01 Ağustos 2020 00:10

Avukat Selin Nakıpoğlu: AKP kadınlara savaş açmış durumda

İstanbul Sözleşmesi'ni konuştuğumuz Avukat Selin Nakıpoğlu, "Erkek şiddeti ile mücadelede olumlu sayılacak bir durum yok karşımızda, tam tersi adeta savaş rakamları mevcut" dedi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen ismiyle İstanbul Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. Sözleşme, Türkiye’ye kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda pek çok yükümlülük getirirken, uzun bir süredir ise saldırı altında.

Peki nedir İstanbul Sözleşmesi ve kadınlar için neyi ifade ediyor; Avukat Selin Nakıpoğlu ile İstanbul Sözleşmesi’ni konuştuk. İmzanın geri çekilmesinin bedelini Türkiyeli kadınlar ödeyeceğinin altını çizen Nakıpoğlu, “Özellikle son altı senedir kadınların yaşamlarına yönelik topyekûn bir saldırı var. Erkek şiddeti ile mücadelede olumlu sayılacak bir durum yok karşımızda, tam tersi adeta savaş rakamları mevcut. Kadınlara karşı savaş açılmış durumda” dedi. Nakıpoğlu, “Kadınlar, kazanılmış haklarından vazgeçmiyor ve sorumluları İstanbul Sözleşmesi’ni karalamaya değil uygulamaya davet ediyor” diye konuştu.

İstanbul Sözleşmesi nedir? Ne zaman imzalandı ve onaylandı?

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi kadınlara karşı şiddetle mücadelede en kapsamlı ve yeni sözleşmedir. Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan sözleşme, 2014 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşmenin ilk imzaya açıldığı sene, Türkiye sözleşmeyi çekincesiz imzaladı ve onayladı.  

"SÖZLEŞME KADINLARI ŞİDDETTEN KORU DİYOR"

Sözleşmede sizce en önemli ve dikkat çeken maddeler hangileri?

Kadına yönelik şiddete karşı insan hakları temelli bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, yalnızca cezalandırma ya da cezasızlığı ortadan kaldırma ile değil, kadınların korkmadan, güven içerisinde, şiddetten uzak ve ayrımcılığa uğramadan yaşamasına olanak sağlıyor. Sözleşme “Erkek şiddetini önleyin, kadınları şiddetten koruyun, kadını şiddetten koruyamadıysanız, şiddet uygulayanı cezalandırın ve nihayetinde kadını şiddetten korumak için politikalar geliştirin” diyor. 

Sözleşmenin imzalanması sonrası hem ilk olarak İstanbul’da imzalanmış olması hem de Türkiye’nin ilk imzacı olmasıyla övünen AKP iktidarı bugün sözleşmeden çekilmeyi tartışıyor. AKP ne oldu da bugün sözleşmeden çekilmek istiyor?

Bazı baskı gruplarının talepleri sebebiyle ya da gündem değiştirmek için deniyor ama katılmıyorum. Özellikle son altı senedir kadınların yaşamlarına yönelik topyekûn bir saldırı var. Erkek şiddeti ile mücadelede olumlu sayılacak bir durum yok karşımızda, tam tersi adeta savaş rakamları mevcut. Kadınlara karşı savaş açılmış durumda. Ülkede ise kadın cinayetlerini nasıl önleyebiliriz üzerine düşünmek ve buna yönelik politikalar geliştirmek yerine İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açılıyor. Kadınlar bir araya gelip ‘Hayatlarımıza sahip çıkıyoruz, erkek şiddetini önleyin’ diyorlar ve kolluk kadınları takip edip oturdukları kafelerden gözaltına alıyor. 

AKP’nin sözleşmeden çekilmek istemesine karşı kadınlar, kadın örgütleri ise haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz diyerek sözleşmeye sahip çıkıyor. En geniş kadın kesimleriyle bir araya gelmeye çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi kadınlar için neden önemli? Kadınlar neden İstanbul Sözleşmesini savunuyor?  

Çünkü sözleşme kadınların güvencesidir. Kadınlar kurtuluş mücadelesi veriyor.

Kadına yönelik şiddet İstanbul Sözleşmesinde nasıl tanımlanıyor?

Sözleşme, kadın bedeni ve kadınlar üzerinde tahakküm kurulması yönünde başvurulan her tür baskıyı şiddet olarak değerlendirmektedir. Kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin tezahürüdür. 

"SÖZLEŞMENİN TERSİNE DÜZENLEMELER YAPILDI"

Sözleşme Türkiye iç hukukunda nasıl uygulanıyor? Sözleşmenin gerekliliklerinin yerine getirildiğini düşünüyor musunuz?  

Hayır. Aksine hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Aralık 2016’da çıkarılan KHK ile uzlaşmaya tabii olan suçların kapsamı genişletilmiştir. Kadınların, çocukların, LGBTI+ bireylerin en çok maruz kaldığı suçlar zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından olan uzlaştırma yoluna sokulmuştur. Oysa sözleşme madde 48 bunu yasaklamaktadır. 

