26 Haziran 2020 00:21

Eşi benzeri görülmemiş zamanlar yaşıyoruz

ABD’li öğrenci Toivo Asheeke, ülkesinde devam eden protestoları Evrensel için yazdı: "Köle avcısı bir kurum olarak ortayan çıkan polisin mali kaynaklarını kesmek ilk defa tartışma konusu oldu." 

Fotoğraf: Tayfun Coşkun / AA

Paylaş

Toivo ASHEEKE
Binghamton Üniversitesi Öğrencisi

ABD’nin 100’den fazla şehir ve kasabasında protestolar, kitlesel toplanmalar, işgaller ve silahlı eylemler baş gösteriyor. Eşi benzeri görülmemiş zamanlar yaşıyoruz. Tarihte ilk defa köle avcısı olarak başlayan bir kurum olan polis kuvvetlerinin mali kaynaklarını kesmek ulusal bir tartışma konusu oldu.

George Floyd ve Breonna Taylor’ın polis tarafından katledilmeleri şu anki durumumuzu ateşleyen birer fitil görevi gördü. Seattle’daki aktivistler polisin giremeyeceği otonom bölgeler ilan ettiler. Minneapolisliler polis merkezini yıktıktan sonra kendi polis kuvvetlerinin mali kaynaklarını kestiler. New York, kendi polis merkezinin göstericilere karşı şiddet kullanmaktan imtina etmesine yol açan günlük eylemler gerçekleştirdi. Atlanta’nın siyah toplulukları polis üzerinde o kadar baskı oluşturdu ki Rayshard Brooks’u vuran polis memurunun kovulmasına ve şimdi de ceza almasına neden oldular. Boston ve Los Angeles’ta da benzer hikayeler mevcut. Dahası, bu eylemlerin çoğu siyah kadınlara ve siyah translara yönelik bu zamana kadar görmezden gelinen şiddetin varlığını vurgulamış oldu.

Fakat kim ya da kimler bu gösterileri yönetiyor?

Yaygın görüşün aksine, bu hareket Siyahların Yaşamları Değerlidir (Black Lives Matter, BLM) Hareketi tarafından yönetilmiyor veya koordine edilmiyor. Göstericiler, BLM’nin mesajından ilham aldılar ve bu hareketin politikasını rehber edindiler. 1960’lar ve 70’lerdeki Siyah Güç (Black Power) hareketi gibi, BLM de aslında bir pankart, bir organizasyon değil. Bu konudaki görüşümün oluşmasına Trinidadlı bir Marksist ve Pan Afrikacı düşünür olan CLR James’in 1967’de yaptığı konuşma ilham verdi. James, konuşması süresince Siyah Güç’ü, ırkçı kapitalizme karşı siyahların yüzlerce yıllık mücadelesinin mirasçısı olarak tanımladı. James’e göre Siyah Güç, köleliğin kaldırılması yanlılarının, Garveyizmin, 1920’ler ve 30’ların siyah komünistlerinin ve Pan Afrikacı konferansların üzerinde temellendi. Bir pankart olarak pek çok organizasyon ve kişi, siyah özgürleşmesinin mesajını ve içeriğini öne çıkardı. Fakat bu organizasyon ve kişilerin her biri farklı yönlerde örgütlendi.

1960 ve 70’lerde, merkez komitesi ve hareketi idare edecek politbürosu olan bir ‘Siyah Güç Örgütü’ söz konusu değildi. Kara Panter Örgütü, Şiddete Başvurmayan Öğrenci Komitesi, Ulusal Toplu Hareket (Trinidad), Yeni Cevher Hareketi (Granada) ve Güney Afrikalı Öğrenciler Organizasyonu (SASO, Güney Afrika) gibi örgütler vardı. Bu örgütler Siyah Güç’ün siyasette, sosyoekonomik alanda ve kültürde sistemsel değişim mesajı çevresinde birleşmişlerdi, fakat örgütlenme konusunda kendi yollarını çizmişlerdi ve genelde birbirleriyle yakın temas halinde değillerdi.

Bir kısmı silahlı mücadeleye inanıyordu, bir kısmının kapitalizm ve Vietnam Savaşı karşıtı mesajları vardı, bir kısmı ise topluluklarındaki daha yerel sorunlarla ilgileniyor veya siyah sendikaları kurmaya çabalıyorlardı. Küçük bir azınlık, eğitim ve sağlığa vurgu yapılması gerektiğine inanıyordu, diğerleri ise siyah sanatı ve müziğinin daha fazla takdir edilmesi gerektiğine... Kalanlar ise oy hakkı ve Amerikan politikasına eklemlenme mücadelesi veren, Siyah Güç’ü sadece bir slogan olarak kullanan liberal gruplardı. Başta Kara Panter Örgütü olmak üzere pek azı da bu kadar karşıtlığı -o da yüzeysel olarak- içerisinde barındırabiliyordu.

Ancak 1960 ve 70’lerde devletin bu radikal siyah gruplar ve diğer komünist ve sosyalist gruplar üzerindeki baskısı ile geri kalan örgütlerin sivil toplum örgütlerine, üniversitelere ve seçim siyasetine transfer olmasından sonra işler değişti.

Bilindiği üzere FBI, Kara Panterler’i avlayan ve infaz eden yerel polis güçleriyle bağlantılıydı. Bu Kara Panter üyelerinin pek çoğu bugün halen cezaevinde. Fred Hampton gibiler öldürüldü ve Assata Shakur gibi gerillalar zorla sürgün edildi. Latinler, Asyalılar ve siyahlar arasındaki birliktelik öyle zarar gördü ve bastırıldı ki bugün bu güvensizliği ve aramızdaki hiyerarşiyi kırmak çok emek gerektiriyor. Ek olarak, polis kuvvetlerindeki yükseliş, cezaevlerinin inşa edilmesi ve siyah topluluklarda uyuşturucunun yaygınlaştırılması, siyah toplulukların kapitalizme karşı örgütlenmesini daha da zor hale getiriyor.

80’lerdeki ırkçılık karşıtı hareket ve 90’larda Hip Hop’ın yükselişi siyahlar tarafından ırkçı adaletsizliği vurgulama ve buna karşı harekete geçme teşebbüsleri şeklinde gelişirken, radikal örgütler de, geçen zamanı, yeniden güçlenmek için kullanıyorlardı. 

2020 yazına doğru ileri sardığımızda toplu gösterilerin ABD’yi çatırdattığını görüyoruz. Bu protestolar BLM’nin eleştiri ve analizlerinden etkilenmiş olsalar ve daha önceki hareketlerin üzerinde temellenerek bu kez siyah kadınlar ve LGBTI+ sesiyle zenginleşseler de, direkt bunlar tarafından örgütlenmiş değiller. Bu, bazı BLM kesimleri  tarafından desteklenmedikleri anlamına gelmiyor. Burada BLM New York, önemli bir örnek olarak verilebilir. Ancak yine de Siyah Güç gibi BLM’yi savunan bazı örgüt ve aktivistler de sistemi reforme etmekle daha fazla ilgililer; sistemsel bir değişiklik olan polis kuvvetlerini yok etmek değil de polis kuvvetlerini yeniden düzenlemek gibi... En önemlisi, BLM şimdi görmekte olduğumuz kitle isyanlarını koordine edebilecek hareket yapısına sahip değil.

Bunun yerine Siyah/Latin/Yerli gençlik, daha yaşlı örgütçüler, işsizler ve BLM’nin etkilediği öfkeli beyaz profesyoneller protesto etmek için kendi iradeleriyle bir araya geliyorlar. Bu insanların pek çoğu, siyahların polisler ve beyaz üstünlükçüler tarafından katledilmesini protesto etmek gibi bir ortak noktaya sahip olsalar da bu bir araya gelmeler genelde plansız gelişiyor. Daha geniş anlamda bu yürüyüşleri ateşleyen şey, siyahların polis tarafından sistematik şekilde öldürülmesini reddeden beyazlarda bile gerçekleşen bir bilinç geçişi. Öte yandan bazı kapitalizm eleştirileri ve sosyalizm çağrıları yapılsa da bu durum protestoların tonunu belirlemekten henüz uzak.

New York’taki Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSL), Birleşik Kara Panter Partisi (UBPP) ve Amerika Demokratik Sosyalistleri (DSA) gibi gruplar açık sosyalizm çağrısında bulunuyorlar fakat bunlar henüz kitlesel anlamda popüler örgütler değiller.

