29 Haziran 2019 13:13

Tunç-eli ve dersim

Tunceli Belediye meclisinde alınan kararla birlikte belediyenin isminin tekrar Dersim olarak değiştirilmesi ve belediye hizmetlerinin de anadil çerçevesinde yürütülmesi yapılan oylamayla kabul edildi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Mertcan DEMİR

Arif ŞAHİN

Dersim

Tunceli Belediye meclisinde alınan kararla birlikte belediyenin isminin tekrar Dersim olarak değiştirilmesi ve belediye hizmetlerinin de anadil çerçevesinde yürütülmesi yapılan oylamayla kabul edildi. Alınan bu karar gençlik ve halkın taleplerinden biri olarak meclis onayına sunularak alınmış. Dersim isminin iadesi için belirli çevreler ise hemen “Dersim isminin feodal gericiliği temsil ettiği”, “bir daha Dersimin üzerinden uç Sabiha Gökçen” gibi bir dille buradaki gençliğin ve halkın taleplerinden biri olan Dersim isminin hedef alınmasıyla beraber Erzincan Mahkemesi’nin aldığı kararla Dersim isminin kullanımı yasaklandı. Tabi ki ismin yasaklanmasının temel etkenlerinden biri de iktidarın yukarıda gösterilen şoven tepkilerden güç almasıydı. Diğer etkenler ise bu iki ismin arasındaki politik farklılıklar. Tunceli isminin ortaya çıkışı 1938 yılında bu bölgede gerçekleştirilen bir dizi operasyondan gelmektedir. 1938 yılında bölgede çok sayıda insanın katledildiği, sürgüne gönderildiği harekâtın ismi “Tunç Eli” olarak belirlenmiş ve sonradan bölgeye Tunceli ismi verilmiştir.

Dersim ismi ise Osmanlı tarihinden bu yana bir sancak olarak görülmüş ve Osmanlı’nın baskılarından kaynaklı sık sık isyanların yaşandığı bir bölge olan Dersim bu isyanlar sayesinde özerk bir yapıya kavuşmuştur. Bu isyanlar, cumhuriyet tarihinde geçerliliğini korumuş ve var olan fiili özerklik bölge halkı tarafından sürdürülmeye çalışılmıştır.

TARİH NE SÖYLÜYOR?

Bölgeye yapılan harekâtın temel nedenini geçmiş dönemde ortaya atıldığı gibi Sıngeç Köprüsü’nün yanı başında bulunan karakolun basılıp 33 askerin öldürülmesi gibi gösterilmeye çalışılması, Eruh olayını hatırlatıp buradan şoven ve milliyetçi duyguları kışkırtıp, yapılan katliamı meşru gösterme çabasından başka bir şey olmadığı ortadır. Bu sözde olaylar bütününe tonlarca örnek verilebilir. Yukarıda dediğimiz gibi Osmanlı zamanından beri bölgede özerkliğini koruyan ve coğrafi konumuyla devletin müdahale etmede yetersiz kaldığı, Dersim’de nüfusun çoğunluğunun Kürt- Alevi olmasıyla birlikte hali hazırda o dönemki iktidarın özellikle bölgede Kürt halkına ve Alevi kesime dönük saldırıları ve Kocgiri’yle başlayan imha hareketi Dersim’de de sürdürülmüştür.

Harekâtla beraber Dersim’in ismi Tunceli olarak değiştirilmiş ve bölge de imha, inkâr ve asimilasyon politikaları hız kazanmış ve Dersim ismi unutturulmaya çalışılmıştır. 1938 yılından bu yana iktidarların değişmesine rağmen bu politikalar geçerliliğini korumuş ve devam etmiştir. Özellikle 70 yıllardan sonra bölgede sol ve sosyalist örgütlerin güçlenmesiyle birlikte yükselen mücadele, 1938 yıllarından önce Kemalizm’in ve Osmanlı’nın bölgeye dönük müdahalelerine cevap veren Dersim ismini yeniden yöre insanına hatırlatmıştır.

