22 Mayıs 2017 00:52

Direksiyona işçilerin geçme zamanı

'Türkiye işçi sınıfının yakın dönem mücadele deneyimleri' dosyamızın 8. gününde, 2015 Mayıs'ında yaşanan metal direnişine dönüp baktık.

Paylaş

Hazırlayan: Sinan CEVİZ

İnsanca yaşam ve insanca çalışma koşullarının sağlanması için “Birlik olmak mümkün mü?” sorusuna yanıtı dosyamızın ilk gününden bu yana Türkiye işçi sınıfı tarihindeki öne çıkan kimi örneklerle aktarmaya çalıştık. Dosyamızda ele alamadığımız aynı öneme sahip yüzlerce grev, direniş ve eylemlerin tamamı birlik olmak mümkün mü sorusuna çeşitli yönleriyle yanıt veriyor. Bugün de sermaye medyasının duyurmaktan ısrarla kaçındığı birçok direniş ve grev sürüyor. Bursa’da Gemlik Gübre, Kocaeli’de Yıldız Sunta, Trakya’da AC Elektrik, İstanbul’da COVERIS işçileri grevde, Şişecam işçileri ve İzmir’den Form Mukavva işçileri greve hazırlanıyor, PETKİM işçileri ayakta,... Sadece sözleşmeler de değil, kıdem tazminatının fona devredilmek istenmesi, iş mahkemeleri yasasında değişiklik yapılarak işçilerin hukuk mücadelesinin önünün kesilmeye çalışılması, OHAL’le gelen baskılar... Sorunlar büyüyor, işçilerin ekonomik ve demokratik talepleri yakıcılaşıyor. 

İşte sayfalara taşıdığımız/taşıyamadığımız tüm mücadele örnekleri bu taleplerin nasıl gerçekleştirileceğine ışık tutuyor. İşçiler, kendi talepleri etrafında birleştikleri, kendi fabrika/işyeri örgütlerini kurdukları ve birliklerini güçlendirdikleri takdirde başarıya giden yolun kapıları da açılıyor. Birlik korunamadığında ise işçilerin çalışma süreleri, ücretleri gibi temel haklarında hep kayıplar yaşadığına da sayısız kez tanıklık edilmiştir. 

YENİ SALDIRILAR KAPIDA

Emeklilik yaşını yükselten, taşeronlaştırma ve esnek çalışmayı yaygınlaştıran sermaye ve hükümet, şimdi de kıdem tazminatı hakkını “fon” ada altında gasp ederek işçileri bütünüyle güvencesizleştirmeye girişmiş durumda. Ayrıca tek tek işyerlerinde yaşanan çalışma koşullarının ağır olması ve ücretlerin düşüklüğü gibi bir çok saldırı ve hak gaspı karşısında henüz harekete geçmemiş ya da harekete geçse de deney ve tecrübeleri sınırlı bir çok işçi için “birlik nasıl sağlanır, işçileri kendi örgütleri nasıl kurulur, nasıl işler, birlik nasıl güçlendirilir” sorularının yanıtları hâlâ net değil. Patron, yasa, sendikal bürokrasi, kolluk gücü baskısı ve türlü oyunlarla başa çıkmak için anlık ses yükseltmenin ötesinde bir örgütlülüğe ihtiyaç olduğunu dosyamız boyunca yaşanan örneklerle aktarmaya çalıştık. 

2015 Mayıs ayında yaşanan ve sadece yakın dönem için değil, Türkiye işçi sınıfı tarihinin en önemli işçi hareketlerinden olan metal direnişi bu eksiklerin görülmesi, önümüzdeki dönem işçi hareketlerinin karakterinin anlaşılması ve hazırlıkların nasıl yapılması gerektiğinin kavranması açısından önemli.

Kısaca hatırlamak gerekirse Türk Metal’in MESS ile imzaladığı 3 yıllık satış sözleşmesi, metal fabrikalarında büyük tepkiye neden olmuş Renault merkezli başlayan eylemler, Renault, TOFAŞ, MAKO, Ototrim, Coşkunöz, Ford, Türk Traktör ve ORS’de fiili greve, onlarca fabrikada binlerce işçinin Türk Metal’den istifalarına, yürüyüşlere, tepki eylemlerine dönüşmüştü. İşçiler 3 talep ileri sürüyordu: “Sözleşme yenilensin, Türk Metal gitsin ve kimse eylemler nedeniyle işten atılmasın.” Kısmi kazanımlarla biten bu direnişin ardından Arçelik LG başta olmak üzere bir çok fabrikada eylemler, iş bırakmalar devam etti. 

Hiç şüphesiz bu eylemlerde kararlı duruşlarıyla başta metal olmak üzere tüm işçilere ilham veren Renalut işçileri oldu. Direnişin ardından yaptıkları ek zam eylemleri ülkenin pek çok yerinde ek zam direnişlerini tetikledi. MESS’ten ayrılarak EMİS’i kuran patronların fabrikalarında başlayan grevlerini, hükümetin yasak kararına rağmen, fili olarak sürdüren ve kazanım elde eden Birleşik Metal-İş üyesi işçiler; Düzce’de yine Türk Metal’in satış sözleşmesine karşı 3 gün iş bırakarak fabrikada direnen Teknorot işçileri, Renault işçilerinin izinden gittiklerini açıkladılar. Greve hazırlanan Şişecam işçileri de metal direnişini, Renault’yu ve Renault işçilerinin açtığı yoldan ilerlenen EMİS sözleşmesini örnek gösteriyor. 

İŞÇİNİN İRADESİ VE DEMOKRASİSİ 

Renault işçileri haklı ve meşru talepleri etrafından birleşmiş; yasaları, sendikal ve devlet bürokrasisinin her türlü oyalayıcılığını bir kenara atarak fiili mücadeleye girişmiş; işçi inisiyatifinin her aşamada belirleyici olması sayesinde engelleri bir bir aşmıştı. 

Peki Renault işçileri, onları diğer fabrikalara örnek hale getiren yolu nasıl açtılar? 

Her şeyden önce Renault’da geçmiş mücadele deneyimleriyle biriktirdiklerinin harekete geçmiş olması ve yeterli düzeyde olmasa da sınıf partisiyle/politikasıyla buluşması Renault işçilerinin yolunu bulmasında en etkili faktörlerdi. Zira bu sayede, sınıfın bir bütün deneyiminden beslenebilme olanağını elde ettiler. 

Renault işçileri, direnişten önce kurdukları ve direniş sırasında güçlendirdikleri bir işyeri komitesine sahipti. 6 bin işçinin çalıştığı fabrikada işçiler, her vardiyada en küçük üretim birimi olan ÜET’lerden temsilciler seçti ve bu temsilciler üzerinden sözcülerini belirledi. Her karar tüm işçilerle tartışılarak alındı, azınlık çoğunluğa uydu, ne yapılacaksa birlikte yapıldı. Seçilen sözcüler, işçiler adına karar almadı, sadece alınan kararı gerekli mercilere iletti. 

Karar alma süreçlerinde işlettikleri demokratik süreç, bugün bürokrasi tartışmalarının sürdüğü sendikaların nasıl bir yapıda olması gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi. Sendikacıların işçileri yönettiği değil işçilerin sendikaları yönettiği, sendikacıların işçilerin taleplerinin gerçekleşmesi için çalıştığı, seçilen yönetimlerin işçiler tarafından denetlendiği, sendikacıların tanınan ayrıcalıklarla işçilerden kopmadığı bir yapı... Yani sendikal örgütlülüğün işçilerin işyerinde kurdukları birliğe dayandığı, söz ve karar hakkının işçide olduğu sınıf sendikacılığının bir örneğini sergilediler. 

Bugün Şişecam ve MESS sözleşmelerine hazırlanan metal fabrikaları başta olmak üzere pek çok fabrikada, ileri işçilerin Renault’dan ve geçmiş dönem mücadelelerinden çıkardıkları dersle, komitelerin kurulması çağrısında bulunmasının başlıca nedeni budur. 

‘ZATEN BURADAYIZ’ MI?

