02 Nisan 2017 01:03

Türkiye’nin Anayasa imtihanı

Şerif Karataş, Murat Sevinç’in ‘Türkiye’nin Anayasa imtihanı’ kitabını yazdı

Paylaş

Şerif KARATAŞ

Referanduma sayılı günler kaldı. AKP’nin, MHP’nin desteğiyle Meclisten gürültü patırtıyla geçirdiği Anayasa değişikliği 16 Nisan’da halkoyuna sunulacak. AKP ve MHP’nin hazırladığı ancak içeriğini tartışmaktan kaçındığı anayasa değişikliğiyle ilgili bilgilendirici ve yerinde eleştirilerin yapıldığı bir kitap yayımlandı. Referandum sürecinde kafasında soru işaretleri olan kararsızların okuması gereken kitapta, ‘hayır’ diyenler de gerekçelerini güçlendiriyor. Kitabın yazarının başına gelenlerse ülkede demokrasinin getirildiği noktaya dair çarpıcı bir örnek. Lafı dolandırmadan kitabın adını verelim: ‘Türkiye’nin Anayasa İmtihanı: Cumhurbaşkanlığı – Başkanlık Tartışması. Yazar 686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden ihraç edilen Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Murat Sevinç. İletişim Yayınlarından çıkan kitapta ‘partili cumhurbaşkanlığı’ adıyla halka sunulan anayasa değişikliği analiz ediliyor. Kitapta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin ağzından düşürmediği ‘Türk tipi’ başkanlık sisteminin arka planına projeksiyon tutuluyor. Sevinç bunu, günümüze kadar gelen anayasa tartışmalarının içerisinden çıkan ve sağın özellikle de AKP iktidarının son yıllarda ağzından düşürmediği ‘milli irade’ söylemiyle birlikte yapıyor. Yazar, analizlerini 1924, 1961 ve 1982 anayasalarında cumhurbaşkanının rolü, 2007’de anayasa değişikliği tartışmaları ve referanduma sunulan anayasa değişikliğine kadar gelen süreçlerin tarihsel dönemleriyle birlikte süzgeçten geçirerek okura sunuyor. 

GEREKÇEDE 1921 VE 1924 YOK

Referandumda oylanacak anayasa değişikliği için hükümetin sunduğu gerekçelere ilişkin eleştirilerde bulunan yazar şu soruları soruyor: “Öncelikle şu son derece ilginç ve tabii ‘manidar’ tercihten söz etmeli: Öneri sahipleri yalnızca 1961 ve 1982 Anayasaları’na değiniyor. Neden yalnızca iki anayasamızdan söz edilmiştir?... 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası’nın ortak noktası, darbe sonrası hazırlanmış olmaları... Gerekçenin yazarları 1921 ve 1924 Anayasaları’ndan neden hiç söz etmemişlerdir?” (s.100)

Eleştirilerini sürdüren Sevinç, “Gerekçeyi yazanlar, 1961 ile hesaplaşıyor. 1982 ise zorunluluktan anılıyor gibi. Zorunluluktan kasıt şu: 1982 Anayasası’nın anti demokratik düzenlemelerinden rahatsız bir iktidar, gerek bu hükümleri, gerekse Anayasa döneminde çıkarılmış olanlarca anti demokratik yasayı değiştirebildi. Örneğin bir yandan ‘% 10 seçim barajına’ sıkı sıkıya sarılıp diğer yandan ‘vesayetçi elitler’ ifadeleri ardında saklanmak doğrusu ikna edici bir tutum değil. (s.101-102)   

Gerekçe için 15 Temmuz darbe girişimine güçlü atıflarla anayasa değişikliği önerisine eleştiriler getiren Yazar, “...Devleti yönetenlerin 15 Temmuz kalkışmasının faillerini ‘devlet içine çöreklenmiş bir terör örgütü’ olarak tanımladığını ve bu tanımın 15 Temmuz gününü diğer askeri darbelerden farklı bir yere koyduğunu hatırlatmalı. Gerek 27 Mayıs gerekse 12 Eylül darbeleri, her ne kadar biri ‘genç subaylar hareketi’ diğeri ‘emir komuta zinciri içinde’ yapılmış olsa da, nitelikleri itibariyle 15 Temmuz’dan farklı... Türkiye hâlâ o darbecinin kurduğu hukuk sistemiyle (yalnızca anayasa değil, yüzlerce mevzuat parçası) yönetiliyor. Hâl böyleyken darbeler/ kalkışmalar arasında tutarsız karşılaştırmalar yapmamak gerek. Ayrıca 15 Temmuz kalkışmasının bastırılmasıyla, Anayasa değişiklik önerisinde cumhurbaşkanının yetkilerinin, parlamenter gelenekleri ortadan kaldıracak biçimde artırılması arasında herhangi bir bağ yok.” (s.104)

Yazar, değişiklik önerisinin anayasal düzeni bütün olarak değiştirebileceği konusunda uyarı yapıyor. 

SALT METİN ÜZERİNDEN TARTIŞMA DOĞRU DEĞİL

Anayasa tartışmalarını salt metin tartışması üzerinden yapmanın toplumu doğru yere götürmeyeceği uyarısında bulunan Murat Sevinç, “Türkiye’deki her siyasal sorun hukuk metinlerine havale ediliyor, hukuk yalnızca yazılı olandan ibaret sayılıyor ve tabii, kişiselleştiriyor. Hukuk tartışması ülkedeki sınıf mücadelesinden tümüyle bağımsız bir konuymuş gibi düşünülüp çalışılıyor” ifadelerini kullanıyor. 

Sevinç, değişiklik önerisinin kimler tarafından nasıl bir tartışma süreci sonunda ‘kaleme alındığının’ bilinmediğine vurgu yapıyor. Yazar kitabı yazma amacından bahsederken “Gürültüden duyulmayan seslerden biri daha olmak” dese de, gerek içeriği gerekse diliyle gürültüde duyulmayı fazlasıyla hak eden bir çalışma olarak öne çıkıyor. 

ÖNCEKİ HABER

Rusya ve İran, stratejik iş birliğini genişletiyor

SONRAKİ HABER

Empati üç köşeli bir bıçaktır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa