06 Şubat 2021 23:40

Prof. Dr. Mustafa Durmuş: Borsada kazanç sağlayarak kurtuluş mümkün değil

Kapitalizmin çukuru borsa nedir? GameStop başta olmak üzere borsada ne yaşandı? Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, borsa ve kapitalizm ilişkisi üzerine sorularımızı yanıtladı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Barış CEVHER

Dünya borsaları çılgınca yükseliyor, milyonlarca ‘yatırımcı’ borsaya akın ediyor. ‘Değerli kağıtların’ alınıp satıldığı borsada salgın yüzünden önemli kayıplara uğrayan, mağazalarını bir bir kapatan GameStop’un şahlanan ve çakılan hisseleri neyi gösteriyor? Dahası topyekün olarak ‘borsa’ kapitalist ekonomi içinde nasıl bir yer tutuyor. Milyonlar nereye koşuyor?

Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, borsayı anlatıyor ve ekliyor: “Bireysel ve sahte kurtuluş yollarını değil, gerçek kurtuluş yollarını seçmek gerekiyor. Emekçilerin sorunları bireysel eylemlerle çözümlenebilecek kadar küçük sorunlar değiller.”

Kovid-19 salgını yüzünden ekonomik durgunluk tüm dünyada reel ekonomileri vuran bir krize dönüştü ama dünya borsalarında çılgınca bir yükseliş yaşanıyor. Bu borsalar ne kadar önemli, büyüklükleri ne ve neyi temsil ediyor?

Geçen yılın nisan ayı itibarıyla dünya borsalarının büyüklüğü. 89,5 trilyon dolardı. Bunun yüzde 78,8’ini ise en büyük 10 borsa oluşturuyor. Dünyanın borsa merkezi ABD dersek abartı olmaz. Dünyanın en büyük iki borsası bu ülkede konuşlanıyor. Sırasıyla: New York Stock Exchange’nin piyasa değeri 28,19 trilyon dolar ve bu haliyle dünya borsalarının yüzde 31,5’ini oluşturuyor. İkinci en büyük borsa olan Nasdaq ise 12,98 trilyon dolarlık bir değer ile yüzde 14,5’lik bir paya sahip. Üçüncü sırayı 5,37 trilyon dolar ve yüzde 6’lık pay ile Japan Exchange Group, dördüncü sırayı 4,92 trilyon dolar ve yüzde 5,5 ile Çin’deki Shangai Exchange Group ve beşinci sırayı 4,48 trilyon dolar ve yüzde 5’lik pay ile  Hong Kong SE alıyor. Euronext 3,85 trilyon dolarlık değer ve yüzde 4,3’lük bir pay ile altıncı sırayı alırken, Çin’in diğer borsası Shenzen SE  3,49 trilyon dolar ve yüzde 3,9’luk pay ile yedinci sırada bulunuyor. Avrupa’nın en büyük borsası konumundaki London SE ise 3,13 trilyon dolar ve yüzde 3,5 ile ancak sekizinci sırada yer buluyor kendine. Burada dikkat çeken şey ise Çin’in, iki borsası (ve Hong Kong borsası ile birlikte), ABD’den sonra ikinci ülke olarak sıralanması.

Piyasaların kontrolü kimlerde?

Bu piyasalar tekelleşme olgusunun en yoğun yaşandığı yerler. Nitekim mayıs 2020 itibarıyla en büyük beş şirketin borsa değeri sırasıyla: Microsoft: 1,4 trilyon dolar, Apple: 1,3 trilyon dolar, Amazon: 1,2 trilyon dolar, Alphabet: 938 milyar dolar ve Facebook: 598 milyar dolardı. Yani büyük borsaların aslında az sayıda şirketçe kontrol edildiği ileri sürülebilir. Keza ABD borsaları servet dağılımı eşitsizliğinin de en önemli kaynaklarından birisi zira en zengin yüzde 10’luk nüfus borsaların yüzde 93’ün sahip.

Uluslararası finans kapitalin, tarihsel olduğu kadar, bugün de servetini en fazla yatırdığı ve en çok büyüttüğü finansal piyasaların başında gelen borsaların bu dizilişi ait oldukları ülkelerin de emperyalist hiyerarşideki yerlerinin de bir göstergesi.

Peki Küresel finansal bir balon mu şişiriliyor?

Evet, geçen yılın haziran ayı itibarıyla türev piyasalar adı da verilen (petrol türevleri gibi değerleri petrol fiyatlarındaki gelişmelerle belirlenen) menkul kıymetlerin ticaretinin yapıldığı piyasaların değeri ise 607 trilyon dolara ulaştı. Bu arada dünyada her yıl üretilen mal ve hizmetlerin piyasa değerleri yani dünya hasılasının toplam değeri 88 trilyon dolar. Kısaca reel olarak üretilen mal ve hizmetlerin 8 katı kadar finansal işlem ya da piyasa büyüklüğü söz konusu.

Bu durum kapitalist düzende finansallaşmanın ne denli büyük boyutlara geldiğini, dolayısıyla da birikmiş borç stoklarıyla birlikte, dünyanın 2008 finansal krizinde olduğu gibi bir finansal kriz riski ile karşı karşıya bulunduğunun da bir göstergesi.

Federal Reserve Bankın (Fed) verilerine göre, borsaya yatırılan her 100 doların 99 doları ‘spekülatif’ yatırım. Bu ne demek? Bu şişkinlik neye yol açıyor?

Hem 2008 krizinin, hem de Covid-19 Salgınının ardından başta Fed olmak üzere gelişkin ülkelerin merkez bankalarınca piyasalara verilen trilyonlarca dolarlık nakit, sıfıra yakın, hatta eksi faizli büyük miktardaki kredi, başta büyük yatırım fonları (hedge fonlar) olmak üzere büyük borsa oyuncularının borsalarda alım-satım yapmasıyla sonuçlandı. Hatta bu mali destekleri alan büyük şirketlerin kendileri de bu paraları yeni yatırım yapmak ya da istihdamı korumak için değil, kendi borsa hisselerini satın almakta (buyback) kullandılar. Böylece de kendi hisselerinin fiyatını hızla yükselterek büyük çapta spekülatif kazançlar elde ettiler. Yani spekülasyon bizzat ulus devletlerin Merkez Bankaları sayesinde, büyük finans kapital kuruluşları ve büyük finansal yatırım fonları aracılığıyla gerçekleştirildi.

“ABD BORSALARI YÜZDE 75 DEĞER KAZANDI”

Borsaların aslında spekülasyon kadar manipülasyonla yürüdükleri de ileri sürülüyor. Bu bağlamda önümüzde çok güncel bir GameStop örneği var. Bu bir manipülasyon örneği mi, küçüklerin büyüklere bir başkaldırısı mı? Buradan antikapitalist bir devrim ya da duruş çıkartmak mümkün mü?

Gerçekten de, özellikle de salgın yüzünden önemli kayıplara uğramış, istihdam kayıpları onlarca milyonu bulmuş, ekonomik göstergeleri yerle bir olmuş bir ülkede (ABD) borsaların şahlanması, dahası GameStop adı verilen bir şirketin hisselerinin birkaç hafta içinde 100 kattan fazla yükselmesi (Bugün itibarıyla ciddi çakılma süreci devam ediyor) kafa karıştırıcı.

Aslında ABD borsaları marttan bu yana yüzde 75 oranında yükseldi. Bunun nedeni Fed’in 4 trilyon dolardan fazla parayı piyasalara vermesi. Ama bazı firmaların hisseleri bu ortalamanın çok üstünde arttı. Bunların başında da Tesla geliyor. Öyle ki son iki yılda hisselerinin değeri 60 dolardan 835 dolara fırladı. Bu da Musk’ı dünyanın en zengin adamı yaptı. Bir diğer örnek ise GameStop.

Ancak öncelikle, çoğu zaman bir ekonomideki borsalardaki yükselişin ekonominin iyi durumda olduğunun göstergesi olmadığının altını çizelim (Hatta genelde tersi olur). Nitekim Türkiye’de Borsa İstanbul endeksi 150 bine kadar yükseldi ama ekonominin durumu ortada.