Peki, bu örgütlülük kurulmasa olmaz mı? Direnişe çıkan pek çok fabrikada işçilerin söylediği gibi “Zaten hepimiz buradayız, komiteye gerek yok” mu? Bu sorunun yanıtı için Renault’nun izinden gittiği halde aynı başarıyı gösteremeyen fabrikalara bakmak yeterli. Zira bu fabrikaların hiçbirinde komite benzeri bir örgütlülük yoktu, baskılar karşısında bölünme ve dağılma yaşanması engellenemedi. Bunu bugün geldiği nokta açısından Renault işçileri için de söyleyebiliriz. Direnişin ardından kurulan komitenin işlevsizleştirilmesi, sözcülerin patronların ve Türk Metal’in de yönlendirmesiyle kendilerini işçilerin yerine koyması, patrona ve sendikal bürokrasiye diz çöktüren, kabus gördürten, onlarca vaatte bulunmasını sağlayan birliğin dağılmasına neden oldu. Bir işçinin bile işten atılmasına izin verilmeyen Renault’da işçi kıyımı yaşandı, Türk Metal’in yeniden geri gelmesi mümkün oldu. 

Bu süreçte “daha iyi olacak” umuduyla gidilen başka bir sendikanın da (Renault örneğinde bu Birleşik Metal-İş, TOFAŞ’ta Çelik-İş’tir) esas olan işçilerin iradesi değil de sendikacılar olduğunda sonucun değişmeyeceğini bir kez daha gösterdi. 

Başta Renault olmak üzere MESS kapsamındaki işçiler şimdi yeniden sözleşmeye hazırlanıyor. Rekor üzerine rekor kırılan, kâr oranları katlanarak artan, buna karşı çalışma koşullarının giderek ağırlaştığı fabrikaların işçileri kayıplarının karşılanmasını, direniş döneminde verilen vaatlerin yerine getirilmesini istiyor. Sadece metal işçileri değil, tüm sektörlerden işçiler insanca koşullarda çalışmak, insanca yaşanamaya yetecek ücret, güvenli bir gelecek istiyor. Bu talepler ancak ve ancak birleşen ve örgütlü hareket eden işçilerin eseri olabilir. Kazanımla ya da kayıpla sonuçlanan her bir mücadele bu gerçeği gösterir. 

MAYIS 2015: METAL FIRTINA

Metal işçilerinin en temel sorunu nedir sorusuna sendikal bürokrasi yanıtını vermek abartı olmaz. Sektörün önemli ve ana fabrikalarının işçileri Türk Metal’de örgütlü olmalarına rağmen ücretlerinin düşük olmasından ve TİS süreçlerine iradelerinin yansımamasından yakınmışlardır. Bu tablo zaman zaman metal işçilerinin öfkesinin patlamasına neden olmuştur. 

1989-90 bahar eylemlerinde yerini alan ve önemli kazanım elde eden metal işçileri sonraki yıllarda sendikal bürokrasinin etkisini artırması nedeniyle ciddi hak gaspları yaşamıştır. Yıl 1998’e geldiğinde ise işçilerin delege ve temsilcilik seçimleri yapılsın taleplerinin sendika tarafından ret edilmesi, istediği isimleri işçilere dayatması, sözleşme sürecinde işçinin iradesini tanımaması ve sözleşmede hak gasplarının yaşanması metal işçilerini harekete geçtiler. 

‘98 METAL İSYANI

Metal işçilerinin amiral gemisi olan Renault işçileri ‘98 yılında ellerini şaltere uzattılar ve binlerce işçi Bursa’da fabrikalarından çıkarak kent merkezine yürüdü. Kısa süre içerisinde eylemler yayılmış ülke genelinde on binlerce  işçi Türk Metal’den istifa etmişti. İşçiler öfkeliydi ama bir sonraki adımı nasıl atacaklarını belirlememişlerdi. Hal böyle olunca eylemleri başladığı hızla son buldu, öncü işçiler işten çıkarıldı, çıkarılmayanlarda sendikal bürokrasinin çarkı içine çekilerek silikleştirildi susturuldu. 

‘98 direnişi sonrasında işyerlerinde değişen bir şey olmadığı gibi işçilerin şikayet ettiği konular daha da derinleşti. Sendikal bürokrasi işçi iradesini hiçe saymaya devam etti ve sözleşmelerde işçiler hak kazanacağına kayıplar yaşadı.

2012: BOSCH İŞÇİLERİ

2012 yılına gelindiğinde bu devran böyle gitmez diyen bu kez Bosch işçileri oldu. “Türk Metal esaretine son” diyen Bosch işçileri sendikadan istifa ettiler ve DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasına üye oldular. Bu süre içerisinde Türk Metal işçilerin direncini kırma noktasından attığı birçok adımı oldu. Tehditler, eli sopalıların işçilere saldırması, İşçilerin karşı karşıya getirilmesi, milliyetçi şoven kışkırtmalar... “Tarafsızım” diyen patronun devreye girerek baskıyı artırması üzerine Bosch işçisinin mücadelesi sona erdi ve uzun süren mahkeme sürecinin ardından Türk Metal fabrikaya geri döndü. 