İki örnekten hareketle alanda neler olduğuna bir bakalım. Kuzey New York’ta Binghamton adında 45 bin nüfuslu bir kasaba var, nüfusun yüzde 18’i siyah ve Latin. Daha geniş olan ve Binghamton’ın bağlı olduğu Broome ilçesi ise 190 bin nüfuslu ve nüfusun yüzde 9’u siyah ve Latin. Bu kırsal alan tarihsel olarak Cumhuriyetçileri, polisi, ABD ordusunu ve şu an da Donald Trump’ı destekliyor. Bu bölge aynı zamanda New York bölgesindeki en yoksul bölgelerden, İnsani Gelişim Endeksi’ne göre birçok üçüncü dünya ülkesinden daha geride. Bu gerçeklerin bir kısmı bile göz önünde bulundurulduğunda bu bölgede nasıl bir değişim mümkün olabilir?

Birkaç hafta önce siyah bir lise öğrencisi kız, yerel aktivistlerden, George Floyd ve Breonna Taylor’ın öldürülmesini toplu olarak protesto etmek için yardım talebinde bulundu. Kızın gitmekte olduğu Binghamton Lisesi son yirmi yıldır dikkat çekici bir siyah ve Latin öğrenci artışı yaşıyor. Bu öğrenciler bir zamanlar sadece bir avuçken şu an mevcudun yüzde 42’sini oluşturuyorlar. Bu nüfus, senelerdir ırkçı Binghamton polisi ve ebeveynlerini tutuklayan, döven, taciz eden, okulda kendilerine karşı önlem alan, okul sonrası programlarının mali kaynaklarını kesen sistem tarafından mağdur ediliyor.

Neticede Birmingham’daki Yarının Yenilikçi Liderleri (PLOT), Güney İçin Adalet ve Birlik (JUST) ve Frances Beal Topluluğu (FBS) gibi örgütler söz konusu toplu protestoyu planlamaya yardımcı olmak için bir araya geldiler.

Bu örgütlerin hiçbiri aslında BLM çatısı altında değil fakat onun ilkelerini takip ediyorlar. Protesto gününde çoğunluğu siyah ve çalışan yoksullar olmak üzere 1000’den fazla insan bulunuyordu. Bu, kasaba için tarihi bir olaydı. Geçmişte polis şiddetine karşı yapılan protestolar genelde 50, en fazla 200 kişilik oluyordu. 1000 ise tarihi bir rakamdı.

BLM’den ilham alan bu protestonun ardından somut değişiklikler yapılmasının yollarını tartışmak üzere bir halk meclisi toplandı. Gruplar halinde Binghamton’da hangi değişikliklere ihtiyaç duyulduğu tartışıldı: Sadece ırkçılığın ve polisin yol açtığı durumun iyileştirilmesi için değil, aynı zamanda tüm çalışan yoksullar için hayatın nasıl daha iyi hale getirilebileceği hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. Geçim, akıl sağlığı, eğitim, barınma, adaletli beslenme ve adli adalet gibi konular ekseninde birleşenler talepler de var.

Bu durum da geçen yarım yüzyılda Binghamton’da farklılık yaratmak için mücadele eden aktivistlerin emeğinin meyvesi. Aynı zamanda siyah topluluğun çoğunluk olmadığı alanlarda nelerin mümkün olduğunu ve ABD’deki küçük kasabaların siyah ilericiler ve radikaller tarafından önderlik edildiğinde neleri mümkün kılabileceklerinin göstergesi.

Son örneğimiz ise New York şehrinden. New York’un uzun bir radikal örgütlenme tarihi var ve milyonlara varan nüfusu ile Binghamton’dan çok daha büyük. Bu sebepten örgütlü mücadelenin büyük bir kısmı kentlerde gerçekleşiyor (özellikle Bronx, Manhattan, Queens, Brooklyn ve Staten Island). Bronx, New York’un tamamen burjuvalaşmadan kalmış en son kentlerinden. Bu sebepten siyah ve Latin topluluktan oluşan büyük bir çoğunluğa sahip (toplamda 1.4 milyon). Bronx aynı zamanda tıpkı Broome ilçesi gibi ABD’nin en fakir kongre seçim bölgelerinden biri ve senelerdir ihmal ve aşırı polis gözetiminin yanı sıra eğitim, barınma ve sağlık konusunda yetersiz yatırımlardan muzdarip.

Öte yandan Güney Bronx’ta lüks binalar, zengin kiracılar ve büyük şirketlerin bölgeye taşınabilmesi için yoksul siyah ve Latinleri bölgeden uzaklaştırma çabası veriliyor. Bu çaba, “Bronx’u Geri Al” ve BLM’den bağımsız olarak senelerdir “soylulaştırma” polis şiddeti ve ICE’nin (Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza) insanlık dışı eylemlerine karşı mücadele veren başka gruplar tarafından dirençle karşılanıyor.

