06 Temmuz 2017 00:40

Özel, Ağbaba ve Kayışoğlu ile karavanda söyleşi

Adalet Yürüyüşü'ne katılan CHP Milletvekillerinden Özgür Özel, Veli Ağbaba ve Nurhayat Altaca Kayışoğlu ile karavan söyleşilerinde konuştuk.

Paylaş

Meltem AKYOL
Hasret Gültekin KOZAN
Kocaeli

Adalet Yürüyüşü boyunca en çok konuşulan isimler arasında CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve yaptığı beste ile Adalet Yürüyüyü'nün sesi olan CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu sayılabilir. Özgür Özel ve Veli Ağbaba ise malumunuz yürüyüşün en renkli iki ismi. Hatta Özel, Kemal-Selvi Kılıçdaroğlu çiftinden sonra yürüyüşün en renkli çiftinin Özel-Ağbaba olduğunu söylüyor.

İkili yürüyüşe katılanların da yoğun ilgisine mazhar oluyor, öyleki Özel ile ropörtaj yapmak için uzun bir fotoğraf çektirme maratonunun bitmesini bekliyoruz.  Ve neyseki bitiyor.. Özel ve Ağbaba'nın yürüyüş boyunca kaldığı karavandayız. Söyleşimizin adını da Karavan Söyleşileri koymaya karar verip başlıyoruz.

Açılış Özel'den... “Bu söyleşinin özelliği; Nurhayat Altaca bu yürüyüşün sesi, Veli Ağbaba bu yürüyüşün koordinatörü ve ben Özgür Özel bu yürüyüşün düzenden ve konukların Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinden sorumlusuyum. Buyrun, sizdeyiz...”

ADALET İÇİN YÜRÜDÜKÇE BİZ, KORKUYOR HALKIN DÜŞMANLARI

Bize geçince söz hemen yürüyüşü soruyoruz... Pek çok şey yaşandı yol boyunca...

Söz Özgür Özel'de: “Artık kartopu gibi büyüyor adalet yürüyüşçüleri. Bunu otobüsten kitleyi yaptığım bir anonsta da söylediğim gibi söyleyeyim: ‘Her gün yeni yollarla tanıştıkça ayaklarımız, yeni ağızlar ekleniyor ağızlarımıza, yeni kulaklar işitiyor söylediklerimizi. Adalet yürüyüşçüleri azimle İstanbul'a doğru metreleri azaltırken adalete biraz daha yaklaşıyorlar ve biraz daha korkuyor halkın düşmanları.’

20. GÜNDE JANDARMA DRONLARI 32 BİN KİŞİ KAYDETTİ

Böyle başlayınca Özel, Ağbaba kalkıyor, “Ooo susmaz şimdi bu” diyerek. Özel araya giriyor, “tamam gel kısa tutacağım” diyerek devam ediyor: “Yağmurlu havayı tercih ediyoruz, güneşli havaya nazaran. Güneşli havalarda sağlık sorunu yaşayan çok oluyor, dışarıdan bakıldığında yağmur zor görünüyor ama sağlık sorununun daha az yaşanması açısından çok daha iyi. Hiçbir problem yok. Bugünkü (20. Gün) jandarmanın dronedan verdiği rakama göre 32 bin kişi katılmış yürüyüşe. Yine yürüyüşe en uygun şartlarda olan genel başkan Kılıçdaroğlu.”

PROVOKASYONA ALKIŞLA, 'ADALET'LE YANIT VERİYORUZ

Derince Körfez arasında pek çok prpvokasyon girişimi yaşandı. Onları da suruyoruz.

Özgür Özel anlatıyor, bu arada Veli Ağbaba içerde. “Bitince gelirim” diyor... Özel anlatıyor: İki türlü müdahale oluyor. Daha doğrusu provakasyonla demokratik hakkı ayıralım. Protesto demokratik bir haktır. Biz yürüyerek adaletsizlikleri, eşitsizlikleri, haksızlıkları protesto ediyoruz. Bizi de protesto edebilirler, protesto edene sonuna kadar saygılıyız ve her zaman için onları anlayışla karşılıyoruz. Ama bir de provokasyon var. Hep aynı 10-15 kişinin araçlarla, otobüslerle sürekli 3-4 kilometrede bir, kitle geçerken küfür, hakaret, hatta zaman zaman fiziki saldırıları oluyor. Bunlara provokasyon diyoruz, yoksa en doğal hak olan bizi de protesto etme hakkını herkes kullanabilir. Ama küfür ve fiziki saldırıya karşı da tedbir alıyoruz. Kitlemiz en ağır küfürlere ve en ağır hakaretleri karşı da sadece alkış yaparak ve ortak olan ‘Hak, hukuk, adalet’ sloganı atarak karşılık veriyor.”

