Çay toplamadayız biz kızlar
Yaş çay üretimi denilince akla Doğu Karadeniz gelir. Doğu Karadeniz’de 207 binin üzerinde yaş çay üreticisi var. Aileleriyle ve yaş çay işçiliği yapanlarla birlikte 1 milyonun üzerinde insan yaş çay üretiminin öznesi. Mayıs ayında çay kampanyası başlayınca kadınıyla, erkeğiyle, çoluk çocu

Bugüne kadar, “Çay zamanı gelse de toplasak” diyerek mutlulukla o günü bekleyen pek duymadım. Genelde çay kampanyası başlamaya yakın herkes nasıl toplayacağını; toplamak bir tarafa, nasıl satacağını düşünür durur. Kimisi işçi ayarlamaya çalışır, kimisi topladığı çayı satmak için alım yerlerine taşıyacak bir araba ayarlamaya çalışır, ama her ne yapılırsa yapılsın çay toplayanlar sürekli görüştüğü arkadaşına bir süreliğine veda eder: “3 ay sonra görüşürüz. Çay bitmeden daha buralara gelemem.”
Sabah stresi
Çay toplarken sohbet etme şansı bulduğumuz Nihal Arslan, alım yerlerinde bazen komşularıyla bile tartıştıklarını söylüyor. Çay satarken uygulanan kontenjan uygulaması, çayını satamayan ya da zor satan üreticiler arasında da rekabet yaratıyor. En yakın komşusuyla bile tartışmak zorunda kaldığını Nihal abla, “Alım yerlerinde yaşadığımız en büyük sıkıntı satamamak. O çok sattı ben az sattım, derken müstahsiller arasında tartışma yaşanıyor. En iyi komşunla bile kötü olabiliyorsun bu durumda” sözleriyle ifade ediyor.
Sabahın ilk ışıklarıyla kalkar kalkmaz yaşadığı stresi anlatıyor Nihal abla: “Satabilecek miyiz, alacaklar mı, seçecekler mi diye sıkıntı çekmeye başlıyoruz.” ÇAYKUR’a çayını satamayan üretici, özellere gitmek zorunda kalıyor. Altında arabası olanlar bir nebze daha rahat. Çayını arabaya yüklüyor ve özel çay alım yerlerinin ya da fabrikaların yolunu tutuyor. Arabası olmayanlar, ya arabası olan birinden rica edecek ya da el arabalarıyla götürecek. Nihal abla ÇAYKUR’un kota ve kontenjan uygulamasının kendilerini bu gibi sıkıntılara sürüklediğini söylüyor. “Devlet almayınca herkes özele yükleniyor. Özel de kontenjan uygulamasına geçince, çayını satmak için haydi bakalım başka fabrikaya” diyor ve ekliyor: “Özellere yaş çay verdiğimizde paramızı hemen alamamak bir tarafa, çayımızı çok düşük paraya alıyor. O da bizi tamamen sefil duruma düşürüyor.” Özel çay fabrikalarına beş ton çay verince en az bir tonunun zarar olduğunu da anlatan Nihal abla, devletin üreticiyi özellere mahkûm bırakmasından şikâyetçi.
Dik patikalardan tırmanıp yanına ulaşabildiğimiz Neriman Bayraktar ise eşi ile birlikte çay topluyor. Çay topladıkları yer, ayakta durmakta bile zorlanılacak kadar dik. Tırmanırken çaylara tutunarak destek alabiliyorsunuz. Toplanan çaylar ise yuvarlanarak aşağıya indiriliyor.
Neriman Bayraktar sabah erkenden kalkarak çocukları okula gönderdiğini söylüyor. Ondan sonra ilk işi çaylığa gelmek ve çay toplamaya başlamak. En sıkıntılı işin satmak olduğunu anlatan Bayraktar şöyle devam ediyor. “Çayı topluyoruz ama günlük olarak satamıyoruz. Topladığımız çayı üç beş gün, bir o yana bir bu yana taşıyoruz. Kurumasın çürümesin diye kollamak zorunda kalıyoruz. Çayı günlük satamayınca böyle yapıyoruz.” Devletin kota ve kontenjan uygulamasından Neriman abla da şikâyetçi. Çayı her gün mecbur toplamak zorunda olduklarını anlatıyor. Çayın kaliteli olması için her gün toplanması gerektiğini söyleyen Bayraktar, “Hem üreticiden kalite bekliyorlar, hem çayı zamanında almıyorlar” diyor. Özellere verdikleri çayın parasını zamanında alamadıkları gibi bazı çay fabrikaları da yaş çay bedeli karşılığında kuru çay veriyor. Piyasadaki kuru çay fiyatından daha pahalı hesaplayarak verilen kuru çaylar üreticinin yine zarar etmesine yol açıyor.
Devlet kota koyuyor, özel yok pahasına alıyor
Biraz daha aşağıda çay toplayan Seyhan Bayraktar ise 15 gündür çay topladıklarını belirtiyor. Şimdi müzik eşliğinde çay toplayan Seyhan abla, 30 senedir çay üretiyor. Çay makasının sesine Karmate grubundan ezgiler karışıyor.
