31 Temmuz 2017 00:27

Özgürlük davasının fotoğrafçısı: Gerda Taro

Panzer altında kalarak savaşta ölen ilk kadın fotoğrafçı olan Gerda Taro, yaşadığı her yerde deklanşörüne faşizmin teşhiri ve özgürlük için bastı.

Paylaş

Ali ÇARMAN
Stuttgart

Anı fotoğraflama, fotoğrafçılıkta her zaman önemli bir yer tuttu, adeta hayatın ayrılmaz bir parçası oldu.

Zaman oldu fotoğrafçılar doğal güzellikleri resimlemenin peşinde koştular. Zaman oldu fotoğrafçılar tanıklık ettikleri vahşeti belgelediler. Ve zaman oldu gönüllü olarak, savaşın orta yerinde kurşun seslerinin altında, toz duman arasında barut kokusunu tenefüs ederken nefeslerini  tutarak insanlığın belleğine kazınmış fotoğraflar bıraktılar.

SAVAŞ VE DEVRİMLER DÖNEMİNDE ÇOCUK OLMAK

20. Yüzyıl'ın başında Fransa, Avusturya, Almanya ve daha bir çok Avrupa ülkesinde sınıflar mücadelesi bütün keskinliğiyle çatışma halindeyken korkunç denebilecek toplumsal olaylar yaşanıyordu. İşçiler ve yoksul halk daha güzel bir hayat sürdürmenin, sömürülmekten kurtulmanın kavgasını veriyordu.

Diğer tarafta ise iktidarı elinde tutan sömürücü egemen sınıflar emperyal amaçlar peşindeydi. Hararetli tartışma ve çatışmaların olduğu yıllarda doğan çocuklar için ne söylense, ne yazılsa azdır. Fotoğraf tarihinin ilk kadın kaybı olarak geçen Gerda (Pohorylle) Taro, Yahudi bir esnafın göçmen çocuğı olarak 1 Ağustos 1910'da Stuttgart'ta doğdu. Orta halli bir tüccarın kız çocuğu olarak okul hayatına hazırlandığı yıllar Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı çoktan başlamıştı.

Gerda Taro'nu babası, çevresinin baskısına aldırış etmeden askerliği reddederek savaşa karşı tutum takındı. Bu dönem, Almanya'da savaşın haydutluk olduğunu söyleyen Clara Zetkin, Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg gibi öne çıkmış isimler vardı. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşın bitimine doğru gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi dünyanın dört bir yanında büyük bir sevinçle karşılandı.

Almanya'nın yenilgisiyle sona eren savaş sonrası ülkede açlık ve yoksulluk boy gösterdi. Ülkede Yahudi düşmanlığı artarak devam etti. Yahudiler bir nebze de olsa baskıdan kurtulmak için isimlerini değiştirmeye başladılar. Gerda Taro henüz sekiz yaşındaydı. Hayli varlıklı olan halasının yardımıyla çok rahat bir yaşam sürdürmekteydi. Daha sonraki yıllarda nişanlısının önerisiyle zenginler kulübüne dahi üye oldu.

LEİPZİG YILLARI VE SOSYALİST FİKİRLERLE TANIŞMA

1929'da Gerda Taro ailesi ile birlikte Leipzig'e taşındı. Sıkıcı gelen hayat tarzından kurtulmak ve kendini geliştirmek üzere beden eğitimi/spor derneğine üye oldu. Dernek, sosyalist fikirleri benimsemiş Yahudiler tarafında kurulmuştu.

Öğrenci gençlik hareketinin öne çıkmış isimlerinden sosyalist Georg Kuritzkes, Ruth Cerf ile tanıştı. Düne kadar pembe hayaller ve anlamsız bir hayat peşinde koşan Gerda Taro kendisini değiştiren arkadaşlar edinerek antifaşist mücadelede yer aldı.

Alman işçi sınıfının önderlerinden Ernst Thalmann'ın konuşmacı olarak katıldığı Leipzig mitinginin hazırlık çalışmalarında aktif olarak yer aldı.

Gerda'nın erkek kardeşi de faşizme karşı direniş mücadelesini örgütleyenler arasındaydı. Leipzig belediye başkanı SPD'liydi ve Nazilerin değil KPD'nin güçlenmesinden korkmaktaydı. Polisin sosyalist fikirlere savaş açmasına el altından destek veriyordu.

30 Ocak 1933'te ülkenin başbakanı Adolf Hitler oldu. Kısa bir süre sonra komünistlere, Yahudilere ve demokratlara açıktan savaş başlatıldı. Artık ülkede faşist terör kol gezmekteydi.

