01 Kasım 2018 00:56

Kongo'dan İstanbul'a bir mülteci hikayesi: Enzo'nun yarım kalmış tezi

Maden ocaklarında çalışan çocukların 'korkunç' gerçeğini basına yansıtan Enzo İkah, gözaltılar, işkencelerden kaçarak kendini İstanbul'a zor atmış.

Fotoğraf: Enzo İkah

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Dile kolay tam 11 yıl...

11 yıllık bir mülteci Enzo İkah. Kongo'dan Fransa'ya kaçarken Türkiye'de sıkışıp kalmış. Kendi ifadesiyle 11 yıl boyunca tek kuruş yardım almadan yaşamaya, ayakta durmaya çalışmış.  

Onun hikayesi, mülteci dünyanın bir isyan şarkısı olduğu kadar, Kongo'da çocuk işçi çalıştıran sömürgecilerin kara kutusu .      

KOLTAN MADENİ ÇOCUKLARI

Pilot babası ve hostes annesini bir uçak kazasında kaybetmiş Enzo. Henüz dört yaşındaymış.

Maddi durumları iyi olduğu ve akrabaları ilgilendiği için iyi yetiştirilmiş. Üniversiteyi Paris Sorbonne Üniversitesi’nde okumuş. Psikoloji bölümünü bitirince yüksek lisans tez konusunu hazırlamak icap etmiş. Çocuk psikolojisi üzerine çalışan Enzo, ülkesi Kongo'ya giderek maden ocaklarında çalışan çocukları araştırmaya karar vermiş.  

20. yüzyıl boyunca sömürgecilerin elinde can çekişen Kongo’nun yeni müdavimleri çok uluslu şirketlermiş. Zira cep telefonlarında, bilgisayarlarda ve playstation’larda kullanılan “Koltan maddesi”nin çıkarıldığı madenler Kongo'da imiş. Antiparantez: 1994-2003 yılları arasında yaşanan iç savaşta 6 milyon insan hayatını kaybetmiş. Savaştan sonra koltan madenlerine sürülen binlerce çocuk da burada can vermiş, hâlâ da can vermeye devam ediyorlar.

Genç idealist Enzo İkah, koltan madenlerine vardığında kapalı kapılar, dikenli tellerle karşılaşmış. İçeri girmesi için papazların da içinde olduğu bir rüşvet mekanizmasına dahil olması gerekmiş.

“Gördüklerim korkunçtu” diyor Enzo, hikayenin bu bölümünü anlatırken. Devamında ise şunları dile getiriyor: “Çocuklar fareler gibi deliklere sokuluyor, bir kısmı o deliklerden çıkamıyordu. Madeni çevreleyen yerleşim biriminde, hemen her kadının vücudunda kesikler vardı. Tecavüze ve zorla çocuk doğurmaya zorlanan kadınlardı bunlar. Çünkü maden sahasının sürekli çocuk işçi popülasyonuna ihtiyacı vardı...”

Gördüğü manzarayla irkilen genç psikolog, “Bütün dünya bu gerçeği görmeli” demiş içinden. Sonra, başkent Kinşasa'nın yolunu tutmuş. Ve orada, elindeki bilgi ve belgeleri muhalif basınla paylaşmış.  



GERÇEĞİ İFŞA ETMENİN BEDELİ

Anne ve babası devlet katında saygın kişiler olan Enzo, Kongo Başkanı ve avanesini yaptığı araştırmalarla pek şaşırtmış! Rüşvet teklifleri havada uçuşmuş.

“Susmam için 500 bin teklif ettiler ama kabul etmedim” diyor Enzo ve pazarlık teklifini gizli kameraya çektiğini söylüyor. Görüntüler muhalif televizyonlarda yayımlanınca kıyamet kopmuş tabi.

Seçimleri kaybetmenin hıncıyla, müzik kaydı yaptığı stüdyosunu yakmışlar Enzo’nun. O da bunu protesto etmek için bir muhalif kanalda  ‘Vahşi Asker’ şarkısını söylemiş. Televizyon binasından çıkarken askerler yolunu kesmiş.   

“Her şey önce bir tiyatro oyunu gibiydi ve şaşırtıcıydı. Ama işkence için çıkarılan penseyi gördüğümde durum tamamen değişti” diyor Enzo, o an için. Sağ üst çenesinde, üç dişinin çekildiği yeri gösteriyor. O boşluğun hemen yanında bir de altın dişi var Enzo'nun.

“Peki, bu ne?​” diye soruyorum.
“Kabilemizin nişanıdır” diyor.
Her neyse...

Gözaltı ve işkenceli sorgunun ardından sokakta hazır bekletilen bir mahkeme heyetinin huzuruna çıkarılmış Enzo. Ve hemen oracıkta 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış.



‘HANGİ UÇAĞI BULURSAN ONA BİN, ORADAN HEMEN KAÇ’

Enzo’nun Kongo'dan kaçış hikayesi de hayli ilginç. Transit belgesi verilmeyince Paris uçağına binememiş. Fransa'daki avukatı ona “Hangi uçağı bulursan ona bin, oradan hemen kaç” diyebilmiş. Önüne gelen ilk uçak İstanbul olunca, yolunu Türkiye’ye çevirmiş.