BELEDİYECİLİK GENÇLİĞİN TALEPLERİNE CEVAP VERMELİDİR

Belediye meclisinde alınan kararların ülke gündemine girmesiyle beraber şoven ve milliyetçi dalganın cevabı gecikmedi. Lakin SMF’li Belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun “İl makamının onayına göre davranacağız” demesi, seçim döneminde “Söz Yetki Karar Dersim Halkına” sloganını hatırlattı. Demek ki politik olarak söz, yetki,  karardan vazgeçilip vali izin verirseye dönülmüştür. Yerel yönetimlerin istediği her şeyi yapabilmesi tabi ki merkezi iktidar kazanılmadığı sürece bir o kadar zordur fakat burada halkın talebini valinin onayına sunmak merkezi iktidarın politikalarına teslim olmak demek değil midir? Belediye başkanlığının sadece kaldırım yapmak, kanalizasyon döşemek diye özetleyip politik taleplerde kapitalist devlet organlarının onayına göre hareket edeceğiz demek, yerel yönetimi halkın politik taleplerinden uzak tutmak neresinden komünizm olduğunu anlamadığımız bir tutumdur. Bu tutum özellikle Dersim gibi her gelen iktidarın hedef aldığı bir coğrafya da karşılık bulmayacaktır.

Diğer bir yandan SMF ile beraber yerel seçimlere giren TKP’nin de isim tartışmasına dâhil olup “Türkiye Komünist Partisi açısından tabelanın değiştirilmesinin gündeme gelmesi yersiz olmuştur” demesi halkın ve gençliğin talebi göz ardı etmek değil midir? Neresiyle sözün yetkinin kararın halkta olduğunu göstermektedir. TKP’nin temel argümanını belediyenin içinde bulunduğu borç batağı olarak göstermesi ise şoven yüzünü gizleme çabasıdır. Bu kadar borç ile bırakılan belediyeyi, borç rakamlarını açıklamakla yetinip, bu borç bizim ve halkın borcu değildir diye açıklama yapmayıp ya da ısmarlama ihalelerle AKP yandaşlarına ve kadrolarına peşkeş çekilen ihaleleri açıklamayıp 2.gün halka mesaj çekip su faturalarını ödeyin demek daha acil herhalde. Dediğimiz gibi bu borç için bile mücadele kaçkını bir tutumla teşhiri yarım bırakanlar Dersim gençliğinin kendi kendini yönetmesinin politik adımlarından biri olan Dersim ismini yersiz buluyor.Hali hazırda geçmişten bu yana Kürt halkının ve gençliğinin ezilmişliğine karşı bir komünist örgütün yerine getirmesi görevleri yapmayıp bunu ertelemeci bir tutumla açıklayan ve bu tutumla devam eden TKP’nin bu yöre halkı adına açıklama yapması yersizdir.

SADECE İSİM DEĞİL

Özellikle Kürt halkının mücadelesini belli bir dönem geri kalmışlığa bağlanan burjuva basın ve yayın organları, bugün Kürt şehirlerinin isminin kazanılması için sürdürülen mücadeleyi cumhuriyet değerleriyle çatıştığı ve buradan yükselen mücadelenin özellikle Dersim özelinde feodal gericiliğe hizmet ettiğini lanse etmeye çalışması Kürt halkına dönük saldırıdan başka bir tutum değildir.

Dersim ismi sadece bir isim değişikliği değil bölge halkının ulusal taleplerinden biri olarak geçerliliğini koruyor. Sonuç olarak Dersim adı, başta Kürt halkı olmak üzere, ezilen halklar ve sosyalizm mücadelesi içerisindeki yeri yadsınamayacak kadar önemlidir. Dolayısıyla; Dersim isminin politik anlamı ve ağırlığı hiçbir devlet temsilcisinin onayına ve inisiyatifine bırakılamaz. Sunulacak bu onaylar da biz Dersim gençliği nezdinde yok hükmündedir.

ÖNCEKİ HABER

Hayatına satrancı dahil etmek isteyenlerin kulübü

SONRAKİ HABER

Bir kadrajdan fazlası: Sur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa