10 Şubat 2017 12:45

KANUN-İ ESASİ, II. ABDÜLHAMİD VE OSMANLI GENÇLİĞİNE DAİR…

Yani yeni anayasa tartışmalarının bir ayağını da geç Osmanlı dönemi, özellikle ilk ve tek anayasa Kanun-i Esasi dönemi oluşturuyor.

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ
ODTÜ Ankara

 

“Her ağızda Kanunu Esas-i lafı dolaşıyor. Başkentte (İstanbul) aydın kamuoyunun temsilcisi olan ve milletin çoğunluğunun -Müslüman ve Hristiyan- desteğine sahip softalar, onu (Kanunu Esasinin İlanı’nı) sağlamada çabalarından vazgeçemeyeceklerdir. Eğer sultan, istediklerini geri çevirecek olursa, kendisini tahttan indirme teşebbüsü önlenemez gibi görünüyor.”¹ Talebe-i Ulum isyanı sırasında İstanbul’da bulunan İngiliz elçisi Henry Eliot o dönem için İstanbul’u böyle yorumluyor. Benzer tartışmalarını bugün de görmek mümkün. Her ağızda yeni anayasa tartışması dolanıyor. Tartışmalar o kadar geniş bir alanda ilerliyor ki; II. Abdülhamid’in torunları da tartışmaya katılıyor. Bugünün parlamenter sisteminin onlara çok çektirdiğinden yakınıyorlar, reisimizi dedelerinin yalnızlığına bırakmamaya çağırıyorlar. Tabii dedeleri gibi belli başlı toprak parçalarını miras, gaza ve cihad hakkı aracılığıyla alma istençlerini dillendiriyorlar

 

GERİCİ VE FAŞİST BİR REJİMİN TEMELLERİ ATILIYOR

Yani yeni anayasa tartışmalarının bir ayağını da geç Osmanlı dönemi, özellikle ilk ve tek anayasa Kanun-i Esasi dönemi oluşturuyor. Zira AKP gençlik kolları sık sık II. Abdülhamid’i anma etkinlikleri düzenliyor, devletin bütün olanakları da bu etkinliğe üniversiteli ve liseli gençliğin katılması için seferber ediliyor. Yeni anayasa tartışmaları ile birlikte gerici, faşist bir rejimin temelleri atılmaya çalışılırken; II. Abdülhamid örneği, memleketi nasıl savunduğu dışarda ve içerde birçok düşman ile yeri geldiğinde tek başına savaştığını ve Kanun-i Esasi’nin “hızlı karar alma mekanizmalarını parçaladığını, düşmanlara karşı savaşın da bu yüzden zayıfladığı” propaganda ediliyor. Yani bugün için başta terör örgütleri olmak üzere, düşmana karşı yürütülen vatan savunmasında, anayasanın değişmesi ileri bir mevzi kazanma anlamına gelecektir, deniliyor. İnandırıcı mı? Değil ve bunun cevabını 1850’lerden 1908 Devrimi’ne Osmanlı gençliğinde aramak istedik. Osmanlı gençliğinin o dönemki eğilimleri nelerdir, siyasal faaliyetlere katılımları nerelerde ne düzeydedir? Memleketin gidişatına Kanun-i Esasi’ye, Meşrutiyet’e ne diyorlardı?

 

1850’Lİ VE 1860’LI YILLARDAKİ ÖĞRENCİ HAREKETLERİ

Osmanlı’da gençliğin siyasal faaliyete katılımını ele alırken, bu alandaki veri eksikliği nedeniyle sadece öğrenci gençliğin eylemlerini geniş kapsamlı değerlendirebiliyoruz. Öğrenci gençliğin içinde ise yüksek öğrenim gençliğinin görünür olduğunu söylemek mümkün. Osmanlı’da yüksek öğrenim gençliği yaş aralığını ele alırken 18-40 arasını ele almak gerekiyor, geç dönem açılan modern okulların aksine medreselerde eğitim 35-40’lı yaşlara kadar sürüyor.  İlk faaliyetler 1550 sıralarına gelindiğinde Osmanlı içindeki mevcut siyasal, ekonomik gerginliklerle birlikte medrese öğrencilerinin Anadolu’nun birçok vilayetinde 30, 40 bazen 150 kişilik gruplarla yürüyüş ve protesto gösterileri düzenlemesi ile başlıyor. Ama bizim odaklanacağımız yer daha çok 1850’li 60’lı yıllardaki öğrenci hareketleri.

“Bir iş yapamayan ve yaptığı işlerde de mütereddit olan hükümet aleyhinde tezahüratta bulunmuşlar, ‘İlim Göğe Yükseldi’ diye bağırarak bir medrese sırasını Beyazıt Camii’nin minarelerinden birine asmışlardır.”² Sufteler İsyanı diye bilinen öğrenci kıyamını Cavit Baysun bu şekilde tarif ediyor. Bu isyanın temel özelliği, medrese öğrencilerinin dini işleri bir yana bırakıp dünyevi işlere yönelmesi, memleket meselelerine müdahale eder durumda olması olarak tarihçilerin bir kısmı tarafından yorumlanmaktadır. Bu isyanın nedenleri olan savaş, ekonomik sıkıntılar ve medreseye özgü problemlere bakarsak bu kanının doğru olduğunu ifade etmek mümkün. Ardı sıra 1859 yılında gelen Kuleli Vakası’na ise Beyazıt ve Sinekli medreselerinden öğrenciler ile birlikte bazı hoca ve subayların içinde olduğunu ve Tanzimatçı Abdülaziz’in tahtan indirilmek istendiği biliniyor. Ahmet Bedevi Kuran bu olay hakkında ihtilalci bir örgüt olmasının yanı sıra sarayın aşırı israfına son vermek istemiyle kalkışıldığını ifade ediyor.³ Ve anayasa kabul edilmeden önceki son kıyam Talebe-i Ulum İsyanı/İsyanları… 10.000’i aşkın medreseli, padişahın oğlu İzzettin Efendi’nin yolunu kesip mevcut sadrazam ve şeyhülislam makamında görev değişikliğine gidilmesinin talep edildiği biliniyor. Makam ve taht kavgalarından kaynaklı bir isyan olduğu ifade edilse de, ayaklanmanın içeriğinde gerici ve milliyetçi eğilimler belirgin bir gerçek olsa da  bu kadar geniş medreseli gençlik grubunun savaş karşıtı ve ekonomik taleplerinin olmadığını söylemek mümkün değil gibi görünüyor. Artçı eylemleri ile birlikte devam edilen süreçte, gençliğin talepleri Kanun-i Esasi’nin ilanıyla bütünleşmiştir. Ancak bu zamana kadar hareketin içinde öne çıkmış, önderliğini yapmış gençler sürgünlere gönderilmiş, zindanlarda faili meçhul bir şekilde ölümlerin içinde kendilerini bulmuşlardır.

 

TÜM HALKA YÖNELİK BİR SALDIRI: İSTİMDAT DÖNEMİ

23 Aralık 1876’da II. Abdülhamid tahtta iken Kanun-i Esasi ile birlikte 2. Meşrutiyet’i ilan etmiş ve ilk defa Osmanlı’da padişahın egemenliği kısıtlanmış, bir meclis yönetime ortak edilmiştir. Anayasa tüm demokrasi talepleri, halkın ve gençliğin de içinde olduğu bir yönetim anlayışını ortaya koymaktan uzak olsa da egemenlik anlayışına daha ileri bir çizgiyle adım atmıştır. Dönem ortamında bu olay öğrenci gençlik içinde coşku ile karşılanmıştır. Ancak II. Abdülhamid tarafından hızlı karar alma mekanizmalarını yok ettiği, içerde ve dışarıda düşmanın bunu fırsat bildiği gerekçeleriyle meclis kapatılmış, anayasa askıya alınmış ve daha önceki baskılardan daha sarsıcı bir dönem “istibdat dönemi” başlamıştır. Kanun-i Esasi’yi istenç edinmiş ve daha iyi bir gelecek arzu eden gençlik yığınları bu askıya alma işlemine sessiz bir karşılık vermiştir. Fakat o dönem gençliğin içindeki taze örgütlenmeler gizli teşkilatlanma modülüne geçmiş ve faaliyetlerine devam etmişlerdir. İstibdat dönemi tüm halka yönelik bir saldırı niteliği taşırken gençlik de bundan nasibini almış, kurdukları gazeteler, dergiler ve dernekler anlık emirlerle yasaklanmış, kapatılmıştır. Bunlarda ısrar eden gençlik grupları vatan hainliğiyle suçlanıp sürgünlere ve zindanlara mahkûm edilmiştir. Gençlik içinde az da olsa sağlanmaya çalışılan ortaklık, dayanışma ve örgütlenme, parçalanmaya çalışılmış ve kısmen başarılı olmuştur. Herhangi bir hak talep etmek, gençliğin yönetime dair kendi sözünü söylemesi yasak hale gelmiştir. Bu dönem içinde gerek milliyetçi akımlardan etkilenmiş Türk milliyetine mensup gençler, gerek ilerici demokrat bir çizgi çekmek isteyen, gerek ise azınlık milliyetlere mensup gençlik grupları az rastlanan koşullar çerçevesinde dayanışmış faaliyetlerine devam etmiştir. Bu 1908 hareket ve devriminin ön koşulunu hazırlamış, ancak gençliğin verdiği mücadele orada da gerçek ve hak ettiği sonuçları alamamış, üretimde ortak olamamanın sonucunu yönetimde ortak olma mücadelesinde ağır bedeller vererek ödemiştir. Bu hareketlerinin devamı 1923’lere kadar devam etmiş, kısmi kazanımları ve mücadele istençleri, olumlu ve olumsuz yönleri ile bugüne değin miras kalmıştır.


Şimdiki yeni anayasa tartışmalarında, gençliğe örnek gösterilmek istenen II. Abdülhamid istibdatından, öncesi ve sonrasından Osmanlı gençliğine kalan ortadır. Medrese isyanlarından tutalım da 1850’de ayaklanmalara bakalım, göreceğimiz gençliğin her zaman (ister gerici-milliyetçi söylemleriyle, ister Osmanlı makam kavgalarıyla aldatılmış olsun) yönetime müdahale etme ihtiyacı ve eğilimi olmuştur. Bize propaganda edilen II. Abdülhamid ve torunlarının gericiliğinden ziyade budur.

 

NOT: Bu yazıda I. Meşrutiyet öncesi Osmanlı yüksek öğrenim gençliğinin ayaklanmalarına dair örneklere ve sonrasına dair yorumlara yer verdik. Ancak dergimizin sayfa vb. ile alakalı olarak bugünlerde böylesine amansızca tartıştırılmak ve yeni anayasayı bu noktalardan meşrulaştırmak gayesi ancak kısıtlı bir şekilde tartışma yürütmüş olduk. 

¹Ali Haydar Mithat, The Life of Midhat Pasha (London: John Murray LTC) . s. 81

²Cavit Baysun, Mustafa Reşit Paşa, Tanzimat I, (Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı, 1939, s. 742

³Ahmet Bedevi Kuran, İnkilap Tarihimiz ve İttihat ve Terakki (İstanbul: 1948), s. 20.

Yararlanılan Kaynaklar

Uluğ İğdemir, Kuleli Vak’ası Hakkında Bir Araştırma (Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi)

Yücel Aktar, İkinci Meşrutiye Dönemi Öğrenci Olayları, (İstanbul: İletişim Yayınları)

Mustafa Akdağ, Medreseli İsyanları, İktisat Fakültesi Mecmuası, 1 – 4, 1949. 361 -387

İlter Turan, Osmanlı İmparatorluğunun Son Döneminde Öğrenci Siyasal Faaliyeti, İktisat Fakültesi Mecmuası

E.F. Knight, The Awakening of Turkey (London: John Milne Co. 1909)

 

 

 

 

 

ÖNCEKİ HABER

İKİ İŞÇİ GENCİN MÜCADELESİ: İLHAN EMRE VE MEHMET ALİ ÖZPOLAT

SONRAKİ HABER

İŞSİZLİK HAKKINDA AKLIMIZDAKİ SORULAR

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...