Asgari ücretlinin pazar torbası dolmuyor

Hükümet ‘Kriz yok’ dese de pazardaki tablo bunun tersini anlatıyor. Filesini dolduramayan emekçilerin gözleri asgari ücret görüşmelerinde.

30 Kasım 2018 23:58
Paylaş

Birkan BULUT
Ankara

Krizle birlikte geçinmekte daha da zorlanan emekçilerin gözü, yeni asgari ücretin ne kadar olacağına çevrildi. Geçtiğimiz yıl asgari ücrete yapılan yüzde 14’lük zam, 2018 yılında yüzde 25 ile rekor kıran enflasyon karşısında eriyip gitti. Hükümet 2019 yılında gerçekleşeceğini iddia ettiği yüzde 15.9’luk enflasyona göre zam yapmayı hedeflerken, Türk-İş yüzde 25 oranının dikkate alınmasını istiyor. Vatandaşın kiloyla değil, taneyle alışveriş yapmak zorunda kaldığı pazarda konuştuğumuz bir asgari ücretli ise artık 40 liranın haftalık alışverişe yetmediğini, pazar torbasının dolmadığını söylüyor.

Asgari Ücret Komisyonu ilk toplantısını 6 Aralık günü yapacak. Türk-İş’in açıkladığı son açlık sınırı verilerine göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken gıda harcaması tutarı 1943 TL olarak belirlendi. Sürekli açlık sınırının altında kalan asgari ücret ise her yıl enflasyon tartışmasını beraberinde getiriyor. İşçi konfederasyonları gerçekleşen enflasyonun esas alınması gerektiğini söylerken, Hükümet enflasyon hedefini esas alıyor. Yeni Ekonomi Programı’nda 2019 için hedeflenen enflasyon yüzde 15.9. Eğer bu orana göre belirlenirse asgari ücret 1858 TL olacak. 2018 yılında gerçekleşen yüzde 25.2 enflasyonun gerçekleşmesi halinde ise asgari ücret 2 bin 8 TL olacak.

‘ESKİDEN 40 LİRA İLE HAFTALIK ALIŞVERİŞ YAPARDIM’

Bu yıl rekor kıran enflasyon en çok çarşı pazarda kendini gösteriyor. Ankara’nın Mamak ilçesindeki Gülveren perşembe pazarında emekçilerle konuştuk. Kimileri isimlerini vermekten çekindi.

Asgari ücretle sekreter olarak çalıştığını belirten bir kadın, ardından sürüklediği pazar sepetini göstererek şöyle diyor: “40 lira ile çıktım evden ama hiçbir şey alamadım daha. Gördüğünüz gibi sepetim dolmadı. Önceden 40 lirayla haftalık mutfak alışverişimi çıkarabiliyordum.” 40 lirayla ne aldığını sorduğumuzda ise salatalık, karnıbahar, brokoli, muz ve mandalina şeklinde sıralıyor. Herkesin fakirleştiğini belirterek, “Pazarda bile fiyatların bu kadar yüksek olması halkın durumunu ortaya koyuyor zaten. Bir pazarımız vardı, artık o da yok diyebiliriz” diyor. Asgari ücretin kira, doğal gaz, elektrik, su derken faturalarla bittiğini, hiçbir şeye yetiştiremediklerini söylüyor. Asgari ücretin bu yüzden en az 2 bin lira olmasını istiyor.

Pazar alışverişi yapan başka bir kadın da “2 tane pırasa aldım 3 TL. Önceden birini 1 TL'ye alıyordum” diyor.

‘ÇALIŞTIĞIM LOKANTAYA ALIYORUM, BUNLARI EVE ALMAK ZOR’

Sepeti biraz daha dolu orta yaşlarda birine sorduğumuzda, çalıştığı lokantaya alışveriş yaptığını söyleyerek başlıyor anlatmaya: “Bunları kendi evimize almamız zor. Bir soğana bile güç yetmiyor. Bundan sonra ne yiyeceğiz Allah bilir.” İki aydır bu işte çalıştığını söyleyerek, “Ondan önce 6 aydır işssizdim. Benim gibi o kadar çok insan var ki” diyor. Hükümetin emekçilerin sırtındaki yükü hafifletmesi için ne yapması gerektiğini sorduğumuzda ise hükümetin bir kabahati olmadığnı, dış güçlerin bir oyunu olduğunu söylüyor.

HANİ SOĞANIN UCUZLUĞU?

Ardından konuştuğumuz bir emekli ise dış güçler gerekçesine karşı çıkıyor: “Düzgün üretim yapmazsanız her şeyi dışarıdan alırsanız, olacağı bu. Her şey dış güçlere bağlanıyor. Ülke güzel giderken de dış güçler vardı ama hiçbir şey yoktu. Dolar çıkarken 'dış güçler çıkarıyor', inerken 'biz indirdik' deniyor. Dolarla fiyatlar yükseldi ama düşünce düşmedi. En basitinden o kurumuş soğanlar 2 buçuk lira. Bir takım medyada ‘soğan depolarına baskın yapıldı, ucuzladı’ deniyor ama biz görmedik o ucuzluğu.”

‘GEÇEN HAFTA DOMATES ALAMAMIŞTIK’

Emekli bir işçi de bazı fiyatların düştüğünü söyleyerek, “Geçen hafta domates alamamıştık, bugün aldık. Aldığımız emekli maaşı belli. Elektriğe doğal gaza gelen zamlar bizim maaşı yedi. Şimdi çık bakalım pazara çıkabilirsen” diyor.

‘KİLOYLA DEĞİL, TANEYLE ALIYORLAR’

Pazarcılar vatandaşın eskisi gibi alışveriş yapamamasından dolayı geçinemediklerinden şikayetçi. Meyve satan Mehmet Diken, vatandaşın alım gücünün düştüğünü vurgulayarak, “Gelenler taneyle istiyor. İki tane domates, bir tane salatalık... Eskiden kilo ile alan, şimdi tane ile alıyor. Hani ülke elden gidiyor diyorlar ya, Türkiye giderse ekonomi yüzünden elden gider. 54 yaşındayım, akşama kadar çalışıyorum, 30-40 lira bile alamadığım oluyor” diyor. Aynı tezgaha baktığı arkadaşını göstererek, “Bak bu Ankara Çubuklu, ben Ardahanlıyım. Bu Türk, ben Kürt’üm. Bak yan yana ne güzel çalışıyoruz. Türkiye öyle televizyonda dedikleri gibi elden gitmez, ekonomiden gider” diyor.

VATANDAŞ 50 KURUŞ TASARRUFU DÜŞÜNÜYOR

Pazarcı Yunus ise pazar alışverişindeki değişimi şöyle anlatıyor: “Asgari ücretli kirasını mı versin, elektiriğini mi versin, çocuk mu okutsun? Onlara da hak vermek zorundayız. Biz de çoğu zaman zararına satmak zorunda kalıyoruz. Eskiden adam 5 kilo alırdı, kuruturdu, konservesini yapardı... Şimdi 50 kuruş tasarrafunu bile düşünüyor. O parayla şundan da alırım diyor. Bizim de farklı değil. 15-20 liraya aldığımız zeytinyağı şimdi 40-50 lira. Artık asgari ücretin en az 3 bin TL olması lazım. Verdikleri 200 lira zammı, 400 lira olarak geri aldılar.”

GERÇEK ENFLASYON YAKLAŞIK YÜZDE 30

Tüketici Hakları Derneğinin verileri ise 2018 yılı için açıklanan yüzde 25.4 enflasyonun gerçek olmadığını söylüyor. Ekim 2017-ekim 2018 tarihleri arasında temel tüketim ürünlerinde fiyat artışlarının sıralandığı verilere göre yıllık enflasyon yaklaşık yüzde 30 oranında gerçekleşiyor. Gazetemize konuşan Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, son bir yıl içerisinde sebzede fiyat artışının yüzde 40, meyvede yüzde 30, elektrikte yüzde 45, doğal gazda yüzde 31, kömürde yüzde 55, şehir şebeke suyunda yüzde 12 olduğuna dikkat çekti. Etin zaten vatandaşın evine giremediğini belirten Çakar, “En ucuz et ürünü olan tavuk bile bu süreçte yüzde 36.4 oranında zamlandı” dedi.

YEMEĞE SALÇA LÜKS OLDU

TÜİK verilerine göre bir yıl içerisinde süt, yoğurt, beyaz peynir, kaşar peynir, tulum peyniri, krem peynir ve tereyağda enflasyon yüzde 25'i geçti. Yumurtanın fiyatı son bir yılda yüzde 62.22 arttı. Domatesin fiyatı ekim 2017’den bu yana yüzde 141 oranında artarken, salça da bir yılda yüzde 93 oranında zamlandı. Kuru soğan, patates, pırasa, patlıcan, havuç, ıspanak, taze fasulye, maydanoz gibi en temel 23 sebzenin enflasyonu yüzde 37 oldu. Yine TÜİK’in üzüm, armut, elma, portakal, mandalina, muz, nar, ayva ve kivi olarak 9 kalemde hesapladığı “taze meyve enflasyonu” yüzde 33 oldu.

En temel tüketim maddelerini gıda dışındaki kalemler de takip etti. Bir yılda benzin yüzde 31, mazot yüzde 33, okul defteri yüzde 46-47, sabun yüzde 66, tuvalet kağıdı yüzde 40, bebek bezi yüzde 38, bebek maması yüzde 70 oranında zamlandı.

Reklam
ÖNCEKİ HABER

EMEP ve belediye işçilerinden Gripin grevine dayanışma ziyareti

SONRAKİ HABER

Saya atölyeleri kapandı binlerce kişi işsiz kaldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...