02 Ekim 2019 10:27

Avusturya seçimlerinin ardından: Irkçılık sağdan merkeze kaydı

Neoliberal ırkçı siyasetin ülkeyi getirdiği son noktada çalışanların haklarına saldırılar giderek artıyor. Bunun en büyük örneği çalışma saatinin 8’den 12’ye yükseltilmesi oldu.

Viyana’da erken genel seçimler öncesi yaklaşık 10 bin kişi aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ve sağ popülist Halk Partisi (ÖVP) karşıtı gösteri düzenledi | Fotoğraf: AA

Paylaş

Zeynep ARSLAN
Viyana

Irkçı Avusturya Özgürlükçü Partisi (FPÖ) Başkanı Heinz-Christian Strache’nin ülkesini Rus zenginlere peşkeş çektiği İbiza-Skandalı’ndan sonra koalisyon hükümetinin büyük ortağı muhafazakar Halk Partisi de (ÖVP) şeffaflık ilkesini ezerek, devlet bilgilerini içeren bazı evrak ve dosyaları yok ettirirken kameralara yakalandı. Öte yandan yasa ihlali yapılarak partilere zenginler tarafından devasa rakamlarda bağışların yapıldığı skandallar gündemde yerini aldı. En son İkinci Paylaşım Savaşında katledilen Yahudilerin mallarına el koyan Avusturya zengininin partiye yapmış olduğu milyon avroluk bağış ortaya çıktı. Bütün bu gelişmelere rağmen FPÖ ve ÖVP’nin neoliberal ve ırkçı koalisyon ortaklığı anketlerde bir gerileme göstermiyordu.

SPÖ: İMAJ DEĞİŞİKLİĞİNE RAĞMEN KAYBETTİ

Öte yandan Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) daha önce de uyguladığı bir taktiği bir kez daha deneyimleyerek, yeni bir yüz ve parti tarihinde ilk olarak bir kadın parti başkanı olarak Pamela Rendi-Wagner’i seçimlerde başbakan adayı gösterdi. Seçim çalışmaları için SPÖ Avusturya Sendikasından (ÖGB) 300 bin avro bağış almasının yanında, sonuç olarak tüm partilerin seçim çalışması süresince sadece Facebook’ta yayınladıkları reklamlar için yaptıkları harcamanın 2,5 milyon avro olduğu açıklandı. Toplamında, daha önce de olduğu gibi, seçim kampanyası için harcanan para miktarları göze çarptı. Partilerin seçimlerde yasal olarak harcayabilecekleri miktarın 7 milyon avro olarak belirlenmiş olmasına karşın, özellikle ÖVP bu miktara sadık kalmayarak daha önceki seçimlerde 13 milyon avro harcayınca sıkıntıya düşmüştü.

KURZ'A ORTAK OLMA YARIŞI

Seçim çalışmalarında siyasi ve toplumsal sorunlar ötesinde daha çok Sebastian Kurz liderliğinde, Hristiyan-sosyal çizgisinden uzaklaşarak, net bir neoliberal, otoriter ve antidemokratik yeni ÖVP'nin güçlü olduğu kabul eden diğer partiler ülkeyi yönetme iradesini tek başına Kurz'a bırakmama konusunda adeta birbiriyle yarıştılar. SPÖ, Yeşiller, NEOS ve Liste Pilz, ÖVP ile koalisyon ortağı olarak onun iktidarını kontrol etmek istedikleri beyanları üzerine siyasi tavır geliştirdiler. FPÖ ise ÖVP ile koalisyon ortaklığına bıraktıkları yerden devam etmek istediklerini ve ırkçı ve neoliberal programlarını tamamlamayı arzu ettiğini adeta yalvarırcasına ifade ederek, seçim çalışmalarını bu eksende yürüttü ve Avusturya kamuoyunda giderek gülünç durumlara da düştü. Bunun bedeli olarak da adı İbiza-Skandalıyla dünya kamuoyuna duyulan Strache’nin siyaset hayatına veda etti.

BÜTÜN PARTİLER SIĞINMACI DÜŞMANLIĞINDA BİRLEŞTİ

Özellikle, yeni bir “Suriyeli mülteci dalgası” ile korkutulan Avusturya emekçi ve çalışanlarını ikna etmek üzere, partiler kimi zaman sınırları güvenlik altına almayı, daha sıkı kontrol uygulamalarını geliştirmeyi, göçü daha yoğun denetlemeyi, göçmen kökenli insanların seçme haklarını katı biçimde edinmesi oldukça güç olan vatandaşlığa bağlamayı vs. ifadelerini geliştirdi. Hemen bütün partiler gerektiği zamanlarda ırkçılık üzerinden bir siyaset dilini uygulayabildiklerini bir kez daha ispatladılar. Seçim sonuçlarının da onayladığı üzere, Sebastian Kurz ÖVP’sinin gerektiği zamanda ırkçılık konusunda FPÖ’yü aratmayan bir tavırda olabileceğine kamuoyunu ikna etmiş görünüyor. FPÖ’nün kaybettiği oyların önemli bölümü ÖVP’ye geçti. Ne var ki, ÖVP neoliberal uygulamalarla emekçi ve çalışan insanların yaşam alanlarına yoğun saldırıları ile bilinir. Nitekim, günde 12 saat haftada 60 saat çalışma saatini yasal olarak kabul ettiren ve sosyal hakları kısıtlayan ÖVP, yeni dönemde neoliberal programını devam ettirmek istediğini ifade etmiştir.

İKLİM KRİZİ YEŞİLLERE YARADI

“İklim krizi” rüzgarı Avrupa kıtasında olduğu gibi Avusturya’da da Yeşiller partisine yaradı. İç anlaşmazlıklarından dolayı 2017 yılında parlamentoya giremeyen Yeşiller, bu seçimlerde tarihinde daha önce hiç ulaşamadığı bir orana (yüzde 13,8) erişti. Avusturya’da 16 yaşından itibaren seçme hakkı olan büyük oranda iklim krizinden etkilenen genç neslin oylarıyla, salt “Yeşilleri tekrar parlamentoya sokalım!” seçim sloganıyla yeniden parlamentoya girebildi. Önceki parti sözcüleri Eva Glawischnig şu sıralar Avusturya’nın en büyük şans oyunları şirketi Novomatic’te görevliyken, yeni parti başkanı Werner Kogler’in öncülüğünde Yeşiller iklim meselelerini parlamentoya taşıması seçmen tarafından bekleniyor. Seçim programında emekçi ve çalışan kesimler için herhangi bir talep ve program bulunmazken, iklim meselelerinin çözümünü daha yüksek vergilendirmeler ile tüketim kültürünü dizginlemekte arayan Yeşiller partisinin küresel iklim krizine çözüm önerileri merak konusu. Genel olarak, iklim tartışmaları seçim çalışmaları boyunca hiçbir parti tarafından bir sistem ve üretim ilişkileri ve de üretim tarz ve biçimi eleştirisi üzerinden yapılmadı. Konuyla ilgili yapılan tüm söylevler mevcut sistemin üretim ilişkileri itibariyle çevreye, doğaya ve insana verdiği zararın biraz daha sürdürebilirlik adına tampon görevi görerek uzatmalara girme odaklıydı. Sonuç olarak, bu seçimlerde küresel iklim popülizminden faydalanan Yeşiller parlamentoya girmesi ve ÖVP’nin FPÖ'den ırkçı oyları ödünç almış olması belirgin oldu.

ÖVP-YEŞİLLER KOALİSYONU MU?

