27 Ağustos 2017 01:21

Unutmamak için edebiyat

Şahin Altuner'in Evrensel Pazar yazıları için kaleme aldı; 'Unutmamak için edebiyat'

Paylaş

Şahin ALTUNER

Hatırlamak istemediği çok zamanları oldu insanoğlunun. Hepsini de yaşayarak geleceğe tam ve sağlıklı olarak taşındığını zannetti. Mutlu olamadı çünkü eksildiğini hissetti kimileyin; artık erken ve eceliyle ölmemiş insanlardan, yoksullardan arındırılmış çarşılardan, tatsız tuzsuz meyvalardan ve sera domateslerinin yavan tadından belki. Ona kendisinin hikayesi ağır geldi hep, komşularının ise hüzünlü. Başına gelmemiş olanlardan dolayı Tanrısına şükredip, tanıklığa mesafeli olmanın mühim bir “hayatta kalma” kuralı olduğuna iman edip, meselesini, hikayesini sonradan başkaları anlatsın istedi sanki.

DEVLETİN HAFIZASI VE HALKIN HAFIZASI

Bilinmelidir ki devlet olmanın bir kuralı da “kayıt” tutmaktır. Çünkü memlekette ne olup biterse onu usulünce kaydetmek onun görevidir. Tüm devlet dairelerinde koca koca defterler tutulması bundandır. Şimdilerde ise keşfettiği teknoloji sayesinde o an nerede olduğumuzu bilmek bir yana -ki zaten biliyor- taksilere kamera yerleştirmek gibi müthiş aksiyonla hayatımızın her anına müdahil olmak heveslidir. Lakin devlet kendine göre bir gerçeği kaydeder, öyle yapmıştır, halkın gerçeği ise başkadır. Kayıtlarla oluşturduğu kendisi için hafızadır devletin, halkın hafızası ise türküleri, şarkıları, doğruyu yazan gazeteleri, yazılı ve sözlü edebiyatı da kapsayan kültürüdür. Yani devletin hafızası siyah defterler ve bilgisayarlar ise halkın hafızası ise kültürü ve sanatıdır.  

Evet her sanat gibi edebiyat da çoğunlukla kurmacaya dayanır. Zamanın bir yerinde ortaya çıkmış hakikati söylemek, ya da gelecekteki bir hakikatle ilgili salık verme ve onu mümkünse bizimle yüzleştirme  derdinde olmuştur edebiyat. Dolayısıyla özellikle toplumun travma geçirdiği dönemlerde çoğu kez o anda olduğu ya da olmadığı gerçeği hep birikmiştir, biriken bu gerçeği belleğe yazmıştır edebiyatçı. Çünkü yaşam ve gelecek kimsenin- hele de devletlerin yorum ve insafına bırakılmayacak kadar mühimdir. Bu yüzden edebiyat ve sanat devlet kayıtlarından bağımsız olarak çağının kaydını tutar, geçmişten aldığı birikimi geleceğe taşır. Bununla birlikte sanatçı bir hafıza tarihçisidir de aynı zamanda. Gerçeği kendi yüzgecinden geçirerek kurmaca bir gerçeklik yaratır. Tarihe baktığımızda birçok yenilgiyi, trajediyi tarihten ziyade türkülerde ve o dönemlerde yazılmış metinlerde buluruz. 

ÇATIŞMA ORTAMINDA SANATIN SINAVI

Kırk yıldır devam eden, toplum açısından sonuçları tolere edilmeyecek çatışma ortamından geçip giderken sanatın özelde edebiyatın sesi gür çıktı mı peki? Yeterince çıkmadı bile denemez. Sebepleri vardır, tutarlı veya tutarsızdır diye çok şey söylenebilir. İhmal ettiğimiz şeylerin bir gün karşımıza sorun olarak dikildiğini ve daha da dikileceğini sanki unutmuş gibiyiz en basitinden. Çünkü bu halkın hafızası yok diyen; şikayet eden bıkkınları, lümpenleri  en azından devrimci demok-ratları görmeyeniniz yoktur.  Bazılarının bırakın şikayete, söz söylemeye dahi hakkı yoktur. 

Kürt coğrafyasının bir sakini olarak sanatın geçmiş süreçte halkın gerçeğine yakın durmak konusunda çok istekli olmadığı kanısı hakimdir. Nedeni ve suçlusu bireyler değildir. Çünkü kültür ve sanat, her zaman toplumun adına hakim olduklarını ileri sürenlerin patronajı altında şekillenmektedir. Yani bir yerde kültür ve ekonomi-politik bir yerde zoraki olsa da kesişmektedir. Ne ki sanatı kendi nam ve hesabına finanse ederek şirin görünen burjuvazi, güçlü yayınevleri ve kurumlar yaratarak toplumun hafızasını maniple etmeyi akıl etmektedir artık.

Bu nedenle bir kitabın telif ödenerek basılmasının, tiyatro oyununun sahnelenmesinin  kaldırım taşı ihalesinden daha önemli olduğu bilinmesi gerektiğini anlamak için geç olmuştur. Sanat ve sanatçı, tanıklığına en ihtiyaç duyulduğu dönemde, kapıldığı yaşamın selinde boğulmasına seyirci olunmuştur. Taşeron bir işçi kadar kendine önem atfedildiğini anlayan sanatçı kalemini kırmış, defterini yırtıp atmıştır. Tazelenmeyen ya da tahkim edilemeyen hafıza, siyasal sarsıntılar sırasında toplumun inanç ve umudunu, bireyin tek başına olmadığını hissettiren moral değerlerin nerdeyse yitirmesine neden olmuştur.   

TARİHSEL DİRENİŞ VE HESAPLAŞMA

Kendi hafızasının inşasını ve sürekliliğini siyaset ve sanatın çabasında arayan toplumun, ihmali bulunanlarla birlikte popüler olmayı düstur edinenler ile efendinin kendisini keşfetmesi için sahte folklor ve hikayelere vereceği cevabı mutlaka vardır. Öte yandan sanat için elinden her şeyi yapmasına rağmen takdir ve himaye görmemiş olanların eserlerindeki “eksiklik” duygusu sanat eleştirisinin en temel meselelerinden biri olacaktır..

Sur’un yok olmasına gönlü razı gelmeyen ancak çaresizlik duygusuna kapılıp gittiğimiz şu zamanda dahi devletin tuttuğu kayıtların doğruluğunu sonradan kontrol etmemiz için bile olsa, yaşananları unutmamamız ve tarihe doğru bir tanıklık için şiir, roman, öykülere gerek duyduğumuzu bilinmesi elzemdir. Çünkü edebiyat; tarihsel direniş ve bir hesaplaşma biçimidir. O yüzden halkın en büyük silahıdır.

ÖNCEKİ HABER

Boşaltın o halde müzeleri!

SONRAKİ HABER

Çocukluğunun gözü kapalı bayramları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...