21 Temmuz 2020 23:00

Direnişe rağmen ayrıştırıcı çoklu baro sistemi kabul edildi

Siyasal iktidarın üye sayısının çok olduğu baroların etkisini azaltmak için böl-parçala yönet sistemi ile baroları bölmeye çalıştığı açıktır.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Revşan AYDINARIĞ

İstanbul Aydın Üniversitesi

Barolarda oluşturulmak istenen çoklu baro sistemi 2013’ten bu yana getirilmek istenmekle beraber 2020 yılı temmuz ayına kadar avukatların mücadelesi ile hep engellenmişti. Peki ne oldu da siyasal iktidar çoklu baro sistemini avukatlara danışmadan gündeme getirdi?  Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yaptığı açıklama sonucu Ankara Barosu açıklamada bulunmuştu. Bu açıklama sonucu 2013’ten bu yana getirilmek istenen çoklu baro sistemi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Geçen günlerde Ankara Barosunun ve aynı zihniyetteki yapıların Diyanet İşleri Başkanı ile onun şahsında İslam’a yönelik fütursuz saldırılarına şahit olduk. Sadece bu örnek dahi meslek kuruluşlarının seçim yöntemiyle ilgili düzenlemenin aciliyetini ve ehemmiyetini göstermiştir” diyerek çoklu baro sisteminin getirileceğine dair yeşil ışık yakmış oldu. Bu açıklamadan sonra 80 baro açıklamada bulundu. Fakat yapılan açıklamaların siyasal iktidar açısından bir anlamı yoktu. Siyasal iktidarın umursamazlığı sonrası 60 baro başkanı Anıtkabir’e doğru Savunma Yürüyüşüne başladı. Eskişehir-Ankara girişinde baro başkanlarının Anıtkabir’e gitmesi 1 gün boyunca engellenerek yol kenarında bekletildi. Sadece bununla kalmayan polisler baro başkanları ve orada bulunan avukatlara fiziksel şiddet uyguladı.

PEKİ BARO BAŞKANLARININ KARŞI ÇIKTIĞI ÇOKLU BARO SİSTEMİ NEDİR?

Getirilen sisteme göre avukat sayısı 5 bin üzerinde olan illerde birden fazla baro kurulabilecek. Fakat bu baronun kurulması için avukatlardan 2 bin imzaya ihtiyaç duyulmaktadır. Sayı çerçevesinde bakıldığında çoklu baro sistemi İstanbul, Ankara ve İzmir’de uygulanacak. Bu şehirlere bakıldığında TBB seçimleri üzerinde çok fazla etkisi olduğu gözlemlenmektedir. Bu etki İstanbul Barosunun TBB Genel Kurulda var olan 138 delege sayısının 13’e, Ankara Barosunun 53 olan delege sayısının 7, İzmir Barosunun ise 16 olan delege sayısının 5’e indirmiştir. Bu kanunun bu gibi şehirlerde yer alan delege sayısını azaltarak kendilerinin deyimiyle demokrasi getirdiği fakat tam aksine baroları demokrasiden uzak bir konuma getirdiği çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Siyasal iktidarın üye sayısının çok olduğu baroların etkisini azaltmak için böl-parçala yönet sistemi ile baroları bölmeye çalıştığı açıktır. Bu bölme yargı erki olan ve bu yargı erkinin bağımsız olması gerektiği hatta bunun demokratik sistemler için bir zorunluluk olduğu bağımsızlığı tümden çöpe atmaktadır.

BAROLARIN BÖLÜNMESİ NE GİBİ OLUMSUZ ETKİLER DOĞURACAKTIR?

Barolara getirilmek istenen sistemin en önemli etkisi baroların siyasallaşması, partileşmesi demektir. Bu siyasallaşma her partinin kendi barosunun kuracağı X, Y, Z partisinin birer uzantısı olacağı öngörülebilir bir durumdur. Bunun doğrultusunda iktidara yakın olan baroya, birçok avukat işlerin daha çabuk ve hızlı çözülmesini istediklerinden dolayı buradaki baroya kayıtlı olacaktır. Ve müvekkiller de davalarının kendi istedikleri doğrultuda ve hızlıca çözüm istediğinden buraya kayıtlı avukatlara gideceklerdir. Günümüzde avukatların %10’unda işsizlik olduğu düşünüldüğünde bu oranın daha fazla olacağı haksız rekabet oluşacağı açıktır. “Öyle şey mi olur? Kanun açık hakimler ve savcılar ona göre karar verecek.” düşüncelerinin var olduğunu biliyoruz. Fakat ülkemizde HSK’nın iktidara bağımlı olduğunu düşünürseniz bu durumların bizi beklediğini görmek çok zor olmayacaktır.

İnsan haklarına önem veren bunun için mücadele eden baroların bölünmesi ile iktidar hak ihlallerini arttıracaktır. Kadınların güvencesi olan 6284 ve İstanbul Sözleşmesi kaldırılmaya çalışılacaktır. Hatta İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasına dair çalışmaların başlandığının söylentisi ortalıkta dolaşmaya başladı bile. Sadece kadınlar için değil çocuklar, çocukların uğradığı cinsel istismar, hayvanlar yani temelde tüm insan hakları ihlallerinin oluşmasına engel olmaya çalışan baroları bölmek bu hakların savunucusu olan avukatların gücünü zayıflatacağı öngörülmektedir.

Önemli olan bir diğer konu da avukatlık mesleğinin etiği ve bu mesleği yerine getirirken uyulması gereken yükümlülüklerdir. Bu yükümlülüklere uyulmaması sonucu barolarda disiplin kurulunca uyarı, kınama ve men cezaları verilmektedir. Fakat alternatif olarak kurulan barolarda bu disiplin uygulamalarının nasıl uygulanacağı net olamamakla birlikte; uygulanacak olan cezalarda iktidara yakın barolar ile diğer baro avukatları arasında bir ayrım yapılacağı muhakkaktır. 

SON OLARAK NE OLDU?

80 baronun yayınladığı iki bildiriden sonra baro başkanları Anıtkabir’e savunma yürüyüşüne geçti. Bunlara rağmen barolar ciddiye alınmadı. Bunun üzerine İzmir, İstanbul gibi barolar kendi illerinde açıklamada bulundu. İstanbul’da savunma mitingi düzenlendi ve binlerce avukat ve vatandaş katıldı. Aynı gün teklif komisyonca görüşülmeye başlandı. Baro başkanları ve avukatlar bu defa TBMM önünde bekleyişe geçti. Bu sırada valilik tarafından pandemi bahane edilerek yürüyüş yapılmasına müsaade edilmedi. Günlerce parklarda yatan baro başkanlarının fotoğraflarını gördük. Getirilecek olan kanunda hiçbir şekilde fikirleri alınmayan baro başkanları bir söz söylemek için kendilerini anlatabilmek için günlerce bekledi. Ve kanun kabul edildi. Kafasına koyduğunu, istediğini yapan siyasal iktidarın keyfi uygulamalarını sadece izledik. Bir yıkıntı haline gelen hukuk sistemimizde bu kanun ile hukuk ve adalete dair tek bir toz zerresi bırakmayacak şekilde silip süpürdüler.

ÖNCEKİ HABER

Psikoloji açıköğretimde okutulamaz

SONRAKİ HABER

Savunma veren Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya destek: Pandemi gerçeklerinin sözcüsüdür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa