13 Haziran 2018 13:51

İşte eğitim sistemimiz

Eğitim sistemi 16 yıllık AKP iktidarında şekilden şekle girdi. Sınav sistemleri, eğitim yöntem ve planı sürekli değişti.

Görsel: Pxhere

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ
ODTÜ

Eğitimin amacı, sınıflı toplumlar öncesinde, insanlık tarihinin birikimini yeni kuşakların özümsemesi amacıyla şekillendi. Belirli bir sistematiğe oturmasa da kiremit taşları, mağara duvarları, ağaçların gövdeleri eğitim materyalleri olarak düşünüldü. Köleci toplumun gelişip toplumun iki ana sınıfa bölünmesi, eğitim anlayışını bu biçimde yeniden şekillendirdi. Kölelere verilen eğitim, kaba işlerin “direktif” –kimi zaman kaba şiddet- yardımıyla yapılmasına yönelikken köle beyleri ve üst tabakadaki kesimler için başta toplumun yönetilmesi, temel ihtiyaçların “profesyonelce giderilmesi” olarak kurgulandı. Eğitim bir program haine bürünmeye başladı. Mesela Yunanlıların köle demokrasisinde Platon “academia”yı kurdu. Feodal toplumda, lordların ve eşlerinin ekonomiyi çözmesi, kale içi işlerin örgütlenmesi amaçlanarak bir eğitim programı ortaya koyuldu. Buradaki program ne serfleri içerecek kadar yaygın ne herkesin aynılaşmış kurguda eğitim alacağı kadar planlıydı. Ancak yeniden üretimi, üretim biçim ve anlayışının yeni nesillere ulaşmasını sağlamıştır. Kapitalizmde eğitim, yeryüzünde hiç olmadığı kadar geniş insan topluluklarınca planlı bir şekilde işlenebilir duruma geldi. Eğitim, yeniden üretimin bir parçası, vasıflı ve vasıfsız emekçinin gelişmesinin temel dinamiği oldu.

Türkiye’de eğitim sistemi, özellikle 16 yıllık AKP iktidarında şekilden şekle girdi. Sınav sistemleri, eğitim yöntem ve planı sürekli değişti. Her düzeyde eğitim piyasalaştırılıp paralı hâle getirildi. Müfredatların bilimsel içeriği zayıflatıldı. Bu da öğrencilerde kaygı, stres ve problemler yarattı. Veliler ve öğretmenler, gençlerin geleceğinden her geçen gün daha çok kaygılanır durumda. 

EĞİTİM HER KADEMEDE PİYASALAŞTIRILDI

Ülkedeki mevcut liseler mevcut sınav sisteminde üniversite kazanmak için yeterli değil. Her ne olursa olsun lise öğrencileri, ya etüt merkezlerinden ya temel liselerden destek alıyor. Kolejlere veya temel liselere temelli kaydoluyor; yetmiyor özel ders, ek ders gibi ekstranın ekstrası yöntemlere başvuruyor.  Yani üniversiteyi kazanmak isteyen bir liseli, bir tomar para harcamadan bunu elde edemiyor. “Dershaneleri kapattık.” sloganı işte bu noktada anlamsızlaşıyor. Hele ki eski dershanelerin şu an temel liselere, kolejlere döndüğü; birçok dershanenin “etüt merkezi” adı altında işlerine devam ettiği düşünüldüğünde. Elbette bir gencin hâlâ devletin ücretsiz sunduğu eğitim ile temel liselere para dökmek arasında bir seçeneği var. Ancak bu seçenek üniversite okuyup okumamayı seçmekle neredeyse aynı.

Türkiye’de eğitimin sadece liselerden itibaren paralı olduğundan söz edemeyiz. Liselere geçiş sınavı ortaöğrenimdeki öğrenciler için benzer sorunları yaşatıyor. Ülkemizde vakıf üniversitelerinin sayısının artması, burslu/burssuz vakıf üniversitelerine yerleşen öğrenci sayısını arttırıyor. Ayrıca “nitelikli üniversite” olarak tanımlanan vakıf üniversitesi sayısının arttığını da söyleyebiliriz. Bu durumda buralara yerleşen öğrenci sayısının artışı, isteğin sonucu olarak değil, nitelikli bir eğitim almanın gerekliliğinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan ister devlet üniversitesinde okusun, ister vakıf üniversitesinde ülkemizde bir üniversite öğrencisi barınma, yeme içme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını ekonomik olarak bağlı olduğu aileden ayrı bir şekilde karşılamak zorunda olabiliyor. Bu noktada Kredi Yurtlar Kurumu üzerinden sağlanan kredi/burs bunları karşılayacak düzeyde değil. 

BİLMSEL BİLGİ YERİNE DOGMA

Evrimin müfredattan kaldırılması, eğitim müfredatının bilimsel içeriğinin doğrudan doğruya zayıflatılması son dönemde yaşadığımız gelişmeler. Ancak tekrar AKP’nin 16 yıllık eğitim serüvenine bakacak olursak gördüğümüz şey bilimsel bilginin yerine dogmanın konması ve dini merkez alan eğitim sistemi. Sürekli yapılan eğitim reformları (!) liselerde ve ortaöğrenimde müfredatı sürekli dinci-gerici bir noktaya taşıdı. İhtiyacın dışında, İmam Hatip liseleri ülkenin her yerinde açıldı. Başta Gülen Cemaati olmak üzere tarikat ve cemaat yurtları, okulları memleketin her köşesine yayıldı. AKP iktidarı, bunun önünü almak bir yana dursun destekledi. Bu yerler zaman zaman eğitim merkezi haline geldi. Devletin denetiminden uzak, dogmatik bilgi burada örgütlendi; istismar, ölümler, yangınlar vs. buralarda gerçekleşti.