Bir süredir hasta olduğu için çay toplayamadığını anlatan Seyhan abla, eskiyi özlediğini belirtiyor. Eskiden kota ve kontenjan uygulaması yokken üreticinin de sıkıntıya girmediğini anlatan Seyhan abla, birkaç gündür üreticilerin eylemde olmasını ise olumlu görüyor. Alım yerlerine çay satmaya giden üreticilerden kontenjandan kaynaklı bir kilo bile fazla çay almadıklarını, özellerin ise zaten düşük fiyata çay aldıklarını, onu da bir ay sonra vereceklerini söylediklerini, ama bir sene para alamadıklarını belirtiyor. Seyhan ablanın üç çocuğu var. En büyüğü 21 yaşında. Şimdilerde çocukları annelerine yardım ediyor. Ama bunun 20 sene öncesi, çocuklar daha küçük olduğu zamanlarda da Seyhan abla yine çay toplarmış. O zamanı şöyle anlatıyor: “Çay başladığı zaman sabah erkenden kalkıyor, çocukları babaannelerine bırakıyordum. Şimdi büyüdüler de bana yardım ediyorlar.” Bütün çay üreticileri gibi Seyhan ablanın da çay parası ile ne yapacağı belli: “Markete vereceğim, elektriğiydi, suyuydu… çocuk okuyoruz… Cebimize hiçbir şey girmiyor” diyen Seyhan abla hükümete de kızgın. “Allahın çayına kota konur mu?” diyen Başbakan’ın yanlış yaptığını söyleyen Seyhan abla, “Yaptığı iş yanlış. Bir insan Rizeli olup da Rizeliye bu kadar çektirmesi çok yanlış” diyor.
Her şey bizim elimizden
Yirmi senedir çay üreticiliği yapan Meryem Çevuşoğlu’yla da çaylıkta çalışırken sohbet etme şansı bulduk. İki çocuğu var. Biri okuyor, biri çay toplamalarına yardım ediyor. O da eskiyi özlemiş. Çay zamanı çocuklarını ne yaptığını soruyorum. Şöyle anlatıyor: “Çocukları kimi zaman sırtıma alır, kimi zaman büyüklerimize bırakırdık, kimi zaman bahçede beşik kurup uyuturduk, kimi zaman evde uyurken çıkmak zorunda kalırdık.”
Çaylıktan çıkınca işinin bitmediğini anlatan Meryem abla evde de birçok işinin olduğunu söylüyor. Şu anda üç nüfus olduklarını anlatan Meryem abla evdeki işlerin de yapılması gerektiğini anlatarak şöyle devam ediyor. “Evdeki işleri de biz kadınlar yapıyoruz. Şu anda üç nüfusuz. Onların yemesi, içmesi var. Her şey bizim elimizden geçiyor” diyor. Çay toplamanın çok emek istediğini belirten Meryem abla, emeklerinin karşılığını alamadıklarını belirtiyor. Yağmurda olsa, çamur da olsa çayı dalından almak zorunda kaldıklarını belirten Meryem abla da özel sektörden çok şikâyetçi. Devlete satamadıklarını özele vermek zorunda kaldıklarını belirten Meryem abla, emek verdikleri çayın karşılığını alamadıklarını belirliyor. Çaydan aldıkları paranın sadece borçlara gittiğini belirten Meryem abla yeni bir yatırım yapmanın imkânsız olduğunu söylüyor. ÇAYKUR’un kota ve kontenjan uygulamasının ilk kez bu kadar erken başladığını belirten Meryem abla, “ilk defa kampanya açılır açılmaz kota ve kontenjanla karşılaştık. Bir de kalite aranıyor. Çay sertleştikten sonra nasıl bir kalite bulacaklar. Kalite aranıyorsa bu çayın 15 gün içinde toplanması gerekiyor” diyor.
Sorular ve cevaplar
Bahçede toplanan çayın satıldığı yerdeyiz, alım yerindeyiz. Çaylar kantara konulup üreticinin karnesine kilosu yazılıyor. Alım yerine çaylar seriliyor. Bir taraftan araba yükleniyor. Tartışma var. Elinde 300 kilo çayı kalan üretici çayı ÇAYKUR’a satmaya çalışıyor. Eksper, “Yapacak bir şey yok. Herkese kontenjan yazıyoruz” diyor. Özele verince gübre parasının bile çıkmadığını anlatan üretici biraz daha uğraşsa da çayını satamıyor.
Şimdi, ya birazdan çay toplanmaya gidilecek, ya da uzakta bir çay üreticisi çay topluyor. Çay üreticisinin kafasında sorular var: “Yarın alım yeri açık mı? Kaç kilo çayı ÇAYKUR’a verebiliriz? Özel çay fabrikalarına satmak için çayı nasıl taşıyacağız? Hangi özel fabrikaya verirsek daha az zarar ederiz? Kaç kilo çay toplamamız lazım?...”
Herkesin hemfikir olduğu bir şey var: “Çay tarımı eskisi gibi değil.”
Yerel gazetelerde ve internet sitelerinde kimilerinin masa başında yazdığı gibi “Birileri Rizelinin aklını karıştırmak için elinden geleni yapıyor, AKP’ye ve ÇAYKUR’a çamur atıyor” demek yerine, üreticiyi dinlemek gerek. Üreticinin tek bir sıkıntısından bahsetmeden taleplerini ve şikâyetlerini dile getirene “sus” demek, olsa olsa üreticinin sıkıntısı üzerinden fayda sağlayanın işidir. Üretici susarsa, kota mı kalkacak, kontenjana mı son verilecek yoksa özeller çay üreticilerinin emeğinin karşılığını mı verecek?
Üretici halinden memnun değilse, tavşankanı çay yapmak için kan ter içinde kalan üreticinin üzerinden kimler zengin oluyor? Üreticiler taleplerini daha örgütlü dillendirebilirse gelişmeleri göreceğiz. Ama susarsa zaten olanlar olacakların göstergesidir.
Evrensel'i Takip Et