06 Haziran 2020 00:00

İşçiler maske takınca tüm sorun çözülüyor mu?

Sağlık Bakanlığı patronlara fabrikaları için hiçbir düzenleme dayatmayıp, işçileri ‘maskeni tak’ üzerinden uyarıyor.

Arşiv | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ayhan AYDOĞAN
Ankara

OSTİM’deki işçilerle fabrika içinde maske kullanmanın faydası ve konforu üzerine yaptığımız konuşmaların genelinden çıkardığımız sonuç, salgın zamanı kullanılan maske gibi kişisel koruyucu donanımların (KKD) olağan zamandaki anlayıştan farklı olmadığı yönünde. Salgın öncesi zamanlarda sorunu kaynağında çözebilecek ya da azaltabilecek önlemleri almayıp, sadece işçilere taktırdıkları KKD’ler ile anı kurtarmaya çalışan, sorumluluğu işçilere yıkan sermaye zihni, fabrikadaki salgından korunmayı da sadece işçilerin taktığı ya da takmadığı maskelere indirgemiş durumda. Devlet de nasıl normal zamanda işçi sağlığını Çalışma Bakanlığı reklamlarında ‘Baretini tak’ propagandasıyla patronları baypas edip sadece işçi sorumluluğu üzerinden tartışıyorsa, şimdi de Sağlık Bakanlığı patronlara fabrikaları için hiçbir düzenleme dayatmayıp, işçileri ‘maskeni tak’ üzerinden uyarıyor.

‘İKİ TEHLİKEDEN BİRİNİ SEÇMEK ZORUNDA KALIYORUM’

İlk girdiğimiz atölyede işçilerin maskelerini boyunlarında görüyoruz. Neden takmadıklarını sorduğumuzda işçilerden bir tanesi: “Taşlama makinası kullanıyorum, çok fazla çapak çıkardığı için gözlük takmak durumundayım. Maskeyi de takınca gözlükte nefesimden buhar oluşuyor, önümü göremiyorum. İki tehlikeden birini seçmek durumunda kalıyorum. Çapağın fırladığını görüyoruz, virüsü göremiyoruz, psikolojik olarak biz de kendimizi gördüğümüz şeyden, çapaktan koruyoruz” diyor. Taşlama aletinin normalden fazla çapak atmasının sebebi de farklı boyutlarda, çalışma konusuna uygun büyüklükte makine alınmayıp tek bir boyutta alınması, uygun olmadığı çalışma ortamlarında zorlanması ve onun her yere girebilmesi için korumalığının ve elciğinin çıkartılması. Yani fabrikanın iklim ve havalandırma düzenlemesinden geçtik, işçinin kullandığı basit el aletlerindeki güvenliği arttırıp işçinin sadece maskeyle çalışabileceği bir çözüme bile gidilmemiş.

VİNÇ TEZGAHIN ÜZERİNDEN GEÇİYOR

Başka bir atölyeye girdiğimizde kulaklığı, gözlüğü, bez maskesi olan bir pres makinası operatörüyle konuşuyoruz. Bu kadar koruyucu ekipmanla rahat çalışabiliyor musunuz diye sorduğumuzda “Dün kızım uzaya bir şey gönderiyorlarmış ona bakıyordu, vallahi aynı o astronotlara döndük” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bende yakın zamanda geçici işitme kaybı olduğu için kulaklığı mecbur takıyorum zaten onu takınca sağımdan solumdan ne geçiyor duyamıyorum, mesela bizim tepe vinci benim tezgahın üstünden geçiyor onun sesli alarmı var ama diğer gürültüler kulağı rahatsız ettiği için kulaklık takıyoruz, hal böyle olunca üstümden geçen tepe vinci de fark etmiyorum, önceden en azından denk gelirse görüyordum şimdi bu bez maskeler yüzünden gözlük buharlanıyor onu da göremiyorum. Yani neremizle neremizi denk getireceğimizi şaşırdık, bir tehlikeyi savuşturacağız derken başka bir tehlikeyi kucağımızda buluyoruz.”

Ses çıkartan kompresörü izole edip sorunu kaynağında çözebilecek patron bunun yerine sorunu olduğu gibi kabullenip işçilere kulaklık vererek, sorumluluğu işçiye yüklüyor. Sadece bunu da değil vinç yolunu başka bir yerden geçirme imkanı varken kısa yoldan işçilerin kafasının üstünden geçiriyor, işçilere de diyor ki “Baret tak.” Gözünü koruması gereken işçiye maske taktırıyor ama bu ikisi aynı anda takılınca gözlük buharlanıyor. Yani patron hiçbir riski kaynağında minimize etmeden, hiçbir çevresel şartı düzeltmeden, işçiye tepeleme koruyucu ekipman giydirerek sorumluluğu işçiye yıkıyor. Diğer işçi anlatıları da bu durumu tekrar tekrar doğrular nitelikte.

‘MESLEK HASTALIĞINA YAKALANSAN EN AZINDAN TAZMİNAT ALIRSIN’

Başka bir atölyeye girdiğimizde ise işçilerin sadece maske taktığını, diğer KKD’leri kullanmadıklarını görüyoruz. İşçilerden birine sorduğumuzda şu cevabı alıyoruz: “Bizim iş güvenliği uzmanı, Kovid’in iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında olmadığını söyledi. Şimdi yakalansak bu merete burada çalışamayız, ortalık olmuş 56, başka yerde de hemen işe başlayamayız. İş kazası geçirsen, meslek hastalığı olsan en azından bir tazminat alırsın, o seni bir yere kadar idare eder. O yüzden bu ara diğer kazalardan yaralanmalardan geçtik, şu lanete yakalanmadan bir şekilde çalışmamız lazım. Ben o yüzden salgına yakalanmayım diye sadece maske takıyorum, diğerlerini taksam mecbur bunalıp bunu çıkartacağım.”

Görüştüğümüz genç bir işçi ise her gün tek maske verildiğini, haliyle eve gidip gelirken de aynı maskeyi kullandığını söylüyor. Eve gidip gelirken kendini maskeyle rahat hissediyor musun diye sorunca da, tek maske kullandıkları için çok fazla yağ kir olduğunu, yol boyunca makine yağı kokusunu içine çektiğini anlatıyor.

İÇERDEN ÇIKAN KİRLİ HAVA İÇERİ BASILIYOR

Bir başka atölyedeki işçi ise atölyelerinin çok havasız olduğunu, maskeyi takınca nefes almakta zorlandığını, sadece işe gelip giderken toplu taşımada maske kullandığını söylüyor. Aynı atölyedeki vinç operatörü bir işçi ise vinç ve caraskala metal parçalar yüklediğini o yüzden de baret taktığını, maske de takınca, hem baretin hem maskenin çok terlettiğini, bazen aşırı terleme ve sıcaktan baş dönmesi dahi yaşadığını anlatıyor. Bu atölyeden ayrılırken dikkatimizi havalandırma sistemi çekiyor. Havalandırma sisteminin kirli havayı attığı çıkış borusu ile temiz havanın girmesi gereken boru yan yana. Hal böyle olunca içerden çıkan kirli hava aynen içeri basılıyor. Patron pandemi zamanında dahi içeriye temiz hava girmesini sağlayacak tesisat düzeneğini sağlamadığı gibi bir de içeriye kirli ve ısınmış havayı basarak işçilerin enfeksiyon riskini artırıyor.

FİZİKSEL MESAFENİN ANLAMI KALMIYOR

Yolumuzun düştüğü başka bir atölyede işçilerle konuşma fırsatımız olmuyor ama kullanılan iklimlendirme cihazları atölye hakkında epeyce fikir veriyor. Bu ve içeri girdiğimiz yaklaşık 20 atölyenin hepsinde ‘geri dönüş havası’ kullanılmakta. Yani dışardan yüzde 100 temiz hava ile değil içerdeki havayı filtresinden geçirip tekrar içeri basan ‘split’ klimalar kullanılıyor. Bunun manası içeriye temiz hava girişi çok kısıtlı ve içerideki hava sürküle ediliyor demek. Yani üç metre uzağa gidecek mikro organizmalar içerideki klimalar vasıtasıyla atölye ve fabrikaların her tarafına dolaştırılıyor. Mikro organizmalar hava akımıyla tüm alanı dolaştığı için eğer fiziksel mesafe uygulanıyorsa ki buna hiçbir atölyede rastlamadık, onun da hiçbir faydası kalmıyor.

TEMİZ HAVA VEREN TESİSAT KURULMALI

İklimlendirmenin teknik boyutuna girmişken biraz da ‘nasıl olmalıdır’ kısmını açmakta fayda var. Öncelikle fabrikalara içerde dönen havanın tekrar içeri basıldığı mekanik tesisat değil, dışarıdan tamamen temiz hava verilen tesisatlar kurulmalıdır. Klimaların egzoz, yani içerden dışarıya havayı çeken kısmının kapasitesi arttırılmalı. İçeri temiz hava veren giriş borusu kirli havayı emen çıkış borusundan olabildiğince uzak olmalı ki içeriye tekrar kirli hava girmesin. Havalandırma eğer sadece büyük parçacıklara duyarlı filtrelerle yapılıyorsa bunlar Kovid-19 parçacığını da tutabilen HEPA ve ULPA filtreleriyle değiştirilmeli. Tuvaletlerdeki dışkının havanın içine karışıp fabrikada dolaşıma girmemesi için geri akış vanaları kullanılmalı. Hava yüksek basınçtan düşük basınca doğru hareket edeceği için eğer tuvaletin hava basıncı atölye basıncından çok olursa tuvaletteki hava atölyelerde dolaşıma girer. Bu sebeple tuvaletlerdeki havayı dışarı atan sistemin atölyedekinden daha fazla hava atması lazım ki dışkının karıştığı hava fabrika içine dolmasın.

İklimlendirmenin önemli bileşenlerinden birisi de nem. Virüs parçacıklarının ıslak ve nemli ortamlarda daha fazla barınabildiği biliniyor. İçerdeki işçilerin şu şartlar altında birden fazla KKD kullandığını, sürekli fiziki efor harcadıklarını düşündüğümüzde ıslak ve terli olmamaları düşünülemez. Kuru havayla kuruyan burun mukozalarının da virüse karşı direngenliği azalttığını biliyoruz, bu sebeple fabrikadaki nem dengesi de ne çok kuru ne çok ıslak olacak şekilde iklimlendirme cihazlarıyla ayarlanmalı.

ÇEVRESEL ŞARTLAR KİŞİSEL KORUYUCULARI DESTEKLEMİYORSA KORUMA SAĞLANAMAZ

Patronlar maske kullanımını işlevli kılacak çevresel düzenlemeleri yapmadan, işçileri sahaya sürmeye devam ediyor. Nasıl iskele yıkıldığında emniyet kemerinin bir anlamı yoksa, nasıl maden çöktüğünde taktığınız baret sizi kurtarmayacaksa, çevresel şartların sağlanmadığı fabrikalarda maske de koruma işlevini tam anlamıyla yerine getirmeyecektir. İşçi sağlığında öncelik sorunun kaynağını ortadan kaldırıp KKD kullanılmayacak bir ortam hazırlamaktır, yani eğer bir parça yüksekte değil yerde birleştirip sonra kaldırma ekipmanı vasıtasıyla yukarı takılabiliyorsa, yükselme olmadığı için düşme de olmaz ve risk kaynağından çözülmüş olur. Riski bertaraf etme şansı yoksa emniyet kemerini kullanıldığında işe yarayacak bir iskele inşa edilmesi gerekir ki bir KKD olan kemer uygun bir biçimde çalışsın. Yani çevresel şartlar, KKD’nin doğru çalışabileceği şekilde kurulur. Ama genelde işler şu şekilde yürüyor: Yerde işi çözemiyoruz, iskelede kemeri takacak bağlantı noktaları yok, ama düşüp ölünce tartışılan işçinin kullanmaya fırsatı olmadığı kemer oluyor. Pandemi süresince bu sıralamayı maske üzerinden de okuyabiliyoruz. İşçi ücretli izinde tutulup tehlikeden izole edilmiyor yani sorun kaynağında çözülmüyor, fabrikaya gittiğinde maskesinin işe yarayacağı iklimlendirme ve fiziksel mesafe patron tarafından uygulanmıyor, iş sadece işçinin çalışma ortamında kullanması çok zor olan maskeye kalıyor. Tekrara düşerek bitirelim, risk ortada duruyorken, çevresel şartlar riski yok edememişken, çevresel şartlar kişisel koruyucuları desteklemiyorsa, işçiler ne takarsa taksın tam anlamıyla bir koruma sağlanamayacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Kültürün tereyağlı tarihi-1

SONRAKİ HABER

TEMSA'da üretim iki yılda iki kez durdu, işçiler "Faturayı bu kez bize kesmeyin" dedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa