evrensel.net
PAYLAŞ

Filistin’de neler oluyor?

DETAYLAR
Fotoğraf: AA
AŞAĞI KAYDIR

1948’de gerçekleşen 1. Siyonist işgalden bugüne Filistin'in işgaller ve mücadelelerle dolu tarihi...

Kays ABBAS

Son günlerde İsrail’in Mescid-i Aksa’da yaptığı katliamlar ve Gazze’ye yönelik vahşice hava bombardımanları vesilesiyle Filistin, ülkenin ve dünyanın öncelikli gündemi haline geldi. Son yapılan saldırılar nedeniyle çocuklar da olmak üzere birçok ölü ve yüzlerce yaralı var. Yaklaşık yüzyılı aşkın bir süredir kanayan bu yara neden kanamaya devam ediyor? Kısaca Filistin sorununun nasıl ortaya çıktığını hatırlayalım.

1917’DE BAŞLAYAN BİTMEYEN KIŞ

Filistin için 1917’de başlayan kış, bitecek gibi görünmüyor. Dönemin İngiliz başbakanı, andığımız yılın aralık ayında ünlü Rothschild ailesinin bir üyesi olan Bankacı Lionel Walter de Rothschild’e İngiliz hükümetinin Yahudiler için ulusal bir ülke kurma vaadini içeren bir mektup gönderdi. Bu mektup; “Bir yabancının, sahibi olmadığı araziyi başka bir yabancıya vermesi” anlamına geliyordu. İngilizlerin Filistin topraklarını sömürgeleştirmesinin başlamasıyla beraber dünyadaki Yahudiler; zorla veya gönüllü olarak Filistin topraklarına sürülerek verilen söz yerine getirilmeye başlandı.

O günden başlayan Filistin halkının işgale karşı intifadası bugüne kadar devam etti. O andan itibaren Filistin direnişinin sembolleri oluşmaya başladı. İlk ayaklanma, bir grup Yahudi’nin bugün “Ağlama Duvarı” olarak bilinen yapıyı sahiplenmek için toplanmasına verilen karşılıkla nedeniyle gerçekleşti.

Filistinli üç genç Muhammed Camcum, Fuad Hicazi ve Ata ez-Zir “Burak Ayaklanması” olarak adlandırılan olaylardan sonra 17 Haziran 1930’da idam edildi. Ayaklanmanın Filistinli kahramanları, bugün hâlâ halkın dilinde olan bir şarkıyla ölümsüzleştiler.

I. SİYONİST İŞGAL

İngilizlerin Filistin’den çekilmesinden sonra işgal ordusuna dönüşen Siyonist milisler (Haganah, Irgun, Betar, Stern, Palmah) kuruldu. Daha sonra bu çetelerin liderleri, işgal otoritesinin yöneticisi oldular (David Ben-Gurion, Menachem Begin). Arap ülkelerinin sömürgeleşmenin ve bölünmelerinin kök salmadığı bir zamanda, Filistin köy ve şehirlerini zorla yerinden etme kampanyaları İngilizlerin önünde gerçekleşti. Arap sokağının siyonizme karşı öfkesine yanıt olarak Irak, Mısır ve Suriye’de bu süreçte tesis edilen İngiliz sömürgecisine sadık monarşiler, başarısız olması planlanan bir savaş başlattılar. 1948’de gerçekleşen bu savaş Filistin tarihinde 48 Nakba’sı (48 Felaketi) olarak adlandırılır. Bu Arap-İsrail savaşının unutulmaz olayı şüphesiz siyonist çetelerin Filistin’in Deir Yasin köyünde gerçekleştirdiği katliamdır. Bu saldırıda 107 Filistinli sivil öldü.

NAKBA’NIN ARAP SOKAĞINA ETKİSİ

Ancak Arap halkları yenilgi konusunda sessiz kalmadı. Irak Komünist Partisi liderliğindeki Temmuz Devrimi monarşiyi devirdi ve liderliğe Abdülkerim Kasım’ı getirdi. Mısır’da, Cemal Abdülnasır’ın liderliğindeki “Özgür Subaylar” sosyalist olma iddiasındaki Mısır’ı kurmak için monarşiyi devirdi. Nakba’nın etkisi, henüz devlet biçiminde kurulmamış Körfez devletleri hariç tüm Arap ülkelerine yayıldı.

1967 SAVAŞI

O zamanlar, eski sömürgecilik, özellikle İngilizler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin dünya emperyalizminin koçbaşı haline gelmesi ile sonuçlanan bir gerileme aşamasına girmişti. İşgal yönetimini, Arap halklarını kontrol ettiği büyük bir askeri kışla olarak görüyordu. Cemal Abdülnasır’ın önderliğinde oluşan ittifak, 1967 savaşında işgali yenmede başarılı olamadı çünkü aslında ABD’nin başını çektiği tüm kapitalist dünya ile savaştığı ortaya çıktı. Hâlâ acı bir şekilde hatırlanan yeni felaket 67 Nakba’sı olarak adlandırıldı. O süreçte işgal kuvvetleri; Mısır’dan Sina Yarımadası’nı ve Suriye’den Golan Tepeleri’ni almayı ve Batı Şeria’da genişlemeyi başardı. O zamandan beri emperyalist ülkeler ve bazı siyasi örgütler 1967 öncesi sınırlarda iki devletli çözüm ilkesini benimsemişlerdir. Lakin Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) başta olmak üzere birçok Filistinli hareket bu yaklaşımı reddetmeye devam etmektedir. Bu süreçte Filistin davası dünya devrim hareketinin en önemli gündemlerinden biri haline gelerek Deniz Gezmiş ve daha birçok devrimciyi topraklarında ağırladı.

2. FKÖ’NÜN KURULMASI

Filistin mücadelesinde en önemli kilometre taşlarından biri şüphesiz Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) kurulmasıydı. O süreçte direnişin ve FKÖ’nün bel kemiği olan İsrail’e karşı direnişinde unutulmaz bir yere sahip olan el Fetih; Yaser Arafat, Ebu İyad (Salah Halef) ve Ebu Cihad (Halil el Vezir) gibi 1948 ve 1956 Arap-İsrail savaşlarına katılmış savaşçılar tarafından 1950’lerin sonlarında kurulmuştu. El Fetih hareketinin kurulması, Filistin’de vatansever kalkışmayı ve silahlı mücadeleyi temsil eder. Amaç, bağımsız bir Filistin örgütünün kurulmasıydı. Bir araya gelen örgütsel birimler; fikri olarak İslami, milliyetçi ve solcu yönelimli fikirler taşıyan kişileri kapsadı. Tek bir örgütte tek bir hedef için toplanıldı. Bu hedef Filistin’i kurtarmaktı. El Fetih, kısa sürede askeri ve siyasi gücünü arttırmayı başardı. Bu durum 1964’te Kahire Arap zirvesinde Abdülnasır’ın büyük desteğiyle FKÖ’nün içinde etkinliğini arttırmasına ve Yaser Arafat’ın liderliğe seçilmesiyle sonuçlandı.

3. OSLO ‘SIRTA SAPLANAN BIÇAK’

Süreç içerisinde FKÖ, diplomatik görüşmeleri varlığının merkezine koyan bir noktaya evrilen bir tutum izledi. Yaser Arafat, el Fetih’in ABD himayesinde İsrail ile müzakereler yürütme kararı kabul görmedi. ABD’nin gözetiminde gerçekleştirilen ve 1993’te imzalanan Oslo Anlaşması, Filistinli birçok grup tarafından “Sırta saplanan bir bıçak” olarak tanımlandı. Gelişmeler, Oslo Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana, Filistin yönetiminin işgal için çalışan bir polise dönüştürülmesi dışında hiçbir maddesinin uygulanmadığını gösterdi. Elbette Filistin halkı sessiz kalmadı, bu yüzden 1987’deki Büyük Filistin İntifadası, İsrail’i tanımaya yönelik herhangi bir girişimine karşı patladı. Filistin halkının mücadelesi el Fetih Lideri Yaser Arafat’ın öldüğü ve Ramallah’ın kuşatıldığı 2000’deki ikinci intifadaya kadar devam etti.

Bu gelişmeleri hatırlatmamızın sebebi bugün mevcut olan intifadanın tarihsel köklerini hatırlatmak ve bir grup siyonistin Mescid-i Aksa’ya girene kadar ortada bir barışın olduğu yanılsamasını ortadan kaldırmak içindi.

4. DIŞ ETKENLERİN DAVAYA ETKİSİ

Sovyetler Birliği’nin eleştirilen birçok politikasıyla zayıflaması ve ’90’larda dağılmasının, halkların mücadelesine olumsuz bir yansıması oldu. Arap rejimleri ABD politikasını destekleyenler kervanına katıldı. İsrail’in 1982’deki Lübnan’ı işgali sırasında Filistin/Lübnan direnişi ezilerek FKÖ merkezini Tunus’a taşımak zorunda kaldı.

Filistin davasını etkileyen diğer bir uluslararası gelişme İran’da gerçekleşti. Filistin davası, “Ne doğu ne batı” şiarını benimseyen İran İslam Devrimi’nin öncelikleri arasına yerleşti. Kısa süre sonra, İslami bir siyasi projenin parçası olarak kurulan ve bir kısmı Abdülnasır döneminde Suudi Arabistan tarafından da desteklenen Lübnan ve Filistin’deki Hizbullah, Hamas, İslami Cihad hareketleriyle yakın ilişkiler kurdu. Körfez devletlerinin ABD’nin yararına çalıştığı Soğuk Savaş’ın ortasında, İran dini gruplarla politik bir alan buldu. Dini saikin direnişi harekete geçirmede pozitif etkisine rağmen İslami hareketleri kontrol etmek için girişilen mücadele Filistin davasına zarar verdi.

Burada kapitalist dünyanın ve tekellerin sağcı eğilimleri güçlendirmesinin Filistin davasına etkisine değinmek gerekiyor. Bunlardan en sonuncusu, baba ve oğul Bush’tan daha çok sağcı olmayan Eski ABD Başkanı Trump fenomeni. Trump; Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Sudan ve Fas’ta İsrail için bir Arap tanıma merasimi yapabildi.

5. HALKA GÜVENMEK

Filistin davası, yaklaşık bir asra yayılan kadim tarihi boyunca, yalnızca halkın, haklarını elde edebileceğini ve onları destekleyen herhangi bir siyasi sisteme ihtiyaç duymadığını öğrenmiştir. Yafa, Hayfa ve Celile çiftçileri çalıntı topraklarını tekrar ekeceklerdir. Filistin halkı; işgal yetkililerinin müzakerelerden veya barış süreçlerinden yararlanmadığını öğrendi. Tecrübe göstermiştir ki müzakereciler işgalin gizli polisine dönüşüyor. Mahmud Abbas hükümeti başkanlığındaki hükümet, Filistinli militanları teslim etmeye, öldürmeye ve polisin devrimi bastırmasına katkıda bulunuyor.

6. FİLİSTİN’DE BUGÜN NELER OLUYOR?

Şimdi işgal altındaki topraklarda bugün neler olup bittiğini sorabiliriz; yaşananlar asla dinmeyen ayaklanmanın kendisidir. Her halk ayaklanmasının bir kıvılcımı vardır. Bu seferki kıvılcım, siyonist yerleşimci teröristlerin el Aksa Camii’nde ibadet edenleri taciz etme girişimiydi. Bu girişimin nedeni, yerleşimcilerin Filistin’deki işgallerinin yıl dönümünü kutlamak istemeleriydi. Mesele dini ya da mezhepsel değil, daha ziyade Hamas hükümeti ile Oslo hükümeti arasındaki çatışmanın ötesine geçen Filistin ayaklanmasının bir bölümüdür. Halk, birliğini sağlamaya ve batı tarafından desteklenen sahte seçimleri dikkate almamaya karar verdi.

İLGİLİ YAZILAR
İLGİLİ HABERLER
DİĞER HABERLER