Gökhan Çetin: Bu karanlığı dayanışma ile aşabiliriz

KHK ile kapatılan Hayatın Sesi hakkında açılan ceza davasının ilk duruşması bugün görülecek. Duruşma öncesi dayanışma çağrısı yapıldı.

29 Mayıs 2017 20:13
Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi televizyonuna “İştirak Halinde Zincirleme Olarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması bugün görülecek. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesinde saat 11.00’de görülecek olan davada, Hayatın Sesi Televizyonunun ortakları Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram ile Genel ve Sorumlu Müdürü Gökhan Çetin şüpheli sıfatıyla hakim karşısına çıkacak. Dava öncesi Hayatın Sesi Yöneticisi Gökhan Çetin ile konuştuk. Çetin, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde görülecek davaya katılım çağrısında bulundu. 

‘ÜLKEDE YAŞANANLARI GÖRMEZDEN GELEMEZDİK’

Televizyonun kuruluşundan kapatıldığı tarihe kadar işçi ve emekçilerin çıkarına yayın yaptığını söyleyen Çetin, “Onların hak alma mücadeleleri, gelecek özlemleri, korkuları, heyecanları televizyonumuzun eğildiği başlıklar oldu. Ne işten atılan işçinin sesi ne de şiddet gören kadının sesi, uzak kalabileceğimiz gerçeklerdi. Ülkenin bir bölgesinde süren şiddet ve bodrumlarda öldürülen sivillere de diğer televizyon kanalları gibi gözümüzü kapayacak halimiz yoktu. Tıpkı yine 7 Haziran seçimlerinin ardından birdenbire yayılan ve yüzlerce insanımızın hayatını kaybettiği bombalı saldırılara sessiz kalamayacağımız gibi” diye konuştu.  

“Tarihte gerçeklerden yana konumlanmanın ve örneğin ölümler son bulsun demenin bedeli olmuş hep ne yazık ki” diyen Çetin,  “İktidar bir süredir inşa etmeye çalıştığı karanlık gelecek için 15 Temmuz ile birlikte bir fırsat yakaladı. KHK’ler ve OHAL ile ülkeyi yönetme serüvenini başlatmış oldu. On binlerce kamu çalışanı ya açığa alındı ya işten atıldı. Onlarca dernek kapatıldı. Televizyonumuzun da içinde bulunduğu onlarca televizyon, gazete ve radyonun kapatılmasını ülkede yaşanan diğer gelişmelerden ayrı düşünemeyiz. Açılan davalar, hazırlanan veya bir türlü hazırlan(a)mayan iddianameler epeyce bir süredir bu topraklarda konuşuluyor, bizim gibi basın kuruluşlarının gündemi oluyordu. Fakat son dönem dünü de aratacak derecede yaşanıyor”değerlendirmesinde bulundu.

‘EZİLENDEN YANA OLMASAYDIK, HAYATIN SESİ OLAMAZDIK’

İddianamede suç gösterilen haberlere ilişkin ise Çetin şunları söyledi: “Gerçekler bizler için insanlık serüveninin bir parçası, gazeteciliğin olmazsa olmazı olabilir fakat bazıları için de korkutucu olabilir. Ne yapsaydık yani, canlı bombaları biliyoruz fakat eylem yapmadan yakalayamayız diyen başbakanların karşısında? Yüzlerce kişi hayatını kaybederken, bu ülkenin insanları topluca ölüme giderken kimileri gibi sessizliğe mi gömülseydik? Evladını yitirenlerin yakarışlarını, adalet arayışlarına kulaklarımızı mı tıkasaydık? Eğer grevleri milli güvenlik gerekçesi ile yasaklananların sesi olmazsak, iş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenlerin adalet arayışını takip etmezsek belki her şey olurduk ama Hayatın Sesi olamazdık.”  Ölümden, şiddetten rahatsız olmayan bir gazeteci olamayacağına vurgu yapan Çetin, “Diyalog yollarının açılmasını, ülkenin bir açık mezbahaya dönüştürülmesinin engellenmesini ister her insan değil mi? Çözüm yolu olarak hükümetin çizgisinde düşünüyorsan sorun yok, her türlü yayın sana serbest. Her basın kuruluşu hükümetin desteklediği televizyonlar gibi mi bakmak zorunda? Eğer bu yöntem doğru olsa bu kadar canımız niye yanıyor diyemeyecek mi birileri?” dedi.

