21 Temmuz 2018 22:47

Şule Çet'in ailesi: İdam ya da hadım değil adalet istiyoruz

Bir plazanın 20'nci katından ‘şüpheli bir şekilde düşerek’ yaşamını yitiren üniversite öğrencisi Şule Çet'in ağabeyi ve yengesi Evrensel'e konuştu.

Fotoğraf: Facebook

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
İstanbul

“Kendi ayakları üzerinde durabilen, bizimle kaldığı sürede olsun, okuduğu sürede olsun neşeli, güler yüzlü bir kızdı” diye anlatıyor ağabeyi Şenol Çet, Şule’yi. Ve ekliyor, “İntihar ettiğine asla inanmadık.”

Doğum gününden bir gün önce geldi Şule’nin ölüm haberi ailesine. Yanında bulunan Çağatay A. intihar ettiğini iddia etti, diğer şüpheli Berk A. ise “Uyuyordum, hiçbir şey görmedim” dedi. 

Ölümü üzerinden yaklaşık iki ay geçti. Ailesinin adalet arayışı sürüyor. Arkadaşları açtıkları sosyal medya hesaplarıyla olayı gündemde tutmaya çalışıyor. Şule’nin ailesi ve arkadaşlarının çabasıyla oluşturulan kamuoyu baskısı, cinayeti kanıtlayan otopsi raporundan sonra daha da arttı. Daha önce iki kez gözaltına alınıp serbest bırakılan Çağatay A. ve Berk A. ancak bundan sonra tutuklandı. 

Şule’nin ağabeyi Şenol Çet ve yengesi Songül Çet, “adaleti bulana dek mücadele edeceklerini, davanın peşini bırakmayacaklarını” söylüyor, “Başka Şuleler olmasın” diyor.  

Öncelikle biraz Şule’yi, yaşamınızı dinleyebilir miyiz sizden?
Şenol Çet: Şule 13 yaşındayken, rahatsızlığı nedeniyle annemizi kaybettik. İlk zamanlar tabii ki zorluk çekti Şule, ama hep yanında olduk, annemizin yokluğunu hissettirmemeye çalıştık babası, ağabeyi, yengesi olarak. O zamandan bu zamana kadar da mutlu bir şekilde sürdürdü hayatını. Kendi ayakları üzerinde durmayı istiyordu. Kendisi çalışmak istedi. Biz maddi olarak destek oluyorduk, “Çalışma” dedik ama çalışmak istedi. Biz de engel olmadık. Kendi kararlarını alan, iradesi olan biriydi Şule. 

Hiçbir sıkıntımız yoktu anlayacağınız. Ankara’dayken de telefonla görüntülü olarak sürekli görüşüyorduk. Ara tatillerde gelirdi, kalırdı, gezerdi. Gerçekten hayatından memnun bir insandı, intihar şüphesi bile mümkün olamaz. Biz hiçbir zaman intihara inanmadık, cinayet olduğunu söyledik...

Songül Çet: Ben Şule’yi kardeşim olarak gördüm, Şule de beni ablası olarak gördü. Aramız çok iyiydi. Anne öldükten sonra biz hep birlikteydik, Şule bizimle büyüdü. Olayın olduğu gün konuştuk, “Yenge, geleceğim” dedi. İntihar olarak göstermeye çalıştılar olayı ama Şule öyle bir şey yapacak kız değildi. Mahvettiler kardeşimi, çok kötü yaptılar. Hâlâ yaşıyor gibi, hâlâ gelecek gibi hissediyoruz. 

Kadınlara ve çocuklara yönelik suçlarda, özellikle cinsel saldırı suçlarında, idam ve hadım çözüm olarak öneriliyor. Ancak sizin adınıza açılan ve Şule’nin arkadaşlarının kullandığı sosyal medya hesabında idamın ve hadımın çözüm olmadığına yönelik tweetler atıldı. Sizin düşünceniz de bu yönde mi?

Şenol Çet: Biz bunu hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Biz idam istemiyoruz; adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Hak ettikleri cezayı çeksinler, sürünsünler istiyoruz. Bir sürü kadın şiddeti yaşıyor, öldürülüyor. Bir sürü çocuk istismara uğruyor. Ülkemizde bunların olmasını istemiyoruz. Ancak bütün bunların cezası idam ya da hadım değil. İdam edilince idam edildiği ile kalacak kişi. Ya da hadım edilse başka türlü yöntemler arayacak, başka türlü istismar edecek çocuğu. Bir kere erkeklerin zihniyetinde bir problem var. Erkekler kadınları sadece cinsellik açısından değerlendiriyor. Biz başka Şuleler olmasın istiyoruz. Arkadaşlar benim adıma sosyal medya hesabı açarak iyi bir şey yaptılar, sesimi duyurdular. Hepsine çok teşekkür ediyoruz. 

'ADALET O KADAR ZOR ERİŞİLEN BİR ŞEY OLDU Kİ...'

Şüpheliler iki defa gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Ancak sosyal medyada ‘Şule Çet İçin Adalet’ hesabı üzerinden yürütülen kampanya ile ses getirdi ve kamuoyu baskısı şüphelilerin tutuklanmasını sağladı. Adalete ulaşmak için bütün bu yapılanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Adalet nasıl sağlanmalı sizce?
Normal şartlarda hiç böyle bir şeye gerek kalmamalıydı. Yaşananlarla ilgili her şey ortada. Sosyal medyaya gerek kalmadan bu kişiler tutuklanmalıydı. Ancak adalet o kadar zor erişilir bir şey oldu ki, sosyal medya üzerinden, kadın örgütlerinin çağrılarıyla, tepkileriyle toplum ayağa kalktığı sürece harekete geçiliyor, gerçekler açığa çıkmaya başlıyor... Oysa polis, savcı, hakim gerçekten adaleti sağlamak yönünde bir çalışma yürütse, bu kadar uğraşa gerek kalmadan pek çok şey aydınlatılır, suçlular tutuklanır, adalet yerini bulur. 

'KİMSEYE ÖN YARGIYLA YAKLAŞILMASIN'

Kadınlar taciz ediliyor, güpegündüz dahi sokakta tecavüze uğruyor, öldürülüyor. Ama suçluyu sorgulamak yerine kadının üstündeki kıyafet eleştiriliyor, “O saatte ne işi vardı” diye sorgulanıyor... Bu tablo için siz ne diyorsunuz?
Kendi kardeşlerini, kendi yakınlarını düşünsünler. Böyle bir şey umarım bir daha yaşanmaz. Ben kardeşimi kaybettim, ama başkalarının kardeşleri, ablaları böyle bir şey yaşamasın istiyoruz. Hiçbir kıza, gece ya da gündüz bir yere gitti diye, gece yarısı da olsa ön yargıyla, suçlamayla yaklaşmamak gerek. Şule oraya gittiğinde çok geç bir saat değil ayrıca. Saat 21.00’de gidiyor oraya. Komşu kızıyla mesajlaşıyor. Sonra ev arkadaşına mesaj atıyor, “Adam bana taktı” diye. Ne diye boşu boşuna yazsın ki! Mesajlaşmalar açığa çıktığında neler olduğu çözülecektir. 

‘YANIMIZDA OLMAYA DEVAM EDİN!’ 

‘Başka Şuleler olmasın’ diyerek başlattığınız adalet arayışınızda önümüzdeki süreç için topluma bir çağrınız var mı? 
Şenol Çet: Süreç devam ediyor ve hızlı bir şekilde ilerleyecek. Şu ana kadar yanımızda olan herkese çok teşekkür ediyorum. Süreç bitene kadar yanımızda olmalarını istiyorum. Tüm yetkililere de sesleniyorum; adalet yerini bulsun, tüm bu suçu yapanlar en ağır şekilde cezalandırılsın.
Songül Çet: Şule nasıl acı çektiyse suçlular da hapiste cezalarını çeksin, acı duysunlar. Başka kızların ölmesini istemiyorum. Kız kardeşlerim ölmesin, hiç kimse böyle bir acı yaşamasın. İdam edilmesinler, en ağır cezalarla cezalandırılsınlar. 

ŞULE ÇET VE BÜTÜN KADINLAR İÇİN...

Tek istediğimiz bir insana ve onunla birlikte tüm sevenlerine acı çektiren biri sokaklarda gönül rahatlığıyla gezemesin.

Bu satırları Şule’nin arkadaşları olarak yazıyoruz. Ölümünün ardındaki gerçeğin bu kadar acı olmasını beklemiyorduk hiç. Şule’nin intihar etmediğini biliyorduk, ama onun nasıl acılar çektiğini düşünmek bile istememiştik. 

En kötüsü de içleri acımadan “O saatte orada ne işi varmış” diyebilenler, bir gazetenin utanmazca “İki erkekle lüks plazaya girdi vee...” diye başlık atabilmesi. 

