17 Kasım 2019 00:16

Dünyada kadına yönelik şiddet atlası

En gelişmiş ülkeden en yoksuluna, tüm ülkelerde kadınlar; şiddetin, cinsiyetçi uygulama ve "geleneklerin" her türlüsüne maruz kalıyor.

Arşiv | Fotoğraf: Gaudiramone/Wikimedia Commons (CC-BY-SA 4.0)

Paylaş

Fulya ALİKOÇ

İkinci Dünya Savaşı sonrası “refah devleti”, 90’lı yılların Yeni Dünya Düzeni ve günümüze kadar gelen neoliberal vaatler: Savaşsızlık, tam hak eşitliği, çatışmasız ve şiddetsiz bir dünya. Tek kalemde söyleyelim: Hiçbiri gerçekleşmedi! Özellikle de kadınlar için.

Birleşmiş Milletler’e göre, kadınların yüzde 35’i ömründe en az 1 kez şiddete maruz kalmış. 15-49 yaş aralığındaki her 5 kadın ve kız çocuğundan biri yakınları tarafından fiziksel ve cinsel şiddet görüyor. 200 milyon kadın ve kız çocuğu “sünnet” gibi uygulamalarla sakat bırakılıyor. Kısacası, en gelişmişinden en yoksuluna tüm dünyada, toplumun yarısı şiddet cenderesinde yaşamaya devam ediyor. Peki, bu korkunç tablo karşısında “kadına yönelik şiddet” nasıl tartışılıyor? Kabaca üç bağlamdan söz edilebilir: Genel olarak cinsiyet temelli şiddet, işyerinde şiddet, savaş ve çatışma bölgelerinde şiddet.

KUZEY'DEN DOĞU'YA AVRUPA'DA ŞİDDET

Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’na göre;

  • Kıtadaki her 3 kadından biri 15 yaş ve sonrasında şiddet gördüğünü belirtiyor.
  • Vasıflı mesleklerde ya da yönetici pozisyonlardaki kadınların yüzde 75’i, hizmet sektöründekilerin yüzde 66’sı cinsel tacize uğradıklarını söylüyor.
  • AB sınırları içindeki insan kaçakçılığı mağdurlarının yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor.

Bu verilere rağmen özellikle kıtanın kuzeyinde yer alan ülkeler; İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsveç uluslararası ölçekte model gösterilmeye devam ediyor.

İzlanda 2008’den bu yana cinsiyetler arası uçurumun en az olduğu ülke.Kadınlar, iş gücüne yüzde 86 oranında katılıyor, mecliste yüzde 38-40 oranında sandalye bulabiliyor. Hükümetin 2022’de kapatmayı umduğu cinsiyetler arası uçurumun işgücündeki karşılığı kadın ve erkekler arasındaki ücret eşitsizliği. Son birkaç yılın ortalaması alındığında yönetici ve kıdemli pozisyonların yüzde 60’ında erkeklerin yer alıyor olması bu eşitsizliğin göstergelerinden biri.

Norveç, Finlandiya ve İsveç’teki kadın işgücü oranları yüzde 75-80 arasında değişirken parlamentodaki temsiliyet de ortalama 40-45 arasında.

PEMBE TABLOLARIN ALTINDAKİ GERÇEK: RIZA ŞARTI!

Ancak, Uluslararası Af Örgütü’nün bu yıl yaptığı bir araştırma Kuzey Avrupa’daki durumun bu kadar da pembe bir tablo çizmediğini gösteriyor. İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka’nın kadına yönelik şiddet konusunda kat ettiği yol beklenenin çok altında. Bu dört ülkeden sadece İsveç tecavüzü “rıza dışı cinsel ilişki” olarak tanımlıyor. 2018’de yasalaşan “rıza yasası”, özellikle kadınların son birkaç yıldır ısrarla yürüttüğü kampanyalar sonucu bir kazanım. Diğerler ülkelerdeki yasalar fiziksel ya da psikolojik şiddet belirtileri ya da uyuşturulmuş olmak gibi biyolojik etkenler arıyor. Yani tecavüze direnip direnmeme durumu yargı kararlarında belirleyici olmaya devam ediyor.

İSPANYA’DA BİR MODEL: KADINA YÖNELİK ŞİDDET MAHKEMELERİ

Diğer bir“model” ülke İspanya. Bunun sebebiyse özel eğitim almış 600 hakimin yönettiği Kadına Yönelik Şiddet Mahkemeleri veşikayetçi olan kadına yaklaşıldığında yetkilileri uyaran elektronik bileklik gibi önleyici tedbirler. Bunlara rağmen, 2018 8 Martında 5 milyon kişinin katıldığı “feminist grev” ile gündeme gelen İspanya’da mahkemelerin tecavüz dosyalarında şiddet belirtisi (tersten okursak kadının direndiğine dair işaretler) arıyor olması on binlerce kadını sokağa dökmüştü.

KITA AVRUPASINDA ‘KADIN KIRIMI’ TARTIŞMASI

Cinsiyet eşitliğinden sorumlu bir bakanlığı olan Fransa’da, yılın ilk 6 ayında 75 kadının öldürülmesine tepki duyan kadınlar kitlesel eylemler düzenlemişlerdi. Bakanlığa göre her yıl 222 bin evlilik içi fiziksel ve cinsel şiddet vakasının rapor edildiği ülkede her 3 günde bir kadının öldürülmesi kadın örgütleri tarafından “kadın kırımı” (feminisid) olarak tanımlanıyor. Rakamlar gelişmiş Avrupa ülkelerindeki durumu temsil ediyor. 2017’de Almanya’da 123, İngiltere’de 139 kadın öldürülmüştü; katillerin 3’te 2’si kadınların yakınıydı.

Doğu ve Güney Avrupa’ya doğru ilerlendiğinde kadınların yaşadığı şiddetin ekonomik ve demokratik gelişme düzeyiyle ilişkisi daha da belirginleşiyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının bu yıl mart ayında yayınladığı rapora göre kıtanın bu bölgesinde (Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Moldova ve Ukrayna) yaşayan kadınların yüzde 70’i (16 milyon kadın) hayatında bir tür şiddet yaşamış, yüzde 45’i cinsel tacize, yüzde 23’ü tanıdığı yüzde 18’i tanımadığı erkeklerin cinsel şiddetine maruz kalmış.

TRUMP ABD'SİNDE ŞİDDETİN MANİPÜLASYONU

ABD’de 25 yıl önce yürürlüğe giren ve bu yıl transları da içerecek şekilde yeniden revize edilen Kadına Yönelik Şiddet Kanunu’nun 1993-2010 arasında şiddet oranında yüzde 63 düşüş yarattığı söyleniyor. Ancak bu verilere karşı ciddi itirazlar var. 1995 ile 2010 arasında yapılan bir araştırmaya göre vakaların yüzde 61’i yazılı raporlara yansımıyor ya da eksik rapor ediliyor. Şikayetlerin henüz ilk basamakta, yani polis merkezlerinde sudan gerekçelerle raporu tutulmuyor, suç “tecavüz” olarak yazılı tutanaklara geçirilmiyor. Her 4 kadından birinin şiddet gördüğü genel bir kabul olmaya devam ediyor.Şikayetçi olduğu halde barınma olanağı verilmeyen kadınlar “evsizler” ordusuna katılıyor.

Tecavüz, istismar ve ensest vakalarında destek hizmeti veren RAINN’e göre tecavüzlerin yüzde 80’inde fail tanıdık. İstismara uğrayan çocukların yüzde 59’u tanıdığı, yüzde 34’ü ailesinden, yüzde 7’si yabancı biri tarafından mağdur ediliyor.

YERLİLERE DÖNÜK KIRIM POLİTİKASI: TECAVÜZ

ABD Adalet Bakanlığı verileri göre Amerikan yerlisi kadınların yüzde 84’ü şiddet gördüğünü belirtiyor, bu vakaların yüzde 90’ında istismarcı yerli olmayan erkekler. Tecavüzcüler yerlilerin kendi mahkemelerinde yargılanamıyor. Yine Kanada’da son otuz yılda şiddet gördüğünü belirten yerli kadın ve kız çocukları yerli olmayanlara göre 6 kat daha fazla. Rapor edilen kayıp kadın sayısı 4 bin. Bu rakamlar Kanada’da yerli kadınlara yönelik şiddeti soykırım tartışmaları çerçevesine sokuyor.

Özellikle Orta ve Güney Amerika’dan ABD’ye göç eden kadınların yaşadığı şiddet tablosunun tümüne hakim olmaksa neredeyse imkânsız. Serbest ticaret anlaşmalarıyla mülksüzleştirilip yoksullaştırılan ve ABD destekli darbelerle yurdu yaşanmaz hale getirilen Latin kadınların Kuzey Amerika’ya göçü son birkaç yılda akut bir hal almıştı. Çoğu “kağıtsız” olan bu göçmen kadınlar ya zorla alıkonulup tecrit altında tutuluyor ya da sınır dışı edilme endişesiyle yaşadıkları şiddeti rapor etmiyor.

LATİN AMERİKA'DA ABD DESTEKLİ "KADIN KIRIMI"

Latin Amerika’da kadına yönelik şiddetin sorumluluğu suç kartellerine ve bölgeye has “maço kültür”e havale ediliyor. Bu yaklaşım, 20. yüzyıldan günümüze devam eden ekonomik, politik ve askeri ABD müdahalelerinin kadınların yaşamı üzerindeki yıkıcı etkisinin üzerini örtüyor. Örneğin, 1990’lardan bu yana kadın kırımıyla gündemde olan Meksika’da şiddeti Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasını(NAFTA) hesaba katmaksızın tartışmak mümkün değil.Ucuz emek olarak işçileşen kadınların yaşadığıyoğun sömürü şiddeti koşullayan bir etken olmaya devam ediyor.

Ülkede 2018’de kayıtlara geçen 898 kadın cinayeti bulunuyor. 2010-2015 arasında 3 milyon cinsel saldırının kayıt altına alındığı Meksika’da en çok cinsel tacizin işyerinde yaşandığı ve mağdurların işten çıkarılma korkusuyla sessiz kaldığı rapor ediliyor. Uluslararası insan hakları gözlemcilerinin “kriz” boyutunda ele aldığı Meksika’da 2016’da binlerce kadının şiddete karşı sokağa dökülmesi “mor bahar” olarak adlandırılmıştı.

Öte yandan son 13 yılda 200 bin kişinin öldüğü uyuşturucu kartelleri savaşlarının en savunmasız mağduru da kadın ve çocuklar oluyor. Sadece 2017 yılında öldürülen çocuk sayısının bin 500’ü aştığını belirten UNICEF durumu insani kriz olarak tanımlıyor.

ORTA AMERİKA’DAN GÖÇ AKINI

Meksika’da NAFTA sonrası yaşanan ekonomik, politik ve siyasal dönüşüm 2000’li yıllarda ABD tarafından Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (CAFTA) ile Orta Amerika ülkelerine doğru genişletilmesi benzer süreçlerin yaşanmasına sebep oldu.

Göç yolunda sınır dışı edilen kadınların yüzde 30’u şiddetten kaçtığını belirtiyor. Buna karşılık bir yandan bu ülkelerde kadınların korunması için ayrılan fonları kesen Trump ABD’si şiddet yüzünden sığınma talep eden kadınların başvurularını da reddiyor.

İstatistikler El Salvadorlu kadınların nasıl bir şiddet dünyasından kaçtığını ortaya koyuyor. Her 15 saatte bir kadın cinayetinin işlendiği ülkede sadece polis tutanaklarına geçen şiddet vakası günde ortalama 18. 2017-2018 arasında şiddet vakalarında yüzde 13 oranında bir artış söz konusu. Geçen yıl kayda geçen cinsel saldırı suçlarında yüzde 60 oranında mağdurlar 12-17 yaş aralığında. 560 kayıp kadın vakasının yüzde 20’si de bu yaş grubundaki kız çocukları. Ülkede tecavüz durumu dahil kürtaj yasak.

ABD’ye tekstil ihracatı yapan ülkelerin ilk sıralarında yer alan Honduras’ta halkın yüzde 65’i yoksulluk sınırının altında. 10 yıl önceki ABD destekli darbenin etkileriyse hâlâ hissediliyorlar. Darbe sonrası, 2010-2013 arasında cinayetlerde yüzde 65 gibi dramatik bir artış yaşanmış. Bu cinayetlerin yüzde 95’i cezasızlıkla sonuçlanmış.

