21 Mart 2018 15:19

Tiyatroya OHAL tarifesi

Tuna Kemal Bulut, OHAL'de yasakların arttığı tiyatronun Türkiye'deki tarihini Genç Hayat'a yazdı.

Paylaş

Tuna Kemal BULUT
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Merhaba Genç Hayat okurları; ben Muğla’da üniversite öğrencisiyim. Geçimimi tiyatro oyunculuğu ve eğitmenliği yaparak sağlıyorum. Daha doğrusu sağlıyordum. Son yıllarda sanata ve sanatçıya verilen değeri göz önüne alırsak artık geçimimizi sağlamayı bırak, hobi olarak bile yapamıyoruz. OHAL’in ilan edildiği günden bu yana yasaklar artmış gibi görünse de aslında süreç daha öncelere dayanıyor. Şöyle eskilere bakacak olursak İstanbul’da sokak oyuncularına yapılan polis saldırıları, İzmir’de yapılan sahne baskınları gibi birçok olay belleklerimizde. Öte yandan çıraklıktan gelen (alaylı) oyuncu arkadaşlarımıza getirilen “belgeniz yok bu işi yapamazsınız!” dayatmaları da unutulmayan olaylardandır. Tiyatro; ses, müzik, dans, nefes ve daha birçok sanatsal estetiği içinde barındıran, muhalif, öğretici, mesaj verme ögesini içinde bulunduran bir görsel sanattır!

Toplumlar tarihinde en çok yer alan sanat dalı olan tiyatro Türkiye’de 80’li yıllardan önce baskılara dayatmalara ve kapatılmalara maruz kalmış, 80’li yıllarda ise yalnızca birkaç yıl baskılı süreçler geçirmiş sonrasında ise aynı tas aynı hamam devam etmiştir. 

YETENEKSİZ MİYİZ?

Peki tiyatro üzerinde niye bu kadar baskı var? Hepimizin aklında bu soru var. Tiyatro az önce de bahsettiğimiz gibi toplumlarda ve yaşamımızdaki aksak yönleri muhalif bir çizgide anlatmaya çalışıyor. Örnek verecek olursak Shakespeare’in “Beğendiğiniz Gibi” oyununda aile içindeki çatışmaları anlatırken Tanzimat dönemi edebiyatçılarından Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” oyunu görücü usülü evliliği anlatması, geri kalmışlığı muhalif açıdan eleştiren iğneleyici oyunlardır. Fakat günümüzde tiyatronun geldiği nokta başkalaşmıştır. Kapitalizmin baskın asimilasyonu tiyatroyu da vurmuş, sermayedarların ve devletin sözde yatırımları tiyatroyu toplumun geniş kesimlerinden alarak yüksek zümrenin eğlence aktivitesi haline getirmiştir. Konservatuarların sahne sanatları, tiyatro, dekor, kostüm yönetimi gibi bölümlerinden mezun olanlar ne yazık ki tiyatro oyuncusu olamıyor. Olmak isteyenler de ne yazık ki engelleniyor. Yetenek sınavlarıyla girdiğimiz bölümlerden mezun olduktan sonra da devlet tiyatroları veya başka kamu kuruluşlarına başvuru yaptığımızda da yine yetenek sınavlarına tabii tutuluyoruz. Buradan da kendi eğitim sistemlerine ne kadar  güvenmediklerini bir kez daha anlamış oluyoruz.

HAYIR DİYENE SAHNE YOK

Diyelim ki bu sınavları geçtik. Devlet tiyatrosu çalışanı olamıyoruz tabii ki. AKP’li devlet tiyatrosu çalışanı olarak işe alınabiliyoruz. Çünkü yandaş olmayanlar ya alınmıyor ya da daha sonrasında işinden atılıyor. Devlet tiyatrosu çalışanı olmak istemiyorsak bu kez valiliğin, belediyelerin politika kaygılarına takılıyoruz. Hatta bu konu da daha önce yaşadığım bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum. 12 Eylül 2010’da yapılan referandum öncesinde AKP’li Esenyurt Belediyesi sokak tiyatromuza küçük bir sahne verdi. Biz nasıl karşılıksız sahne verirler diye tartışırken bir-iki ay sonra  oyunlarımızı referanduma evet çağrısı yapılan oyunlar olarak hazırlamamızı istediler. Hatta daha ileri giderek hazırlarsak sahneyi yenileyecekleri, dekor ve kostüm ihtiyaçlarımızın tamamını karşılayacakları, hazırlamazsak sokağa geri döneceğimizi söylediler. Nitekim de öyle oldu. Referandumdan iki ay sonra sahneyi elimizden aldılar. Kendilerinin istediğini yapan tiyatro topluluklarına bakacak olursak AKP’nin tiyatroya bakış açısının da nasıl olduğunu anlayabiliriz. Kısacası bize “tiyatro yapmayın demiyoruz sadece istediğimiz gibi yapın” diyorlar. Aslında geçmiş dönemlerde kültür sanat konusunda geri kalmışlıklarını ifade ettiklerinde çözüm olarak bu alanlara yaptıkları müdahaleler sadece dayatmalar oldu. Kendi gerici muhafazakar toplum inşaları uğruna ilerici çağdaş toplumun aynası tiyatroların kapısına kilit vurdular. Tarihte çok az örneklerine rastlanır şekilde kültür dergilerini kapattılar. Senelerden beri yandaş rektörlerin bahane aradığı üniversite sanat topluluklarından bahsetmeye bile gerek yok. Aslında tiyatroya bahşettikleri bu yeni biçim tiyatroyu içi boş bir hale sokup, günümüz dizileri gibi tiyatroların da kitleleri gerçeklerden uzaklaştıracak bir araca dönüştürmek olduğunu söylesek  yanılmış olmayız. Ancak tiyatro severler, tiyatroya hayatlarını adamış sanatçıların gayreti olduğu sürece, tiyatroların tarihten beri her türlü baskıyı göğüsleyebilen bir sanat dalı olduğu gerçeğini de  hatırlarsak, tiyatrolar her zaman  toplumun önüne ışık tutan bir rehber olacaktır. Bu nu her zaman yineliyoruz, yineleyeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Abi bir darphanen olacak aslında!

SONRAKİ HABER

3. Havaalanı’ndan İstanbul Yeni Havalimanı’na

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...