‘HAYATIN SESİ MESLEK İLKELERİNE BAĞLI KALDI’

Türkiye’de olağan dışı durumların olağanlaştırdığını ifade eden Çetin, “Birçok insan karşı olduğu gelişmeler karşısında bile sessizliğe gömülüyor. Bizim ülkemiz ilk önce tutuklanıp aylarca iddianame bile hazırlanmayan gazeteciler gerçeği ile yüz yüze. Hayatın Sesi televizyonu şu sıralar savunmanın suç sayıldığı meslek ilkelerine bağlı kaldı. Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkını savundu. İnsanlar hayatını kaybederken bunların gizlenmek istenmesine boyun eğmedi. Ve hiç kimseden gizlemediği yayın ilkeleri nedeniyle, işçiyi kölelik düzenine mahkum eden patronlar tarafından, kadına yönelik artan şiddetin görünür olmasından rahatsızlık duyan çevreler tarafından, bombalı saldırıların ülkede uygulanan siyaset ile bağının kuruluyor olmasından rahatsız olan çevreler tarafından tehlike olarak görüldü” diye konuştu.

‘HALKIN HABER ALMA HAKKINA UYGUN DAVRANDIK’

Çetin, “ Basının bugünkü durumuna bir ipucudur. Bir kaç gazete dışında ne gazete, televizyon, radyo bıraktılar. Ne de dışarıda gazeteci. Basın meslek örgütleri 160 dolayında gazetecinin içeride olduğunu söylüyor. Hükümet ise onlar gazetecilikten içeride değil diyor. Gazetecilere yöneltilen sorular yaptıkları haberler ile ilgili, hükümet tekrar ediyor onlar gazetecilikten içeride değil. Bizim televizyonumuz yaptığı canlı yayınlar nedeni ile halkın haber alma hakkına uygun davrandığımız için yargılanıyor. Sizce hükümet bu davayı ve benzerlerini nasıl yorumlar. Soruyu şöyle soralım, onlarca televizyon, gazete ve radyonun kapatılmasına sessiz kalana basın kuruluşu denir mi? 160 dolayındaki gazetecinin haberini yapmayana, aylardır iddianamesiz gazetecilerin içerde tutulması karşısında sessiz kalana gazeteci denir mi?” dedi.

‘GÜN YALAN KARŞISINDA GERÇEĞİ SAVUNMA GÜNÜDÜR’

Hayatın Sesi televizyonuna açılan davanın ilk duruşmanın bugün saat 11.00’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüleceğini hatırlatan Çetin son olarak şunları söyledi: “Basın özgürlüğünden taraf olanların dayanışması ile aşabiliriz bu karanlık zamanları. Grevleri yasaklananların, sendikalaştığı için işten atılanların sahiplenmesi ile dur diyebiliriz adaletsizliklere. Televizyonumuz haberini yaptığı, sofrasına, çadırına konuk oldukları, onların desteği ile cevap vermemiz gerekli. Bu ülkenin çoğunluğu olduğumuzu bilmemiz gerekiyor, saat ekranlarımıza çıkan işçi ve emekçiler, bilim insanları, kadınlar, gençler, dernekler, siyasetçiler, sendika temsilcileri hepsinin listesi bu ülkenin geleceğinin önemli bir parçası. Kurdukları yaşaması için çaba sarf ettikleri Televizyonları ile dayanışma günüdür. Gün karanlık karşısında aydınlığı, yalan karşısında gerçeği savunma günüdür. Güzel günler, güneşli günler dayanışmayı büyütmekten geçiyor.”

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Ihraç eylemlerine katılan eğitimcilere ev hapsi verildi

SONRAKİ HABER

İzmir'i yağmur vurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa