11 Aralık 2020 13:03

TTB’den 9. ay raporu: Vaka sayısı 3 milyon, aşı tek başına yetmez, kapanma şart

TTB Covid-19 İzleme Kurulu 9. ay raporunu açıkladı: Aşı tek başına yeterli değil, sosyal destekle birlikte kapanma şart.

Fotoğraf: Yasin Aras/AA

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

TTB Covid-19 İzleme Kurulu, pandeminin 9. ay raporunu açıkladı. Sağlık Bakanlığınca ilk kez açıklanan toplam sayısı rakamlarını değerlendiren TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bu rakamın da şeffafa olmadığının altını çizdi ve ekledi: “Testlere göre bakarsak vaka sayının 3 milyon olması gerekirdi ama bu rakamlara göre bile 2 milyon civarında insanın salgından etkilendiğini görüyoruz. İnsanların hem sağlıklı yaşam hakkı hem de doğrudan yaşam hakkı ihlal edildi.” Aşı tartışmalarına ilişkin soruları yanıtlayan Prof. Dr. Özlem Azap Kurt ise, aşının tek başına yeterli olmayacağının altını çizerek bir kez daha kapanma çağrısı yaptı.

FİNCANCI: BU RAKAMLAR BİLE ŞEFAF DEĞİL

TTB’nin Youtube ve Periscope kanallarından canlı yayımlanan basın toplantısının açılışında TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı konuştu. Sağlık Bakanlığının 10 aralık itibariyle toplam vaka sayısını açıkladığını hatırlatan Fincancı, “Tabloya göre Türkiye’deki vaka sayısı 1 milyon 748 bin 567. Tamamen şeffaf mı ne yazık ki bunu söyleyebilmek kolay değil. Çünkü bakanlığın verilerine 20 milyon 500 bin test yapılmış tabloya göre, mart-nisanda yüzde 10’larda olan pozitiflik oranlarının kasım ortasında yüzde 30’lara çıktığını biliyoruz. En ihtimalle tekrarlayan testler olabileceğini düşünerek yüzde 15 bir ortalama ile test pozitifliği olsa vaka sayılarının 3 milyon olması gerekiyor” dedi.

Fincancı şöyle devam etti: “Etkili bir kapanma olmadığı için bu rakamlar beklenen bir duruma işaret ediyor. Bazı yasaklar var ancak bunların uygulanması için insanlara gerekli olanaklar sağlanmıyor. Örneğin maskesiz dolaşmak yasak ancak maskenin ücretsiz sağlanması için herhangi bir adım yok. Toplumda insanlar ekmeğini kazanmak zorunda, yeterli önlem alınmadığı için evden çıkıp ekmek getirmeye gittiğinde dönüşte virüsle beraber geliyor ve o virüsü evlere taşıyor. DİSK’in verilerine baktığımızda işçi sınıfında virüs yaygınlığı toplumun neredeyse iki katı, yüzde 7,3. Bu rakamlara göre bile 2 milyon civarında insanın salgından etkilendiğini görüyoruz. Bu yaygınlığa ulaşmayabilirdi salgın ve ölümler düşürülebilirdi. Kısıtlama ve önlemlerle ve sonrasında aşı ile salgının önüne geçilebilirdi. Ama bunlar yapılmadı, insanların hem sağlıklı yaşam hakkı hem de doğrudan yaşam hakkı ihlal edildi.”

FİNCANCI: SAĞLIK ÇALIŞANLARI ARASINDA VİRÜS YAYGINLIĞI TOPLUMDAKİNİN 3 KATI

Sağlık Bakanının ‘120 bin sağlık çalışanı kovidden etkilendi’ sözlerini anımsatan Fincancı, “Yine Bakanlığın rakamlarına göre 1 milyon 60 bin sağlık çalışanı var, bunların 120 bini etkilenmiş. Bu toplamın yüzde 11.3’ü demek. Bu toplumdaki yaygınlığın 3 katı bir rakama tekabül ediyor. İnsan Hakları açılışı vesilesi ile iki ayrı panelde konuşmacıydım 10 Aralık’ta. 2 panel arasında 2 saat ara vardı. O 2 saatlik arada hayatını kaybeden sağlık çalışanı sayımız 229’dan 332’ye çıktı. Sadece 2 saat sonra 3 meslektaşımız buna eklendi. Başından beri ‘tükendik’ diyorduk. Ve bu rakamlar bunun göstergesi” diye konuştu.

YALIM: TRİAJ DEMEK DOĞRU DEĞİL, BUNUN ADI HASTA SEÇME

Fincansı ardından sözü Prof. Dr. Neyyire Yasemin Yalım aldı. Yalım son dönemden sıkça gündeme gelen triaj tartışmalarına değindi.

Acil ve çok ağır sağlık hizmeti ihtiyacı olan durumlarda bir önceliklendirme yapma ihtiyacı doğruğunun altını çizen Yalım, “Böyle bir duruma hazırlıklı olunamaz, bir anda olur, insanları sıraya dizmeniz gerekir. Kimse ahlaken sorumlu olmaz. Ama triajın gerektirdiği unsurlar salgında yok. Bir kere beklenmedik değil, 9 aydır süren bir salgından var. O nedenle salgında triaj kavramını kullanmak doğru değil. Burada hasta seçme durumu söz konusu. Sağlık çalışanları hasta seçmek durumunda kalabilirler, bu ahlaken stres yaratacak bir şeydir. Ama bu duruma gelmek sağlık çalışanlarının sorumluluğunda değildir, onları bir de böyle bir ahlaki yükümlülük altına sokmaya, vicdan azabıyla karşı karşıya bırakmaya hiç kimsenin hakkı yok. Bu işin sorumluluğu, bu süreci yönettiğini kim iddia ediyorsa onun üstündedir” ifadelerini kullandı.

BULUT: BELİRSİZLİK AŞI KARŞITLIĞINI ARTIRIYOR, ŞEFFAFLIK ŞART

Rapor sunumunda Dr. Vedat Bulut da güncel aşı çalışmalarına ait bilgilendirmelerde bulundu. Koruyucu sağlık hizmetlerinden sorumlu Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun görevi olmasına karşın aşı ihalesini ikinci ve üçüncü basamak hizmetlerinden sorumlu Kamu Hastaneleri Birliği’nin yürüttüğünü kaydeden Vedat Bulut, “Bir pandemide en kötü yönetim, belirsizlik yaratmaktır. Aşıyla ilgili de pek çok bilgi kirliliği var. Bağımsız kuruluşlarca onay süreci belgelendirilmiş her türlü aşı güvenlidir. Yeter ki bilgiler kamuoyuyla şeffaf paylaşılsın” dedi. Bulut ayrıca “Türkiye’de kullanılacak aşının hangisi olacağı, ne kadar miktarda alınacağı, hangi bilgilendirmelerle tescilleneceği, hangi tarihte aşı kampanyasına başlanacağı belirsizliğini korumaktadır” vurgusunu yaptı.

ERDOĞDU: BÜTÇEDE SALGINA PAY AYRILMADI

Toplantıdaki gündem başlıklarından biri de bütçe oldu. Bütçe üzerine değerlendirmede bulunan Doktor Deniz Erdoğdu, 2021 bütçesinde salgına pay ayrılmadığının altını çizerek başladı sözlerine. Erdoğdu, “Salgına pay ayrılmadığı gibi genel bütçenin yüzde 5.7’si sağlık bütçesine ayrıldı. Ki bu rakam yüzde 10 olmalıydı” dedi. Bütçede koruyucu hekimlik için ayrılan payın  yüzde 1,4’te kalmasını eleştiren Erdoğdu, 2021 sonuna kadar sürecek salgın yönetiminin sıkıntı yaratacağını belirtti.

AKKURT: TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN MESLEK HASTALIĞI KABUL EDİLMELİ

Kovid-19’un meslek hastalığı kabul edilmesine ilişkin konuşan Prof. Dr. İbrahim Akkurt, statünün “vazife malullüğü” olarak tanımlanmaya çalışıldığını, oysa hukuki olarak illiyet bağının kurulabilmesi için meslek hastalığı tanımının tüm sağlık çalışanları için geçerli olmasını sağlayan bir yasaya ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

KARCIOĞLU: YOĞUN BAKIMLARDA YÜZDE 100 DOLULUK VAR, 10 YATAK OLMASI GEREKEN YERE 12. YATAK SIKIŞTIRILIYOR

Toplum tabanlı örgütlenmemesi sonucu hastaları acillere yönlendiren sağlık sisteminin, pandemi döneminde acil servislerdeki yoğunluğu daha da artırdığını vurgulayan Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, acillerdeki yoğunluğun, teknik olanaksızlıkların ve sıkışık yapıların pandemi ve non-pandemi hastaların birbirinden ayrılmasında da sıkıntılar yaşandığını aktardı. Karcıoğlu, şöyle devam etti:

“Yoğun bakımlarda yüzde 100’ün üzerinde yoğunluk var. Mesela 10 yatak varken, 12. yatağın araya sıkıştırılması gibi durumlar söz konusu oldu.”

ŞENOL: İZOLASYON SÜRESİ 14 GÜNDÜR

Gündemdeki bir diğer başlık kısalan izolasyon süreleri. Sürelere ilişkin soruları yanıtlayan Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, Esin Davutoğlu Şenol, “Emniyetli izolasyon için sürenin 14 gün olması çok önemli” dedi. Şenol devamında şunları söyledi: “Biz test yaparak tek amaç güdüyoruz; bulaşmayı önlemek. Bunun için de maksimim bulaşma süresini gözetmememiz gerekiyor. Maksimim bulaşma süresi semptomatik olmayan olgularda 14 gün, semptomatik bulgularda ise belirti ve bulgular düzeldikten sonra 10 gün ya da iki kez testinin negatif olduğunun gösterilmesi gibi bir takım kurallar koyuyoruz.”

DAVAS: ÇALIŞAN SAYISI YETERSİZ, ÇALIŞMA SÜRELERİ UZUN, ŞİDDET OLAYLARI ARTIYOR

Filyasyon çalışmalarında yaşanan sorunların ayrıntılarını ise Doç. Dr. Aslı Davas aktardı. Sağlık çalışanı sayısının yetersizliği, uzun çalışma süreleri, saha çalışmalarına katılıp evlere ilaç tedarik eden ekipler için bir destek mekanizması kurulmaması, gecikmeler sonucunda şiddet olaylarının artması, izolasyon için gereken tedbirlerin alınmaması gibi sorunları sıralayan Davas, aşı konusunda adımlar atılsa dahi filyasyon sisteminin inşasına dair bir planlamanın şart olduğunun altını çizdi.

PROF. KURT: AŞI YETERLİ DEĞİL, KAPANMANIN MUTLAKA OLMASI GEREKİYOR

Gazetecilerin “50 milyon doz aşı bizi ne kadar rahatlatacak?​” sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Özlem Azap Kurt, şunları söyledi:

“Salgını kontrol altına alacak olan şey tek başına aşı olamaz. Salgının yaygınlığı dikkate alındığında, toplumsal hareketliliğin kısıtlanması dışında seçenek görünmüyor. Aşılama orta, uzun vadede katkı sağlayacak. Toplumda ‘aşı geldi, tamam bitti’ gibi yanlış bir algı oluşuyor. Ters olan şey; okulların kapalı olup AVM’lerin açık olması. Bir kapanmanın da mutlaka olması gerekiyor. Salgındaki yaygınlık izlenerek iller, ilçeler bazında kapanma da olabilir. Bunun için kararların epidemiyoloji ölçütlerine göre alınması gerekiyor.”

AŞILAR ELDE Mİ KALDI?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın zatürre ve grip aşılarının az diye eleştirildiği ancak aşıların elde kaldığı yönündeki açıklamasına dair ise Kurt, şöyle devam etti:

“Grip ve pnömokok (zatürre) aşısının ne kadar elde kaldığı söylenebilir, bilmiyorum. Biz kurum olarak pnömokok aşısını önceden İl Sağlık Müdürlüğü’nden alıp yapabiliyorduk, iki aydır verilmiyor. Aile Sağlığı Merkezlerine veriliyor. Burada hastalar sıraya giriyorlar, belli sayıda verildiği için. O yüzden pnömokok aşısının elde kalması gibi bir durum olduğunu sanmıyorum. Pratikte hala ulaşamayan insanlar var. Aşılama için geç değil. Türkiye’de influenza sezonu ocak ayının ilk haftasında pik yapar. Bu nedenle aşılama için geç değil. Nisan’a kadar grip aşısı yapılmalıdır, elde kaldı demek için çok erken.”

"TOPLUM SOSYAL DESTEKLE BİRLİKTE KAPANMA TALEP ETMELİ"

Tam kapanmanın toplumda neden yaygın bir talep haline gelmediği sorusuna dair ise Prof. Şebnen Korur Fincancı şunları söyledi:

“İnsanlar kapanmak istemiyor çünkü sosyal destek yok.Ücretsiz izin adı altında insanların günlük 39 lira ile hayatta kalabileceği varsayımı, toplumun kapanması konusunda da ciddi kaygılar yaşanmasına neden oluyor. Ne yazık ki toplumda da bir ses bulamıyor. Toplumun sosyal destekle birlikte bu kısıtlamaların gerçekleştirilmesi talebini dillendirmesi gerekiyor. İnsanca yaşayabilecek bir ücretle bu kapanmanın olması ve tabi ki doğru verilerle bölgesel temelli değerlendirmeler gerekiyor. Bunlara halk katılımı, yerel yönetimlerin katılımı gerekiyor.”

ÖNCEKİ HABER

Balıkesir'de 4.1 büyüklüğünde deprem

SONRAKİ HABER

Birleşik Metal-İş: Ekmekçioğulları işvereni basına ve halka açıkça yalan söylüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...