Enzo, Türkiye’ye 2007 Ağustosunda giriş yapmış. Avukatı ona her ne kadar “Seni oradan bir biçimde Paris’e aldırırız” dese de gidişat öyle olmamış...  

78 gün yabancı şubede kaldıktan sonra Enzo’yu Karaman’a göndermişler. Zorlu kış şartlarında otogarda yatmış, beş parasız. Ramazan ayında aç kaldığı da olmuş. (O günleri daha fazla anlatamıyor, duygulanıyor)

Neyse ki BM’de çalışan Arfikalı bir dostu ona el uzatmış. Yapabildiği sadece, Enzo’ya, İstanbul’a gidiş için bir uçak bileti ayarlamak olmuş.

İstanbul’da hamallık günleri ilginç bir olayla yerini müzisyenlik günlerine bırakmış. Galata’da bir müzik atölyesinde, taşıdığı gitarlardan birini çalmaya başlayınca yeteneği fark edilmiş. İş yeri sahibi Enzo’ya bir gitar hediye etmiş. Enzo kısa süre sonra “Gökkuşağı” isimli bir müzik grubu kurmuş. Sonrasında, ekmeğini müzik yaparak kazanmaya başlamış...

“Hayaliniz matematik
Gerisi otomatik
Kovboysunuz uykusuz
Robotsunuz duygusuz...”

‘EVSİZ ÇOCUK YERİNDE DURMAZ...’

Enzo’nun şarkı sözlerinde mülteci isyanı ve duyarlılığını yitirmiş insanlara, devletlere, toplumlara sitem var. Bunda da haksız değil hani.

“BM görevlileri hep evrak yazıyorlar. İnsanlara, duygulara temas etmiyorlar” diye anlatıyor bu durumu. Mültecilerin sırtından on binlerce kişinin para kazandığından yakınıyor.

Enzo’nun bir ay sonra bir albümü daha çıkacak, adı ‘Evsiz Çocuk’. İlk dörtlüğünü okurlarımız için paylaşıyor:

“Evsiz çocuk yerinde durmaz
Her an yolculuk
Evsiz çocuk kimse görmez
Zaman kopuk...”

‘SURİYELİLER GELDİ, AFRİKALILAR UNUTULDU’

İstanbul’a gelmeden önce Sinop’ta “ilk siyahi mülteci” unvanına sahip olmuş Enzo. “Türkiyeliler henüz Afrikalıları tanımıyor” diyor. Karaman’da iken, ilk kez siyahi bir insan gören çocuğun attığı çığlıkları unutamıyor.

Ona göre tek bir Arfika yok. Çünkü Afrika’da 54 ülke bulunuyor ve her biri ayrı kültüre sahip. “Afrika aç” türünden yardım kampanyalarını da doğru bulmuyor. “Hangi çocuğa bakacaksın? Sadece bir ülke değil ki” diye sitem ediyor sonra. Yardım kampanyası yapan kuruluşları da çoğunlukla istirmarcı bulduğunu ifade ediyor.

Türkiye’de 5 bin civarında siyahi mülteci olduğunu söyleyen Enzo, “Suriyeliler gelince bizi unuttular” diyor gülerek. Suriyelilere “misafir” dendiği halde çalışma izni çıktığını ama kendilerinin bu haktan mahrum bırakıldığını anlatıyor. Bu yakınması, Suriyelilere dönük bir tepki değil elbette, bir hak talebi.

Bir transit durağında, bir bekleme odasında tam 11 yıl kalıp çalışma izni almamak nedir, varın siz düşünün... Üstüne bir de tek kuruş alamamanın dayanılmaz itilmişliğini.

Enzo diğer siyahilerden ve hatta mültecilerden farklı. Çünkü o, müziğin ve sanatın gücüyle kendisine geniş bir sosyal çevre edinmiş. “Kendimi pek de yabancı hissetmiyorum” diyor bu yüzden. 11 dil konuşabiliyor üstelik. Fırsat buldukça Suriyeli mültecilere müzik dersi veriyor. Kadıköy’de mülteci çocuklara psikolojik destek veriyor.

“Ama sonuçta ben BM değilim! Yardımlarım o insanlara ne kadar çözüm olabilir ki?​” diye de sormadan edemiyor.

BÜYÜK HAYAL

Çocuklar için masal kitapları da yazan Enzo, tam bir yetenek küpü. Üstelik, Dünya İnsan Hakları Ödülü’ne de sahip.  

11 yıl boyunca Fransa’ya geçmek için didinip çırpınan Enzo’nun bir de büyük korkusu var: Fransa’dan Kongo’ya sınır dışı edilen mülteciler! Aynı şeyin kendi başına gelme ihtimali, gitme cesaretini kırıyor.

Geriye, Türkiye’de yaşamak ve en büyük hayali olan “Koltan Madeni Çocukları” tezini tamamlamak kalıyor. Ve elbette bunu bir kitap olarak yayımlamak.

ÖNCEKİ HABER

Öğretmene zorunlu yüksek lisans geliyor

SONRAKİ HABER

CHP Milletvekili Gürsel Tekin: İstanbul için elbette adayım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...