01 Ekim 2020 06:57

Uzaktan eğitim de, protestoları da toplumun ihtiyaçlarından çok uzak

Eğitim ve sağlık hizmetleri toplumda olmazsa olmazdır ve eğitim de sağlık da herkesin fırsat eşitliğine sahip olabildiği, ulaşılabilir, nitelikli, bilimsel ve de ücretsiz hizmetler olmalıdır.

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Günseli UĞUR
SES DEÜ Hastanesi İşyeri Temsilcisi

Eğitim emekçileri ve veli dernekleri çok yaygın ve güçlü olmamakla beraber pandemi koşullarında verilen eğitim hizmetinin sorunlarına dair basın açıklamaları yaparak tepkilerini ifade etmekteler. Bu tür eylem ve etkinlikler tabi ki muhalefetin oluşması, konuya olan duyarlılığın artırılması ve kamuoyu sağlanması açısından anlamlı ise de içerik ve tarz olarak yetersizdir.

Öncelikle eğitim sorunu sadece eğitim emekçileri sendikalarının ve veli derneklerinin sorunu değildir. Hatta şimdiye kadar tepki veren kitle daha da dardır; Eğitim Sen ve Öv-Der. Yani tüm eğitim emekçilerinin sendikaları ve tüm veli örgütlenmeleri değil…

Şöyle ki, eğitim ve sağlık hizmetleri toplumda olmazsa olmazdır ve eğitim de sağlık da herkesin fırsat eşitliğine sahip olabildiği, ulaşılabilir, nitelikli, bilimsel ve de ücretsiz hizmetler olmalıdır. Ve bu alanlardaki aksaklıklar tüm toplumun ortak sorunudur. Özelleştirme politikaları sonucu özellikle de son 18 yılda bu iki hizmet alanında da büyük çöküşler yaşanmıştır.

Toplumun eğitim ve sağlık hakkından yoksunlaşması en önemli kayıptır. İnsan hakları ihlalidir. Ve fırsat eşitsizliğinin giderek büyümesi sorunun sınıfsal niteliğini göz önüne sermektedir. Bu nedenle; gerek eğitim, gerekse de sağlık emekçilerinin yaşadığı ekonomik, özlük ve sosyal hak kayıpları; mesleki itibar kaybı, çalışma koşullarına özgü sorun ve talepler çok önemlidir; ancak, hizmet alan kitlenin mağduriyetleri ile aynı platformlarda ifade edildikçe sorunun dolayısıyla çözümün ortaklaşması mümkün olacaktır. Bu da topyekün saldırılara karşı topyekün birleşik mücadeleyi zorunluluk olarak tekrar karşımıza çıkarmaktadır.

Çünkü pandemiye bağlı eğitim sorunu ne çöken EBA ile sınırlıdır, ne de öğretmenlerin ek ders ücreti vb talepleriyle… Sadece teknik sorunlar, internet ve bilgisayar ulaşımı, çalışan ebeveynlerin evde yalnız kalan çocuklarının takipsizliği; maddi olanaklara sahip olanların da saatlerce ekran karşısında tutsak kalması giderek asosyalleşmesi de değildir. Devlet okulu ve özel okullar ayrımı nettir; bu haliyle eğitimde fırsat eşitsizliği öncekinden çok daha derindir.

Ayrıca, öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin psikososyal yönden olumsuz etkilendiği; öyle çok kısa sürede de “normalleşemeyecek”  bir “pandemik eğitim” uyarlaması ile mücadele etmekteyiz. Dolayısıyla sözü geçen tüm kesimlerin bu mücadeleye dahil olması gereklidir. Eğitim uzmanları, eğitim sosyologları, gelişimsel psikoloji uzmanları, pedagoglar, rehber öğretmenler vs bu koşullarda eğitim almakta olan çocukların ve gençlerin nasıl bir nesile gebe olduğunu ortaya koyan çalışmalar yapmalı; hem akademik sunumlarla hem de birleşik emek hareketi mücadelesinde oluşturulacak birlik içinde yer almalıdır.

Sendika, siyasi görüş, unvan, kadro farkı vb ayrımları yapmadan tüm emekçileri kapsayan bir emek hareketinin güçlendirilmesi mutlak gereklidir. Eğitim emekçilerinin işyeri temelli örgütlenmesi, işyeri eylemlerinin esas alınması daha fazla emekçiyi mücadeleye çekmek için çok önemlidir. Pandemi sürecinde yaşanan sorun ve zorluklara karşı sağlık emekçilerinin, hastanelerde, sendikalar ve meslek örgütlerinin birleşmesiyle sürdürdükleri eylemler buna örnektir. Yer yer yerel düzeyde emek ve demokrasi güçlerinin de destek verdiği bu birleşik eylemler sonucunda maddi kazanımlarla beraber güçlü mücadele deneyimleri oluşturulmuştur. Benzer şekilde okullar etrafında bir örgütlenme planlanmalı;  veli, öğretmen, öğrenci, tüm eğitim emekçileri ve okulun bulunduğu mahalle ve semtleri de içerecek yerel örgütlenme ile mücadele örülmeli; en geniş kesimlerin katılması sağlanmalı; örneğin mahallelerde sokak sokak toplantılar yaparak bilgilendirmeler yapılmalı; talepler ve çözüm önerileri değerlendirilmelidir.

Başta Eğitim Sen olmak üzere işçi ve kamu emekçisi sendikalarının hepsinin üyeleri, çocuklarının eğitim hakkı için bu mücadelenin doğrudan tarafıdır; yukarda anlatıldığı şekliyle oluşacak mevziye hızla geçilmesi önümüzdeki süreçte eğitim alanında oluşacak hasarlara engel olmak için yürütülecek mücadelede çok yararlı olacaktır.

Dindar/kindar temelli eğitimle yeni bir nesil yaratmaya çalışan zihniyet, şimdide pandemi bahanesiyle eğitimsizleştirme ile tamamen yoksun ve yoksul nesiller üretmektedir. Bu gidişata dur demek için tüm halk kesimlerini katan bir mücadele ile sağlıklı koşulların sağlandığı (yeterli öğretmen ve hizmetli sağlanması; 7 işgünü üzerinden planlanarak, kısıtlı öğrenci mevcutlarıyla, yarım günlük eğitim olanakları vb.)yüz yüze eğitim yapılması talep edilmelidir.

Reklam