21 Şubat 2021 23:24

DES Sanayi Sitesinde çalışan gençler: Hayatımızın baharında yaşlanıyoruz

Binlerce işçisinin çalıştığı DES Sanayi Sitesi'nde genç işçilerin ortaklaştığı nokta asgari ücret, hakaret, ağır koşullar...

Kaynak:Daniel Wiadro/ Unplash

Paylaş

Halil SANCAR
İstanbul

DES Sanayi Sitesi, Dudullu Organize Sanayi Bölgesinin yanıbaşında 1987’de kuruldu. 847 işyeri kapasiteli sitede 12 bin işçinin istihdamı planlanıyordu ancak bugün ancak 520 işyeri tam kapasite çalışıyor. İstihdam ise yarı yarıya az. Sitede 5 bin 500 işçi çalışıyor. DES Sanayi Sitesinin yanında ise, KADOSAN Sanayi Sitesi, MODOKO; KEYAP ve İMES Sanayi Siteleri kurulu. Bu bölge tam bir işçi havzası.

DES Sanayi Sitesinin yönetildiği şatafatlı binanın ardında ağır çalışma koşulları ve düşük ücretle çalışan işçiler var. Sultanbeyli, Samandıra, Ümraniye, Sarıgazi, Yenidoğan… Her gün binlerce işçi toplu taşıma ile, sabahın karanlığında buraya çalışmaya geliyor. Uykulu, kahvaltısız… İlk çay molasına kadar aç acına çalışma… İşçiler ömür törpülüyor.

Tüm bu sanayi sitelerinde genç işçi sayısı bir hayli fazla. 10 yaşından 25 yaşına kadar gençlerin ağırlığı hissedilir. DES Sanayi Sitesinde Türk-Amerikan, Türk-Fransız,-Alman ortaklığının olduğu firmalar da mevcut. İşçi sayısı yüzlerle ifade edilmez ama üç vardiya sistemi ile çalışan işyerleri bile vardır. Genç işçilerin ortaklaştığı nokta ise şudur: Asgari ücret, hakarete maruz kalmak, ağır koşullarda çalışmak.

‘HAYATIMIZIN BAHARINDA YAŞLANIYORUZ SADECE O KADAR’

Sitenin ana giriş kapısından içeri giriyoruz, işyerlerinin önündeyiz. Her işyerinde maskelerini çene altına indirmiş ve o vaziyette çalışan üçlü, beşli işçi gruplarına rastlarsınız. Biz ilk olarak 16 yaşında Tarık Günday adlı genç işçiyle çalışma koşulları, ücret ve salgı döneminde yaşadıkları üzerine sohbete başlıyoruz. Günday, söze bu sitede 3 yıldan beri aralıksız çalıştığını çırak ve kalfa statüsünde işe başladığını söylüyor. Her hakarete ve küfüre maruz kalmış, ilk yıl sigorta primi yatırılmamış, ‘Meslek öğreniyorsun’ adı altında sömürülmüş. “Buranın dışı sizi içi bizi yakıyor” diyor, “Haftalık 250 liraya, aylık 1250 liraya, çalıştırılan da var; asgari ücretle çalışan da var. Çok iyi bir CNC ustası, borweks ustası iseniz o zaman ücretiniz biraz daha iyi olur. Hiçbir denetim yok. Her şeyi bizim patronlar belirliyor. İşten atma da kolay. Fazla çalıştırıp fazla mesai parası vermemek de patronların insafındandır. Ben de benim gibi yüzlerce arkadaşım da çalışmak zorundayız. Ailelerimizin geçimine yardım etmemiz gerektiğini patronlar iyi biliyor. Onlar bu durumu kullanıyor. Sosyal haklarımız yok. Ayda 300-400 lira yol parası veriyoruz. İki araç değiştiriyoruz. Bu hastalık ortamında bir tedbir alındığı yok. Kolonya ve dezenfektanla idare ediyoruz.” Mecbur olmasa burada çalışmayacağını söylüyor, “Kapalı hapishane gibidir burası. Hayatımızın baharında yaşlanıyoruz sadece o kadar.”

18 YAŞINDA 4 YILLIK İŞÇİ

18 yaşında olan genç işçilerden Salih Dikmen ile işyeri önünde konuşuyoruz. Dikmen, 14 yaşında burada işe başladığını söylüyor. “İlk yıl ayağıma sanki zincir vurulmuş gibi burada çalıştım” diyor. İşi öğrendikten sonra, “Nereye gitsem de durum bu” diyerek işten ayrılmadığını belirterek, “14 yaşında Kazımkarabekir’den buraya gelirken kaybolacağımı düşündüm. Annem beni beklerken hep endişe etti. Ama çabuk işi kavradım. Küfür aşağılamalara maruz kaldım ama pes etmedim. Ayda 1250 liraya çalıştığım zaman oldu. Çıraklık okulundan buraya gönderildim. Patronumuzun ve buradaki bazı sosyal demokrat patronlar hariç hiçbirinin insafı yok. Köle gibi görüyorlar bizi, insan yerine koymuyorlar. Sanıyorlar ki bize ücret verince onlara kölelik yapacağız. İki kez SGK’ye şikayette bulundum hiçbir işlem yapılmadı. Çalışırken demir tutmaktan, zımpara ve demir testere kullanırken ellerimiz, avuçlarımız parçalanıyor. Boyumuzdan büyük malzeme kaldırıp yüklüyor ve boşaltıyoruz. Kir ve toz içinde bu ellerimizle yemek yiyoruz. Kaç arkadaşımız koronavirüse yakalandı, genç olduğumuz için atlattık. Ama ailelerimizden babamız, annemiz yaşlı. Patronların umurunda değil. ‘Ben hasta olmayayım, bana bulaştırmayın ne haliniz varsa görün’ diyorlar.

‘Ücret zammı diye bir şeyin’ olmadığını söylüyor. “Patronlar dilediği kadar zam yapıyor” diyerek şunları söylüyor: “50-100 lira zam olur mu? Burada bu bile olmuyor. Her şey sabit. Asgari ücretle çalışıyorsan hepsi bu. Başka ücret yok. Yol yemek parası yok. Kısacası hiç insani koşullar yok.”

‘YAŞLANMADAN BU YAŞTA ELLİ YAŞINA GELMİŞ HİSSEDİYORUM KENDİMİ’

Türk-Amerikan ortaklığının olduğu bir işyerinin önünde 22 yaşında Furkan Ayberk ile görüşüyoruz. Ayberk, ustalar hariç 16 kişinin çalıştığı işyerinde herkesin asgari ücretle çalıştığını belirterek, “Aldığımız ücretin yarısını harcıyoruz, yarısını ailelerimize veriyoruz. Gerisi de elektrik, su, doğal gaz faturasına bile yetmiyor. Karnımızı doyuruyorsak bu bile yeter diyoruz. Patronumuz ve ustabaşılar da bunu kullanıyor. Defalarca ‘Bu hastalık zamanında iş bulmuşsunuz, şükredin’ diyor patron bize. ‘Yoksa atarım sürünürsünüz’ deyip bizi her şeye razı ediyorlar. Bu yaşta hayatımızdan bıkmış durumdayız. Yaşlanmadan bu yaşta elli yaşına gelmiş hissediyorum kendimi.  Dışardan bakılınca burada medeniyet var sanır insanlar. Burada insanlık yok insani şartlar da yok. Bizim söz hakkımız yok, itiraz hakkımız yok.”

FAZLA MESAİYE PATRON ÜCRET DEĞİL, BAHŞİŞ VERİYOR

24 yaşındaki Süleyman Erkoç adlı işçi ile görüşüyoruz. Erkoç, 5 yıldan bu yana DES Sanayi Sitesinde çalıştığını, işçi arkadaşları gibi aynı çarkın dişlileri arasında ömrünü törpülediğini, uykusuz, yorgun her gün işe gelip gittiğini anlatıyor: “Ne aldığımız ücret, ne de çalışma koşulları hiç insani değil. 12-14 saat çalıştığımız günler oluyor. Özellikle yaz aylarında 16 saat çalıştığımız zaman oldu. Özellikle demir doğrama, çelik konstrüksiyon işlerinde çalışan arkadaşlarımız gece yarılarına kadar çalışıyorlar. Fazla mesai parası da yok ek bir ücret de yok. İşyeri sahibi ekstra bahşiş gibi bir şey verirse hepsi o. İş güvencemiz her yerde olduğu gibi patronun ağzından çıkacak söze bağlı. SGK’nin, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının bir denetimi yok. Sağlıksız koşullarda çalıştırılıyoruz. Sabahtan akşama kadar tek maske ile idare ediyoruz. Kaç arkadaşımız koronavirüse yakalandı bize test yapmadılar. Testi kendi paramızla yaptık. İnsanın çok zoruna gidiyor insan yerine konulmamak. İş güvencemiz olsun, işimiz garanti olsun başka bir şey istemiyorum.”

29 YAŞINDAKİ İŞÇİ: İŞÇİLER BİRLİK OLMAYINCA PATRON HER İSTEDİĞİNİ YAPIYOR

Muhammer Yılmaz adlı işçi ile otobüs durağında araç beklerken görüşüyoruz. Yılmaz, 29 yaşında olduğunu 10 yıldan beri DES Sanayi Sitesinde demir doğrama atölyesinde çalıştığını söylüyor. 10 yılda onlarca işçinin hiç yok yere işten çıkarıldığını belirterek, “Bu sanayi sitesinin en önemli sorunu ücretlerin asgari ücretle eşit olması ve hiç kimsenin iş güvencesinin olmamasıdır. İşe girerken evrak istemenin dışında bizim işimizin garanti olacağı bir sözleşme yok. Patronlar istedikleri zaman in muhasebeden hesabını kes işe gelme diyebiliyorlar. Onlar teşviklerden, ucuz faizle banka kredilerinden yararlanıyorlar. Biz ise hep borçla yaşıyoruz. Evliyim iki çocuk var. Yenidoğan’da 1400 lira ev kirası veriyorum. Bir o kadar da faturalarıma gidiyor. Elde var sıfır. Ben bile bu yaşımda hakaretlere maruz kalıyorum. Kullandığımız duş ve tuvaletler, hayvanlar için bile uygun değil. Bizim değerimiz bu olmamalı. İnsan yerine konulmak istiyoruz. Bundan daha insani ne olabilir ki? DES’in dış görünüşüne bakıp insanlar aldanıyor. İçi toplama kampı gibi. İşçiler birlik olmayınca, hak istemeyince patronlar da dilediği gibi işçi alıp işçi çıkarıyorlar. Artık iş güvencemiz olsun istiyoruz. İşten çıkarmak yasak diyorlar bu koca bir yalandır. Yüzlerce işçi işten çıkarıldı. Biraz araştırsınlar rahat görürler.”

ÖNCEKİ HABER

İzmir depreminde yıkılan Rıza Bey apartmanının bulunduğu alan park oluyor

SONRAKİ HABER

Erzincan İliç'teki maden Dersim Ovacıklıları tedirgin ediyor | Çepeçevre Yaşam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...