GREV, GREV...

2014 yılı yeni bir sözleşme yılıydı ve Türk Metal’in imzaladığı sözleşme işçilerin ücret artışları talepleri karşılamamış, düşük ücrete imza atmasının yanı sıra sözleşmeyi 3 yıllığına imzalamıştı. 3 yıllık sözleşmenin işçiler tarafından kabul edilir hiçbir tarafı yoktu. Türk Metal’in ardından Çelik-İş de aynı sözleşmeyi imzalarken, Birleşik Metal-İş üyesi işçiler ise 3 yıllık sözleşmeye kesinlikle hayır dedi. Gebze’de yapılan mitingde Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun konuşması işçiler tarafından sık sık “Grev, grev” diye kesildi. İşçi kararlıydı. Grev oylamalarından rekor “evet” çıktı. Ve grev başladı. İşçi kararlı, dayanışma büyüktü. Tüm metal işçilerinin gözü bu grevdeydi. Kimi patronlar, MESS’ten istifa ederek bağımsız sözleşme imzaladı. Bu patronlar daha sonra EMİS adı altında yeni bir patron sendikası kurdu. 

Grevin ikinci günü, 30 Ocak’ta hükümet grevi yasakladı. İşçiler mücadeleye devam edilmesini isterken, sendika yönetimi ise işçilere evlerine yolladı. Grev pankartları bizzat sendikacılar tarafından toplandı. İşyerlerinde mücadelesini sürdüren işçiler MESS sözleşmesinin üzerinde haklar kazandı. Sendikacıların bu tutumuna rağmen, elde edilen kazanımlar Türk Metal üyeleri tarafından bir kenara not edildi. 

2015 yılı Nisan ayında ise mahkeme sürecinin sona ermesinin ardından Türk Metal ile MESS arasından Bosch sözleşmesi imzalandı. Sözleşme bir süre önce imzalanan MESS grup sözleşmesine göre çok daha ileri haklar taşıyordu. Diğer fabrikaların işçileri, aynı sözleşmenin kendilerine de uygulanmasını istedi. 

EYLEMLER BAŞLADI

2015 Nisan aynın ortasında Renault ve TOFAŞ işçileri fabrikalarında eylemlere başladılar. Daha sonra bu sürece Bursa’da Mako işçileri de dahil oldu. İşçiler yemekhanede masalara vurma eyleminden sendika şubelerine yürümek gibi eylemlerle taleplerini ifade etmeye çalışıyorlardı. Eylemler giderek güçleniyor ve yayılıyordu. Sendika merkezine topluca giden işçiler taleplerini bir kez daha Türk Metal’e iletmiş ve karşılanmayacağı yanıtını almışlardı. 

5 Mayıs geldiğinde bir addım atılmaması üzerine işçiler Türk Metal’den istifalar başladı. İstifa dalgası ve eylemlerde giderek yayılıyordu. 14 Mayıs günü patron sendikası MESS işçilere bir kısa mesaj yolladı ve taleplerinin kabul edilemeyeceğini bildirdi. Ve amiral gemisi Renault işçileri harekete geçti. 14 Mayıs orta vardiyada iş durdurdular. Gece vardiyası ve sabah vardiyaları da eyleme dahil oldular. Bu ateş hızla yayıldı. 15 Mayıs günü TOFAŞ ve Coşkunöz işçileri de iş durdurdular. 18 Mayıs’ta Mako işçileri de iş bıraktı ve 20 Mayısta Bursa merkezli başlayan eylemler 20 Mayıstan sonra Eskişehir ve Kocaeli de kurulu Ford işçileri de eylemlere katıldılar. Sonraki günlerde Ankara’dan Türk Traktör işçileri Bursa’da Ototrim işçileri de şalteri indirdi. 

İşçilerin talepleri netti Türk Metal gidecek ve ücretlerine ek zam yapılacak, işçilerden hiç birinin işine son verilmeyecekti. Eylemler giderek yayılıyordu. İşyerlerinde iş durdurmayan fabrikalardaki işçilerde gelişmeleri yakından takip ediyor istifa dalgası sürüyordu. Burada adlarını geçirmediğimiz toplam 59 fabrikada eylemler yapıldı. Kiminde grev yapıldı, kiminde sadece sendikadan istifalar oldu. Bu eylemlere on binlerce işçi katıldı. 

Eylemler kısmi kazanımlarla sona erdi, MESS kapsamındaki tüm fabrikalara MESS parası adı altında binlerce lira dağıtıldı. 

METAL DİRENİŞİ BİTTİ EK ZAM EYLEMLERİ BAŞLADI

2015 Metal direnişinin bitmesinin hemen ardından aynı yılın son baharında asgari ücret tartışmaları başladı. 1 Kasım seçimlerinden yeni çıkılmıştı ve hükümet asgari ücreti AGİ dahil 1300 lira yaptı. Bu artış başta metal olmak üzere tüm işkollarında 8-10 yıllık işçilerle yeni işçilerin ücretlerinin asgari ücrette eşitlenmesini ve dolayısıyla ek zam eylemlerini de beraberinde getirdi. Öncülüğü Renault işçileri yaptı. İşe giriş ve çıkışlarda binlerce işçinin katıldığı yürüyüşler yapıldı. Eylemler kısa sürede tüm yurda yayıldı. Gaziantep’te Nakpilsa ve NAKSAN, Mersin Serbest Bölgede faaliyet gösteren Raysi ve Trent Tekstil işçileri direnişlerle ek zam talebini kabul ettirdi. İstanbul’da Koska, Kervan Gıda, Gebze’de Kroman Çelik, Trakya’da EGO ve daha bir çok il ve sanayi bölgesinde işçiler ek zam için eylemler yaptı. Eylemlerin yayılmasından korkan hükümet ve patronlar bu talebe öncülük eden Renault’ya yöneldi. Renault, fabrika içinde ve dışında polis ablukasına alındı, yürüyüş yapan işçilere biber gazıyla saldıran polis, çok sayıda işçiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan işçilere mahkemeye çıkarıldı, öncü işçiler birbiri ardına işten atıldı... Böylece Renault’daki ek zam mücadelesi polis zoruyla bastırılmış oldu. 

TEKNOROT İŞÇİSİ İSYAN ETTİ

Türk Metal üyesi TEKNOROT işçileri, 2017 yılında yapılacak sözleşmeden umutluydu. Borç içinde boğulan, çocuğunu okula harçlıksız yollayan işçi asgari ücretten kurtulmak istiyordu. Türk Metal yöneticileri de söz üzerine söz veriyor, “gemileri yaktık, greve hazır olun” diyordu. 8 Mayıs 2017’de işçiye sorulmadan sözleşmenin imzalandığı, işçinin yine asgari ücrete talim edeceği ortaya çıktı. 2015 metal direnişini ve Renault işçilerinin mücadelesini de takip etmiş olan işçiler, aynı şekilde 3 vardiyada üretimi durdurdu, işyerine kapandı. Türk Metal’den istifa eden işçiler, sözleşmenin yenilenmesini istedi. Ancak bir komiteleri yoktu, komite kurulması gerektiği önerilerine “Herkes burada komiteye gerek yok” yanıtı veriliyordu. Kadın erkek yaklaşık 1000 işçinin direnişi 3 gün sürdürdü. Sonunda emniyet devreye girdi. Emniyet müdürü, il alay komutanı ve patron ardı ardına işçilere seslendi. Daha sonra toplantıya geçildi. İşçiler önce 9, sonra kandırılırlar diyerek 30 işçiyi patronun yanına yolladı. Toplantıdan çıkan işçiler “Patron aileyiz diyor, eskisi gibi olalım diyor, imkanı olduğunda zam yapacağını söylüyor” açıklamalarını yaparken, kolluk güçleri de işçileri fabrikayı boşaltmaya zorladı. Karar alacak bir mekanizme olmayınca her kafadan bir ses çıktı, işçi bölündü, dağıldı ve direniş bitti. Daha ilk gün, rahatsızlığı olan işçiler ağır işlere verildi, işçilere uzun çalışma dayatıldı. İşçiler şimdi birliklerini güçlendirmek ve komitelerini kurmak için çaba gösteriyor.
 

ÖNCEKİ HABER

150 yıldır süren meslek risk altında

SONRAKİ HABER

'Onayımız alınmadan TİS’e imza atılamaz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...