10 Eylül 2018 11:21

Tutuklu ETHA editörleri tahliye edilmedi

Aralarında ETHA editörleri Pınar Gayıp ve Semiha Şahin’in de bulunduğu 4 kişinin yargılandığı davadan tahliye kararı çıkmadı.

Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı

Paylaş

Aralarında ETHA editörleri Pınar Gayıp ve Semiha Şahin’in bulunduğu 4 kişinin yargılandığı davadan tahliye kararı çıkmadı. Duruşmada savunma yapan Şahin, ETHA'nın kriminalize edilmeye çalışıldığını söyledi. Gayıp ise gazetecilik ve gazeteci tanımlarını yaparak, ezilenlerden yana haber yaptıklarını belirtti.

Aralarında Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörleri Pınar Gayıp ve Semiha Şahin’in bulunduğu 4 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesi adliye önünde bir araya gelen çok sayıda gazeteci açıklama yaptı. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Ahmet Şık ve Saruhan Oluç da katıldı. Tutuklu kadın gazetecilerin fotoğraflarının taşındığı açıklamada “Gazetecilik suç değildir, gazetecilere özgürlük” pankartı açıldı.

‘TUTUKLU GAZETECİ SAYISI DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN OLMADIĞININ KANITI’

Basın açıklamasını ETHA Muhabiri Ebru Yiğit yaptı. İktidarın farklı sesleri susturarak, gerçekleri yazan ve haberleştiren gazetecileri hapsederek, işten atarak tek sesli medya yaratmaya çalıştığını ifade eden Yiğit, uluslararası basın örgütlerinin verilerine göre Türkiye'de gerçekleri yazdığı ve haberleştirdiği için 183 gazeteci tutuklu bulunduğunu aktardı. Bu durumun Türkiye’de gerçekleri engellemek için yapılan baskıların düzeyini gösterdiğini ifade eden Yiğit, “Halkın çıkarlarını, haber alma hakkını savunan gazetecilerin yeri, ya mahkemeler ya da cezaevleri olmaktadır. Tutuklu gazetecilerin sayısının çokluğu ve gazeteciler üzerinde süren baskılar düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığının kanıtıdır. Bugün tek tek tutuklu gazeteciler şahsında yargılanmakta olan gazeteciliktir” şeklinde konuştu.

‘TÜM TUTUKLU GAZETECİLER SERBEST BIRAKILMALIDIR’

Basının özgür olması, halkın haber alma hakkı önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini vurgulayan Yiğit, “Bizler basının özgür olmasını, halkın haber alma hakkı önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Biliyoruz ki, basın özgür değilse halk özgür değildir. Bizler, editörümüz Semiha Şahin, muhabirimiz Pınar Gayıp ve tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını istiyoruz. Ayrıca bu hafta içinde davaları görülecek Özgürlükçü Demokrasi gazetesi çalışanlarının, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Seda Taşkın'ın özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz” dedi.

‘BİR İKTİDAR DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ÇİĞNEYEME BAŞLADIYSA…’

Son olarak sözü HDP Milletvekili Saruhan Oluç aldı. Bir iktidarın baskıcı, otoriter olmaya başladığının, ilk göstergelerinden bir tanesinin o ülkedeki gazetecilerin susturulmaya çalışması olduğunu vurgulayan Oluç, “Bir iktidar çürüdükçe, yolsuzluklar yaptıkça, siyasi ahlakın bütün ilkelerini çiğnemeye başladıkça, faşizan uygulamaları arttırdıkça bunu yazan, anlatan bunun halka ulaşmasını çalışan insanların çalışamaz hale gelmesini ister. İşte Türkiye’de olan budur. Düşünce ve ifade özgürlüğünü bir iktidar çiğnemeye başladıysa bilin ki o iktidar tüm dünyanın yaptıklarından haberdar olmamasını istediği için bunu yapıyor. Ne kadar çok gazeteci yargılanıyorsa o ülkede o kadar çok rezalet, o kadar çok demokrasi ve insan hakkı ihlali vardır” diye konuştu.