Bu yükselişlerin nedeni merkez bankalarının finans piyasalarını çok düşük maliyetli para ile fonlaması. Bunların bir kısmının da yüksek faiz getirisi elde etmek için Türkiye gibi ülkelere gelmesi.

İLGİNÇ BİR BORSA HİKAYESİ: GAMESTOP

GameStop?

GameStop’un ilginç bir hikayesi var. Bu şirket oyun konsolları ve bilgisayar oyunları üretip satan bir ABD’li şirket. Bir süredir çok zor durumda. Hedge fonları adı da verilen büyük yatırım fonları (Bunların başında Citadel Securities/ Melvin Capital geliyor)  geçen yılın nisan ayında hisselerinin fiyatı 3 dolara kadar düşen bu şirketin hisselerinin fiyatının daha düşeceği beklentisi ile açığa satış yaptılar. Yani “shorting” denilen, sahibi olmadıkları hisseleri aracı kurumlardan borçlanarak sattılar. Amaçları hisse fiyatı iyice düştüğünde, böyle düşük fiyattan hisseyi alarak borçlarını ödemek ve aradaki farkı kâr yazmaktı. Bu yöntem borsacılıkta çok sıklıkla başvurulan bir yöntem.

Yani “shorting” yaparak böyle yatırım fonları borsayı insanların birikimleri üzerinden oynanan büyük bir kumara dönüştürmüş durumdalar. Şirketlerin hisselerini gerçek değerlerinden kopartıp, kurgusal sermaye olarak adlandırılan hisse ve tahvilleri bir adım daha ileri taşıyıp, onların fiyatlarının nasıl olacağını da bu yolla belirliyorlar.

Özetle kısaya gidince (going short) fiyatları düşürüyorlar, uzuna gidince (going long) fiyatları yükseltiyorlar. Sonuçta “açığa satış ya da shorting” yatırım fonuna büyük paralar kazandırırken, küçük yatırımcıları zarara sokuyor, hissenin ait olduğu şirketi iflasa sürüklüyor.

Oyunu kim bozdu, neden?

Bu piyasalardan spekülatif kârlar elde etmek isteyen ve daha ziyade eğitimli, orta sınıfa mensup, parası olan sayıları giderek 10 milyona kadar çıkan bir grup genç yatırımcı Reddit-WallStreetBet adlı forum aracılığıyla örgütlendi ve Robinhood adı verilen ve aynı zamanda bir veri sunucusu kuruluş aracılığıyla GameStop’un hisselerini yoğun bir biçimde satın almaya başladılar.

Robinhood, insanların küçük miktarlarda da yatırım yapabildiği, yatırımcılardan komisyon alınmadığı ve toplanan sermayeyi finansal kuruluşlara yönlendirerek kazanç elde eden bir platform. Kovid-19 ile evlerine tıkılanların bir kısmı borsada para kazanabilmek için bu platforma katıldılar. Bu yoğun alımların sonucunda 12 Ocak’ta 19,95 dolar olan şirketin hisse fiyatı, 29 Ocak’ta 325 dolara fırladı.                    

Sonuçta bu yatırımcılar büyük yatırım fonlarıyla mücadeleye giriştiler. Fiyatları yükselttiler ve bu fonları büyük zarara soktular (13 milyar dolar). Hatta bunlardan bir tanesi yatırımcılarının ve diğer yatırım fonlarının 2,75 milyar dolarlık desteği ile kurtarıldı.

Ancak GameStop’un hisseleri tekrar çakıldı, neden?

Bu gelişme finansal sektör için tehdit haline gelmeye başlayınca Robinhood bireysel yatırımcıların alım satım yapmasını ya durdurdu ya da çok büyük ölçüde kısıtladı. Bunun sonucunda GameStop’un hisse fiyatları sert biçimde düşerek bu cuma günü 64 doların altına kadar geriledi. Bu kısıtlama yüzünden zarar eden en az 30 yatırımcı Robinhood’a dava açtı. Bu aslında beklenen bir durumdu çünkü sonuçta manipülatif bir biçimde artan hisse fiyatları düşer ve yüksek fiyatlardan hisse satın alanlar kaybederler. Nitekim bu operasyon yüksek fiyatlardan hisse satın alan küçük yatırımcıların da büyük zararlar etmesiyle sonuçlandı. Bazıları, Robinhood’un veri sattığı en önemli müşterinin Citadel Securities olduğu gerçeğinden hareketle, bu yasaklamanın hedge fonların talebi üzerine yapıldığını ileri sürüyorlar.

“KÜÇÜK YATIRIMCI 1929’DA DA, 2008’DE DE KAYBETTİ”

Bu antikapitalist bir direniş örneği midir, borsada kazanç sağlayarak kurtuluş mümkün mü?

Benzer forumların Birleşik Krallık’ta, Avrupa’da ve Malezya’da da kurulmaya başlaması dikkat çekici. Ancak bu gelişme sözü edilen orta sınıf, genç eğitimli bireylerin hazırladıkları bir durum olmaktan ziyade, onların sistemin zayıf noktalarından faydalanmalarının bir sonucu. Borsadaki hisselerin manipülasyona ne kadar açık olduğunu fark edip yüklü alımlar yaparak fiyatları hızla yükselttiler. Yani oldukça efektif bir manipülasyon yaptılar. Böylece borsaların ne kadar manipülatif olduğu da ortaya çıktı. Kendileri çok büyük kazançlar elde ederken, fonların yöneticilerini hem zarara soktular, hem de küçük düşürdüler.

Ancak GameStop operasyonu finansal sektörden intikam alma yolu olamaz. Gerçek intikam, finansal sektörü ve onun geliştirdiği baskıcı sistemi ortadan kaldırarak alınabilir. Nitekim, 28 Ocak’tan itibaren iş bir çılgınlığa dönüşünce, finansal düzeni bozduğu gerekçesiyle, Robinhood tarafından bireysel yatırımcıların alım satımı durduruldu.

1-2 büyük yatırımcı fonun çökertilmesi bazılarınca “tatlı intikam” olarak değerlendirilebilirse de, bu finansal sektörün deyim yerindeyse sadece “Sakalını kesmek” kadar önemsiz bir şey olabilir. Orta sınıf mensubu, yüksek kazanç elde etmek için bir araya gelmiş eğitimli bir grubun yaptığı şey bir direniş gibi lanse edilse de, böyle bir direniş toplumun ve hayallerinin finansallaşmasının karşıtı olmaktan ziyade onun ancak bir yansıması olabilir. Keza radikal değişiklikler yerine sembolik zaferleri hedefleyen intikam siyasetinin bir yansımasıdır.

Küçük yatırımcıların 1929 krizi öncesinde de, 2008 krizi öncesinde de spekülatif kazançlar için borsaya yüklendiklerini, ancak her zaman kaybettiklerini unutmamak gerekiyor. Kazananları ise sadece orta sınıfa mensup eğitimli olanları oldu, diğer geniş kitleler yoksullaşmaya devam ettiler. Bu yüzden de bireysel ve sahte kurtuluş yollarını değil, gerçek kurtuluş yollarını seçmek gerekiyor. Emekçilerin sorunları bireysel eylemlerle çözümlenebilecek kadar küçük sorunlar değiller. Enerjimizi toplumun bütününün kurtuluşu için gerçek bir örgütlülük altında kullanmamız gerekiyor.

“BİR BALON ŞİŞİYOR”

Küresel finansal bir balon mu şişiriliyor?

Evet, geçen yılın haziran ayı itibarıyla türev piyasalar adı da verilen (Petrol türevleri gibi değerleri petrol fiyatlarındaki gelişmelerle belirlenen) menkul kıymetlerin ticaretinin yapıldığı piyasaların değeri ise 607 trilyon dolara ulaştı. Bu arada dünyada her yıl üretilen mal ve hizmetlerin piyasa değerleri yani dünya hasılasının toplam değeri 88 trilyon dolar. Kısaca reel olarak üretilen mal ve hizmetlerin 8 katı kadar finansal işlem ya da piyasa büyüklüğü söz konusu.

