17 Kasım 2012 11:17

Ankara'da 'Sanatsevici' olmak

Şayet Ankara' da öğrenciyseniz ve üstgeçitlerin gri hakimiyeti size "modern insanın yalnızlığı" nı çağrıştırıyorsa;  sinema, müzik, edebiyat, pandomim, tiyatro beşlisinden en az ikisiyle ilgileniyor ve bu branşlarla ilgili etkinliklere katılmakla kalmayıp etkinlik afişlerini evinizin ya da yurt odanızın duvarlarına asıyorsan

Ankara'da 'Sanatsevici' olmak
Paylaş
Fethi Yıldırım

-    Sanatsever
-    Sanatdüşkünü
-    Sanattançoksanatçısever
-    Edipcansever

Ankara' da sanatseverlerin/sanatsevicilerin ortaklaştığı birçok nokta vardır. Bu yazıda sizler için bu ortak noktaların ikisini incelemek istedim. Eksik kalan noktalar illa ki olacaktır, ancak aklımda yer eden noktaları şu şekilde sıralayabiliriz:

1-) “AŞTİ Romantizmi” : Bilindiği üzere AŞTİ,  Ankara' nın biricik terminali olmakla ünlüdür ve biricik terminalimizin sınırları dahilindeyken uymamız gereken örfi kurallar vardır: Çığırtkanlara itibar etmemek, otobüs kalkmadan üç, bilemedin beş dakika önce uğurlamaya gelen yakınlarımıza telaş etmemeleri gerektiğini, otobüsün henüz kalkmayacağını, zaten AŞTİ'de kuralların böyle işlediğini, kalkma vakti gelmiş otobüs şöförlerinin  (kalkma vakti gelmiş bir otobüs şöförü düşünün, otobüs değil. Bunu düşünmek, bir sonraki durakta inmesi gereken herhangi bir kişinin "inecek var!" yerine "duracak var!" demesinden farksızdır. Kelimeleri seviniz, onlarla itinayla oynayınız.) bir an önce yerlerini almaları gerektiğini, kurallara uymadıkları taktirde yasal işlemin başlatılacağını bildiren anonsun henüz duyulmadığını, bu nedenle rahat rahat sigara içebileceklerini söylemek gibi.  Ankara sanatsevicileri/sanatseverleri için AŞTİ, değişen zaman ve mekana göre farklı tanımlarla anılır. AŞTİ bu muamele karşısında babasına yakınan bir çocuk edasıyla, "Daha demin manava, kasaba benden bahsettin, övmelere doyamadın, eve gelir gelmez attığın bu dayak niye?" şeklinde yakınsa, hiç de haksız değildir. Bu durumu örneklemek lazım gelir :

- Ne tatlı çocuk baksana, ehe ehe, gitarıma vuruyor, eğleniyor, ehe ehe.
-    Sen değil miydin "gitarıma dokunan olursa yakarım geceleri" diyen?
  - Ehe. Ama baksana çocuğa, ne kadar tatlı, eğleniyor..

Bu diyaloğun yaşandığı ay tahminimce Haziran'dır (bkz. "alttan dersi olmayan sanatsever")  ve sanatsevicimiz Ankara'yı birkaç dakika içinde terk edecektir. O an ona her şey, gitarına vuran çocuk dahi tatlı gözükmektedir. O an Ankara en güzel şehir, AŞTİ en güzel terminal ve Ankara'daki Ziraat Bankaları dünyanın en tatlı Ziraat Bankaları’dır sanatseverimiz için. Hatta ve hatta, "Keşke gitmeden Devlet Malzeme Ofisi' ni de görseydim, ay özlerim şimdi…” romantizmine dahi girebilir, o an sanatseverimize verilebilecek en “naif” ceza, üç bölüm Behzat Ç. izlememesi olacaktır, bu kendisine iyi gelecektir. Bir de şu monoloğa göz atalım:
“ Ayh.. Geldik mi.. Saçlarım resmen “Kamil Koç” koktu, rezalet.. Bir de şu verdikleri kulaklık yok mu, hepsini kırasım geliyor. Yuh, yanımdaki de gelse benim koltukta uyusaydı bari, samimiyete gel.. Be adam/kadın, hadi klimayı açtın, hatta benim t-shirtlü olduğumu göre göre, bile bile açtın, neden kendine çevirmezsin klimanın yönünü.. Neyse, muavin su dağıtımına başladı, uyuyor taklidi mi yapsam,hele hele.. Yahu o değil de, boğazım eti cin ve üçü bir arada işgalinde, ooouuuf yaa…”

Sanatseverimiz, memleketinden Ankara'ya dönmüştür artık. "Devlet Malzeme Ofisi" ni bir yana bırakalım, en tatlı, en keleek, en şirin,  en gülücüklü, en komikli detaylar dahi kendisini mutlu etmeye yetmeyecektir. Çünkü hem Ankara hem de AŞTİ, Ankara'dan gitmek üzereyken güzelleşir, dönüşler hiçbir zaman gidişler kadar keyifli olmayacaktır; bu işin raconu kısaca bu şekilde özetlenebilir.

2-) “ Deniz yok bir kere.. Ben denizsiz yapamam arkadaş..” :

- Ankara mı? Ahah, sıkılmıyor musun ya?..
- Sorma.. Tam bir memur şehri ya, bozkırın ortasında.. Bir kere gri, bilirsin, gri beni boğar.
- Acıyorum sana ya..
- Hiç sorma.. Deniz desen o da yok, denizsiz şehir mantığa aykırı bir kere, şehir dediğin sulak yerde olur la.. Zaten Ankara'da daha fazla duramam, Tıp'a da devam edesim yok.
- Aa, planın ne?
- Bilmem, İstanbul olabilir.
- Bölüm?
- Çağdaş Yunan Dili ve Edebiyatı.

Sanırım bu maddeyi daha fazla somutlaştırmaya gerek yok. Diyaloğun hislerime yeteri oranda tercüman olduğuna inanıyorum.
Bu maddeler tahmin edebileceğiniz gibi uzaaar gider. Örneğin, mutluluğu kelime oyunlarında arayanlar da vardır Ankara'da, (bkz. "b-AŞK-ent").
Ve geldik yazının "Güvenpark" kısmına.. "Sürrealist" belediye başkanımız Gökçek'in , adeta bir yönetmenmişçesine sanal reklamlar serpiştirdiği Ankara'dan şimdilik bu kadar. "The Police- Every Breathe You Take" eşliğinde, güzel günler, haftalar sizinle olsun...

ÖNCEKİ HABER

The Beatles; Yer ve zaman ilişkisi

SONRAKİ HABER

Karakteistik sorunlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...