07 Temmuz 2020 01:15

‘Z kuşağı’nı ’68 kuşağına sorduk

En son, Erdoğan’ın YouTube’daki canlı yayınında ‘Dislike eylemleri’yle gündeme gelen Z kuşağını, ‘68 kuşağının önemli isimlerinden Aydın Çubukçu ve Mustafa Yalçıner’e sorduk: Gençler ne istiyor?

Fotoğraf: Seydi Kızılöz/Evrensel

Paylaş

Arif Bektaş
Londra

YKS‘den bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YouTube’daki ‘Gençlerle Buluşma’ canlı yayını, art arda #OyMoyYok etiketli yorumlar gelmeye başlayınca, yoruma kapatıldı. Bunun üzerine aynı etiketle Twitter kampanyası başlattıldı ve kısa sürede ilk sıraya oturdu. Bu arada yüz binlerce kişi YouTube yayınının ‘dislike’ yani ‘beğenmeme’ tuşuna bastı.

Gençler kızgındı. Koronavirüs salgını nedeniyle önce ertelenen üniversite sınavı, turizm gelirlerini olumsuz etkiler diye bir ay öne çekilmişti. Sosyal medyadan sınavın öne çekilmesine karşı yürütülen kampanyaya da bir milyonu aşkın genç katılmıştı.

Bu internet ‘eylem’leriyle tetiklenen ‘Z kuşağı’ tartışması bir anda ülke gündemine oturdu. ABD’de patlayan ve kısa sürede Avrupa’ya yayılan ırkçılık karşıtı eylemler, bu tartışmayı daha da kışkırttı. Çünkü oradakiler de ağırlıkla gençlerdi.

‘Bu kuşak kategorilendirmeleri ne kadar bilimseldir?​’ meselesi bir yana, gençlerin belli ki bir derdi var. Biz de kuşak deyince akla ilk gelen ’68 kuşağının ülkemizdeki temsilcilerinden Aydın Çubukçu ve Mustafa Yalçıner’e sorduk: Gençler ne istiyor?

AYDIN ÇUBUKÇU: BÜTÜN ÜLKELERİN GENÇLERİ, 'DEFOLUP GİDİN' DİYOR

Kuşak nedir, neye göre tarif edilir? Aynı yaşta olmak, aynı kuşakta yer almak için yeterli mi?

Sözcük anlamıyla, belli bir on yıllık zaman dilimi içinde doğmuş insanları tanımlar. Güncel tartışmalar içinde ise bundan öte bir anlam kazandı. Eğilimleriyle, tepkileriyle, alışkanlıkları ve özlemleriyle özel bir gençlik grubuna işaret ediliyor. Özellikle Türkiye’de her renkten politikacı için ilk seçimlerde ilk kez oy kullanacak yedi milyon genç demek oluyor.

Gençlerin iktidara ve Cumurbaşkanına gösterdiği tepkiyi, sadece sosyal medyayla ilgili kısıtlamalarla sınırlı değerlendirmek doğru mu?

Günümüz Türkiye gençliği, gözünü dünyaya açtığından bugüne aynı iktidar tarafından yönetilen bir ülkede yaşıyor. Kamuoyu araştırmalarının gösterdiğine göre, maddi ve manevi bakımdan rahatsız. Yaşadığı toplumu ve kendi hayatını ‘Yaşanabilir’, ‘Kabul edilebilir’ görmüyor. Hangi politik partiye eğilim duyarsa duysun, çok büyük oranda bu ülkede kendisine bir gelecek görmüyor. Yani tepkisi yalnızca gündelik hayatının bir parçası olan sosyal medya problemiyle ilgili değil. Görünürdeki neden ya da tetikleyici olay diyebiliriz buna. Bu görüntünün altında bütün olarak hayat koşulları ve hayatının yönetilme biçimine tepki gösteriyor. Anketlerin ayrıntılarına bakıldığında, “Başka bir dünya” özleminin, mevcut durumun kökten değişmesi isteğinin ağır bastığını görüyoruz. Ama aynı zamanda umutsuz ve kendi gücünün farkına varmaktan uzak bir duygu dünyasında olduğunu da görebiliyoruz. Bütün egemen sınıf partilerinin derdi, bu büyük ‘oy deposunun’ kendi sandıklarına akmasını sağlamak. Oysa genel olarak kendisini gösteren beklenti “başka bir hayat” olarak özetleyebileceğimiz ve bu partilerin hiçbirini ciddi olarak ilgilendirmeyen bir taleptir.

Peki, bu kuşak bunun farkında mı sizce?

Yedi milyon genç, bu talebinin karşılığının hangi maddi ve manevi unsurlarla örülmüş olabileceği konusunda ortak bir görüş oluşturamaz. Örgütsüzdür, çok farklı hatta karşıt düşüncelere sahip bireylerden oluşmuştur; dolayısıyla bu özlem ve beklentilerini ancak politik bir ifade kazandığında ‘maddi bir güç’ haline gelebileceğinin de ‘kitle olarak’ farkında değildir. Sadece tepki göstermektedir; istemediğini, beğenmediğini bir biçimde gösterse de, sonuçta kaçarak kurtulmayı bir çözüm olarak görmektedir. Tartışmaların ortak ve temel yöntem hatası, bu yedi milyon bireyi, tek bir bütün olarak ele almakta yatıyor.

Yakın dönemdeki bütün dünyada olup bitenlere, büyük kitle protestolarına katılan gençlerin eğilim ve tepkilerine bakınca açıkça görebilecek bir özellik var. Bu kuşak, çok açık bir biçimde hareket halinde ve hareket istiyor. Vaatlere, projelere, küçük reformcu değişikliklere asla inanmıyor.

2001-2020 arasında hemen bütün dünyada gösteriler, protesto hareketleri ve itaatsizlik eylemleri eksilmeden sürdü. En son ırkçılığa karşı bütün dünyayı kaplayan tepkinin gerçekleştiği ortama ve farklılık gösteren biçimlerine baktığımız zaman görülen şey, dünya çapında kapitalizmin çeşitli alanlardaki krizinin ve saldırganlığının başlıca etken olduğudur.

Dolayısıyla, bu geniş, etkili ve süreğen tepkilerin kaynağını ve yönünü görmek zor değil. Temel, fakat örtük talebin ne olduğunu da açıkça görebiliriz. İstisnasız, bütün ülkelerin gençleri, kendi yöneticilerine “Defolup gidin” diyor. Ama onlar defolup gittiklerinde kendilerinin ne yapacağı konusunda bir politikaları yok.

Bu durum Türkiye için de geçerli. Yani ‘Z kuşağı’ diye soyut bir varlık gibi görülen şey; eşitsizliğin, adaletsizliğin egemen olduğu açıkça görülen bir dünyaya karşı itirazını yükselten ve büyük çoğunluğu, güvencesiz koşullarda emeğiyle geçinen ya da hiç geçinemeyen insanlardan oluşuyor. Evet, önemli bir bölümü iyi eğitimli, ama bu eğitimin hiçbir işe yaramadığını görmüş, yönetici sınıfların yalancı ve iğrenç kimliklerinin ve politikalarının farkına varmış, ama ancak sinir uçlarına dokunan bir olay olunca kendiliğinden bir araya gelip, şiddetli tepki gösterebilen insanlar. Bunlar, özetle hareket istiyor, köklü değişim istiyor, kendi güçleriyle ve iradeleriyle kendi geleceklerini kurmayı istiyor, ama bunların nasıl gerçekleşebileceği konusunda şimdilik seçenekleri yok.

Sosyal medyadan gösterilen ya da beş yılda bir yapılan seçimlerde ortaya çıkan tepkiler bir tavır mıdır?

