09 Şubat 2020 11:07

Kel dedim, hele bir sor niye dedim

Süleyman Soylu’ya "kel" dediği ve bakanların kayyumlardan aldığı pahalı hediyeleri eleştirdiği sosyal medya paylaşımı nedeniyle hakkında soruşturma açılan Tugay Bek, olayın perde arkasını yazdı.

Tugay Bek (solda) ve Süleyman Soylu | Fotoğraflar: MA ve DHA

Paylaş

Avukat Tugay BEK

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sosyal medya paylaşımı ile “kel” denilmesinin Cumhuriyet Savclığınca suç olarak kabul edilmiş olmasına sosyal medya üzerinden büyük bir tepki oluştu. Soruşturmaya konu olan, içerisinde “kel” sözü geçen paylaşımım şöyledir;

“Belediyenin malı deniz, yemeyen domuz dönemi.

Fotoğrafta Tayyip Erdoğan stili ekose ceketli, kel kafalı zat, halkın oyu ile seçilmiş belediye başkanını görevden alıp emrindeki valiyi kayyum atamış İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu. Kayyum Vali Mustafa Yaman da bakanına olan minnet duygusunun bir ifadesi olarak her biri 40 bin ve 42 bin liradan iki hediyeyi bakanına beğendirmeye çalışırken görünüyor.

Kayyum, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da 136 bin liralık hediye almış.

Bütün bunları belediye bütçesinden alan Kayyum, halktan toplanan vergilerle Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’ye 16 bin 55, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Abdurrahim Boynukalın’a 16 bin 252, Eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’a 21 bin, Eski Meclis Başkanı İsmet Yılmaz’a 23 bin, Eski Tarım ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na 74 bin, Eski Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a biri 43, diğer 40 bin liralık hediyeler almış. Bütün hediyelerin toplam değeri 600 bin lirayı buluyor.

Yerel seçimler sonrası kayyumsuzluğa dört ay tahammül edebilen iktidar, yemeyen, yedirmeyen halkın oyları ile seçilmiş belediye başkanını görevden alıp kayyum düzenine geri döndü.

Halkın iradesinin yok sayılması anlamına gelen bu hukuksuzluğa yönelik protesto ve itirazlar ekose ceketli, kel kafalı bakanın emrindeki polisler tarafından şiddetle bastırılıyor.”

KAYYUMA İTİRAZ ETMEK SUÇ

Görüldüğü gibi soruşturmaya konu edilen sosyal medya paylaşımın hedefinde “kayyum rejimi” var. Her ne kadar Cumhuriyet Savcısı, Bakan'a "kel" demiş olmam üzerinden suç türetmeye çalışıyorsa da bu paylaşımda polisi ve savcılığı asıl rahatsız eden, “kayyum rejiminin” hukuksuzluğunu ve hediye alıp verme şeklinde ortalığa yayılan suçların ifade edilmesidir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 29'uncu maddesinde memurların hediye alma ve menfaat sağlama yasağı düzenlenmiştir. Buna göre, devlet memurlarının doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemeleri ve görevleri sırasında olmasa dahi menfaat sağlama amacı ile hediye kabul etmeleri veya iş sahiplerinden borç para istemeleri ve almaları yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler somut olaya göre memuriyetten çıkarma cezası verilebilir. Aslında bakanların durumuna 30. madde daha uygun: “Devlet memurunun, denetimi altında bulunan veya kendi görevi veya mensup olduğu kurum ile ilgisi olan bir teşebbüsten, doğrudan doğruya veya aracı eliyle her ne ad altında olursa olsun bir menfaat sağlaması yasaktır.” Peki bir kamu görevlisi (olayımızda kayyum), kamu kaynaklarını kullanarak hediye verebilir mi? Kamu görevlisi resmi gün, tören ve bayramlar dışında, hiçbir gerçek veya tüzel kişiye çelenk veya çiçek dahi gönderemezler. Belediye başkanı veya kayyumlar, bırakın kente gelen bakanlara hediye vermeyi, katılmış olduğu düğün ve nişan ve benzeri kutlamalarda belediye kaynaklarıyla takı takamaz, hediye veremez.

Mardin Büyükşehir Belediyesine atanan kayyumun, kendisini atayanlara toplam 600 bin lira değerinde hediye vermesi, hem alan hem de veren yönünden suçtur. Cumhuriyet Savcılarının bu suç yönünden işlem yapması beklenirken, suçu ifşa eden ve ifade edenlere “Bakan'a kel dedi” gibi bir suçlama ile soruşturma açılması, asıl suçun üzerini örtme amacı gütmektedir.

Avrupa ülkelerinde, bakan ve devlet başkanı gibi yöneticilerin hediye işlerinin basına yansımasının sonuçları çok ağır olabiliyor. Yakın dönemde yaşanmış birkaç örnek verelim:

  • Fransa'nın Ekolojik Geçiş Bakanı François de Rugy, devletin kasasından lüks davetler verdiği yönündeki iddialar üzerine 16.07. 2019 günü istifa etti.
  • Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff bir iş insanının eşinden düşük faizli özel kredi alma, bazı işverenlerin villalarında tatil yapma ve bir film yapımcısının otel masraflarını üstlenmesiyle ilgili suçlamalar nedeniyle 17.02.2012 tarihinde istifa etti.
  • Bazı iş insanlarının İtalya Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Maurizio Lupi'nin nüfuzundan yararlanmak için oğluna 10 bin 300 avroluk bir kol saati hediye ettiği, bakana pahalı takım elbiseler gönderdiği iddiaları üzerine Bakan 20.03.2015 tarihinde istifa etti.

Olağan bir demokraside;

  • Seçimden üç ay sonra seçilenler belediye başkanları görevden alınıp yerlerine kayyum atanmaz.
  • Vatandaştan alınan vergilerle oluşturulan belediye bütçesinden kimse hediye verip hediye alamaz. Aksini yapanlar istifa edip (görevden alınıp) yargı önünde hesap verirler.
  • Kamu görevlilerinin ve yöneticilerinin rüşvet, yolsuzluk, zimmet, irtikap suçları protesto eden yurttaşların toplantı gösteri ve düşüncesini ifade etme hakkı ayaklar altına alınıp protestolar şiddetle bastırılmaz.
  • Tüm bu hukuksuzlukları görmezden gelen Cumhuriyet Savcıları, itirazlarını ifade eden yurttaşlara “kıldan tüyden” bahanelerle soruşturma açma aymazlığına girişmez.

İktidar partisi temsilcilerinin muhalefete yönelik hakaretlerine açılmış olan tek bir dava söz konusu değilken her türden siyasal eleştiriye "Cumhurbaşkanı'na, kamu görevlisine hakaret", "devleti ve kurumlarını aşağılama", "halkı kin ve düşmanlığa sevk etme", "örgüt propagandası yapma" gibi suçlardan davalar açılarak muhalefetin sesi kısılmak istenmektedir.

“Vaka-i kel” soruşturması, iktidarın olağanlaştırdığı ve artık bir yönetme biçimi haline getirdiği tüm hukuksuzluklardan ayrı düşünülemez. Meselenin üç beş saç teli ya da Bakan'ın keli meselesi olmadığı herkesçe bilinmektedir. Reislerini ve bakanlarını korumayı, hukuk devletini koruma görevinin önüne koyan Cumhuriyet Savcıları ve polis böylesi garip soruşturmalara imza atmaktadır.

Siyasi düşünceleri, muhalif duruşları nedeni ile mahkum edilen diğer birçok yurttaş gibi, itirafçı beyanları ve asılsız iddialarla üç yıldır cezaevinde tutulan ÇHD’li avukatlar, tüm halkın en önemli ihtiyacı durumundaki adil yargılanma hakkı ve özgürlük talebinin sesi olmak için açlık grevine başlamak durumunda kaldılar. Başta hukukçular olmak üzere tüm halkın cezaevlerinden yayılan bu sese karşılık vermesi gerekmektedir.

AKP iktidarının despotik uygulamaları karşısında tüm muhalefetin ve halkın adalet ve demokrasi talebinde birleşmesi zorunludur.

ÖNCEKİ HABER

Fatih Polat, CHP İstanbul İl kongresini yazdı: CHP, kendi sınırlarını zorlamadı

SONRAKİ HABER

"Selçuk Mızraklı serbest bırakılıp görevine iade edilmeli”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...