesindeki sorunlara barışçıl bir çözüm bulması, çatışmaları müzakere düzlemine çekme çağrısı yerine “İstifadan başka yol kalmadığı” öngörüsünde bulunmalarını bence başka türlü okumak mümkün değil. Hele daha da ileri gidip istifadan sonra sığınacağı adresi de göstermeleri “tuhaf”ı “daha da tuhaf”a taşıyor. Dünyaca saygın kişiler olmasalardı bu çağrıyı ciddiye alacak kimse olacağını da sanmıyorum. Benim tutumlarını “tuhaf” olarak nitelemem saygınlıklarına saygımdandır. Yoksa…

YAZILANLARA KATILIYORUM

Adalet Ağaoğlu: Orhan Pamuk’un da imzası olan mektubun tam metnini okudum ve yazılanlara aynen katılıyorum. İmza atmam gerekseydi aynen imzamı atardım. Pamuk’un imzası üzerinden yapılan tartışmalara katılmıyorum. Beni ilgilendirmez. Fakat mektupta yazılanlara, taleplere katılıyorum. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İşgal provası

SONRAKİ HABER

Pınar Selek davası hukukla açıklanamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...