14 Nisan 2020 23:12
Son Güncellenme Tarihi: 15 Nisan 2020 13:41

Sağlık işçilerine kadro ve ek ödeme, hukuk ve vefa borcu

Koronavirüsle mücadelede diğer sağlık çalışanları ile birlikte en ön safta yer alan sağlık işçilerinin hepsi ek ödeme hakkından, bir kısmı kadro hakkından yoksun.

Fotoğraf: Riccardo De Luca/AA

Paylaş

Onur BAKIR
Sendika Uzmanı

Bugün koronavirüsle mücadelede diğer sağlık çalışanları ile birlikte en ön safta yer alan sağlık işçilerinin hepsi ek ödeme hakkından, bir kısmı kadro hakkından yoksun. Oysa kadro ve ek ödeme bir hukuk ve vefa borcu...

Taşeron işçilerin kamuya geçişini düzenleyen 696 sayılı KHK ile getirilen koşullar nedeniyle yüz binlerce taşeron işçi kadro hakkından mahrum bırakıldı. Sağlık alanında çalışan pek çok farklı işçi grubuna da kadro verilmedi. Kimler yoktu ki bu işçiler arasında?

Çağrı merkezi ihalelerinde çalıştırılan taşeron işçiler kadro dışı bırakıldı. Sağlık Bakanlığı çağrı merkezleri belki de en yoğun günlerini yaşıyor. Çağrı merkezi çalışanları bu dönemde çok önemli bir rol oynuyor! İşte yurttaşların çağrılarını yanıtlayan, onları yönlendiren, yani sağlık hizmetlerinin ilk adımında yer alan işçilerin kadrosu yok!

Diyelim ki bir hastanın acil hastaneye yetiştirilmesi lazım. Ambulans geliyor. İşte o ambülansın şoförü, araçlı şoför çalıştırma hizmet ihalesi kapsamında istihdam edildiği için yüzde 70 barajına takılmış olabilir. O şoför, sırf ihalesinde işçilik gideri toplam maliyetin yüzde 70’inin altında kaldığı için taşeronda kalmış olabilir!  

Hastaneye geldiniz. Bilgiyi doğru bir biçimde toplamadan ve yönetmeden küresel bir salgınla baş etmek mümkün mü? Şüphesiz değil! Ancak hastane bilgi yönetim sistemi ihaleleri kapsam dışı tutulduğu için bu ihalelerde çalıştırılan taşeron işçilere kadro verilmedi.

Diyelim ki doktor acilen bir tomografi istedi. Tomografinizi çekmeye yardım eden beyaz önlüklü sağlıklı çalışanı bir taşeron işçi olabilir. Cihazlı hizmet ihalesi kapsamında çalıştırıldığı ve yüzde 70 koşuluna takıldığı için kadro hakkından yoksun kalmış olabilir!

Tomografiniz çekildi, tahlilleriniz yapıldı yatağınıza döndünüz. Öğle saati geldi ve yemek servisi başladı. O yemekleri yapan, on binlerce hastayı her gün doyuran yemekhane işçileri de taşeron işçi olabilir. Neden mi? İşçiyi bir maliyet kalemine indiren; işçiyi pırasanın, soğanın maliyeti ile kıyaslayan yüzde 70 koşulu yüzünden!

Yolunuz bir şehir hastanesine mi düştü? Her yerde taşeron işçi görebilirsiniz! Çünkü 696 sayılı KHK ile kamu kurumlarında personel teminine dayalı ihaleler yasaklandı, taşeron işçi istihdamına ilişkin ciddi sınırlamalar getirildi. Ancak şehir hastaneleri özel yasal statüsü nedeniyle bu yasak ve sınırlamaların dışında tutuldu. Yani şehir hastanelerinde temizlikten, güvenliğe kadar her alanda taşeron işçiler çalışmaya devam ediyor.

Diyelim ki önce aile hekiminize başvurdunuz. Aile hekiminizde hem taşeron işçilere hem de taşeron olmayan ancak kadrosu da olmayan işçilere rastlayabilirsiniz! Oysa onlar da sağlık hizmetlerinin çok önemli bir parçası ve çok büyük bir risk altında çalışıyorlar.

KORONAVİRÜSLE SAVAŞMAYI BEKLEYENLER

Bir de 696 sayılı KHK nedeniyle kadro hakkından mahrum bırakıldığı gibi taşerondaki işinden olanlar da var. Emekli işçiler, emeklilik koşullarını sağlamış işçiler, engelli olup engellilere özel emeklilik koşullarını sağlamış işçiler, arşiv araştırmasına takılan işçiler, sınavda başarısız sayılan işçiler, eski hükümlü işçiler, davalarından vazgeçmeyen haklarından feragat etmeyen işçiler, tam yıl çalıştırılmayan işçiler, joker işçiler... Liste uzayıp gidiyor. Çok sayıda deneyimli sağlık işçisi KHK’daki kural ve koşullar nedeniyle kadroya geçirilmediği gibi mevcut işçilerini de kaybetti. Koronavirüsle mücadelede daha fazla sağlık personeline acilen ihtiyaç duyulan bu günlerde, çok sayıda işçi evde hazır bekliyor!

BİR MADDELİK KANUN DEĞİŞİKLİĞİNE BAKAR!

Bugün koronavirüsle mücadelede hayati bir rol oynayan ancak taşerona mahkûm edilmiş sağlık işçilerine hak ettikleri kadro hakkını tanımak bir maddelik kanun değişikliğe bakar! Hem kadrodan hem işinden olmuş göreve hazır sağlık işçilerine kadro vermek, sağlık personeli açığını bir nebze olsun kapatmak bir maddelik kanun değişikliğine bakar! Bu kanun değişikliği yaşamı risk altında hizmet veren işçilere vefa borcunun gereğidir. Bu kanun değişikliği, bizzat kendisi Anayasa’ya aykırı olan 696 sayılı KHK ile yapılan hukuksuzluğu gidermenin gereğidir!

KORONAVİRÜS PERSONEL KARTINA BAKMIYOR

Gelelim ek ödeme meselesine. Sağlık Bakanlığı bünyesinde görev yapan sağlık çalışanlarına ek ödeme yapılacağı açıklandı. Ancak ek ödeme kamu personeli ile sınırlı tutuldu ve kadrolu veya taşeron sağlık işçileri bu ek ödemenin kapsamı dışında kaldı. Ek ödemenin nedeni koronavirüs; ek ödemenin amacı sağlık çalışanlarının maddi kayba uğramalarının engellenmesi, motivasyonu ve teşviki.

Şüphesiz doktorlar, hemşireler ve kamu personeli olan diğer sağlık çalışanları bu ek ödemeyi sonuna kadar hak ediyor. Peki sağlık işçileri hak etmiyor mu? Evet doktorlar hastaları iyileştiriyor. Peki koronavirüse karşı hastaneleri kim temiz ve steril tutuyor? Hastaneye girişte güvenliği kim sağlıyor? Hastaların kaydını kim alıyor, kim yönlendiriyor? Hastaları kim doyuruyor? Hastaların tahlillerinin yapılmasına kim yardımcı oluyor? Liste yine uzayıp gidecek. Son bir soru soralım. Koronavirüslü hastanın her gün temizliğini, bakımını yapan, o hastanın belki de her gün altını alan işçi ek ödeme hak etmiyor mu? Her gün sağlığı ve yaşamı tehlike altında çalışan bu işçilerin motivasyon ve teşvike ihtiyacı yok mu?

Bugün en çok risk altında olan grupların başında sağlık çalışanları geliyor. Peki koronavirüs bir sağlık çalışanına bulaşmadan önce personel kartına mı bakıyor? Görevini mi kontrol ediyor? Statüsünü mü araştırıyor; memur-işçi diye ayrım mı yapıyor? Bunun böyle olmadığını çok acı örnekleri ile görmüyor muyuz? Sağlık işçilerinin de diğer sağlık çalışanları kadar risk altında olduğu gerçeğini kabul etmek için, onlara hak ettikleri ek ödemeyi vermek için kaç sağlık işçisinin daha ölmesi gerekiyor!

Memur-işçi, kadrolu-taşeron ayrımı yapmadan tüm sağlık çalışanlarına ek ödeme verilmesi hem bir vefa borcudur hem de Anayasanın gereği! Eğer Anayasa’nın 2. maddesindeki “sosyal devlet ilkesi”, eğer Anayasa’nın 10. maddesindeki “eşitlik ilkesi”, eğer Anayasa’nın 55. maddesindeki “ücrette adalet ilkesi” Anayasa’da laf olsun diye yer almıyorsa bu ek ödemenin tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi Anayasal zorunluluktur!

DEVLET SAĞLIK İŞÇİSİNE ZATEN BORÇLU!

Yeri gelmişken söyleyelim. Devlet sağlık işçilerine zaten borçlu. Çünkü kadroya geçirilen sağlık işçileri enflasyonun yüzde 20’lerde seyrettiği koşullarda yıllık 4 artı 4 zamma mahkûm edildi. Çünkü taşeronda iken asgari ücretin belli bir oranı kadar yüksek ücret alan işçilerin kadroya geçirildiğinde asgari ücret farkları hukuksuz bir biçimde gasp edildi. İşçiler bırakın gelir artışını, gerçek ücretlerinde gerileme yaşadı. Çünkü kadroya geçirilen taşeron işçiler kamudaki toplu iş sözleşmesinin kapsamı dışında tutuldu. Çünkü kadroya geçirilmeyen taşeron işçiler hala asgari ücrete talim ediyor. Bu işçilere ek ödeme lütuf değil haktır! İşçilerin gasp edilen haklarının kısmen telafi edilmesi için atılması zorunlu bir adımdır!

PEKİ DOKTORLAR NE DER?

Olur da ülkeyi yönetenlerden, Sağlık Bakanlığı bürokrasisinden biri bu yazıyı okursa muhtemelen “hekimle temizlik işçisini bir mi tutalım” diyecektir. Hemen yanıt verelim “evet bir tutun”. Bana inanmıyorsanız hekimlere sorun. Yıllardır “sağlık hizmeti ekip işidir” diyen Türk Tabipleri Birliği’ne bir sorun. Açın bakın TTB’nin internet sitesine. Bu ülkenin hekimleri zaten tüm sağlık çalışanlarına ayrımsız ek ödeme yapılmasını savunuyor. İsterseniz kamu çalışanlarının sendikasına, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’na, SES’e sorun. Bu sendika zaten yıllardır taşeron işçilerin sesine ses veriyor, bu işçilerin kadro ve eşit haklara sahip olması için çaba gösteriyor.

ZAFERLER’E BORCUMUZ...

En önemlisi de gidin bizzat sağlık işçilerinin sendikalarına, Türkiye Sağlık-İş Sendikası’na, Devrimci Sağlık-İş Sendikası’na sorun. Gidin bir sağlık işçisi ile konuşun. Sorun bakalım nasıl hissediyor kendini bu ayrımcılık karşısında? Sorun ve konuşun. Çünkü soramayacak ve konuşamayacaklarınız var. Mesela görevi olmadığı halde, önlemsiz, korumasız lağım basan hastane bodrumunu temizlerken hastalanan ve yaşamını kaybeden taşeron işçi Zafer Açıkgözoğlu’na soramazsınız!

Bizzat bu ayrımcılık, hak-hukuk tanımazlık aldı Zafer’in canını. İşte tam da bu yüzden sağlık işçileri kadroyu hak ediyor, en iyi önlemleri hak ediyor, ek ödemeyi hak ediyor. Bu bir lütuf değil bir vefa borcu. Bir müjde değil Anayasal bir zorunluluk!

Unutmayın, “iki gün ağlayıp beni de unutacaksınız” demişti Zafer. Ne Zafer’i unuttuk ne de Zafer’i aramızdan alan bu ayrımcılığı...

Ayrımcılığa son verin, vefa ve hukuk borcunuzu ödeyin!

ÖNCEKİ HABER

İsviçreli sendikacı Alleva: Neoliberal saldırılara karşı mücadele edilmeli

SONRAKİ HABER

SES Eş Genel Başkanı Erden: Kimse önlem alınmadan çalışmaya zorlanamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...