19 Mart 2019 23:07

Van’ın görülmeyen mülteci yüzleri

Van, İran’dan Afganistan’dan gelen mültecilerin geçiş kenti ancak mülteciler yıllarca Van'da kalmak zorunda kalıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Ali SİNEMİLLİ

Van bir sınır kenti olması nedeniyle İran’dan Afganistan’dan gelen mültecilerin transit geçiş kenti. Tabii transit geçiş o kadar kolay olmuyor. Büyük çoğunluğu yıllarca Van’da kalmak zorunda kalabiliyor. Tabii ki çok kötü koşullarda. Tabiri caizse halk arasında ‘Köpek bağlasalar durulmaz’ denilen yerler vardır ya, işte öyle yerlerde kalabiliyor mülteciler. İnsanların köpeklerine layık görmedikleri yerlerde uyumak zorunda kalabiliyorlar.

Van’a ilk geldiğim yıllarda onları hemen her yerde görebiliyordum. Hemen her yerde derken tabii ki sokaklarda ayakkabı boyarken, yara bandı, çorap, çakmak satarken. Hepsi de güvencesiz işlerde. Kimi Taliban rejiminden, kimi İran İslam rejiminden, kimisi savaştan kaçmışlar. Van’da Birleşmiş Milletlerin bir irtibat bürosu var. Kaçanlar buraya başvuruyor ve dünyanın kuzeyinde ve batısındaki ülkelerden birinin kendisini kabul etmesini bekliyor. Bu bekleyiş yıllarca sürüyor. En azından ben 7-8 yıldır gitmeyi bekleyen insanlar gördüm.

Benim sizinle paylaşmak istediğim ise Van’da beklemek istemeyip ülkenin batısına, belki de uygun koşulları bulursa daha farklı yollardan Avrupa kıtasına kendisini atmak isteyenlerle ilgili. Yer Van otogarı, bir misafirim için oradayım. Dışarıda dondurucu bir soğuk olduğu için otobüs yazıhanelerinin bulunduğu kısma giriyorum. İçerisinin de dışarıdan pek farkı olduğu söylenemez sıcaklık olarak. İçeri girdiğimizde gördüğüm manzara beni sarsıyor. Yere battaniye karton sermiş (Hatta hiç bir şey sermemiş olanlar çoğunlukta) yüzden fazla, yaşları 10 ila en fazla 22-23 arasında değişen bir kitlenin yerlerde yattıklarını gördüm. Çoğu Afganistanlı olduğunu düşündüğüm bir grup. Manzaranın bende bıraktığı aptallaşma hissinden kurtulmaya çalışıp fotoğraflarını çekiyorum. Arkamdan bir ses “Çek abi çek şu ileridekileri de çek.” Sese doğru döndüğümde göbekli bir yazıhane çalışanının “Bunlar hep mülteci abe. Hepsi de genç, silah tutup savaşabilecek durumdalar, analarını bacılarını bırakıp gelmişler. Kalıp ailelerini koruyacaklarına, gelmişler buralara Avrupa’ya gitmeye çalışıyorlar. Ben bunların kanını bilirim abe...” diye benim de katılacağım bir sohbet yaratmaya çalışıyor.

Son 40 yıldır düşük yoğunluklu bir savaş yaşamış ve hâlâ yaşamakta olan, bir çoğunun zindana atıldığı, bir çoğunun ülkenin batısına zorunlu olarak göçmek zorunda kaldığı ve hiç de azımsanmayacak bir çoğunu da Avrupa’ya politik mülteci olarak göndermek zorunda kalan Kürt halkının bir evladının sarf ettiği sözlere bir karşılık vermek istiyorum. Bir iki çift laf da ediyorum “Bu insanları en çok sen anlayabilmelisin” gibilerinden. Ancak söylediklerimin o an için boşa sarf edilmiş olacağını düşündüğümden konuşulanları midem kaldırmadığından göbekli yazıhaneciden uzaklaşıyorum.

Yerde yatan insanların arasında dolaşmaya başlıyorum. Çoğu çocuk yaşta denebilecek insanlar sıcaklığın sıfırın altında olduğu terminalde yerle temaslarını kesen karton ya da battaniyelerin üzerinde uyumaya çalışıyorlar. Ama daha öncede dediğim gibi bir çoğunun fayans zeminle arasına koyacağı hiç bir şey yok. Kürtçe ya da Türkçe bilmediklerinden hiç biri ile diyalog kuramadım. Göbekli yazıhaneciden, seyahat eden diğer yolcuların mültecilerle aynı araçlarda yolculuk yapmak istemediklerinden dolayı, mülteciler için ayrı arabalar kaldırıldığını öğreniyorum. Hemen hemen hepsi de İzmir’e gidiyormuş. Oradan da büyük ihtimalle insan kaçakçılarına verecek para bulabilmek için insan onuruna yaraşmayacak işlerde çalışıp eğer bir iş cinayetinde de hayatlarını kaybetmezlerse bir bota binip, botları batmazsa kendileri için daha güvenli gördükleri Avrupa’ya ayak basacaklar. Yüzlerine bakıyorum. Kendimi acaba içlerinden hangileri hedefine ulaşabilecek, kaç tanesi hayatını yollarda kaybedecek demekten alamıyorum. Kaç tanesi bir eve ikinci eş olarak alınacak. Kaç tanesinin sığındığı baraka evler onları linç etmek isteyen “duyarlı” vatandaşların saldırısına uğrayacak.

Tüm bunları düşünerek misafirimi de alıp kaloriferli sıcak evime dönüyorum.

Yaklaşan yerel seçimler vesilesi ile de Van’da iddialı olan hiç bir partinin gündeminde mülteciler ile ilgili bir planın olmadığını eklemek isterim. Varsa da ben duymadım ve okumadım.

ÖNCEKİ HABER

Yoksulluğun fotoğrafını çekmişti, göreve iade edilmedi: 'İhtiyaç yok'!

SONRAKİ HABER

TDK'ye göre "dul kadın" toplumun kurallarını uygulamak zorunda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...