Öyle görünüyor ki, Avusturya kamuoyunun içinde İbiza-Skandalından sonra yükselen yoğun rahatsızlık ve gerilim bir ÖVP-FPÖ koalisyonu ile daha yeniden provoke edilmek istenmiyor. Yeşiller neoliberal ÖVP ile yapmak istedikleri bir koalisyon hükümeti Avusturya kamuoyunda suni bir rahatlamaya ve tahammül edilebilirliğe zemin olacaktır. Neoliberal programını devam ettirmek isteyen ÖVP’ye yedeklenecek görünen liberal Yeşiller daha eleştirel ve farkında olan çalışan ve emekçi kesimlerin kafasında soru işaretlerini de sabitledi. Nitekim, programında da emekçi ve çalışanlar ile ilgili göze çarpan bir içeriği olmayan Avusturya Yeşiller partisinin, seçmen tabanı da liberal, entelektüel, üst-orta sınıf ve gelir düzeyi yüksek olan kesimlerden oluşuyor.

Artık işçi ve emekçilerin nazarında inandırıcılığını kaybetmiş olan sosyal demokrat SPÖ ise tarihinin en düşük oyunu alarak, iktidar ortaklığı değil de istemediği halde muhalefet göreviyle yükümlü kaldı. Bu başarısızlığa karşın seçim kampanyası müdürünü parti genel müdürlüğü göreviyle ödüllendirerek, kendi gençlik birimlerinden büyük eleştiriye maruz kalırken, özellikle SPÖ’lü gençlerin, partinin emekçi kesimlerden giderek uzaklaştığı eleştirisi, alınan kötü seçim sonuçlarıyla birlikte, önümüzdeki zamanlarda parti içi yoğun tartışmaların yaşanacağına işaret ediyor.

SOL İTTİFAK İLK ADIMI ATTI

Erken genel seçimler için seçim çalışmaları iki ay gibi kısa bir sürede yapıldı. Ana akım medya seçim sonuçlarını erken genel seçimleri tarihinin belirlendiği andan itibaren bitmiş kabul edip, seçim sonuçlarını kamuoyuna adeta aşıladı. Nitekim, seçimler anketlerin de çizdiği bir çepere sadık kalarak, beklenilen biçimde sonuçlandı.

Sonuç olarak, neoliberal ırkçı siyasetin ülkeyi getirdiği son noktada çalışanların haklarına saldırılar giderek artıyor. Bunun en büyük örneği çalışma saatinin 8’den 12’ye yükseltilmesi oldu. Bu gidişata dur demek üzere Sol’da İttifak yerelde çoğulcu demokratik ve sol siyasi oluşumlar, Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) birimleri, sendikal gruplar, gençlik grupları ve ilk olarak Türkiyeli bir kurum olan Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) ortaklığında kuruldu. Seçimin sonuçlarını daha başından belirleyen ana akım medya faaliyetine karşın, Sol’da İttifak “Alternatif Liste” adıyla tüm renkleriyle 6,4 milyon Avusturyalı emekçinin ve çalışanın haklarını savunmak üzere bir Sol Parti’nin oluşturulmasına ve geliştirilmesine doğru ilk adımını attı.

Emekçiler ve çalışanlar neoliberal siyasetin sömürü çarkları uğruna kültürel ve sosyal hatlarda kutuplaştırılmalara karşı farkındalıklı biçimde dayanışma ağlarını güçlendirmeyi hedefliyor. Kapital ve sermayeyi değil insanı, doğayı ve yaşamı siyasi çalışmalarının merkezine koymak ve partilerde insana ve yaşama yakın biçimde işleyiş biçimlerine geçişlerin sağlanması üzere, yeni bir siyasi kültürün geliştirilmesi şiarıyla yola çıkan ittifak, seçim çalışmalarını ortak çalışma kültürünü oluşturmak adına bir deneyim olarak değerlendiriyor ve çalışmalarına yerel seçimlere adaylığını koyarak devam edecek.

ÖNCEKİ HABER

İsveç Parlamentosundan kayyum mesajı: Demokrasiye yönelik ciddi bir suçtur

SONRAKİ HABER

İki akademisyen hukuksuz şekilde görevden alındı, yerine ilahiyatçı getirildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...