Rabbena Rabbbena rabbenaaaa halkımın oyları hep banaaaa....!!!
Ne güzel kir pas içinde yaşıyorduk, nereden çıktı şimdi bu temizlik yollarda? Sürekli geçtiğimiz yerlerin her gün toz ve kir dolu olmasına alışmıştık oysa... Ne zaman sokakları yıkayan bir araç görsem işte o zaman anlıyorum SEÇİM ZAMANI yaklaştı galiba....! Ağaç dikmeler yolları temizleme telaşı ve bilboardlara asılan gösterişli fotoğraflar ve halkın gönlünü kazanıp oyları alma çabaları telaşı şimdiden AKP hükümetini sarmış durumda. Bilboardlar demişken birkaç araştırma yapmadan geçemedim bakalım neler dönüyor acaba?
İstanbul'un ana arterlerinde yer alan, büyük reklam ajanslarının gözdesi reklam panolarının kiralanması sırasında yapılan yolsuzluktur. Recep Tayyip Erdoğan'ın en büyük taktiği, ihalelerin önce belediye şirketlerine (BİT'lere) verilmesi, oradan da kendi yandaşı kişi ya da firmalara aktarılmasıydı. Bilboard ihalesinde de aynı şeyi yaptı. Ulusal ve uluslararası reklam ajanslarının gözdesi 'bilboardlar' (caddelere konulan büyük reklam panoları) önce belediye şirketi KÜLTÜR AŞ'ye kiralandı. Oradan da Nakşibendi tarikatı mensuplarının yönetimindeki İNTERPAN firmasına yıllık 30.000 TL gibi komik bir fiyatla devredildi.
Geçen yıl yaptığı bir konuşmada "Borç yiğidin kamçısıdır derler, ama yiğit isen kamçıdır, değilsen felakettir" diyen Erdoğan döneminde özellikle iç borç artışı, Cumhuriyet tarihinde oluşan toplam stoku aştı. İç borç stokunu 95.2 milyar dolardan devralan Erdoğan, bu yılın Eylül sonu itibariyle 213.3 milyar dolara çıkardı. Buna göre Erdoğan döneminde, 118.2 milyar dolarla önceki tüm hükümetlerden daha fazla net iç borçlanmaya gidildi. Bu dönemde merkezi yönetimin iç borç stoku yüzde 124 artış gösterdi. Merkezi yönetimin dış borcu ise bu dönemde 11.6 milyar dolar artışla 57.1 milyar dolardan 68.8 milyar dolara ulaştı.
Oysa AKP gazetelere tam sayfa ilan vererek ve de kalem oynatarak, gerçek rakamlarla alakası olmayan "milletimiz kazandı Türkiye kazandı" diye yalan haberler yayınlamakta. "On yılda Türkiye'yi düze çıkardık" diyen AKP' ye soruyorum. Sekiz yıl kadar önce İznik'in bir köyünde babamın yanına gittiğimde sütün kilosu 50 kuruştu, şimdi süt bir lira üreticinin bir şey kazandığı yok.
Gündemi takip eden, araştıran, sorgulayan kişiler ancak gerçek rakamların farkında olabilirler. Mevcut medya (muhalif medya hariç) AKP'nin bu tablosuna alkış tutmaktadırlar.
Vay be ne de güzel hisseler bunlar böyle! Bakalım neler çıkacak karşımıza devam edelim öyle ise...?
7 yılda dolar milyarderi olan Recep Tayyip Erdoğan, ayda 9 bin TL'lik Başbakanlık maaşıyla geçinemediğini söylüyor! Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğu gün açıklanan serveti: "Kasımpaşa'da bir daire, Maltepe'de bir kooperatif hissesi, Bolluca'da (Gaziosmanpaşa) 346 metrekare arsa, Burak Gıda ve Ticaret Limited Şirketinde yüzde 10 hisse." 7 yıl sonra Rahmi Koç, 'Tayyip Bey 1 milyar dolar para biriktirmiş." açıklamasını yaptı. Başbakanın 26 yaşındaki oğlu Ahmet Burak Erdoğan, 2.325.000 dolara bir kuru yük gemisi aldı. Başbakanın diğer oğlu Bilal Erdoğan, ABD'de 261.000 dolara daire sahibi oldu.
Ayrıca iki kardeş, Çamlıca Kısıklı'da "tapu kayıtlarına göre" 1 trilyon liralık villanın sahibi oldular. Başbakan, aynı yerde, içi 450 metrekare olan villanın bir benzerini kendisi için satın aldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ben ticaret yapmasam, oradan para kazanmasam, bu maaşla geçinemem." diyor.
