12 Haziran 2019 03:44

Yeşilçam'ın otopsisi: Erol Dernek Sokak

Kasvetli ve gri olması yetmezmiş gibi bir de sıcağı üzerine bindiren Beyoğlu’da, kendimi ‘kurtarılmış’ tek bölgeye atıyorum; Gazeteci Erol Dernek Sokak’a!

Gönül ve Erol Erbil | Fotoğraf: Anıl Yurdakul

Paylaş

Anıl YURDAKUL

Sıkı bir sinema izleyicisi olunca ister istemez sinema salonlarında seçim yapmak gerekiyor. AVM yerine bağımsız salonlara gitmek gibi. Üstelik festivalleri kaçırmamak gerekir, sabah saatlerinde heyecanla sinemaya gidiyor, salona yerleşiyorum. Salondaki tek izleyici benim. Salon kararıyor, makinistin o küçücük odasında projeksiyon makinesini çalıştırmasıyla büyülü dünyaya geçiyorum… Peki beni o sihirli dünyaya taşıyan filmi sinemaya kim getirmişti? Filmleri taşıyan hamalın izini takip ettiğimde karşıma bir tarih çıkıyor!

Kasvetli ve gri olması yetmezmiş gibi bir de sıcağı üzerine bindiren Beyoğlu’da, kendimi ‘kurtarılmış’ tek bölgeye atıyorum; Gazeteci Erol Dernek Sokak’a! Üzeri yeşil yapraklarla örülmüş sokak aynı zamanda Yeşilçam olarak bilinir. Çünkü bu sokağı sokak yapanlar; Yeşilçam dönemi ya da sonrasında yıldızı sönmüş olan artistler, aktörler, dublörler, yönetmenler, senaristler ve tabi ki Yeşilçam’a yıldız olma hayaliyle gelmiş fakat tutunamadığı halde buradan kopamamış müdavimlerdir.

İLK KADIN YÖNETMEN SOKAKTA ÖLÜR

Sokağın adını veren Gazeteci Erol Dernek, “Haberin tarihi pazarı Bab-ı Âli” döneminin en önemli foto muhabirlerindendir. Yaptığı spor, magazin ve siyasi haberlerle ünlenen Erol Dernek bir gazeteci neferi! Peki neden bu sokağa Erol Dernek’in adı verilmişti? (Genellikle şehit gazetecilerin isimleri sokaklara verilmekteydi ya!) Dernek’i yaşadığı dönemin şahitleri Beyoğlu’nda Yeşilçam Sokak’ta, Figüranlar Kahvesi’nde ve Atlas sinemaları arasında fotoğraf makinesiyle zigzag çizerek seyir halinde olduğunu anlatırlar. Hafta sonları ise Dolmabahçe Stadı’nın kale direklerinden birinin arkasında yer alır, en güzel gol fotoğraflarından birini hazırlardı. Sadece fotoğraf çekmez, yazılar kaleme alır okuyuculara tatlı anlar yaşatırdı. Erol Dernek’in isminin verildiği bu sokakta Yeşilçam’ın ilk kadın yönetmeni Cahide Sonku’nun da ölüsü bulunur.

On dört yaşında sinemaya adımı atan, güzelliğiyle tapılan kadın haline gelen, lüks otellerde zenginlerin ayakkabısından şampanya içtiği, kraliçe yaşamı sürdüğü söylenen Cahide Sonku, film şirketinin yanması sonucu iflas eder. O günden sonra sığındığı tek dostu olan içki kendisini sokağa düşürür. Zor günlerinde yardımına koşan kişi ise Erol Dernek’tir! Cahide Sonku’nun cenazesinde en fazla koşturan kişi de odur. Hem mesleki başarıları hem iyiliksever yönü Erol Dernek’i bu sokağın sahibi yapar.

FİLMLERİ SIRTINDA TAŞIYAN ADAM

Bu tatlı ve acı günleri düşünürken, yanıma 74 yaşında bembeyaz saçları, top sakalıyla kardan bir adamı andıran Yeşilçam’ın hamalı Erol Erbil geldi ve daldığım yerlerden beni uyandırdı: “Ne düşünüyorsun be!”

Erol Erbil sinema dünyasının gizli kahramanlarındandır. Yıllarca Yeşilçam’da dublörlük yaptı, kimi ünlü aktörlerin rol icabı boğazlama sahnelerinde boğazlanmaktan kurtuldu, filmleri ise sırtında taşıdı. Türkiye sinema tarihi yazılırken Erol Erbil unutulmamalı.

Soruyorum Erbil’e işler nasıl diye: “Tam rezillik! Hele festival oldu ya İKSV’de, öğrencilere 2-3 liraya bilet veriyorlar iyi güzel ama bize gelince para yok!”

GÜNEY VE YASAKLI FİLMLERİYLE TANIŞMA  

Erol Erbil Ankara doğumlu, babası asker emeklisi. Annesi hayatını kaybedip eve üvey anne gelince iş aramaya koyuluyor ve film ajansına başvuruyor. Memduh Ün’ün 1971 yılında “Üç Arkadaş” filminin ikinci versiyon çekimi için İstanbul’a çağırılır. Yeşilçam’a geliş o geliş, büyülü dünyanın girdapına kapılır ve bir daha Yeşilçam’dan ayrılmaz.

Vedat Türkali’nin “Yeşilçam Dedikleri Türkiye”sinin müdavimi olmaya başlayan Erol Erbil, o günlerin devamını ve Türkali’nin romanında Şahin Doğu olarak betimlediği Yılmaz Güney ile tanışmasını şöyle anlatmakta; “Kasımpaşa’da otelde kalmaya başladım. Tam bir batakhane, pislik yuvası. 5-10 lira bir şeydi ufacık oda. Ama şimdi kalmaya kalk paran yetmez. Öyle öyle oynamaya başladım. Bir arkadaş vardı, öldü, sonra kamyonunu ödünç aldım. Ivır zıvır taşımaya başladım tamam mı, baktım Yılmaz Güney! Filmleri yasaklı ya, polis araması var ya, bana dedi ‘Gayrettepe’den filmi al getir.’ İlaçlanıyor ya filmler Gayrettepe’de, onu alcam. Ağa Cami’nin orda ‘Umut Film’ var, ajansı, oraya getircem. Getirdim filmi, Güney ‘Oğlum ne kadar borcum sana?​’ dedi. ‘Baba’ dedim ‘Sen ver bir rakı parası ben kafayı çekeyim’ dedim tamam mı. Sonra Güney’in ‘Sahtekar’ filminde polisi oynadım. Yılmaz Güney bana o filmden sonra ‘Nerde kalıyorsun’ diye sordu. ‘Kasımpaşa’da’ deyince “Gel sen burada kal, hem bekçilik yaparsın” dedi. Umut Film’de kaldım uzun süre, ajansta yani...”

ŞEYTAN VE GÖNÜL

Erol Erbil’in anıları biraz da Yeşilçam’ın durumunu özetliyor. Nitekim Yeşilçam’ın ‘zirve’ yıllarında; senaryo gereği Diyarbakır’a gidilmesi gerekirken filmler gecekondu mahallelerinde çekiliyor, Kayseri niyetine Tophane’ye setler kuruluyordu! Üstelik ‘zirve’nin hemen ardından seks filmleri furyası başlamıştı.

O dönemin tanığı olan esnafların “dünyalar güzeli” olarak tanımladığı Gönül de Yeşilçam’a ayak basanlardandı. Geçen yıl, hayatını kaybetmeden önce bana kendi hikayesini şöyle anlatmıştı: “ Ömerler katakulliye getirdiler, açık seçik filmlerde oynattılar!” Ömer dediği “Şeytan” lakaplı Yeşilçam’ın ödüllü ışık şefiydi. O da ölümüne yakın yıllarda, Gazeteci Erol Dernek Sokak’ta mendil satarak geçiminini sürdürmekteydi. Ara sıra kendisinden mendil alırdım. Bir gün keyfe gelmiş olacaktı ki, “Şeytan lakabım nerden geliyor biliyor musun!” diye sordu durduk yere. “Nereden” soruma ise “Yılmaz Güney” diye yanıt verdi! Devamını şöyle anlanmıştı ışıkçı Ömer: “...Güney bana ‘Ulan bir oradasın bir burada Şeytan gibi herifsin!’ demişti. O günden sonra adım Şeytan oldu.”

Ömer Ekmekçi, son derece zeki, örneğin sette ışık sorunu varsa kaçak elektrik dahi bağlayabilecek biri olarak anlatılırdı. Kimine göre de bir dönem parayla oynadığı için ‘Şeytan’ lakabını almıştı.

Kaderin garip cilvesi Şeytan Ömer ile Gönül’ü aynı sokak buluşturmuştu yıllar sonra; Ömer mendil satarken Gönül elinde süpürge, sokağı süpürmekteydi…

PERDE KAPANIR SAHNE SONA ERER

Gönül, Gazeteci Erol Dernek Sokak’ta yerleri süpürür, zaman zaman da Erol Erbil ile kapışırlardı. Bunun br nedeni de yıllar önce Erbil’in Gönül’ü ailesinden isteyecek kadar aşık olmasıydı.

Gönül’ü, Cahide Sonku’ya benzetirdim. Gazeteci Erol Dernek Sokak’ta yaşadığım süreçte bu karakterlerle arkadaş oldum, zaman içerisinde tek tek sahnelerini sonlandırarak perdelerini kapattılar.

Şimdi sokağın başını ve sonunu nargileciler, birahaneler ele geçirdi. Geriye üç beş çaycı ve Erol Erbil kaldı. Bu satırları beni yazmaya iten şey ise fazlasıyla dolmam oldu. Sancılar, ağrılar başladıktan sonra doğumlar durdurulamaz, işte bu satırlar böyle doğdu…

ÖNCEKİ HABER

Temel Karamollaoğlu: 'Terör' ifadesi eklenerek pasaportum iptal edildi

SONRAKİ HABER

Gazetelerde 'Ne Var Ne Yok?' - 12 Haziran 2019 Çarşamba

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...