09 Mayıs 2021 07:36

Kolombiyalı neşe hırsızları

Kolombiya’da 28 Nisan’da başlayan kitlesel gösterilerin ilk gününde bir genç kadının fotoğrafı düşüyor önüme, dövizde şöyle yazıyor: “Neşemizi çaldılar.”

Fotoğraf: AA

Paylaş

Elif GÖRGÜ

Kolombiya’da 28 Nisan’da başlayan kitlesel gösterilerin ilk gününde bir genç kadının fotoğrafı düşüyor önüme, dövizde şöyle yazıyor: “Neşemizi çaldılar.”

Bir takım isyancı otlar nedeniyle bahçıvanlıkta eskisi kadar maharetli olamayan ama araziyi yeniden düzenlemek için çapasını bilemeye başlayan Amerika’nın, arka bahçesinin en sadık çiçeğidir Kolombiya. Hükümet, polis-ordu, paramiliterler, toprak-şirket sahipleri ile ülkenin en önemli ticari ürünü kokainin tacirlerinin oluşturduğu kan kardeşliği ittifakı, bir günebakan gibi (devrimci günebakanları tenzih ederim) yüzünü hep ABD’ye dönmüş ve aldığı ışıkla insan, doğa, zenginlik ve tabii ki neşe yağmalamakta uzmanlaşmıştır.

Bu kan kardeşlerin ittifakı yeni de değildir. 1928’lere kadar gider.

Amerikan şirketi United Fruit Company’ye verilen muz plantasyonlarındaki binlerce tarım işçisi örgütlenip sağlıklı çadır, revir, pazar tatili ve iş kazalarına karşı önlem isteyince şirketin yardımına ordu gönderilir. Garcia Marquez’in anlattığına göre, “Asker grevdeki işçilerin bir alay çapulcudan ibaret olduklarını açıklayan bir bildiri”(1) okuduktan beş dakika sonra işçileri, eşlerini ve çocuklarını öldürmeye başlar. Bugün de Ivan Duque hükümetinin “ulusal grev”e çıkanları vandallıkla suçlayarak öldürttüğü gibi… Katil devletlerde devamlılığın esas olduğunu, ta karşı yarı küredekiler olarak biz de iyi biliyoruz.

Ve devamı 1948’de gelir. Dönemin Muhafazakar Parti iktidarının, seçimleri kazanma ihtimalini hiç sevmediği Liberal Partinin başkan adayını öldürtmesi ve ardından suikastı protesto eden on binleri katletmesi kırsalda silahlı örgütlerin oluşmasını başlatan süreç olur. 2016’da imzalanan “Barış Anlaşması” ise en büyük isyancı örgüt Kolombiya Devrimci Silahlı Güçlerine (FARC) silah bıraktırır ama kan kardeşler ittifakı cepheyi terk etmez.(2)

2016’dan bu yana yaşananlar da Kolombiya’da “52 yıllık çatışmalı süreç” şeklinde ezberlediğimiz sorunun aslında bir FARC sorunu olmadığını gösterdi.

FARC gerillalarının bir kısmı bugün adı Comunes (Komünler) olan siyasi partinin aktörleri olarak devam ederken kalanları sosyal ve ekonomik hayata karışmanın başka yollarını örgütledi. Kimi tekstil kolektifi kurdu örneğin. Kimi de kırsal bölgelerde tarımsal üretime başladı.

Önemli bir kısmı ise kan kardeşlerin hedefinde. 2016 yılından Nisan 2021’e kadar en az 904 sosyal lider ve 276 eski FARC gerillası öldürüldü.

Hayatta kalanların bir bölümü de silahları topraktan çıkardı.

Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan topluluklar hiç bitmeyen bir şiddet ve baskı altındalar. Aslında Kolombiya’da “barış süreci”, toplumun geniş kesimlerini barışa kazanacak örgütlü bir mücadelenin ve sosyal adaletin eksikliğinin, barışı kağıda yazılı bir kelimeden hayatta karşılığı olan bir gerçekliğe dönüştürmeyi nasıl zorlaştırdığının dersini de veriyor.

28 Nisan’dan bu yana yaşananlar ise bu konuda önemli bir adım olabilir.

Aslında son birkaç yıldır zaman zaman polis şiddeti ya da neoliberal politikalara karşı gençlerin, sendikaların ve sosyal örgütlerin kitlesel protestoları oluyordu.(3)

Pandemiyle birlikte siyasi şiddetin yanı sıra ekonomik şiddetin de katlanması işçiler, çalışanların yarısını oluşturan kayıt dışı emekçiler, kent ve kırsaldaki yoksullar ve yeni vergi yasasıyla geliri tehdit edilen orta sınıfların şalterini attırdı.

Eski sendikacı Javier Orozco o karar anını, geçtiğimiz hafta Evrensel’e şöyle yazmıştı: “Evlere hapsolarak açlıktan ölme ya da sokağa çıkarak polisten gelecek bir kurşuna veya enfeksiyona maruz kalma arasındaki seçime sıkışmış milyonlarca insan, bir gün huzur ve haysiyet içinde yaşama umuduyla korkuyu geride bırakmayı ve kitlesel mücadele için sokaklara çıkmayı tercih etti.”

Bu yazı yazılırken 28 Nisan’da, sendika konfederasyonlarının öncülüğünde başlayan “Ulusal Grev” 11. günündeydi.

Protestolara saldıran devlet güçleri tarafından öldürülenlerin sayısı 39’a ulaşmıştı. Buna rağmen ne ABD siyasetini değiştireceği ileri sürülen Biden hükümetinden ne de diğer Batılı ülkelerden ciddi bir itiraz yükseldi. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrel’in Kolombiya’daki şiddeti eleştirdiği ve barış ihtiyacından dem vurduğu kısa açıklaması ise ciddiye alınamadı. Çünkü Kolombiya devletinin Kolombiya halkını öldürmekte kullandığı mühimmatın önemli bir kısmı Borrel’in kendi devleti İspanya tarafından satılıyor. Son olarak 6,3 milyon avroluk, son on yılda ise 16 milyon avroluk mühimmat ihraç edilmiş.

Kolombiya’nın sadece 2020 yılındaki askeri harcaması ise 1,98 milyar dolar. İsveç merkezli Barış Entstitüsü’nün geçtiğimiz nisanda açıkladığı rapora göre en yüksek askeri harcama yapan ülkeler arasında dünya genelinde 26’ncı, Latin Amerika’da ise Brezilya’nın ardından ikinci sırada.

Velhasıl Kolombiya’da uzun yıllardır terör estiren ve doğrudan kapitalist-emperyalist sistemin merkez yöneticileri tarafından beslenen bu kan kardeşliği ittifakının damarlarını tıkamak üzere sokağa çıkan geniş halk kesimlerinin ileriye doğru atacağı her adım çok değerli.

“Yolcu, yol senin ayak izlerindir” der Cumhuriyetçi İspanyol Şair Antonio Machado (1875-1939) ve devam eder uyarısına: “Yolcu, yol yok, yol yürüdükçe yol olur.”

Kolombiya halkı da her adımda bir mezar kazmak zorunda kalsa da kendi yolunu açmaya çalışıyor. Zaman zaman ilerliyor, zaman zaman siperden savunuyor güzergahını. Yürüdükçe çalınan neşesini de geri kazanıyor.

Ülkeden sadece ölüm ve çatışma haberleri gelmiyor; birlikte şarkı söyleyen, dans eden on binlerce Kolombiyalının neşeli görüntüleri de ulaşıyor bugünlerde. Direniş ruhu da besliyor. Onları izlerken bir başka şairin, Kolombiya’nın uzak komşularından Uruguaylı Mario Benedetti’nin (1920-2009) bir dizesi aklıma geliyor. “Neşeyi savun” diyor şair, “Neşeyi savun, bir siper gibi”(4)

Ekmek ve Gül yazarlarından Fulya Alikoç “Öfkeye yakışan umutsuzluk değil, örgütlü mücadele” başlıklı son yazısında şu soruyu soruyor: “Ardında umutsuzluğun pusuda beklediği bir öfkeyle hayat yeniden kurulabilir mi?​”

Fulya da haklı, şair de.

Pusuda umutsuzluğa yakalanmamak için öfkeyi örgütlerken neşenin yakasını bırakmak da olmaz. Siperlere selam, Kolombiya’yı izlemeye devam…

1: Anlatmak için Yaşamak, Gabriel Garcia Marquez, Can Yayınları, 2005
2: Kolombiya’da barış anlaşması sürecine dair detaylar için bazı kaynaklar:
    • Kolombiya barışı: Peki şimdi nereye?
    • Kolombiya barışı ve dersleri
3: Kolombiya'da umut
4: İspanyolca orjinali “Defender la alegrìa”. Mario Benedetti’nin şiirleri henüz Türkçeye kazandırılmış değil ne yazık ki.

ÖNCEKİ HABER

Kendisinden 30 yaş büyük erkekle zorla evlendirilen kadın: Çok zordu

SONRAKİ HABER

Rusya'da Faşizme Karşı Zafer Günü törenle kutlanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...