İŞÇİ İMALATHANELERİ MESLEK LİSELERİNDE DURUM FARKLI DEĞİL

“Meslek lisesi, memleket meselesi”…  Koç grubunun bir dönem TV’lerde yana döne reklamlarını oynattığı, billboardlarda boy boy görsellerle yaygınlaştırdığı meslek lisesi kampanyasının mottosu. Kampanya, memleketin geleceği (tabii burada kasıtları KOÇ grubunun geleceği) için vasıflı eleman, meslek eğitimi almış eleman gereklidir diyor. Dergimizde bu kampanya birçok yönüyle ele alındı, tartışıldı. Ancak Türkiye açısından mesleki eğitimin, eğitim sistemindeki önemi açısından bu kampanyayı ve sloganı hatırlatmakta fayda var. Türkiye’de en çok ihtiyaç duyulan şey vasıflı işçinin eğitimi, yani yeniden üretimi. Bu amaç için kurulan çıraklık okulları, mesleki kurslar var. Ancak bu tür bir eğitimin temeli her zaman meslek liseleri oldu. Uzun dönem boyunca sorunlar her zaman meslek liselilerin önünde durdu. Okul yönetimi-patron işbirliğiyle, AKP iktidarında baskının, sömürünün daha çok arttığını ifade edebiliriz. Angarya işlerin stajyer meslek liselilere yaptırılması, ücretsiz mesaiye bırakılması, sınavsız üniversiteye geçiş hakkının meslek liselilerin elinden alınması bu sorunlardan birkaçı. Meslek liselerinin de halihazırda olan bilimsel içeriği zayıflatılmış durumda, zaten pratikte temel bilim derslerinden doğrudan mahrum bırakılıyor. Meslek eğitimi alanında piyasalaşma arttı, özel sağlık meslek liseleri, akıllı kolejler mantar gibi türetti. Yani sistem meslek liselilere “İşçi olmaktan başka çaren yok. Eğer garanti bir meslek istiyorsan da parasını verip işçi olacaksın!” demiş durumdadır. Türkiye’deki eğitim sisteminde en can alıcı nokta meslek liseleri iken sömürünün en erken başladığı, geleceksizliğin her an gözler önünde olduğu yerler de meslek liseleri olmuştur. Egemen sınıflar açısından bu kaçınılmaz bir istekken AKP hükümeti sermayenin sömürüyü yoğunlaştırmasının önünü meslek liseleriyle açması için olağanüstü bir çaba harcamıştır. 

NE TALEP EDİYORUZ? NASIL ELDE EDECEĞİZ?

-    Okul öncesi eğitim dâhil bütün eğitimin parasız hale getirilmesini,
-    Liseye ve üniversiteye geçiş sınavlarının kaldırılmasını,
-    Eğitimin her kademesinde bilimsel ve laik bir müfredat olmasını,
-    Eğitim kurumların demokratik olmasını, üniversitelerin özerkliğini, kurumların yönetiminde öğrencinin de söz sahibi olmasını talep ediyoruz. 

Türkiye’de eğitim sisteminin geldiği hâl, taleplerimiz ortadadır. 16 yıllık AKP iktidarı başta olmak üzere tüm sermaye hükümet ve partilerinin karnesi bu tablodur. Bu eğitim sisteminin doğan sonucu; artan sömürü ve eşitsizlik, artan işsizliktir. Peki, bu taleplerimizi nasıl elde edeceğiz? Elbette bu talepleri elde etmenin yolu her zaman söylediğimiz birlikte mücadeleden geçer. Liselerde, üniversitelerde, ortaöğrenim kurumlarında öğrenciler birleşerek mücadele etmelidir. Hatta veliler ve öğretmenlerle işbirliği yapılmalıdır. Yaklaşan seçimleri düşündüğümüzde buradan tekrar hatırlatalım; eğitim sistemini bu hale getirenlere oy yok! Sanki eski sistemler taleplerimizi karşılarmış gibi davranan eski baskı ve sömürü sistemini savunanlara oy yok! Tüm Türkiye gençliği bu seçimler başta olmak üzere talepleri karşılanana kadar istemeye, mücadele etmeye!

BİAT EDEN TOPLUM

Tek adam tek parti rejiminin inşası ve bu temelde gerici ve faşist bir sömürü düzeninin yeniden ortaya koyulması isteği; toplumun geniş kesimlerine baskıyı beraberinde getirir, bu baskıya biat eden bir toplum diğerine göre yeğdir. Eğitimin bir yeniden üretim alanı olduğunu tekrar hatırlarsak bilimsel bilgi yerine dogma ile donanmış bir toplum için bugünkü eğitim sistemimiz bulunmaz nimet durumuna geliyor. Saldırının temel noktası burasıdır. Ancak, insanlığın ilerlemesi bilimsel bilginin her eğitim kademesinde paylaşılmasıyla mümkün olacakken bugün önümüze koyulan, fikrî sefalettir.

ÖNCEKİ HABER

Ordu iskelesinde keyfiliğe ‘dur’ kararı

SONRAKİ HABER

Man Adası’nda Kılıçdaroğlu’ya ikinci ceza

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...