15 Şubat 2019 13:09

Türkiye’de kriz ve tekeller

Krizler sadece birkaç ülkenin yanlış ekonomi politikalarının sonucu olarak değil bizzat kapitalist sistemin yapısal bir sorunu olarak meydana gelir.

kriz görseli

Paylaş

Janset Reyhan

Kayseri

Kapitalizm bilindiği üzere sürekli döngüsel krizler içerir. Bu krizler bazen ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde bazen ise Türkiye, Arjantin gibi bağımlı kapitalist ülkelerde ortaya çıkar. Fakat meydana gelen krizler bütün dünyada hissedilir. Krizler sadece birkaç ülkenin yanlış ekonomi politikalarının sonucu olarak değil bizzat kapitalist sistemin yapısal bir sorunu olarak meydana gelir. Çünkü kapitalizmin üretim sistemi sorunludur ve sürdürülebilir değildir. Bu yüzden kapitalizmin günümüze kadar birçok kriz dönemi geçirmiştir. Günümüzde kapitalizmin ulaştığı tekelci kapitalizm seviyesinde finans sermayesinde meydana gelen krizler reel ekonomik hayata son derece hızlı şekilde sıçrar. Çünkü tekelci kapitalizmde bir sermaye grubu yani holding birçok sektörde faaliyet gösteren şirketi bünyesinde toplar ve aynı holdingin finans şirketi sektör yatırımlarını finanse eder. Dünyanın tekelci kapitalist güçler arasında bölüşülmesi tamamlanmışken, kapitalist gelişme sürecinde geri kalmış ülkeler büyük kapitalist ülkelere bağımlı hale gelir.

DIŞA BAĞIMLI BİR EKONOMİ

Kapitalizm kriz dönemlerini yeniden yapılanma yoluyla aşar. Bu yeniden yapılanma süreci aslında kapitalist devletin büyük sermaye gruplarıyla sıkı bir işbirliğine girişme süreci olarak görünür. Devlet tekellere her türlü imtiyazı tanır ve bu tekeller kriz dönemlerinde daha da zenginleşir. Bunun karşısında görece küçük işletmeler kapanır ve işçileri işsizleşir. Devletin sermayedarları tanıdığı imtiyazlar sadece vergi muafiyeti ya da düşük faizli krediler ile sınırlı kalmamaktadır. Devlet tekelci burjuvazinin bekası için işçilerin her türlü hak talebini çeşitli yasalar ve düzenlemelerle baskı altına alır. Grevlerin yasaklanması, işçilerin sendikal haklarından mahrum bırakılmaya çalışılması ve işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştırılması işçileri işsiz kalmamak uğruna her koşulda çalışmaya mecbur bırakmanın zeminini hazırlar. Türkiye’de içinde bulunduğumuz dönemde bu uygulamalara şahit olmuştuk. Sabancıların yüklü vergi borcunun silinmesi, TÜSİAD üyesi holdinglerin yeni ekonomi politikalarını sonuna kadar desteklemesi ve buna karşılık olarak KHK’lerle işçi grevlerinin yasaklanması Türkiye’de tekelci kapitalizm ve devlet ortaklığının göstergelerindendir. Türkiye, içeride krizin yükünü işçilerin omuzuna yüklemeye çalışırken dışarıda giderek tekelci sermayeye ve kurumlarına teslim olmaktadır. Ekonomisi her anlamda dışa bağımlı hale gelmiş ve uluslararası sermaye güçlerinin tahakkümünde olan bir ülkenin dış politikasında verdiği kararların bağımsız olması yahut kur dalgalanmalarının veya piyasalardaki ufak değişimlerin ekonomisini felce uğratmaması imkânsızdır. Türkiye içinde bulunduğumuz dönemde böyle bir tablo ile karşı karşıyadır.

EMPERYALİST ÜLKELERİN ÇIKARLARI

Türkiye bağımlı kapitalist bir ülke olarak uluslararası sermayeye göbekten bağlı. Böyle bir durumda Türkiye’nin bağımsız bir dış politikaya veya ekonomi politikasına sahip olması söz konusu değildir. Bugün Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere bölgede söz sahibi olma hedefiyle attığı adımlar hem ulusal hem de uluslararası tekelci kapitalist güçlerin çıkarlarına göre düzenlenmekte. Durum böyleyken Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasi ve ekonomik açmazdan çıkmanın yolu uluslararası sermayeye tam entegrasyon ile mümkün olmayacaktır. Tam tersi ülkemizde barışın ve refahın sağlanması için işçilerin ve gençlerin geleceğinin yerel ve küresel burjuvazinin çıkarları uğruna kurban edilmeyeceğini daha yüksek sesle dile getirmek çözüm olacak.

ÖNCEKİ HABER

Gençlik AKP’nin eline mi düştü?

SONRAKİ HABER

Balıkesir'de gaz sıkışması sonucu patlama: 1 ağır yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...