Bu durum kapitalist düzende finansallaşmanın ne denli büyük boyutlara geldiğini, dolayısıyla da birikmiş borç stoklarıyla birlikte, dünyanın 2008 finansal krizinde olduğu gibi bir finansal kriz riski ile karşı karşıya bulunduğunun da bir göstergesi.

Borsa kazançlarının kâr ile ilişkisi nedir?

Marx’a göre borsayı yükselten, fiyatlarını etkileyen şey faiz oranları ile bütüncül kâr oranları arasındaki farktır. Örneğin 2020 yılında kârlılık düşerken (Salgın yılı olan 2020 yılında ise kârlar yüzde 25-30 azaldı), borsayı yükselten uzun vadeli faiz oranlarının çok düşük olmasıydı. Bunu da Merkez Bankaları sağladı. Piyasalara verilen krediler çok büyük ölçüde finansal varlık alımında kullanıldı.

Ancak Marx’ın da dediği gibi, son tahlilde, uzun vadede,  bir şirketin hissesinin fiyatı şirketin kârı ile uyumlu olmak zorunda. Dolayısıyla bu spekülatif kazançlar sona ermek ve hisse fiyatları gerçek değerlerine geri dönmek zorunda. 2021 yılının bu anlamda, ana akım iktisatçıların tercih ettiği bir deyimle, büyük düzeltmelerin olacağı yıl olması hayli muhtemel. Engels’in de dediği gibi finansal spekülasyonlar reel ekonomideki düşen kârlara karşı en temel karşılayıcı faktör olsalar da, her çıkışın bir inişi var. Bu yılın ikinci yarısından itibaren mali sıkılaştırmalar başlayacak, Merkez Bankalarının likidite politikaları değişecek, bu kez borsalardaki bu spekülatif yükseliş tersine dönecek ve fiyatlar bir “yo yo” gibi reel sermaye değerine geri gelecek.

Marksist teoride borsalar nasıl ele alınıyor?

Marx finansal varlıkları, tahvilleri ve bunların alınıp satıldığı borsaları, kurgusal sermaye araçları olarak tanımlar. Ona göre böyle yatırımlar gelecekteki kazançlara, kârlara ilişkin iddiaları temsil ederler, yani reel sermaye yatırımları, para sermaye, nakit gibi varlıklar üzerindeki iddialardır. Şirketler tahvil, bono çıkartırlar, bunu satın alanlar da şirketlerin gelecekteki kazançları üzerinden bu pay senetleri aracılığıyla hak iddia ederler. Bu kağıtların alınıp satıldığı ikincil piyasalar da mevcuttur. Ancak bu değerli kağıtlar reel sermaye gibi işlev görmezler, sadece gelecekte elde edilebilecek karlarla ilgili iddialardır. “Dolayısıyla da böyle değerli kağıtların sermaye değeri bütünüyle bir illüzyondur. Bu kağıtlar sadece mülkiyet göstergeleridir. Sermaye işletmelere yapılacak fiili sermayeye ya da fiilen yapılmış yatırımlar biçiminde kendini gösterirken, bu değerli kağıtlar sadece mülkiyeti (Yaratılacak artı değerden alınacak payı/kârı) gösterirler”. Spekülatörler (yatırımcılar) bu hisseleri alıp sattığında bunların fiyatları da iner ve çıkar. Eğer bol nakit varsa bu hisselerin fiyatları yükselir. “Kredilerle birlikte sermaye ikiye üçe katlanır ama bu değişik biçimlerde ve değişik ellerde gerçekleşir. Böyle bir büyümenin çok önemli bir kısmı kurgusaldır.”

ÖNCEKİ HABER

Kadıköy'de Boğaziçi'ne destek eyleminde gözaltına alınan 6 kişiden 4’ü tutuklandı

SONRAKİ HABER

Borsada neler oluyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...