Brooklyn’deki protestolar ise muhtemelen New York’un en geniş ve sürdürülebilir eylemleri. Bunun birkaç sebebi var, bu sebepler de kentin ağırlıkla soylulaştırmadan muzdarip olmasıyla ilgili. Bunun örnekleri soylulaştırma yanlısı beyaz küçük burjuvalarla siyah toplulukların kira artışlarına (ki New York’ta bunun uzun bir tarihi vardır), aşırı polis gözetimine, ırkçılığa ve diğer sosyal hastalıkların kaynağına karşı mücadelede birleştiklerinde görüldü. Buradaki pek çok protestocu beyaz gençler ve aralarında çok az miktarda yaşlı beyaz savaş gazisi komünistler veya siyahlarla ortak noktası olan sendikalılar var. Manhattan ve özellikle (soylulaştırma kıskacı altındaki) Harlem, siyahlar tarafından yönlendirilen yoğun protestolara şahit olmuş durumda. Queens ve Staten Island biraz daha sakin. Fakat yine de Siyahların, siyah transların ve siyah kadınların mücadelesinin popüler protesto dalgasında kendi seslerini duyurmanın yolunu buluyorlar. 

Genel olarak en azından New York’ta göstericilerin talepleri açık ve net. Polis kuvvetlerinin mali kaynaklarını geri çekerek gençlik programlarına, yiyecek bankalarına, asgari ücretli ve sigortalı işlere, daha iyi sağlık hizmetlerine ve barınmaya yatırım yapmak.

Bitirirken denebilir ki ABD gerçekten çok ilginç bir an yaşıyor.

Şu an ırkçılık karşıtlığı ve polis kuvvetleri ulusal ve uluslararası mercek altında. Gösteriler barışçıl değildi fakat şimdiye kadar şiddete dayalı da değildi. Bu durum takdire şayan çünkü polis kuvvetleri genellikle kışkırtma olmadığında ya da çok az olduğunda dahi göstericilere saldırır. Agresifliklerine genellikle yağma gibi olayları sebep gösterirler fakat bu ‘yağmalanan’ yerler genellikle büyük mağaza zincirleri veya şirketler, eczaneler (çünkü insanlar hastadır) ve birkaç kuyumcu dükkanıdır. “Bronx’u geri Al” gibi grupların savunduğu üzere gerçek yağmacılar yoksul insanlardan ellerindeki kısıtlı parayı çekip almak için topluluklarımıza gelen büyük kapitalist mağazalar ve mülk sahipleridir. Sonuçta kavga devam edecektir ve Birleşik Kara Panter Partisi, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi Sosyalist Kökler, Bronx’u Geri Al ve diğerleri güçlerini toparlamak için daha fazla insana ulaşmalı. 

Eğer bunu yapmazlarsa siyasetçiler, liberaller ve ılımlılar popüler enerjiyi ufak değişiklikler yapmak için kullanacaklar ve sistemi her şey yolundaymış gibi sürdürmeye devam edecekler. Bunun örnekleri Demokrat Aday Joe Biden’ın polisin mali kaynaklarının kesilmesi konusunda destek vermemesi ve Demokratların mecliste polis konusunda sadece ufak değişiklikler için bastırması konusunda görüldü. Bu çok talihsiz bir durum fakat insanlar her gün ellerinde somut bir şey olmaksızın saatlerce yürümekten bıkacaklar. Ilımlı güçler bunu anlıyor fakat şu an insanların duymak istedikleri sesin kendi sesleri olmadığını da biliyorlar.  Bu yüzden siyasetçiler ve liberaller bu şekilde bir protestoyla savaşmaktansa onu kutsuyor ve Juneteenth gibi tatilleri kutluyorlar, siyah insanların belirli kültürel pratiklerini -onları önemsiyormuş gibi görünmek için- kullanıyorlar.

Ulusal seçimlerin yapılacağı Kasım 2020 ile beraber gidişat daha da netleşecek çünkü ülkenin yöneleceği siyasi duruş belli olacak. O zamana kadar sol örgütler kitleleri kazanmak için daha çok çalışmalı ve kitleler de sistem değişikliği için baskı yapmayı sürdürmeli.

Çeviren: C.Güneş İspir

ÖNCEKİ HABER

İzmir'deki hastanelerde yoğunluk, sağlıkçılarda tedirginlik artıyor

SONRAKİ HABER

İBB, Fatih Sultan Mehmet'in portresini 6,5 milyon liraya satın aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...