AKP tarafından “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi halk istiyor” propagandası yürütülüyor. Bir taraftan da yapılan anketlerde halkın büyük çoğunluğunun Sözleşmeyi dahi duymadığı açığa çıktı. Halk mı istiyor gerçekten sözleşmeden çekilmeyi? 

İçinde bulunduğumuz ayda yapılmış olan araştırmaya göre toplumun 63.6’sı sözleşmeden çıkılmasını onaylamıyor. Kadınlar, kazanılmış haklarından vazgeçmiyor ve sorumluları İstanbul Sözleşmesi’ni karalamaya değil uygulamaya davet ediyor.

“Sözleşme ’den çekiliyorum,” demek bu kadar kolay mı? Bunun bir yaptırımı ya da uluslararası hukukta bir karşılığı var mı?

Sözleşme madde 80 ‘Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman sözleşmeyi feshedebilir. Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir,” diyerek Sözleşmenin nasıl feshedileceğini düzenlemiştir. Ancak hem ilk imzacısı hem de ilk defa imzasını çeken ülke Türkiye olur. Esas bedeli Türkiyeli kadınlar öder, şiddet eğilimi olan erkekler cesaretlendirilmiş ve bu zamana kadar verilen emekler heba edilmiş olur. Kaldı ki imzayı çekmenin Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye bakışı olumsuz olacaktır. 

"SÖZLEŞMEDE DİNE DAİR DOĞRUDAN BİR MADDE YOK"

Bugün İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olanların nasıl argümanlarla sözleşmeye karşı çıkıyor? İstanbul Sözleşmesinden çekilmek için ileri sürülen iddialar ve gerçekler neler?

Sözleşmeyi bir kez bile okumadığı belli olan kişilerce metin hakkında içeriği doğru olmayan yazılar yazılmaktadır. ‘Sözleşme dine, kültürümüze aykırı’ diyorlar, oysa Sözleşmede dine dair doğrudan hiçbir madde yok. Tersine 4. maddede hiç kimseye dini inancından ötürü ayrımcılık yapılamayacağı gibi gelenek, görenek, kültürün bir ayrımcılık sebebi olamayacağını söyler. ‘Sözleşme boşanmayı artırıyor’ diyorlar, oysa Sözleşmede evlenme ya da boşanmayı teşvik edici hiçbir madde yoktur. Boşanmaların başlıca nedeni uluslararası sözleşmeler değil, erkek şiddetidir. ‘Sözleşme şiddeti önleyemiyor, ülkemizde istatistikler şiddetin azalmadığını göstermektedir’ diyorlar, oysa Sözleşmenin şiddeti engelleyebilmesi için uygulanması gerekiyor. Sözleşme imzalandığı günden bugüne sürekli tartışma konusu edilmiş, iç hukuka uyarlanmamış ve uygulanmamıştır. ‘İstanbul Sözleşmesi ya da 6284 sayılı Kanun nedeniyle erkekler haksız yere ceza alıyor’ diyorlar, oysa şiddet uygulamaya hakkı olduğunu düşünen erkekler verilen cezaları haksız buluyor. ‘Sözleşme nafaka yükümlülüğünü erkeğe yüklüyor’ diyorlar, oysa Sözleşmede nafakaya ilişkin bir cümle yok. Kaldı ki Medeni Kanun’un da nafaka konusunda düzenlemesi bu ifadeye uygun değildir. Medeni Kanun madde 175, cinsiyet belirtmeyen bir maddedir. ‘Sözleşme dış güçlerce hazırlanmıştır’ diyorlar, oysa Sözleşme çeviri bir metin değildir. Türkiye’nin kurucu üye olduğu Avrupa Konseyi’nin bir sözleşmesidir. Türkiye de erkek şiddeti sonucu yaşamı elinden alınan kadınların kanları vardır, acıları vardır. 

"SÖZLEŞMENİN UYGULANMASI İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM" 

Sözleşmeye saldırılar karşısında ne yapmalı, kadınlar, kadın örgütleri nasıl bir mücadele yürütmeli? 

Esasen sözleşme yürürlüğe girdiğinden beri sözleşmeye kadınlar sahip çıkmış durumda. Kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılara karşı mücadele eden üç yüzü aşkın kadın örgütünün yüz elliyi aşkın destekçi kurumun oluşturduğu Eşitlik için Kadın Platformundan kadınlar aylardır yaptığı gibi İstanbul Sözleşmesi’ni anlatıyor. Özellikle 5 Ağustos’ta İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kararın AKP yürütme kurulu toplantısında verileceği haberi üzerine platform her akşam sosyal medya aracılığıyla Sözleşmeyi anlatıyor. Erkek şiddeti ile mücadele mekanizmalarımızın bekâsı acısından oldukça önemli bir dönemeçteyiz. Türkiye’nin Sözleşmeden imzanın çekmemesi ve Sözleşme’nin uygulanması için hep birlikte mücadele edelim. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Bayram alışverişini sorduk; zamları, faturaları, işsizliği anlattılar

SONRAKİ HABER

Hindistan'da Kovid-19 politikalarını eleştiren gazetecilere baskı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...