Şule’yi tanımadan, bilmeden iğrenç ithamlarda bulunan kişilerin konuşabilmesi canımızı yakıyor. 

Günümüzde toplumun suçlu gördüğü kişiler mağdurlar oluyor, insanlar mağdur hakkında senaryolar üretmeyi çok seviyor. “Şule oraya iş için gitmişti, Şule’nin kanında alkol bulunmadı” diye savunmak zorunda kalmak bile o kadar ağır geliyor ki...

Şimdi tek istediğimiz bir insana ve onunla birlikte tüm sevenlerine acı çektiren biri sokaklarda gönül rahatlığıyla gezemesin.

Arkadaşımız Şule Çet’in ölümünün cinayet olduğu alenen ortadayken hukuki işlemleri ve bürokrasiyi bahane ederek katile gerekli cezayı vermeyen adalet sistemini şiddetle kınıyoruz. Soruşturma adeta ilerlemiyor, dosyalar umursanmıyor ve incelenmiyor. Ülkemizdeki tüm hukuk yolları tüketmediğimiz için AİHM yolu da tıkanmış oluyor. 

Otopsi raporu sosyal medyada yankı uyandırdığı için insanları biraz olsun susturmak adına katillerin tutuklu yargılanmasına karar verildi. Adalet sisteminin iyi işlediği söylenen bir ülkede bu kadar kanıt varken insanlar sosyal medyadan ses çıkarınca değil şüpheliler hemen tutuklanmalıydı. 

Bizim tek isteğimiz gerekli ceza verilsin, bahaneler üretilerek arkasına iktidarı alan suçlular korunmaya çalışılmasın. #İntiharDeğilCinayetŞuleÇet

NE OLMUŞTU?

Henüz 23 yaşında olan Şule Çet, Ankara Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı İkinci Sınıf Öğrencisiydi. Okumak için gittiği Ankara’da, masraflarını kendisi karşılamak için çalışıyordu aynı zamanda.

Şule Çet, 28 Mayıs akşamı, ev arkadaşına haber vererek, daha önce yanında çalıştığı Çağatay A. ile buluştu. Eski işine geri dönmek istiyordu. Dışarıda yemek yedikten sonra Çağatay A’nın arkadaşı Berk A. ile birlikte Çankaya’da bir plazanın 20. katındaki ofise geçen Çet, gece iki sularında ev arkadaşına “Buradan çıkamıyorum, adam bana takmış. Bırakmıyor” diye mesaj attı. Sabaha karşı dört sularında ise plazanın 20. katından düşerek yaşamını yitirdi.

Çağatay A. soruşturma boyunca “Şule’nin intihar ettiğini, kendisinin engellemeye çalıştığını” iddia etti. Berk A. ise hiçbir şey görmediğini, o esnada içeride uyuduğunu öne sürerek şu ifadeyi verdi: “Çağatay yanıma geldi. Kızın atlayıp gittiğini söyledi. Çağatay’ın elinin şiştiğini gördüm. Olayın vahim olduğunu anladım. Hemen aşağı indim. Güvenlik görevlisini gördüm. Buradan bir kız geçti mi diye sordum. Geçmedi deyince, sinir krizi geçirdim. Çağatay’a vurdum. Kızın atladığı yerde değildim. Cinsel amaçlı herhangi bir şekilde temasım olmadı.” 

Soruşturmanın seyri Adli Tıp Kurumundan gelen otopsi raporuyla değişti. Raporda Çet’in cinsel şiddete uğradığına dair bulgular yer alıyordu, tırnaklarında da bir erkeğe ait dokular (deri kalıntısı) ve DNA bulguları tespit edildi. Ayrıca kanında “uyumayı tetikleyen uyarıcı madde” ile vücudunda boğuşma izlerine rastlandı. Doku örnekleri ve DNA bulgularının Çağatay A.’ya ait olduğu belirlendi. Çet’in düştüğü 1.20 santimlik pencerenin camında, pervazında ve çerçevesinde ise genç kadına ait parmak izi tespit edilemedi.

Daha önce iki kez gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Çağatay A. ve Berk A. otopsi raporundan sonra “cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” ve “cinsel saldırı” suçlarından tutuklandı.

ÖNCEKİ HABER

Ölen mültecilerin cenazeleri ailelerine teslim ediliyor

SONRAKİ HABER

Antep'te genç kadına ‘kısa saç’ saldırısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...