20 Ağustos 2017 22:42

Süpermarket diktatörlüğü

Büyük ölçekli dağıtım şirketleri neleri tüketmemiz gerektiğine nasıl karar veriyor?

Paylaş

Nazaret CASTRO

30-40 yıldan bu yana hipermarket, süpermarket ve indirim mağazalarının ortaya çıkmasıyla birlikte mahalle bakkalları ve taze ürün pazarları ortadan kalktı; bu herkesin tanık olduğu bir gerçeklik. Bizler dağıtım ağı evresini ve her seferinde daha bir yoğunlaşıp büyüyerek bu evreyi kontrolü altına alan şirketlerin gücünün giderek büyüyen önemini gözden kaçırıyoruz. Bu dönüşümün önemini anlamamız için başlara gitmek ve egemen kapitalist sistemin yalnızca bir egemenlik sistemi olmadığını aynı zamanda modern toplumlardaki yaşamları da örgütlediğini kabul etmek gerekir.

Büyük ölçekli modern dağıtım modeli, üretim sektöründeki yeniliklerden doğdu; yani o zaman üretimin belirleyiciliği söz konusuydu. Şimdi ise dağıtım, içinde dağıtım aşamasının tedarik zincirlerinde her geçen gün daha bir belirleyici rol üstlendiği küreselleşmiş bir dünyada kuralı belirleyen sektör konumunda. Modern dağıtım yalnızca dağıtım şeklini değil, kentlerin tasarımını, bu değişikliklere toplumsal dokunun dönüşüm temposu doğrultusunda ayak uydurduğu için aynı zamanda içinde yaşadığımız mekanı, neyi, nasıl  tüketeceğimizi; diğer insanlar ve diğer şeylerle ilişki biçimlerimizi, giyeceğimiz ve yiyeceğimiz şeylerle birlikte öznelliğimizi de değiştirdi.

Muazzam sayıda tüketici ve üretici, bir elin parmaklarını geçmeyen ve sayıları her geçen gün azalan, süpermarketin raflarına konulacak ürünlerin türü ve fiyatları konusunda kuralları belirleyen dağıtımcı ve pazarlamacıların kontrol ettiği bir piyasada yer alıyor.  

SEÇME YETİMİZ BİR AVUÇ ŞİRKETİN ELİNDE  

Yoğunlaşmanın giderek daha az elde toplanması çeşitliliği baltalayan bir durumdur. Piyasanın kontrolünün az sayıda şirketin elinde olması (oligopoli), seçme yetimizi bir avuç şirkete zorunlu kılar. Ancak biz yine de, sıradan bir şampuan almak için arasında bir saat kaybettiğimiz süpermarketin renkli raflarının çeşitlilik ve özgürlüğü (Bize kapitalizmin özü olarak söylenen) yansıttığına inanmayı sürdürürüz. Bu gerçekten böyle midir? Aslında bu renkli etiketlerin çokluğunun arkasında tekelin kaçınılmaz bir sonucu olan çeşit yoksulluğu gizlidir. Dolayısıyla, neyi tüketeceğimiz konusunda kontrol kaybımızın büyük ölçekli dağıtımla yakından ilişkisi vardır. Bu kayıp, büyük ölçekli dağıtım modeli oyuncak, kitap ya da möble gibi tematik, uzmanlık isteyen alanlara da el attığı için giderek ekonominin (yaşamın) farklı alanlarına da kadar yayılır.

BU MODEL ADİL DEĞİL

Büyük ölçekli dağıtımcıların geliştirdiği bu model, çalışma koşulları ve tedarikçilerin durumlarına da işaret ediyor. Yine tüketim konusunda verdiğimiz günlük kararların gezegenin diğer köşesindeki insanları ve ekosistemi etkilediği ve içinde her şeyin her geçen gün birbirine daha bağımlı hale geldiği bir dünyada gerçekleşen aşırı sosyoçevresel darbelerle de ortaklığı vardır. Süpermarket ve hipermarketler, kilometrelerce uzağa taşıdıkları üretim zincirlerine ve üretim yerinin değiştirilmesine dayalı belli bir tüketim türünü pekiştirdiler.  Dış tedarikçiyle çalışılarak maliyeti düşürülen, kârı bütünüyle tekelleştiren bu model kesinlikle adil ve desteklenebilir bir model değildir.

YEDİĞİMİZ ŞEYİN NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ

Büyük ölçekli dağıtımın beraberinde getirdiği toplumsal ilişkilerin, yaşam tarzının ve öznelliklerin dönüşümünü de bilmemiz gerekir. Kapitalist azami kâr önermesini yerini getirmek için ilk yapılması gereken en ucuzu (Bu ucuzluğun kapitalist şirketin yüksek kâr marjını asla etkilememesi şarttır) en iyisidir mantığını kabul ettirmektir. Yavaş yavaş bu maksimum kavramını benimsedik. Tüketici de yararlılığını maksimum düzeye çıkarmalıdır. Egemen sistemin bu mantığı öznelliğimizin içine öylesine işledi ki fiyat kalite ilişkisini ve bu ürünlerin nerelerde ve ne koşullarda üretildiğini çok azımız sorgular olduk. Ne yediğimiz şeyin ne olduğu hakkında bilgimiz var, ne de günlük kullandığımız kozmetiklerin ya da giyindiğimiz kıyafetlerde kullanılan kimyasal ürünlerin sağlık açısından ne tür sorunlara yol açtığı... Alışveriş sepetine doldurduğumuz  ürünlerin geneli her geçen gün daha fazla marka ve ürünü kontrol eden az sayıdaki çok uluslu şirketlerden birine ait olan şirketlerden birince üretiliyor.

İNDİRİM İLANLARI İHTİYAÇ OLMAYAN ÜRÜNLERİN ALINMASINI KIŞKIRTIYOR  

Ek olarak büyük süpermarketlerin kendileri de vatandaşları tüketiciye dönüştüren etkili bir ideolojik aygıt olan reklam söyleminin bir parçasıdır. Süpermarket koridorlarında yürüyen tüketici, indirimler ve dikkat çeken sürekli uyarılarla, cebri alışverişe -ihtiyaç olmayan ürünlerin alınmasını- kışkırtılarak duyusal uyaranlar tarafından baştan çıkarılıyor. Oysa mahalle bakkalında yapılan alışverişte bakkala giderdin ve bakkaldan ihtiyacın olan şeyi belli bir ürünü isterdin. Bakkal sattığı ürünü bilir ve bu ürünün sorumluluğunu üstlenirdi. Büyük ölçekli dağıtım modelinde sorumluluk oradan oraya aktarılarak ortadan kaybolur.

Bizler rasyonal tüketici olduğumuza inanır ve sürekli olarak maniple edilmeyi sürdürürüz.  Bir süpermarkette her şey en ufak bir ayrıntısına kadar tüketiciyi maniple etmek üzere düzenlemiştir. Çeşitlilik  görünüştedir, gerçekte yoktur.  Bu tür yerlerden alışveriş yapanların harcama açısından daha kârlı çıktığı söyleminin tam olarak doğru olduğu söylenemez. Yapılan bazı araştırmalar, indirimlerden yararlanan tüketicilerin, süpermarketlerde incelikli bir yöntemle pazarlanan ürünleri alışveriş dürtüsüyle almaları sonucu, hesapladıkları miktarın çok daha üzerinde bir harcama yaptıklarını göstermiştir. Ayrıca bunu bilmek için araştırma ve istatistiklere de gerek yok; çoğunlukla insanlar, bir litre süt ya da bir paket tuvalet kağıdı almak için gittiği süpermarkette, marketin bitimsiz koridorlarında gezdikten sonra süt ya da tuvalet kağıdını almayı unutup marketten alışveriş sepetini o ana kadar ihtiyacı olduğunu düşünmediği şekerlemelerle doldurup çıkar.  Kapitalist arzu telkini mekanizması böyle işliyor. Bu, iktidara, güç ilişkilerine ilişkin politik bir meseledir. Bunlar büyük sermayenin, neyin kârlı neyin randımanlı olduğuna karar vermesini sağlayan düzenlemelerdir.  Milyarca insanın aç yatması ve gelecek nesillere, içinde yaşanmaz bir gezegen bırakmamız pahasına...

www.carrodecombate.com´dan kısaltarak çeviren: Hilal Ünlü

ÖNCEKİ HABER

Futbolda pazartesi mesaisi

SONRAKİ HABER

Kapatılan Van TV'nin sunucusu artık taksicilik yapıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...