21 Ağustos 2012 08:43

İsyanların ortasında bir ilçe; Şemzînan

Mehmet Aslanoğlu

Yol boyunca İran ile sınırı oluşturan, mor ve kızılın çeşitli tonlarında ama tamamı ağaçsız dağlara paralel bir yoldan Gever’e (Yüksekova) doğru yol alıyoruz. Otomobilde yanımda bulunan arkadaşa, bu dağların neden ağaçsız ve rengarenk olduğunu sorduğumda “Bu dağlarda zengin maden yatakları var. Bugüne kadar işlenmemiş. Ama özerk yönetimde bu madenleri işleyeceğiz” diyor. Bulunduğum araçta EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ı Van’da bir gece ağırlayan ve gezi boyunca ona refakat eden BDP Van milletvekili Nazmi Gür, yol boyunca bize bölge hakkında bilgiler veriyor. Bizi Gever’e ulaştıracak yola paralel uzanan dağlar, Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana çok az değişikliklerle günümüze ulaşan Türkiye İran sınırı. Kürdistan’ın sınırlarla parçalara ayıran ilk sınır. Sınır’ın İran tarafı da Kürdistan coğrafyasına ait olmasına rağmen İran burayı Batı Azerbaycan eyaleti olarak tanımlıyor. Batı Azerbaycan eyaletinin bitiminde ise Kürdistan eyaleti başlıyor. Aslında her iki eyalet de Doğu Kürdistanı oluşturuyor. Yol boyunca TOKİ’nin yapığı yeni ‘kalekol!’lara (karakol) rastlıyoruz. Mevcut bölgenin en hakim tepesine inşa edilen bu karakollar AKP’nin Kürt sorunun çözümündeki yeni umudu. Gever’e yaklaştıkça bir süre yolculuğumuza Zap Suyu, Kürtçe ismiyle Ava Zê de eşlik ediyor. Nazmi Gür, Hakkari’de güvenlik amacıyla 13 barajın çay ve dereler üzerine kurulacağını söylüyor. ‘90’lı yıllarda güvenlik amacıyla yakılan ormanlara AKP iktidarı döneminde Botan-Behdinan bölgelerine yapılacak barajlarla su katliamına, yeşil vadilerin talanı da ekleniyor.

DÜNYANIN TÜM DAĞLARI COLEMERG’E TOPLANMIŞ

Nihayet Gever’deyiz. Coşkulu bir kalabalık siyasi parti genel başkanları ve milletvekillerinden oluşan heyeti Gever Belediyesinin yeni yaptığı bina önünde karşılıyor. 25 gün süren şiddetli çatışmalar döneminde kendini yalnız bırakılmış hisseden Colemerglilerin heyeti biraz eleştirel bir tutumla karşılamasını bekliyordum. EMEP, ESP, ÖDP ve BDP genel başkanları halk tarafından oldukça sıcak karşılanıyorlar. Gever’de yapılan yeni otogarın açılışının ardından artık Şemzînan (Şemdinli) yolundayız. 45 dakikalık sarp yamaçların, derin vadilerin arasından geçen yolculuğumuz sırasında Colemerg (Hakkari) ile ilgili anlatılan bir söylence takılıyor aklımıza. “Bir gün Allah dünyanın tüm dağlarını Hakkari’de toplantıya çağırmış. Ama toplantının ardından dağlara ‘dağılın’ demeyi unutmuş.” Gerçekten de Colemerg’de yüksekliği 2 bin, 3 bin hatta 4 bin metreyi bulan onlarca dağ ve dağ silsilesi var. İlk kez gördüğüm bu dağların arasından geçerken Kürtlerin neden “İskender bile zapt edemedi” diye övündüklerini daha iyi idrak ediyorum. Ve tabi ki Kürt halkının özerkliği fiilen hayata geçirmek için pilot bölge olarak neden Colemerg bölgesini seçtiğini de.

Şemzînan’a ulaştığımızda heyetin bulunduğu konvoydaki araç sayısı 100’ü bulmuştu. Çatışmaların şiddetli geçtiği dönemde Hakkari milletvekillerinin bile girişine izin verilmeyen Karşıyaka Mahallesi’nde duruyoruz. O ana kadar hiçbir kontrol noktasında durdurulmamıştık. Şemzînan’da da Karşıyaka Mahallesi’nde özel hareket polisleri heyeti uzaktan izlemekle yetiniyorlar.

ŞEMZÎNAN VE İSYAN

Hakikaten de köyleri ziyaret için yola çıktığımızda tek bir güvenlik aracı bile peşimizden gelmedi! Yol boyunca dağların tepelerin yamaçlarında top izleri, yanmış ağaçlıklar görmek mümkündü. Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuğun ardından çeşit çeşit meyve ağaçlarının bulunduğu, harikulade doğasıyla insanı büyüleyen Nehri köyüne vardık. Nehri ismi Şeyh Ubeydullah Nehri’yi hatırlatmıştı ama ziyaret ettiğimiz köyün Şey Ubeydullah’ın köyü olduğunu, eski Şemzînan’ın merkezinin bu köy olduğunu ve Nehri ayaklanmasının bu köyden başladığını öğrenmek benim için heyecan verici oldu. Bilindiği gibi Hakkari ve Botan Beyi Bedirhan’ın ayaklanmasının bastırılmasının ardından Osmanlı, Kürt mirliklerini dağıtmış ve artık Kürtlerden vergi ve asker toplamaya başlamıştı. İşte bu ağır vergiler ve Kürtlerin askere alınması 1880’de bardağı taşırmış ve Hakkari Kürtleri Şeyh Ubeydulah Nehri öncülüğünde yeniden mirlik (özerklik) statüsü kazanmak için işte şu an ziyaret ettiğimiz köyde bir ayaklanma başlatmıştı. Şemzînan’ın, Gever’in bir bütün olarak Colemerg’in bir tarafı doğu Kürdistan (İran) bir tarafı da Güney Kürdistan (Irak) ile sınır. Öncesi bir yana son yüz elli yılda bir yanda Bedirhan, Yezdanşer, Nehri ayaklanmaları ile PKK’nin ilk silahlı eylemini gerçekleştirdiği Şemzînan baskınını bizzat yaşamış, doğuda Qazi Muhammed’in, Mahabat Cumhuriyeti’ni kurduğu, güneyde ise Molla Mustafa Barzani on yıllarca bağımsızlık için savaştığı bir coğrafyanın tam ortasında duruyor Şemzînan ve Colemerg. Nasıl ki Batı Kürdistan, Şeyh Sait ve Ağrı isyancılarına kucak açmışsa, Colemerg de Güney’in ve Doğu’nun isyancılarına kucak açmış ya da onlara sığınmış.

NEHRİLİLER MEDYAYI YALANLIYOR

Seyahatimiz boyunca bize ev sahipliği yapan Van BDP Milletvekili Nazmi Gür, Körfez krizi sırasında devletin sık sık Türkiye’ye göç eden Güneyli Kürtler’e yaptığı yadımla övündüğünü belirterek, “Oysa o dönem Türkiye’ye göç eden 500-600 bin güneyli Kürt’e Botan-Behdinan halkı yardım etmeseydi hepsi perişan olurdu. O dönem ben de bu bölgedeydim ve bu yardım çalışmalarına katıldım. Kürt halkı kendi kardeşlerine kucak açtı ve onlara yardımcı oldu. Yiyecek, giyecek, çadır vs. tüm yardımları halkın dayanışması sayesinde sağlamıştık. Devletin ciddi bir katkısı yoktu” sözleriyle aslında Doğu, Kuzey ve Güney Kürdistan arasındaki ilişkinin en yakın örneğini anlatıyordu. İşte bu moral değerlerle yoğrulan Şemzînan’ın Nehri köyünde, köyün ileri gelenlerinden bir amca 23 Temmuzdan bu yana yaşananları anlattı. Gerillanın doçkaları köylerin tam ortasına yerleştirdiği ve gerillanın köy çevresine mevzilendiğinin yalan olduğunu, gerillanın köylülerin zarar göreceği hiçbir manevra veya hareket içinde bulunmadığını anlattı. Ama devletin bölgeyi insandan arındırmak için, köyleri ve çevresini hedef alan top atışları yaptığını, hasta köylülerin bile tedavi için Şemzînan’a gitmelerine izin verilmediğini belirtti.

VE GERİLLALARLA KARŞILAŞMA...

Nehri köyünden ayrılıp bu kez boşaltılan bir köye doğru yola çıkarken 100 araçlık konvoy birden duruyor. Biz önde bir kaza yaşandığını düşünerek araçtan iniyoruz. Ancak bir süre sonra anlaşılıyor ki gerilla yol denetimi için araçları durdurmuş. Gerillanın denetim yaptığını duyan herkes araçlarından inip kontrol noktasına doğru yürüyor. Biz o noktaya ulaştığımızda yirmili yaşlarını bitirmek üzere olan gerilla komutanı propaganda konuşmasına başlamıştı bile. Heyet üyelerine eşlik eden Şemzînanlıların sevinci görülmeye değerdi. Bir ananın gerillanın boynuna onlarca yıldır görmediği oğluna sarılır gibi sarıldığına hepimiz gözlerimizle şahit olduk. Kontrol noktasında yaşanan sevinç Habur’dakinden farksızdı.

45 dakika süren denetim sırasında gerilla grubunun sözcüsü hazır ‘Türk medyası’nın bazı mensuplarını da bulmuşken Şemzînan’da 23 Temmuzdan bu yana yaşananları anlattı, medyanın yaşananları kararttığını söyledi. Aynı saatlerde Başbakan Tayyip Erdoğan, gerillanın eylemlerinin dosdoğru Türkiye kamuoyuna aktarılması bir yana BDP temsilcilerinin, Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen yazarların, aydınların TV’lere çıkarılmamasını istiyor, medya patronlarını tehdit ediyordu. Şemzînan’daki karartma Erdoğan’a yetmemişti. Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen herkese karartma uygulanmasını istiyordu. Oysa o anda bizim şahit olduğumuz görüntü; Türk medyasının Türkiye kamuoyuna duyurduğu gibi Şemzînan’da HPG’nin püskürtüldüğü, yenilgiye uğratıldığı, 115 kayıp verdiği şeklindeki propagandanın tam tersiydi. Şemzînan kaymakamının makamına 3-4 kilometre uzakta HPG yol denetimi yapıyordu.

EVLERE İSABET EDEN MERMİLERİ GÖRDÜK

Gerillalar denetimi bitirip yol kenarındaki vadide mevzilerine çekilirken biz de bu kez boşaltılan bir köye doğru hareket ettik. Bir eve isabet eden panzer mermisini, evlerde top atışları nedeniyle oluşan çatlakları gördük. Dönüş yolunda ise gerilla hâlâ aynı noktada bulunuyordu ve bize el sallayarak veda ediyorlardı. Yani ilk denetimin başladığı andan bize veda anına kadar neredeyse 1.5 saat geçmişti. Tepelerdeki gerilla mevzilerinde doçka adlı ağır silahlar olduğu yerde duruyordu!


GECE YARISI GEVER’DE...

Şemzînan’a döndüğümüzde saat 18.00 civarıydı. İftar yemeğinin ardından yapılacak şenlikten sonra Yüksekova’ya dönecektik. Bu süre zarfında Şemzînan’ı gözlemleme ve insanlarla konuşma fırsatı bulduk. İftardan sonra esnaflar dükkanlarında bayram alışverişi için müşteri bekliyordu. HPG Şemzînan’ı basacak, kentte savaş çıkacak korkusu ve tedirginliğini biz göremedik. İftardan sonra 21.00’de belediye binası önünde bir şenlik tertip edildi. Coşkuyla halaylar çekildi, şarkılar, marşlar söylendi. Gece yarısından sonra saat bire yaklaşırken Gever’e vardık. BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak ile DTK Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk, Geverliler tarafından adeta birer ‘popstar’ gibi karşılandı. Gever’in ana caddesinde yaklaşık bir saat süren eylemde Geverliler sloganlar attı, genel başkanlar ile fotoğraflar çektiler. Bu esnada yine Gever sokaklarında tek bir polise, polis aracına rastlamak mümkün değildi. Bunu Geverlilere sorduğumuzda; polisin emniyet müdürlüğü ve çevresinde belirli bir bölge dışında devriye gezmediğini, özellikle birkaç gündür kalabalık olan Gever caddelerinde devriye gezmeye çekindiğini belirttiler. Nitekim bir kaç gün önce HPG gerillaları Gever’in ana caddesine inerek halka “Son 4-5 yıldır bayramların kara bayram olarak geçtiğini, bu bayramın güzel geçmesi için bayram süresince çatışma olmayacağını ama bayramdan sonra daha büyük çatışmaların yaşanacağı” şeklinde duyuru yapıp gitmişler.

Evrensel'i Takip Et