‘GAZETECİLERİN YANINDA OLACAĞIZ’

AKP ve MHP koalisyonunun yaptıklarının ortada olduğunu vurgulayan Oluç, “Gazetecilik yapmak suç değildir. Gazetecilik yapmak evrensel olan demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasıdır. Evrensel olan düşünce özgürlüğünün kullanılmasıdır. Gazetecilik yapanları suçlamak onları cezalandırmaya çalışmak yapılmayacak işlerden bir tanesidir. Bugüne kadar yargılanan bütün arkadaşlarımızın yanında olduk. Bundan sonra da yanlarında olacağız” dedi.

Açıklama, “Özgür basın susturulamaz” sloganının ardından son bulurken, grup duruşmayı izlemek üzere adliyeye geçti.

‘5 AYDIR HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE TUTUKLUYUM’

İstanbul 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya yargılananların yakınları, ETHA çalışanları, ESP MYK üyeleri ve uluslararası gazetecilik meslek örgütleri katıldı. Kimlik tespitiyle başlayan davada ilk olarak tutuklu Gülsen İmre savunmasını yaptı. İmre, “5 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyum. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutukluyum. Herhangi bir şekilde örgüt propagandası yapmak amacında değildim. Bu tutukluluk beni ve çocuklarımı mağdur etti. Paylaşımını yaptığım Serkan Tosun’u küçüklüğünden beri tanıyorum. Ailece tanışıyoruz. Mahallede birlikteyiz. Serkan’ın cenazesine gitmem çok doğal” ifadelerini kullandı.

‘ETHA KRİMİNALİZE EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR’

Ardından savunma yapan tutuklu gazeteci Semiha Şahin de, bu hafta adliyelerde 84 gazetecinin yargılanacağına dikkat çekerek konuşmasına başladı. Gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyen Şahin, “Yargı iktidarın noteri haline geldi. Adalet bu ülkede en önemli ve acil taleptir. Hakkımda verilen tutuklama ve hakkımdaki iddialar adaletin A’sını arar hale geldiğini görüyoruz. Uzun yıllardır gazetecilik yapıyorum. Son olarak ETHA’da çalışmaktaydım. ETHA suçlu gösterilerek kriminalize edilmeye çalışıyor” dedi.

‘BİZ HAKİKATİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ’

ETHA’nın hak odaklı habercilik yaptığına dikkat çeken Şahin, “Gazeteciliğin tarafsızlık olmadığını belirtti. Baskı ve dayatmalara inat özgür basın tarafında olmayı doğru buluyorum. Kendimi sosyalist bir gazeteci olarak  tanımlıyorum. Uğur Mumcu’nun bir sözünü hatırlatmak istiyorum: ‘Gazeteci gerektiğinde hükümetlere güç odaklarına savaşan insandır’ Kendisi bu ilkeleri savunduğu için bombalı saldırının hedefi oldu. Benzer şekilde Hrant Dink, Metin Göktepe, Musa Anter de benzer şeyleri yaşadı. Hakikatin peşinden koşmanın bir bedeli var. Biz de bu bedeli ödüyoruz” diye aktardı. Şahin, iddianamede hakkındaki iddialara cevap verdi ve hiç birinin suç olmadığını belirtti. Şahin, son olarak mahkeme heyetinden tahliyesini istedi.  

MAHKEMEYE GAZETECİLİK TANIMI YAPILDI

Ardından Pınar Gayıp savunma yaptı. Gazetecilik mesleğini tanımlayarak söze başlamak istediğini belirten Gayıp, "Gazetecilik, egemenlerin iktidarlarını kurmak ve korumak için gizlemeye çalıştığı gerçeklerin izini sürmek ve açığa çıkarmaktır. Gazetecilerin görevi de bu gerçekleri ne pahasına olursa olsun halka ulaştırmaktır. Dünyanın her yerinde gazetecilere iki şey dayatılır; ya iktidarın verdiği bilgiler doğrultusunda egemenlerin görmek ve duymak istediklerini servis eder ya da ezilenlerden yana taraf olup halka ulaştırır. Yani özgür basın geleneğinin saflarında yer alırsınız. Gerçeklerden taviz vermemek ideali ile çıktıkları yolda gerçeğin izini süren Musa Anter, Metin Göktepe, Hrant Dink gibi özgür basın geleneğinin nice temsilcisi katledildi. Yürünecek bu uzun yolda adımlarıyla bize yol gösteren basın şehitlerini saygıyla anıyorum” vurgusunda bulundu.  

‘HABERİMİZİN YAPILMASINDAN DAHA DOĞAL NE OLABİLİR?​’

“Sosyalist bir kadın gazeteci olarak ezilenlerden yana haber yapan Etkin Haber Ajansı’nda çalışmaya başladığını” söyleyen Gayıp, iddianamede Etkin Haber Ajansı’nda çalışmaları ve çalıştıkları ajansın gözaltılara dair yaptığı haberin suç olarak gösterildiğini hatırlattı. Gayıp, mahkemeye “Etkin Haber Ajansı’nın haberimizi yapmasından, sahiplenmesinden daha doğal ne olabilir? Suç bunun neresinde” diye sordu.

‘EĞER YAPTIKLARIM SUÇ İSE SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM’

Gayıp, “Kameralarıyla çocuk istismarına karşı düzenlenen eylemlerde, kadın eylemlerinde, işçi direnişlerinde, evlerinin yıkılmasını engellemek için barikat başında sabahlayan halkın yanında ya da bir katliamdan sağ çıkanların acısını duyuran, yani ezilenlerin sesine ses olan ETHA emekçileri bu sorunun yanıtını yalın bir şekilde veriyor. Dolayısıyla iddianamede ‘suç’ olarak gösterilen ‘ETHA çalışanı kimliği’ benim için bir onurdur. Her gün çocukların, kadınların, LGBTİ’lerin sömürüldüğü, katledildiği, işinden edilenlerin, egemenlerin savaşlarında çocuklarını kaybedenlerin ırkçılığa karşı kardeşlik, savaşa karşı barış dedikleri için bedel ödetilenlerin feryadının yükseldiği bir ülkede bunları yazmak, haberleştirmek suçsa bu suçu defalarca işlediğimi açıkça ifade ediyorum” ifadelerini kullandı. Gayıp suçlamaları kabul etmeyerek beraatini istedi.

‘OHAL BAHANESİYLE ÜNİVERSİTE SINAVINA GİREMEDİM’

Son olarak tutuklu Harun Ferhat Pehlivan savunmasını yaptı. Pehlivan, dosyanın aslı astarı olmayan gizli tanık beyanlarıyla doldurulduğunu belirterek konuşmasına başladı. Sosyalist dünya görüşünü savunan biri olduğunu vurgulayan Pehlivan, “Sosyal medya paylaşımlarım propaganda amacı ile yapmadım. Paylaşımlarım eli kanlı İŞİD çetelerine karşı savaşanların fotoğraflarıdır. Bunlarda propaganda yoktur. 5 aydır 3 kişi ile birlikte hücrede tutulmaktayım. Cezaevinde de haksız uygulamalara maruz bırakıldım. OHAL bahanesi ile  bir yıldır çalıştığım üniversite sınavına da götürülmedim. Suçlamaları kabul etmiyorum ve beraatımı talep ediyorum” dedi.

TAHLİYE TALEBİ REDDEDİLDİ

Savunmaların ardından söz alan avukatlar müvekkillerinin tahliyesini talep etti. Avukatların talebini reddeden mahkeme heyeti, 4 kişinin tutukluluk halinin devamına karar vererek bir sonraki duruşmayı 5 Aralık'a erteledi. (İstanbul/MA)

ÖNCEKİ HABER

Ankara Katliamı'nın 35. ayı: 103 canın emanetini yerde bırakmayacağız

SONRAKİ HABER

Üniversite öğrencilerinden 'yurtlar erken açılsın' kampanyası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...