Gerda Taro böylesine tehlikeli bir süreçte dahi KPD'nin çalışmalarına destek vermekten çekinmedi. Yasadışı (Devrimci sendikal muhalefet-RGO) bildiri dağıtımına katıldı iddiası ile göz altına alındı, poliste militanca direndi. İki hafta sonra serbest bırakıldı ama artık Leipzig'de kalamazdı.

ROBERT CAPA İLE TANIŞMA

"Yahudiler ve komünistler düşmandır, Alman ırkı en üstün ırktır!" parolalarıyla insan avına çıkan faşistler gelecek katliamların habercisiydi. Gerda, arkadaşlarının yardımıyla kısa bir süre sonra, Avrupa'da özgürlük mücadelesi veren savaşçılara kucak açan Paris'e kaçtı.

Paris her zaman politik mücadele vermiş olanlara analık yapmış bir şehirdir. Gerda, burada hararetli tartışma ortamında bulunarak kendini daha da yetkinleştirdi. Bu toplantıların birinde, 1934 Eylülü'nde Macar Fotoğrafçı Andre Friedmann (Robert Capa) ile tanıştı. Birlikte Paris işçi eylemlerini fotoğraflamaya başladılar. Bir anlamda, usta-çırak olarak başlayan ilişkileri gelişerek ilerledi.

YANGIN YERİ İSPANYA’DA ZAMANI RESİMLEMEK

Faşist Franco ve generalleri askeri bir darbeyle İspanya'da iktidarı gasbettiler.  Gerda Taro'nun gönüllü olarak Barcelona'ya gitti. Korkusuzca cephelere ve barikatlara kadar giderek savaşın korkunç görüntülerini tüm dünyanın görmesini sağladı. Haber ajanslarına geçen fotoğraflarında yakılan yıkılan köyler, ölüm saçan panzerler, yetim kalan çocuklar ve bütün bunlara rağmen devam eden hayattan kareler vardı.  

SAVAŞTA ÖLEN İLK KADIN FOTOĞRAFÇI

Gerda Taro ile Robert Capa savaş muhabirleri olarak İspanya'da cepheden cepheye koşarak defalarca ölümle burun buruna geldiler.

Nazi Almanyasının faşist Franco rejimini desteklemek için gönderdiği birliklere (Legion Condor) karşı direniş cephesinde, 25 Temmuz 1937'de, Nazilere ait bir panzer altında ezildi. Yaralı olarak kaldırıldığı hastahane tüm müdahalelere rağmen can verdi.

Yoldaşları ve arkadaşları Gerda'nın doğum günü olan 1 Ağustos'ta Paris'te büyük bir tören düzenlediler. İnsan güzeli ve cesaretin sembolü olan fotoğrafçının cenaze törenine binlerce kişi katıldı. Pablo Neruda ve Louis Aragon kısa konuşmalar yaptılar. Cenaze töreni, faşizme karşı direnişin manifestosu oldu.

KADIN FOTOĞRAFÇI OLMANIN KADERİ

Henüz hayatının baharındayken, 27 yaşında Alman faşistleri tarafında katledilen Gerda Taro ve yaşamı hakkında batıda uzun süre sessiz kalındı.

Leipzigliler, cesaret timsali olmuş Gerda Taro'nun adını her vesileyle yaşatmaya çalıştılar. Adını Georgi Dimitrov ile yan yana yazıp bir sokağa verdiler.

Yıllar sonra ilk kez Gerda Taro'nun fotoğraflarından oluşan bir sergi Newyork'ta açıldı. 1994'te ise yazar Irme Schaber tarafından hazırlanan biyogorafik kitabı Stuttgart'ta basılarak sergiler açıldı.

Demokrat ve ilerici çevrelerin baskısı sonucu, Stuttgart'ta doğduğu caddeye yakın bir meydana adı verildi.

Geçtiğimiz günlerde Gerda Taro meydanında düzenlenen ve yüzlerce kişinin katıldığı anma töreninde bu gerçeklikler bir kez daha dile getirildi. Konuşmalar yapıldı, müzisyen Stefan Hiss İspanyol özgürlük şarkılarını seslendirdi.

Yaşamı güzelleştiren karmaşık yollardan yürüyerek İspanyalara kadar uzanan Gerda Taro'nun katledilişinin üzerinden 80 yıl geçti. Ve zamanı resimleştiren fotoğrafları, tarih sayfalarında korunuyor. Saygıyla anıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Juana Gonzalez 43 yıldır kayıp kardeşlerini arıyor

SONRAKİ HABER

AB, Polonya’daki ‘tek parti’ rejimini durdurabilecek mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...