Evet öyledir.

Kıdem tazminatlarını gasbetme, baroları parçalama, hukukun yok sayılması ve basın özgürlüğüne ilişkin eylemler yapılıyor. Z kuşağı neden bu eylemlere ve taleplere uzak duruyor?

Z kuşağı işçileri bu hareketi yüklenip yürütecektir.

MUSTAFA YALÇINER: GENÇLERİN TEPKİSİ
SANDIĞA SIĞACAK TÜRDEN DEĞİL

Kuşak nedir? Aynı yaşta olmak aynı kuşakta yer almak demek midir?

Kuşakları belirli bir zaman diliminde doğmak nitelese bile, ortak özellik, yaklaşım, kavrayış, sezgi ve tutumlar kuşakları kuşak yapan asıl temeli verir.

Gençlerin iktidara ve Cumurbaşkanı’na gösterdiği tepkileri, sadece sosyal medya yasaklarıyla sınırlı görmek ne kadar doğru?

Z kuşağı, Y kuşağından çok daha fazla tepkili. Türkiye’de Y kuşağı kendisini Gezi’yle ortaya koydu. Şimdi Z kuşağı ondan ileri gidiyor. Çünkü tekellerin saldırılarıyla birlikte koşullar giderek ağırlaşıyor. Z kuşağı, Y kuşağına göre daha ileriden teknolojik gelişmelerin odağında doğup büyüyor. Her bilgiye kolay ulaşıyor, kısa sürede iletişim kuruyor, kendisini kolaylıkla ifade edecek kanalları iyi kullanıyor. Hem ‘Y’ hem de ‘Z’ kuşağı, eğitimlerinin problemli yanları olmakla birlikte, eğitimlidir. Türkiye’de örneğin milyonlarca üniversite mezunu işsiz genç yaşıyor. Eğitimli, bilgili, gelişkin gençler... Öte yandan hiçbir beklentilerini karşılayamıyorlar,

Yalnızca işsizlik belasıyla yüzleşmekle kalmıyor, ama yaşadıkları her gün insan yerine konmadıklarını görüyor ve iyi bir gelecek hayal edemiyorlar. Türkiye, onlar için isyan ettirici bir mekan, ancak sadece Türkiye ile kalmıyor. Gençler, hiçbir ülkede yaşamlarından, bugünleri ve geleceklerini kurma olanaklarından hoşnut değiller. İşte George Floyd protestoları. ABD, sözde dünyanın en gelişkin ve gençler bakımından geleceklerini en kolay kurmaları beklenecek ülkesi. Yüz binlerce genç sokaklara dökülüyor. Üstelik sadece şöyle bir çıkalım demiyorlar, sokakları inletiyorlar. Kararlılar. Görüyorlar ki, üç ya da dört polis, bir kişiyi göz göre göre ve etraftakilerin tepkilerine aldırmadan nefesini keserek öldürüyor. Kabul etmiyorlar. ABD’den başlıyor. İngiltere, Almanya, Fransa... sürüyor.

Burjuva politikacıların onlarla ilgili varsayımlarında olduğu gibi, yalnızca teknolojiden haberdar, ama akılları bir karış havada ve sadece gençlik heyecanıyla hareket eden gençler değiller. Bu dünyada, kapitalizmin yoksul, hatta az çok düzenli denebilecek dar bir gelire sahip ailelerle çocuklarına yaşamı zehir ettiği koşullarda yaşıyorlar. Ve görüyorlar ki, bu koşullar daha da ağırlaştırılmaya uğraşılıyor.

Türkiye daha da kötü. Ne Z ne de Y kuşağına, ülkeyi tek bir kişinin kanun olan sözleriyle yönetmesini anlatmak mümkün değil! Hele aptal hiç değiller. Ne olup bittiğini görüyorlar ve tepki duymaları beklenmeyecek şey değil.

