29 Nisan 2021 05:59

Dr. Karabulut: Bakanlığın “Depremde kimsenin burnu kanamayacak’ demesini beklerdim

İçişleri Bakan Yardımcısı Çataklı'nın haberimize verdiği yanıta yanıt veren Deprem Bilimi Doktoru Karabulut, “İstanbul’da deprem olursa kimsenin burnu bile kanamayacak denmesini beklerdim” dedi.

Fotoğraf: Savaş Karabulut'un kişisel arşivi

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

İçişleri Bakanlığının koordinasyonunda hazırlanan İstanbul depremi eylem planını geçtiğimiz günlerde gazetemize değerlendiren Jeofizik Mühendisi, Deprem Bilimi Doktoru Dr. Savaş Karabulut, "İstanbul, 7.5’lik depreme hazırlanmadığı için bir kaçış var. Bu eylem planı değil, iktidarın sorumluluktan kaçış planı” demişti. Karabulut'un açıklamalarına yanıt veren İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, "Değerlendirmeleri bir akademisyenin yetkinliği ile bağdaştırılamayacak kadar bilimsellikten uzak ve çarpıtmalarla doludur. Bu açıklamaları yapabilen kişinin diplomasının gerçekliği ile ilgili tereddütler oluşmuş olup, konunun ilgili mercilerce bu yönüyle incelenmesi yerinde olacaktır” ifadelerini kullandı.

Çataklı'nın açıklamalarına yanıt veren Karabulut, “İl afet müdahale planının yapılmadığını iddia etmiyorum, teorik olarak birçok plan yapıldığı biliyorum ancak deprem sonrasına ilişkin müdahale ve tahliye sürecinin değil, öncesinin önemli olduğu ve tahliye planının hazırlanan bilimsel raporlara uygun olmadığını” söyledi. Karabulut, “Sorulması gereken sorular net: ‘İstanbul'da tüm yapılar depreme hazır mı? Ülkeyi yöneten bir bilim insanının çıkıp İstanbul'da meydana gelebilecek bir depremde bir kişinin bile hayatını kaybetmeyeceğini söylemesini beklerdim, sadece kamu gücünü elinden bulunduran bir bürokratın değil. Üstüne üstlük bunca yıllık bilgi birikimim, tamamen bilimsel veriye dayanılarak üretilmiş makale ve raporlar ortayken; İstanbul’un tamamı için bilimsel makaleler yazmış bir bilim insanını itibarsızlaştırarak değil, ürettiği bilimsel bilgiyi kullanarak, ‘nerede yanlış yaptık’ diye düşüncemin alınmasını beklerdim.  Eğer bir bürokrat çıkıp ‘depremde bir kişi bile hayatını kaybetmeyecek’, diyebiliyorsa ancak İstanbul depreme hazırdır, diyebiliriz. Toplantı sayıları ve çalışma gruplarının niceliksel çokluğuyla değil, nitelikli bilimsel makalelerle İstanbul halkına cevap verilmesini ve yorum yapılmasını beklerdim" dedi.

"İSTANBUL'DA TÜM YAPILAR DEPREME HAZIR MI?"

Karabulut, "Afet yönetiminin merkezinde olan bir bürokrat -İstanbul'da meydana gelebilecek bir depremde bir kişinin bile hayatını kaybetmeyeceğini- söylebilir mi? ‘Binaları depreme kamu bütçesiyle hazırlayacağız, zemin etütlerini yapıp, İstanbullu kent sakinini depremden önce tamamen hazırlıklı hale getireceğiz ve kimse ölmeyecek?​’ demeleri çok daha iyi olurdu. Eğer yöneticiler bir depremde ‘şu kadar kişi ölecek’ diyorlarsa İstanbul depreme hazır değildir" dedi. Cumhuriyet tarihi boyunca 90 bin kişinin ve 2002 sonrası ise binden fazla kişinin depremler nedeniyle hayatını kaybettiğini hatırlatan Karabulut, “Ülkenin hiçbir bölümünün depreme hazırlı olmadığının en temel kanıtıdır. 30 Kasım Sisam Adası (İzmir değil) depremi nedeniyle, yani bizim sınırlarımız dışında meydana gelen bir depremde ülkemizde yüzden fazla, ancak Yunanistan adasında 2 kişinin hayatını kaybetmesinin nedeni sorgulanmalı ve yönetenler buna cevap vermelidir. Bir sorumlu varsa, ölen vatandaş olmamalıdır” ifadesini kullandı.