'MİTİNG İÇİN İZİN ALINDI, ALANDA CHP DAHİL BAYRAK OLMAYACAK'

9 Temmuz'da yapılacak mitingi soruyoruz, iktidara yakın medyada çok fazla iddia da dolaşıyor. Bir de tabi 9 Temmuz'dan sonra ne olacağı sorusu...

Veli Ağbaba yanıtlıyor: Miting için izin alındı. Planımız şu; yürüyüşün son etabında genel başkanı tek başına yürütüp, yanında hiç kimse olmadan kürsüye çıkarmak. Yürüyüşün teması adalet, onun dışında hiçbir şey taşımıyoruz. Siyasi partilerin bayrakları, pankartlar… Hiçbir şey yok, kendi partimizin dahi. Bunda  sonrasına gelince... Biz de tartışıyoruz ne yapacağımızı, ne tür eylemler gerçekleştireceğimizi...

'TÜM TÜRKİYE BARIŞ İÇİN YÜRÜNEBİLECEĞİNİ GÖRDÜ'

Konuştuğumuz vatandaşların da yürüyüşe destek veren demokrasi güçlerinin de sonrasını merak ettiğini hatırlatıyoruz...

Ağbaba devam ediyor:  “20 Temmuz darbesinden sonra Türkiye'ye demokrasinin gelmesi için başlattığımız ilk büyük eylem bu. Türkiye'ye gerçek demokrasi gelinceye kadar, OHAL kalkıncaya kadar bu mücadelemiz devam edecek. Bu eylemimiz demokrasi mücadelesinin en önemli ilk adımı. Bundan sonrası da gelecek.

9 Temmuz’dan sonra ne değişecek? Maksat hasıl oldu aslında. Tüm Türkiye ve Dünya Türkiye'de insanların barış için, demokrasi için, adalet için milyonlarca insanın yürüyebileceğini gördü.

'DÜNYA, TÜRKİYE'NİN BİRDEN BÜYÜK OLDUĞUNU GÖRDÜ'

“Bu yürüyüşün en büyük kazancı dünyada Türkiye'nin itibarını yükseltmesi.” diyen Ağbaba'ya iktidardan yapılan tersi yorumları hatırlatıyoruz.

Devam ediyor Ağbaba: “Hani Erdoğan diyor ya Dünya beşten büyüktür diye, şimdi dünya Türkiye'nin 1’den büyük olduğunu gördü. Yani bir Ortadoğu ülkesi gibi gözüken, kan ve gözyaşının aktığı, bir saray hanedanlığı tarafından yönetilen ülkenin hâlâ sokakta her türlü baskıya, işten atmalara, KHK ve OHAL’e rağmen milyonlarca insan ayakta İse Türkiye'de hala demokrasiyi savunan insanların olduğunun göstergesi. Hala demokrasiyle yönetilmenin gerekli olduğunu savunan en az yüzde ellinin üzerinde kesiminin olduğunu gösteriyor bu. Ve bu Türkiye'nin yıkılan, yok edilen itibarını tekrar yükseltti.

İktidar her zaman olduğu gibi karşısında güçler birleşince rahatsız oluyor. 16 Nisan'da da bunu gördük. Ama insanlar gülüp geçti bunlara. Kimisi ‘Bu yolları teröristler yürüsün diye yapmadık’ dedi, terörize etmeye çalıştılar ama söylenecek tek şey şu, gülüp geçiyoruz. Türkiye bu yürüyüşün kazandırmış olduğu 16 Nisan ruhunu tekrar tekrar yükseltti. Ayrıca hükümet bundan son derece rahatsız oldu terörize etmeye çalışıyor. Bakın bu yürüyüş 20 günü geçti. 20 günden beri dışarıya tek bir kötü laf söylenmedi, kötü bir işaret yapılmadı. Yürüyüş barışçıl bir eylem olarak devam ediyor.

CHP İÇİNDEKİ TARTIŞMALAR..

Bu yürüyüş CHP içindeki tartışmaları da bitirdi mi diye soruyoruz..

Veli Ağbaba'nın yanıtı kısa oluyor:

“Aslında çok abartılacak kadar tartışma yok. CHP'de her zaman farklı fikirler konuşulur.”

BU YÜRÜYÜŞ 16 NİSAN'DAN SONRA HEYECAN VE UMUT YARATTI

Nurhayat Altaca Kayışoğlu'ya dönüyoruz.. Herkesin dilinde onun 'Adalet Yürüyüşü marşı var malum...

Yürüyüş esnasında sözler birden döküldü. Üniversite döneminde marş uyarlardık, öyle bir süreçten geliyoruz. Adalet Yürüyüşü Marşı aslında Sadettin Kaynak'ın bir eseri. Tahsin İncirci tarafından uyarlanmış. Biz de şimdi onu Adalet Yürüyüşüne ayarladık, seslendirdik ve yürüyüşte bize eşlik ediyor, hep beraber ürettik hep beraber söylüyoruz, keyifli oluyor. Yürüyüşe gelince her gün daha doğru, çok anlamlı bir şey yaptığımızı anlıyorum. Önceki gün akşam şöyle bir şey oldu mesela, onu anlatmak istiyorum, herkesin bilmesini isterim çünkü. Oturuyorduk, yayını bekliyordum. Bir beyefendi geldi ve dedi ki ‘Şurada bir kafe var, size bir şeyler ısmarlamak isterim.’ Teşekkür ederiz dedik. Sonra o, ‘Çocuklarım adına sizlere çok teşekkür ediyorum. Ben İzmit’te oturuyorum, gelenlerle de ilgilenmek istiyorum’ dedi. Öyle duygular var yani, bizim aramıza katılamayıp, bunu vicdani bir sorumluluk olarak başka bir şekilde telafi etmeye çalışan çok sayıda insan var. Çok güzel bir dayanışma duygusu bu. Kocaelililerin gösterdiği ilgi gerçekten çok güzel, bizi adeta bağırlarına bastılar. 16 Nisan'dan sonra haksızlığa uğranılmış duygusu vardı hayır cephesinde. Yeniden bir heyecan ve umut yarattı bu yürüyüş.

DEMOKRASİ İSTEYENLER, ADALET İSTEYENLER GÜCÜNÜ GÖRDÜ

İktidarın açıklamalarına Altaca Kayışoğlu'nun yanıtı ise şöyle oluyor:

“Zaten iktidarın söylediği ‘Terörist’ söylemleri inandırıcı gelmiyor kimseye artık. Herkes biliyor bu insanların terörist olmadığını. 16 Nisan'da da terörist değillerdi, şimdi de değiller, artık sahiciliğini yitirdi iktidarın bu söylemleri, onu bir kez daha gördük. Ben her defasında şunu söylüyorum, 9’undan sonra ne olur sorusuna. Bence bu yürüyüş gerçekten amacına çoktan ulaştı. Bir kere bu ülkede demokrasiyi isteyen, adaleti isteyen, özgürlüğü isteyen, huzuru isteyen, barışı isteyen herkes yeniden gücünü gördü. İktidara da aynı zamanda tepkisini gösterdi, dünyaya sesini duyurdu. Amacına bence ulaşmıştır. Tabii ki şu an şu anlamda amacına ulaşmış olmuyor, adalet gelmiş olmayacak, demokrasi gelmiş olmayacak onu da biliyoruz.”

MAJESTELERİNİN SİNİRLERİ ÇOK BOZULUYOR

Özel ve Ağbaba'ya dönüyoruz... 'Yürüyüşün en renkli 2. çifti olduğunuz söyleniyor' diyerek

Yanıt Özel'den oluyor:

Evet, Kemal Bey ve Selvi Hanım’dan sonra yürüyüşün en renkli çifti ben ve Veli Ağbaba. Biz 6 yıldır Veli Ağbaba ile birlikte mecliste, cezaevi koridorlarında, genel kurullarda her yerde yan yanaydık. Hep kapalı ortamlardaydık bakarsanız. Pek tatil de yapamadık, 6 yılda 6 gün tatilimiz ya vardır, ya yoktur. Hep bir şeyler oldu, ya darbe oldu, ilk sene yemin krizi oldu, sonra Soma faciası… Bütün yaz Soma'daydık. İki kere seçim denk geldi, hiçbir yaz bir şey yapamadık. Ama bu yaz bütün arkadaşlar hep beraber bir spor tatiline çıkmış olduk, bu fırsatı yakaladık. Hep birlikte Bolu Dağları’ndan geçtik, 1600 rakımlı yerden de geçtik, şimdi deniz seviyesindeyiz. Dolu da yağdı, yağmur da yağdı, bayıltıcı sıcaklar da oldu ama sonuçta biraz fiziken yorulduk ama zihnen açıldık. Ben açıkçası zihnimizin biraz daha açıldığını, analiz yeteneğimizin geliştiğini, meseleye farklı boyutlarda bakabildiğimizi görüyorum. Bu tip etkinlikler iyi geliyor ama bir yandan da ülkenin ve dünyanın dayatılmış ve suni gündeminden kopuk, kendi gündemini yaratmış olduğumuzu ve verdiği mutluluğu yaşıyoruz. Ben görevim gereği her gün 14 gazeteye sayfa sayfa, satır satır bakmam, bilmem lazımdı. 20 gündür sadece başlıklara bakıp, adalet yürüyüşüne ne demişler ve majestelerinin sinirleri ne kadar bozulmuş ona bakıp geçiyorum. (Gülüşmeler) Biz yürüyoruz, onların da verdikleri tepkilere gülüp geçiyoruz.

BİR ÜYEMİZ TRAKTÖRLE GELİP GENEL BAŞKANIN KARAVANINI ÇEKMEK İSTEDİ

Epey renkli şeyler de yaşanıyor değil mi?

“Yürüyüş meselesinde hep söylediğimiz bir şey var, ‘4 saatte karar verip 4 saatte nasıl organize oldunuz’ diyenlere. Herkes bunu merak ediyor. Biz bunu 4 saatte değil ‘94 yıl artı 4 saatte’ yaptık.

Güzergâh üzerinde geçtiğimiz her köyde, her beldede bizim üyemiz var. Normal şartlarda genel başkan başladığı yürüyüşü, noktaladığı yerde karavanda tamamlıyor, burada yatıyor. Sonra kaldığı yerden ertesi sabah yürüyüşe başlıyor. O yüzden de bir araca binip bir yere gitmek istemiyor ama her gün oradaki en büyük gerginlik bizim üyelerimizin ‘Genel başkanı karavanda bırakmayız, bizim evde yatacak’ deyip gelip kavga etmesi. Biz her akşam koruma ekibi ile üyeler arasında ciddi tartışmalar görüyoruz. (Gülüyor) Hatta bir tanesi geldi, ‘Genel başkan bizde kalacak Traktörle gelmiş, gelmezse traktörle çekerim de bizim eve götürürüm’ dedi.”

'SESİNİ DEĞİL, CESARETİNİ ALKIŞLIYORLAR'

Devam ediyor Özel: “Mesela Veli Ağbaba çok güzel çok güzel bir şarkı söyledi ve çok alkış aldı. Bana döndü dedi ki, ‘Benim sesim güzelmiş demek ki, herkes alkışladı.’ Ben de dedim ki, ‘Hayır senin cesaretini alkışlıyorlar, yoksa sesin güzel değil.’ (Yine gülüşmeler)

(O arada karavanda olmamıza rağmen, yürüyüşçüler pencereden görüp vekillerle fotoğraf çekilmek istiyorlar röportaj bir süre bölüyor.

AĞBABA MEGAFONLA UYUYOR, HORLUYOR

Devam ediyor Özel Ağbaba'ya sataşmaya: “Veli artık megafonla uyuyor. Elinden hiç bırakmıyor. Bir gece yine karavanda yatıyorduk, sabah en erken kalkmamız gerekiyor. O gün hareket saati 07.00'a alınmıştı, 05.30’da kalkmamız gerekiyordu. Böyle sürekli uyanamamak korkusuyla gece geç saatte yattık, bir ara Veli Ağbaba'nın horlama sesini arabanın marş sesi sandım, ayağa fırladım, yürüyüş başladı sandım. (Gülüyor) Öyle şeyler oluyor.”

'İYİ Kİ ECZACI ARKADAŞIMIZ VAR, BİR TANE İLAÇ GETİRMEMİŞ...'

O sırada Veli Ağbaba karavanın bir odasında uzanıyor, Özel hep Veli abiye yüklenmek olmaz diyor ve ekliyor. Ben onun ağzından söyleyeyim. Veli abi diyor ki, ‘Allah'tan arkadaşımız Eczacı, benim için söylüyor, ama ayaklarımızı yine de tuzlu suya sokuyoruz. Adam bir tane ilaç getirmez mi yanında’ diye söyleniyor. Ben eskiden Türk Eczacılar Birliği Genel Sekreteriydim. Veli abi diyor ki ‘Adam eczacıların başı, ayağım şişti diyorum, tuzlu suya sok diyor’ (Gülüşmeler)

ERDOĞDU'YA TUZLU SU ŞAKASI....