Peki, halk nasıl geçinsin?
Üniversitede aldığı bursları ödemek için işsiz babasına yük olmamak ve ailesine destek sunmak için ders çıkışı kan ter içinde kalmış soluk soluğa koşturmacanın ardından bir simit daha fazla olsun diye elleri poyraz yemiş çatlaklarla dolu olan gençlerimiz ne yapsın? "Selpak alır mısınız?" diye yalvaran gözlerle bakan ve okulda küçücük kalmış kalemiyle yazı yazmaktan tutmayan ve kalem parasını kazanmak uğruna bir selpak satmak için peşimizden koşturan o narin parmaklı güleç yüzlü çocuklar ne yapsın? İşsiz kocasına "evde ekmek yok ekmek al" diyen ve bunun sonucunda canına malolan kadın ne yapsın?
Takdir edersiniz ki cıvıl cıvıl bir sokakta, tabiatla, çevreyle dost bir ortamda, mimari eserler arasında büyüyen bir çocuğun ufku ile çamur içinde, çöp içinde, yıkık dökük evlerde yetişen bir çocuğun ufku da aynı değildir. Çocuklar, dillerini, derilerinin renklerini, etnik kökenlerini tercih etme imkanına sahip değiller. Aynı şekilde çocuklar, doğacakları evi, büyüyecekleri mahalleyi de seçme lüksüne sahip değiller. İşte onun için, konut, bir insan hakkıdır. Biz, her çocuğun, her insanın, insanca yaşam şartlarına, insanca yaşayabileceği konutlara, sokaklara, mahallelere sahip olmasını bir insan hakkı olarak görüyor ve bunu yerine getirmenin, bu hakkı sağlamanın mücadelesini veriyoruz.
Şehirleri Şekillendiren İnsanlardır...
Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Bizim neden hala belli bir yere ulaşamadığımızın asıl nedeni budur işte. Kimler ve nasıl yönettikleri...? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de çarpık kentleşmeyi yüzde 100 oranında durdurduklarını ifade ederek, "Fakat hedefimizi gerçekleştiremedik" dedi. Türkiye'de "gecekondu"nun, bir süreç değil sonuç olduğunu vurgulayarak, çarpık kentleşme, terör, yoksulluk ve bunların doğurduğu göçün, dünyanın birçok ülkesinde alt yapının olmadığı, insanca yaşam şartlarının asgarisinin dahi bulunmadığı bu sonuçları yarattığını anlattı.
Siyasi popülizmin de bu sonuca hoşgörüyle baktığını, başta İstanbul olmak üzere tarihi kentlerin çevrelerinde yığınla insanın yaşadığı varoşların oluştuğunu hatırlatan Erdoğan, "Türkiye'de hamdolsun biz bu süreci neredeyse yüzde 100 oranında durdurduk diyebiliriz. Ben, 1994 yılında İstanbullular'ın takdir ve tercihiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildim. Şunu teslim etmeliyim ki, İstanbul'un tamamından, her kesimden oy almakla birlikte, en çok da İstanbul'u çevreleyen o gecekondu mahallelerinin oyunu alarak göreve geldim. Zorunlu olarak köylerinden, ilçelerinden, illerinden İstanbul'a göçmüş, başını sokacağı bir çatı inşa etmiş, susuz-elektriksiz evlerde, çamurlu sokaklarda, kanalizasyonu olmayan, okulu, sağlık ocağı, yolu olmayan mahallelerde yaşayan milyonlarca insanın açıkçası umudu olarak bir emanet devraldım. 4,5 yıllık Büyükşehir Belediye Başkanlığım süresince de, arkadaşlarımızla birlikte İstanbul'u modern bir şehir görüntüsüne büründürmek için modern şehirleşmeyi tesis etmek için gecekondu sorununa köklü çözümler üretmek için yoğun çaba sarf ettik." dediler ve sonunda hortumlarını ceplerimize sokup dinden dem vurup ramazanda iftar çadırı açıp soğukta kömür dağıtıp kandırmaca ve dümenler çevirerek insanların oylarıyla iktidarda tutunmayı başardılar.
Ama biz gençler olarak, Denizlerin bıraktığı yolda ilerliyoruz ve tüm gençlerimizi örgütlü mücadeleye çağırıyoruz...
Aman haaa bunca şeyi yapmış bir 'BOŞBAKAN' olmak kolay değildir tabi...
Şimdilerde ise Tayyip'in çalışkanlığı üstünde gene... Dilinde ise tek bir kelime:
'Rabbena rabbena rabbenaaaaa halkımın oyları hep banaaaaa....'
Evrensel'i Takip Et