Dünyada cinsiyet uçurumunun en az olduğu beşinci ülkeNikaragua,ilk bakışta çölde bir vaha gibi görünse de sivil darbe girişimleriyle sağcılaşmanın yükseldiği 2000’li yıllardan bu yana kadın kazanımlarına saldırılar bitmiyor. 2006 seçimleri arifesinde her koşulda kürtajın yasaklandığı Nikaragua’da kadınların mücadele ajandasını başta kürtaj yasağının kaldırılması olmak üzere sağcılaşan hükümete karşı kazanımlarını geri almak oluşturuyor.

DEHŞET VERİCİ ÖRNEK BREZİLYA

Latin Amerika’daki sağcılaşmanın başını faşist Bolsonaro’nun devlet başkanı seçildiği Brezilya çekiyor. Latin Amerika’daki 23 ülkede gerçekleşen kadın cinayetlerinin yarısı Brezilya’da. Irkçılığın, kadın düşmanlığının ve homofobinin güçlendiği ülkenin 2018 “skoru” bin 206. 2018’den bu yana yargıya yansıyan 1 milyon 200 bin ev içi şiddet davası bulurken 200 milyon nüfuslu ülkede sadece 74 sığınma evi bulunuyor.

SAVAŞLAR, CİHATÇI ÖRGÜTLER VE AYAKLANMALARIN ARDINDA KADINLAR

Son 4-5 yıldır iç savaşın sürdüğü Yemen, Cinsiyet Uçurumu Raporunda 2006’dan beri en sonuncu sırada. Kadın sünneti, erkeğin izni olmadan tıbbi muayene ve tedavi görememe gibi oldukça sert uygulamaların gündemde olduğu ülkede, gıdaya erişimdemokratik hak arayışından daha öncelikli bir gündem. Nüfusun yüzde 80’nini oluşturan 24 milyon insan acil yardım ihtiyacı içerisinde. 1.1 milyon emzikli veya gebe kadın kötü besleniyor. 3 milyon kadın ve kız çocuğu şiddet tehdidi altında yaşıyor. Kız çocuklarının yüzde 36’sı evlendiriliyor.

Nijerya ve Nijer’de Boko Haram, Somali’de Eş-Şebab gibi cihadist örgütler, iç savaşlardan beslenerek kontrol ettiği bölgelerde şeriat rejimi uygulamaya, kadınları köleleştirmeye, kadın ve çocukları silah altına almaya devam ediyor.

Geçtiğimiz aralıkta başlayan gösterilerin halk ayaklanmasına dönüştüğü ve bu yıl nisan ortalarında diktatör Ömer Beşir’in devrildiği Sudan’daysa işsizlik ve yüksek enflasyonun yanı sıra kadınları sokağa döken en önemli nedenlerden biri ekmeğin 3 kat pahalanması olmuştu.

Ortadoğu bir yandan IŞİD gibi El Kaide artığı cihadist örgütlerin barbarlığıyla, iç savaşla çalkalanırken, hükümetlerin yolsuzluğuna biriken öfke isyana dönüşüyor. Irak’ta başbakan Abdülmehdi’nin istifasına neden olan isyan dalgasında 2003 Amerikan işgalinden bu yana kadınların ilk kez bu kadar kitlesel sokağa çıktığı belirtiliyor. Başbakan Hariri’nin koltuğundan olduğu Lübnan’daysa sokağa dökülen milyonların ön saflarına yerleşen kadınlar, ayaklanmanın mezhepler arası bir çatışmaya dönüşmesinin engellenmesinde en önemli rolü oynuyor.*

* Ekvador, Şili, Irak ve Lübnan’daki ayaklanmalarda kadınların rolü için ekmekvegul.net sitesindeki "Halklar Ayakta, Kadınlar En Önde!" yazısına bakabilirsiniz.

ÖNCEKİ HABER

İran'da benzin zammı üzerine hükümet karşıtı gösteriler başladı, 1 kişi öldü

SONRAKİ HABER

Öğrenci Hemşireler Derneği, alan dışı atamalara tepki gösterdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...