Özel İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'ya yaptıkları şakayı da şöyle anlatıyor: “Bir de şaka yaptık. Aykut Erdoğdu geldi ilk kez bizim karavana geçenlerde. Veli abinin ayakları tuzlu suda bu esnada. Aykut Erdoğdu’ya ilk önce, ‘Şu suya bir baksana, tuzu az olmuş mu, biraz da atayım mı?’ dedi. O da, ‘Nasıl bakacağım’ dedi. Ağbaba, ‘Tadacaksın’ cevabını verdi. O sırada önceden içinde tuzlu su doldurduğumuz bir çay bardağı yanında bekliyordu Ağbaba’nın. ‘Ne olacak Özgür her gün bakıyor tadına’ dedi. Böyle sanki çay bardağını daldırıyormuş gibi yapıp bana verdi, ben de baktım ve ‘Dünküne göre daha tuzlu olmuş ama sirkesi eksik’ dedim, biraz sirke döktük. Aykut Erdoğdu o görüntüyü gördükten sonra şoka girdi resmen. (Gülüşmeler)

KILIÇDAROĞLU'NUN AKRABASIYIZ DİYENLER

Yürüyüşün en uyanıkları ise kendini Kılıçdaroğlu'nun akrabası olduğunu söyleyenler...

Yine Özel'den dinleyelim:

Misafirleri anons ediyoruz, kendini anons ettirmek isteyenler oluyor. Mesela korteje girip ‘Kılıçdaroğlu’nun akrabasıyım, onu görmeliyim’ diyenler oluyor. Onun için Hüseyin Yıldız, kalp krizi geçiren vekilimiz, onu genel başkanın yanına koymuştuk. O çünkü gerçekten akrabası Kılıçdaroğlu’nun. O bakıyordu akraba mı, değil mi. O yüzden onu yürüyüşün aileden sorumlu bakanı yapmıştık ama bu kadar çok akrabalık iddiasına kalbi 4 gün dayandı. Bazen şöyle oluyordu, akraba mı değil mi deyince böyle çaktırmadan kaşını kaldırarak değil gibi cevap veriyordu. Bir gün baktım yüzüne Hüseyin’in, ‘Ya bu Tuncelili bile değil’ dedi, isyan etti. (Gülüşmeler)

ADALETSİZLİK ÇIĞ GİBİ BÜYÜYÜNCE...

Son söz Nurhayat Altaca Kayışoğlu'nun:

'Hafızamız zayıf ya hani bizim. Bu yürüyüş esnasında birkaç yıl geriye döndüm. 2008-2010 yıllarında ben Avrupa Birliği ve Türkiye Barolar Birliği'nin ortak projesi kapsamında insan hakları eğitimi veriyordum avukatlara yönelik. Orada anlattığım şeyleri şöyle bir düşündüm. Aslında bir kısım ilerleme kaydetmiştik. Avrupa Birliği yolunda insan hakları çalışmalarında, mesela işkence hemen hemen azalmış gibiydi. Çok sistematik tutuklamalar biraz olsun mesafe kat etmişti. Ama şimdi şu aşamaya bakıyoruz, AHİM’e giden dosyamız yine fazlaydı, Rusya'dan sonra ikinci sıradaydık ama buna rağmen biraz azalmaya başlamıştı. Anayasa Mahkemesi'ne başvuru açılmıştı, 60.000 hak ihlali dosyası vardı. Bir baktık OHAL darbesi ile karşımıza yüzbinlerce daha dosya çıktı, çevreleri ile birlikte milyonları buldu mağduriyetler. Haksızlık, hukuksuzluk bir anda çığ gibi büyüdü. Adaletsizlik bu kadar hızlı bir şekilde çığ gibi büyüyerek ülkeyi sarınca aslında, bu adalet yürüyüşü o yüzden çığ gibi büyüyor, onu net bir şekilde görüyoruz. Biraz hafızamızı da tazelememiz lazım.

ÖNCEKİ HABER

KESK’in mücadeleci temelde dönüşümü için

SONRAKİ HABER

Jehan Barbur: İçimdeki evi arıyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa