evrensel.net
PAYLAŞ

Josef Stalin kimdir?

DETAYLAR
Fotoğraf: Wikimedia Commons
AŞAĞI KAYDIR

Asıl adı Yosif Visaryonoviç Cugaşvili olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Stalin kimdir?

Josef Stalin (asıl adı Yosif Visaryonoviç Cugaşvili) 21 Aralık 1879’da Tiflis Guberniyası’na bağlı Gori kentinde dünyaya geldi. Gürcü asıllı Sovyet lideri ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri (1922-1953) Stalin, 5 Mart 1953’te Moskova’da hayatını kaybetti.

Lenin'in ölümünden sonra Komünist Parti Genel Sekreteri olarak 1927’de Sovyetler Birliği'nin lideri konumuna geldi. Marksist-Leninist ideolojinin ülkedeki uygulayıcısı oldu. Lakabı, Gürcü dilinde “Çivi” anlamına gelen “Koba”dır.

Ekim Devrimi'ni planlayan ve başarıya ulaştıran liderler arasında yer alan, Rus İç Savaşı'nda cephe komutanlığı yapan ve II. Dünya Savaşı'nda muzaffer olan Kızıl Ordu'nun başkomutanı Stalin özellikle 1930'lu yıllarda Sovyet ekonomisindeki büyük kalkınma ve II. Dünya Savaşı'ndaki zaferden dolayı Rusya'da önemli bir devlet adamı olarak kabul edilmektedir. Rusya'da yapılan bir ankette 20. yüzyılın en başarılı üçüncü lideri seçildi. Tarihte oynadığı önemli rol dolayısıyla pek çok tarihçi ve yazarın hakkında araştırma yaptığı Stalin'e dair 1108 eser yazıldı. Stalin bu özelliği ile hakkında en fazla eser yazılan 17. kişi oldu.

Yosif Visaryonoviç 21 Aralık 1879'da Gori’de dünyaya geldi. 10 yaşında rahip okuluna gitti. Burada Gürcü çocuklar Rusça eğitim alırlardı. 12 yaşına geldiğinde geçirdiği iki at arabası kazası sonucu sol kolu sakatlandı ve hayatı boyunca tam iyileşmedi. 16 yaşında Gürcü Ortodoks Rahip Okuluna gitmeye hak kazansa da, burada “otoriteye karşı başkaldırıp huzursuzluk çıkardığı” için 1899 yılında okuldan atıldı.

Bu dönemde Stalin, Lenin'in eserlerini okudu ve Marksist bir devrimci olmaya karar verdi. Tiflis'teki RSDİP örgütüne katıldı ve 1901 yılında Tiflis'te Çarlık askerleri tarafından bastırılan 1 Mayıs gösterilerini örgütledi. Buradan Batum'a geçti ve petrol işçilerinin örgütlenmesinde görev aldı. Mart 1902'de petrol işçilerinin greve gitmesinde etkili oldu. 1903 yılında Bolşeviklere katıldı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi 2. Kongresi'nde kararlı ve devrimciliğe destek veren tavrıyla Lenin'in dikkatini çekti. Böylece RSDİP'in ve Bolşeviklerin Kafkas bölge temsilcisi konumuna geldi. Ohranka tarafından sürekli izlense de profesyonel devrimci olarak illegal parti faaliyetlerini yürüttü. Kafkaslar'da özellikle propaganda, grev örgütleme, banka soygunu gibi alanlarda faaliyet gösterdi.

1905 VE SONRASI

Yosif Visaryonoviç 1905 Devrimi sırasında Tiflis'te bulunmaktaydı. Aralık ayında önce Saint-Petersburg'da yapılması planlanan ancak sonradan Finlandiya'ya alınan Bolşevik Konferansına delege seçildi ve 24 Aralık 1905 günü Tampere'de yapılan toplantıya katıldı.

Tiflis'e döndüğünde Çarlık askerlerinin ve Karayüzlerin devrimi bastırdığını ve katliamlara başladığını gördü. Tiflis'i kana bulayan Çarlık Ordusu komutanı General Fyodor Griyazanov'a düzenlenen başarılı suikast saldırısında yer aldı. 1906 yılı Nisan ayında Stockholm'de yapılan 4. Kongreye katıldı. Burada sonradan birlikte çalışacağı Kliment Voroşilov , Feliks Dzerjinski, Grigori Zinoviev, Aleksey İvanoviç Rikov ile tanıştı ve eski dostları Mihail Kalinin ve Stepan Şaumyan ile yeniden buluştu.

15-16 Temmuz 1906 akşamı Yekaterina Svanidze ile evlendi. Bu evlilikten ilk oğlu Yakov dünyaya geldi. Bakü’de yeraltı faaliyetlerini sürdüren Stalin, Çarlık taraftarlarına karşı örgütlenmeyi hızlandırdı. 27 Nisan (10 Mayıs) 1907 günü Stepan Şaumyan ile birlikte Birleşik Krallık'a geçerek 5. Kongreye gözlemci delege olarak katıldı. Bu dönemde tifo hastalığına yakalanan eşi Kato 22 Kasım 1907 günü Bakü'de öldü.

Stalin, Bakü'de bulunduğu dönemde Müslüman işçiler arasında örgütlenme faaliyeti gösterdi. Parti içindeki işçiler tarafından sevilmekteyse de partili aydınlar tarafından sert mizacı nedeniyle eleştirildi. Bakü'de Çarlık yanlısı Karayüzler örgütü ile mücadele etti ve Bolşevikler için petrol madeni sahibi zenginlerden para topladı. Bu yıllarda Kafkasya'daki parti tabanında Lenin'den sonra en etkili kişi olduğu belirtilir.

Kafkaslardan sonra ilk kez 1911 yılında Bolşeviklerin büyük örgütlerinin bulunduğu Moskova veya St. Petersburg'a gitmek istediğini belirtti. Bunun üzerine 1911 Eylül ayında St. Petersburg örgütüne katıldı. Ocak 1912'de yapılan ve Bolşeviklerin ayrı bir parti olduklarını açıkladıkları ilk toplantı olan Prag Parti Konferansına delege olmasına rağmen katılamasa da ilk kez Merkez Komitesine seçildi.

Nisan 1912’de St. Petersburg’da Pravda’nın yayınlanmasında görev aldı. Artık yazılarında ve parti içinde Rusça çelik adam anlamına gelen Stalin mahlasını kullanmaya başladı. Temmuz ayında yakalansa da sürgün edildiği Sibirya'daki Narym kasabasından kısa sürede firar etmeyi başardı.

Bu dönemde Bolşevikler ile Menşevikler arasında birlik sağlanmasını savundu ve Lenin tarafından Polonya sınırları içinde bulunan Kraków'a çağrıldı. Lenin kesinlikle Bolşeviklerin ayrı bir siyasi hatta kalmasını savunuyordu ve Rusya'da bulunan Merkez Komitesi üyelerinden Stalin'i bu görüşe ikna etmeye çalıştı. Stalin Kraków'da bulunduğu bu dönemde Viyana'daki Bolşeviklerin yanına gitti. Burada Mart 1913'te yayınlanacak ünlü eseri Marksizm ve Ulusal Sorunu yazdı.

Şubat 1913'te St. Petersburg'a döndü. Malinovski tarafından burada tuzağa düşürüldü ve 4 yıl sürecek son sürgünü Turhansk bölgesine bağlı küçük Kureika köyüne oldu. Şubat Devrimi'nin patlak vermesiyle beraber özgür kaldı ve 12 Mart günü Sankt-Petersburg'a geldi.

EKİM DEVRİMİ

1917 Şubat Devriminin ardından sürgünde beraber bulunduğu Lev Kamenev, Matvei Muranov ile birlikte Petrograd'a döndü. Şubat Devrimi sırasında Lenin dahil olmak üzere önde gelen tüm liderler Batı Avrupa ülkelerinde veya yurt içinde sürgündeydi. Vyaçeslav Molotov ve Aleksandr Şlyapnikov parti yönetimindeydi. Bolşevik yayın organı Pravda'da Geçici Hükümeti şiddetle eleştiriyordu. Sonrasında Petrograd’a ulaşan Stalin, Kamenev ve Muranov Pravda'nın başına geçti. Sürgünde bulunduğu İsviçre'den durumu takip eden Lenin, İsviçreli komünist Fritz Platten'in aracılığıyla Alman İmparatorluğu ile görüşmelere başladı. Sonunda anlaşma sağlandı ve Mühürlü Tren olarak adlandırılan yolculukla Lenin ve diğer Rus sürgünler Nisan ayı başında Petrograd'a geldi. Lenin gelir gelmez Nisan Tezleri olarak bilinen kararlarını ilan etti. Buna göre parti Geçici Hükümete kesinlikle destek vermeyecek, tersine tüm iktidarın Sovyetlere verilmesi için örgütlenecekti. Temmuz Günleri olarak bilinen tabandaki işçi ve asker ayaklanmasından sonra geçici hükümet Bolşevikler üzerinde kovuşturma başlattı. Stalin bu dönemde toplanan Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi 6. Kongresinde Lenin'in Geçici Hükümet tarafından aranması üzerine teklif edilen ve Lenin'in teslim olmasını içeren görüşlere şiddetle karşı çıktı. Kovuşturmaya uğrayan Bolşeviklerin toparlanmasını ve Lenin'in gizli bir şekilde saklanmasını sağladı.

Bu dönemde Lenin Finlandiya'da yeraltında olduğundan Sverdlov'la birlikte partinin yönetimini üstlendi. Kornilov Olayının bastırılmasından sonra popülerliği olağanüstü derecede artan Bolşevikler Ekim Devrimi ile iktidarı aldı. Petrograd'da toplanmakta olan 2. Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi'nde iktidar Lenin önderliğindeki Bolşeviklere bırakıldı. Kongre Lenin'in başkanlığındaki ilk Sovyet hükümeti olan Sovnarkomu onayladı. Stalin de bu kabinede Milliyetler Halk Komiseri olarak görev aldı.

İKTİDAR

Stalin 1922 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri seçildi. Merkez Komite toplantısında alınan bu karar Stalin'in iktidara yürümesinde önemli bir etken oldu. Lenin'in 21 Ocak 1924'teki erken ölümünden sonra kolektif bir yönetim idareyi devraldı. 1927'de I. Beş Yıllık Plan kabul edildi. Sanayi ve tarım alanında ayrı ayrı belirlenen planın normları hızlı bir kalkınmayı hedef alıyordu.

Lenin'in enerjiyi kalkınmanın temeli olarak kabul ettiği komünizm Sovyet iktidarı ve elektirifikasyonla sağlanır sözüne dayanarak enerji yatırımlarına ağırlık verildi. Ağır sanayi üretimine öncelik verildi. Tarımsal alanda ise kolektivizasyona geçilerek topraklar sovhoz ve kolhoz olarak iki kısma ayrıldı. 210 bin kolhoz çiftliği ve 6 bin tarım istasyonu kuruldu. Bu istasyonlarda 500 bin kadar traktör mevcut hale getirildi. Kolektif üretim tarımsal üretimi artırmakla birlikte eski toprak aristokratlarının koletivizasyona katılmayı reddederek sabotaj ve yağma faaliyetlerine başlamaları bazı bölgelerde verimi düşürdü. Özellikle batı Ukrayna'da kulaklar kolektif çiftlikleri yağmalayarak tarlaları ve istasyonları ateşe verdiler. Bu durum bölgede kıtlığa yol açarken Stalin'in sert tedbirler almasına sebep oldu. Birinci Beş Yıllık Planın hedeflerine dört yıl üç ay gibi bir sürede ulaşıldı.

1933'te başlatılan İkinci Beş Yıllık Plan döneminde SSCB'de 4500 fabrika ve enerji tesisi yapılarak hizmete açıldı. Üçüncü Beş Yıllık Planın 1938-1941 arasındaki döneminde 3000'e yakın sanayi tesisi kuruldu. Böylece II. Dünya Savaşı öncesi planlı dönemde 9000 dolayında büyük ölçekli sanayi tesisi açılmış oldu. 1940 yılı sonunda SSCB ağır sanayi üretimi 1913'tekinin 12 katına ulaştı.

SİYASİ MÜCADELELER

Sovyetler Birliği'nin ilk önder kadrosu, tarihteki ilk işçi sınıfı devletinin istikamet yönünü tayin ederken daha önce tarihte benzer bir örnek olmamasının türlü sıkıntılarını çekti. Ayrıca kendisine karşı olan kapitalist devletlerce çevrelenmiş olması onu zor bir durumda bıraktı. Lenin'in ölümünden 1930'lu yıllara kadar süren derin tartışmalar, yargılamalar, kısmen emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin Sovyetler Birliği üzerindeki oyunlarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Lenin'in ölümünden sonra ilk büyük ayrılık 1923 sonunda Troçki ile Stalin arasında yaşandı. Temel konu sanayileşmeydi. Troçki ve arkadaşları NEP politikasına karşı çıkıyorlardı ve “sol” sapmayı oluşturdular. Buna karşılık Buharin, Rykov ve ekibi NEP'i destekliyor ve sağ sapmayı temsil ediyordu. Bu iki grup Stalin’in ana muhalifleriydi. Stalin 1924 sonunda Troçki'nin “kesintisiz devrim” tezine karşı çıktı ve tek ülkede sosyalizm tezini benimsedi. Zinovyev ve Kamenev ayrışma da bu noktada gerçekleşti. 1926 başında Zinoviev ve Kamenev Troçki'ye katıldı. Troçki ve önderliğindeki “sol” muhalefet üyeleri 1927 sonlarındaki 15. Kongre'de Sovyet karşıtı tutumlarından ötürü partiden ihraç edildi. Zinovie ve Kamenev hatalarından pişman olunca 1928'de partiye geri kabul edildi. Troçki ve taraftarları ise 1929'da sürgüne gönderildi.

Stalin'in ekonomik programlarının başarılı olması ve Sovyet iktidarının sağlamlaşması muhalefette umutsuzluk yarattı. 1930'larda hem Troçkist hem de “sağ” muhalefet birleşti ve sabotaj, suikast ve çeşitli komplolara başvurarak Sovyet iktidarına karşı girişimlerde bulundular. 1934'te Politbüro üyesi Kirov suikasta uğradı. 1934 ile 1938 arasında bir dizi komploda bulunuldu. Bu komploların sorumluları Moskova Davaları ve Tuhaçevski Olayı gibi çeşitli davalarda yargılanıp cezalandırıldılar. Stalin'in ölümünden sonra Kruşçev, iktidara geldiği ilk parti kongresinde hiçbir kanıt göstermeden bu davaların düzmece olduğunu ve gerçekte herhangi bir komplonun olmadığını iddia etti. Ancak tarafsız araştırmalar Kruşçev'in Stalin'e yönelttiği tüm savların asılsız olduğunu ortaya çıkardı.

PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Stalin, parti örgütünü, işçi sendikalarını ve Merkez Komite'yi demokratikleştirmek için 1936'da bir Anayasa hazırlanması çabalarında bulundu. Bu Anayasa'nın ana taslağına, onun isteğiyle; eşit, kapalı oy ve açık sayım ilkelerine uygun seçimlerin yapılması konuldu. Bu sayede Stalin parti yöneticilerini halka karşı sorumlu yapmaya çalışıyordu. Seçimlerde birkaç aday yarışacak, çarşaf liste olmayacak, seçmen istediği adayın üstünü çizecekti. Ancak Stalin'in bu isteği Politbüro'da, Merkez Komite'de ve yerel parti yöneticileri arasında destek bulmadı. Devrim yıllarının, iç savaşın, kolektivizasyon yıllarının her türlü cefasını çekmiş ve çoğu eğitimsiz olan parti yöneticileri Stalin'in bürokratikleşmeye karşı verdiği savaşa direndi. Esas sorunun parti içi demokrasi değil ülke içindeki düşmanlar olduğunu savunarak seçimleri ikinci plana ittiler. Sonrasında yaşanan gelişmeler bu tartışmanın geri plana itilmesine neden oldu. 1937'de yapılması planlanan çok adaylı ve rekabetli Merkez Komite genel seçimleri, sabotajlar yüzünden çarşaf listeyle yapıldı. Yalnızca sendika ve parti seçimlerinde rekabete izin verildi. Stalin’in 1936'da partiyi ülke işlerinden çıkarma ve ülke işlerini partiden ayırma çabası İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yine ötelendi. 1950'lere geldiğinde tekrar demokratik seçimler yapma girişiminde bulunmaya çalıştı. Ancak bu çabası gene Kruşçev gibi Politbüro üyelerinin çoğunluğunun muhalefetinden dolayı engellendi.

MEZARI VE DOĞDUĞU EV

Stalin öldükten sonra naaşı Lenin'in naaşının yanında kaldırıldı. Ancak 31 Ekim 1961 tarihinde alınan kararla naaşı Kremlin Duvarı Mezarlığına defnedilmiştir. Doğduğu ev Gürcistan'ın Gori kentinde bulunan Stalin Müzesi kompleksi içerisinde korunmaktadır. Gori kentinde kendisine ait heybetli bir heykel de kent meydanında bulunmaktaydı. 1950 de dikilen 6 metrelik dev heykel, 25 Haziran 2010 tarihinde sessiz sedasız bir şekilde kaldırıldı. Gürcistan'da Mihail Saakaşvili'nin seçimlerden yenik ayrılmasının ardından ülkede büyüyen Saakaşvili icraatlarına karşı çıkma hareketi sonucunda Gori'deki Stalin heykeli yeniden yerine konmuştur.

ESERLERİ

Anarşizm mi Sosyalizm mi?, 1907

Marksizm ve Ulusal Sorun, 1913

Leninizmin İlkeleri, 1924

Troçkizm mi Leninizm mi?, 1924

Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm, 1938

Leninizm Üzerine, 1946

Marksizm ve Dil Üzerine, 1950

SSCB'de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları, 1952

Ayrıca Stalin'in gençken yazdığı şiirler özellikle Gürcistan'da yaygın olarak bilinmektedir.

İŞÇİLERİN ÖĞRENCİSİ, PROLETARYANIN ÖĞRETMENİ: JOSEF STALİN

Stalin ise bir konuşmasında kendisini şöyle anlatmıştı:

“Yoldaşlar! İzninizle her şeyden önce, burada işçi temsilcileri tarafından yapılan karşılama söylevlerine dostça teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Sizlere şunu tüm içtenliğimle ifade etmeliyim ki yoldaşlar, burada aldığım övgülerin yarısını bile hak etmiş değilim. Anlaşıldığı kadarıyla ben, Ekim'in kahramanı, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin önderi, Komintern'in önderi, efsanevi bir yiğit ve daha kim bilir nelerim. Bütün bunlar saçma yoldaşlar ve tamamen gereksiz bir abartma. Bu tonda, genellikle, ölmüş bir devrimcinin mezarı başında konuşulur. Benim ise ölmeye daha niyetim yok.

Bu nedenle, eskiden ne olduğumun ve Partimizde bugünkü konumumu kime borçlu olduğumun gerçek resmini yeniden çizmek zorunda hissediyorum kendimi.

Arakel A. Okuaşvili. Yoldaş burada, vaktiyle kendisini benim öğretmenlerimden, beni de kendisinin öğrencilerinden biri saydığını söyledi. Tamamen doğrudur yoldaşlar. Ben, Tiflis Demiryolu Atölyeleri'nin ileri işçilerinin bir öğrencisiyim ve gerçekte de öyle kalacağım.

İzninizle, biraz geçmişe dönmek istiyorum.

Demiryolu atölyelerinden bir işçi çevresinin ilk kez bana verildiği, 1898 yılını anımsıyorum. 28 yıl önceydi. Sturua yoldaşın evinde, Cibladze ( o da o zamanki öğretmenlerimden biriydi), Çodrişvili, Çaydze, Boçorişvili, Ninua ve Tiflisli diğer ileri işçilerin varlığında, pratik çalışmada ilk dersimi alışımı anımsıyorum. Bu yoldaşlarla karşılaştırdığında, o zamanlar epey gençtim. Belki o zamanlar, bu yoldaşların birçoğundan biraz daha bilgiliydim, ama hiç kuşkusuz pratik çalışmanın acemisiydim. O zamanlar burada, bu yoldaşların arasında devrimci mücadelede ilk deneyimimi edindim. O zamanlar burada, bu yoldaşların arasında devrimin çırağı oldum. Görüyorsunuz, ilk öğretmenlerim Tiflisli işçilerdi.

İzninizle, onlara içten, dostça teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. (Alkışlar)

Daha sonra, çalışmak üzere Parti iradesiyle Bakû’ye gönderildiğim 1907–1909 yıllarını anımsıyorum. Petrol sanayi işçileri arasında üç yıllık devrimci çalışma beni savaşçı ve yöredeki pratik çalışmanın yöneticilerinden biri olarak çelikleştirdi. Bir yandan Vatsek, Saratovets, Fioletov ve diğerleri gibi Bakûlü ileri işçilerle ilişki içinde, öte yandan işçilerle petrol sanayicileri arasında en ağır çatışmaların fırtınası içinde, ilk kez, büyük işçi kitlelerine önderlik etmenin ne demek olduğunu anladım. Böylece orada, Bakû’de devrimci mücadelede ikinci büyük deneyimimi edindim. Orada devrimin kalfası oldum.

İzninizle, Bakûlü öğretmenlerime içten, dostça teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. (Alkışlar)

Hapishanelerde ve sürgün yerlerinde dolaştıktan sonra nihayet, Parti iradesiyle Leningrad'a gönderildiğim 1917 yılını anımsıyorum. Orada, Rus işçilerinin çevresinde, bütün ülkelerin proleterlerinin büyük öğretmeni Lenin yoldaşın yanı başında, proletarya ile burjuvazi arasındaki büyük muharebelerin fırtınası içinde, emperyalist savaş koşulları altında, ilk kez, işçi sınıfının büyük partisinin önderlerinden biri olmanın ne demek olduğunu öğrendim. Orada, Rus işçilerinin çevresinde, ezilen halkların kurtarıcısı ve tüm dünya proletaryasının öncü savaşçısının çevresinde, devrimci mücadelede üçüncü büyük deneyimimi edindim. Orada, Rusya'da, Lenin'in yönetimi altında, devrimin ustalarından biri oldum.

İzninizle, Rus öğretmenlerime içten,, dostça teşekkürlerimi ifade etmek ve büyük öğretmenim Lenin'in anısı önünde saygıyla eğilmek istiyorum. (Alkışlar)

Çıraktan (Tiflis) kalfaya (Bakû), kalfadan devrimimizin bir ustasına (Leningrad) devrimci öğrenimimin okulu budur, yoldaşlar.

Abartmasız, gayet dürüstçe konuşmak gerekirse, eskiden ne idiğimin ve şimdi ne olduğumun gerçek resmi budur, yoldaşlar. (Alkışlar, şiddetli bir tezahürata dönüşür.)”*

* Eserler, Cilt: 8, İnter Yay. Sf. 150-152

 

İLGİLİ HABERLER
DİĞER HABERLER