Kılıçdaroğlu grup toplantısında gençlere, ‘Sandık ortaya konduğunda ne yapacağınızı biliyorsunuz’ çağrısı yaptı. Sizce gençlerin bu tepkisi sandığa sığacak mı?

Bu kuşağa yönelik ilgi yoğunlaşması, Cumhurbaşkanı’nın düzenlediği bir online etkinlikte patlak veren gençlerin tepkileriyle bağlantılı. “Size oy moy yok” yorumları TT olunca gençler yeniden akıllara düştü. Erdoğan üzerine düşen dersi herhalde almışken, gençlerin politik etkinlikleriyle davranışları, Kılıçdaroğlu’nun öngördüğünce sadece 4-5 yılda bir önlerine konacak sandığa sığacak türden değildir. Yaşamı onlar yaşıyorlar, onlar örgütleyecek ve inanmadıkları işler peşinde olanların ardı sıra, onların bekledikleri gibi yürümeyeceklerdir!

Sosyal medyadan gösterilen ya da seçimlerde ortaya çıkan tepkiler bir tavır mıdır?

Tabii ki, kendilerine dayatılan koşullara duydukları tepkinin ifadesidir. Ancak daha önce söylediğim gibi, tepkilerini yalnızca sosyal medya ve seçimler aracılığıyla ortaya koymakla kalmıyor, fırsatını yakaladıklarında sokağa dökülüyorlar.

Sizce Z kuşağı denilen gençler, kıdem tazminatlarının gasbedilmesi, baroların bölünmesi ya da basın özgürlüğüne ilişkin taleplere ve eylemlere neden uzak duruyor?

Saydıklarınız henüz gençlerin talebi durumunda değil. Kıdem tazminatı için çok gençler. Barolar ve savunma hakkıyla kendileri arasında henüz bir ilişki kurmuyorlar. İşçi gençler bakımından ise kıdem tazminatı gibi işçilerin sorunlarının önemli olduğu, daha da önem kazanacağı ve onların bu sorunların çözümü için mücadelenin önüne düşmeleri beklenmelidir.

Genç bir kadın bilgisayar başında

KAPİTALİZM GENÇLERİN DÜNYASINI DA GÖZÜNÜ DE KARARTIYOR

‘Z kuşağı’ olarak adlandırılan 2000’li yıllarda doğan gençlik ile ’68 kuşağı gençliğini karşılaştırdığınızda aralarında nasıl farklılıklar görüyorsunuz?

Çubukçu: Özü bakımından bir fark yok. Farklı olan tarihsel koşullar ve imkanlardır. Ancak, ’68 kuşağı örgüt ve sosyalizm fikirlerine yakındı. Günümüz gençliği bu bakımdan önemli bir dezavantaj içinde.

Yalçıner: ’68 kuşağı benzer tepkilerle ve yine en donanımlı olanları öne düşerek harekete geçmişti. Kararlılıklarını herkes biliyor. Y ve Z kuşağının onlardan aşağı kalmayacağı görülecektir.

’68 gençleri, fazlasıyla politikleşmiş ve devrimlerin mayalandırdığı bir ortama doğmuşlardı. Sosyalizm o günlerde alternatifti, öyle büyümüşlerdi. Şimdi durum farklı. Pratik alternatif sıkıntısı var. Ancak kapitalizm eskisinden daha ağır sonuçlara neden olarak gençlerin dünyasını da gözünü de karartıyor.

Y ve Z kuşağı, ’68’li ağabeylerinden farklı olarak örgütlülüğe daha az ilgi duyuyor. Bu bugünkü durum ama değişecektir. Gezi’nin kendi içinde nasıl hemen örgütlenmeye yöneldiğini herkes hatırlayacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Sen: Okul sayısı ve imkanları artırılmadan eğitim başlamamalı

SONRAKİ HABER

Gülistan Doku’yu arama çalışmaları durduruldu, ailesi Dersim'e taşınma kararı aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...