İstanbul'da yaşanacak depremle ilgili bir akademisyen olarak görüş bildirdiğini söyleyen Karabulut, verdiği görüşün bilimsel verilere dayandığını aktardı. Karabulut, "Biz deprem bilimciler sadece deprem tehlikesinin (ölümler nedeniyle afete dönüşüyor) öncesiyle de, sonrasıyla da ilgileniriz.  Bizim için öncelikli olan, kritik olan şey afet öncesi, deprem yaşanmadan önceki süreçtir. Biz buna risk azaltması diyoruz. İstanbul'daki tüm yapılar depreme hazır mı? Bir deprem olduğunda Marmara bölgesi ve çevresinde hiç kimsenin hayatını kaybetmeyeceğini iddia eden biri var mı?" diye sordu.

“BAKAN KURUM, ‘İSTANBUL’DA 1,2 MİLYON BİNA TEHLİKEDE’ DEDİ”

İl Afet Risk Azaltma Planı'nın yapıldığını söyleyen Çataklı'ya yanıt veren Karabulut, "Teorik olarak onlarca toplantı yapılmış olabilir. İstanbul Deprem Master planı, Deprem Şurası kararları ve diğer tüm planlar hazırlanmış olabilir. Hatta kurulan Ulusal Deprem Konseyi lağveldilmiş de olabilir. Benim ifade ettiğim şey ise zaten planların var olduğu, ancak afet sonrası müdahaleden çok afetten öncesi sürece, yani risk azaltma sürecine odaklanılması gerektiğidir. İstanbul'un deprem öncesi için hazırlıklar tamamlanmış olsaydı, ‘on binlerce bina yıkılacak veya büyük hasar alacak’ denmezdi. Bakan Kurum; Candan Tolga Işık’ın sunduğu “az önce konuştum” programında yaklaşık iki ay önce “İstanbul’da 1,2 milyon bina tehlike altında” dedi. Bu konuda en yetkili bakan bu cümleyi sarf ettiğinde, neden yetkin değil veya diploması nerede demediler de, bir deprem bilim doktoru olarak ben hazır değil dediğimde, bu itibarsızlaştırma yapıldı, onu da kamucu topluma bırakıyorum, kamu yöneticilerine değil. Birçok bilim insanı ve TMMOB gibi meslek odaları ‘Marmara depreminde yüz binlerce kişinin hayatını kaybedeceğini’ zaten ısrarla söylüyor. Biz bilim insanları bilimsel veri ve üretime bakarız. İstanbul, depreme hazır değil" dedi.

"BİLİMSEL ÇALIŞMALARA BAKSINLAR"

"Bizlerin doğru söylemediği iddia ediyorlarsa, açsınlar bilimsel çalışmaların sonuçlarına baksınlar" diyen Karabulut, "ODTÜ ve İBB ortaklığında hazırlanan tsunami eylem planına göre; Adaları 12,3 metre, Fatih’i (Yenikapı) 7,02 m, Tuzla’yı 6,34 m ve Zeytinburnu’yu 5,95 metre yükseklikle tsunami dalgalarının vuracağı hesaplanmış. Eğer bu dalgalara (hızı: ortalama 300 km/s )  tahliye için kullanılacak limanlar dayanabilir diyebiliyorlarsa, tahliye planı doğrudur, diyebiliriz. Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner hoca ve çalışma arkadaşlarının hazırladığı rapor, tsunami konusunda oldukça somut sonuçları ortaya koyuyor. Bu raporlar Yenikapı ve Zeytinburnu limanlarının eğer önlem alınmazsa kullanılamayacağını gösteriyor, limanların tsunamiden etkileneceği söyleniyor. Depremle birlikte deniz çekilmesinin ve 5 dakika sonra dalgaların kıyılara ulaştığı bir afette, kimse limanda bekleyecek gemileri veya sahil güvenlik botlarını kullanmayı beklemesin. Ayrıca İBB raporunda son düzenlemelerle birlikte yolların yüzde 33’ünün değil, mahalle aralarını sürece kattığımızda, yüzde 60’ının kullanılamayacağı belirtiliyor. Binalar yıkılırsa sadece ana yollar değil, yapılmasına izin verilen yüksek katlı veya mevcut yollara göre iki kat daha uzun yapılan binalar nedeniyle de yollar kapanacak, kullanılamayacak. Bu bile, tahliye planlarının uygulanamayacağının göstergesi" dedi.

"BİLİMSEL RAPORLARLA CEVAP VERİLSİN"

Çataklı'nın "Bu açıklamaları yapabilen kişinin diplomasının gerçekliği ile ilgili tereddütler oluşmuş olup, konunun ilgili mercilerce bu yönüyle incelenmesi yerinde olacaktır” sözüne ilişkin ise Karabulut şunları söyledi: "Biz bilim insanları, siyasetçilerle polemik yapmak yerine her şeyi bilimsel makalelerimizle ürettiğimiz yazılarımızla ortaya koyarız. Ben, üretilen bilimin yalancısıyım. Benim makalelerime baktığınızda İstanbul'un nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu görebilirsiniz. O yüzden, bilimsel olarak bana cevap verilmesini ve yorum yapılmasını isterim. Biz o diplomaları emeğimizle, aynı anda hem çalışıp hem okuyarak ve yüksek ortalamalarla mezun olarak hakkımızla aldık. Dört diplomam, onlarca makalem, tebliğim ve kitaplarıma yapılmayan bilimsel itirazların, bu şekilde yapılmasını da asla kabul etmiyorum. Bilimsel bir güçle değil, siyasetin verdiği güçle yazılmış bir açıklama olmuş. Ben İstanbul’un deprem riski konusunda doktora yaptım. Beni yetiştiren hocalarımız bizi torpille mezun etmedi. Tereddütleri olan varsa diplomalarımı rahatlıkla gösterebilirim, aldığım yüksek notları incelediklerinde, belki tereddütleri ortadan kalkar. Ancak benim gibi kent sakininin güvenli barınma hakkı için mücadele eden ve bu konuda kamu yöneticilerine de yol göstermek isteyen bilim insanları; gelişmiş ülkelerde bilimsel projelerle ödüllendirilir ve daha fazla üretmesi sağlanırdı. Yani teşvik edilirdi.  Bilimsel bilgi ve yetkinlik konusunda eğer şüpheleri varsa, deprem olduğunda kendilerinin yanıldıklarını görecekler” dedi.

Karabulut sözlerine şöyle son verdi: “Bırakın bilim insanları özgürce fikrini söyleyebilsin ve susturulmaya zorlanmasın. Laboratuarda yapılan bilimsel deneyler oda koşullarında yapılır, biz deprem bilimcilerin odası ise Gaia’nın kendisidir. Laboratuarlarda çalışmak, oda koşullarının serbest olmasıyla mümkündür. Oda koşullarını siyasetçiler belirlemesinler. Bu durumu bilimsel bir dille izah edecek olursam; her şeye rağmen ‘yine de dönecek’”.

İBB'nin tsunami kaynaklı risk haritaları

ÖNCEKİ HABER

AYM’den Gezi’de gözünü kaybeden Erdal Sarıkaya kararı: Eziyet edildi

SONRAKİ HABER

ABD Başkanı Biden Kongredeki ilk konuşmasını yaptı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...