05 Haziran 2012 09:38

Kadın kamu çalışanları sendikal süreçlerin ve toplu sözleşmenin neresinde?

1. Kamu çalışanlarının yarısını kadınların oluşturmasına rağmen sendikal süreçlerde kadın temsiliyetinin yeterli düzeyde olmadığını görüyoruz. Yönetim organları genellikle erkek çalışanlardan oluşuyor. Kadınlar sendikal temsiliyetten uzak duruyorlar Erkekler kadınların taleplerini yeterince anlayıp, anlatabilir mi? Kadınlar

Paylaş
Münire Çalışkan Tuğ

2. İş yerlerimizde kadın çalışan olmaktan kaynaklı yaşadığımız sorunlar var mı? Varsa nelerdir? Bu sorunları sendikalarımızla paylaşıyor muyuz? Sendikanızın kadın komisyonu var mı, siz bu komisyonda görev aldınız mı? Almadıysanız neden almadınız?
3. Üyesi olduğunuz sendika toplu sözleşme taleplerini belirlerken görüşlerinizi aldı mı? Özellikle kadın üyelerin, kadın olmaktan kaynaklı talepleri sizlere sorularak mı belirlendi?
4. Ortak grev çağrısındaki “Kadın emekçilere pozitif ayrımcılık” maddesini biraz açarsak, nedir bu pozitif ayrımcılık, neleri içerir sizce, ya da içermeli? Kadın çalışanlara yönelik hangi taleplerin toplu sözleşme kapsamına alınmasını istersiniz?
5. Sizce bundan sonra nasıl bir mücadele hattı izlenmeli, kadın çalışanlar bu mücadele hattının neresinde, hangi görevleri almalıdır?
Yukarıdaki sorular, çalıştığım okuldaki kadın çalışanlara yöneltildi. Çok da heyecanlanmıştım soruları hazırlarken. Acaba neler çıkacaktı, nasıl bir mücadele sürecini birlikte örecektik. Sendikalarımıza da görüş ve taleplerimizi sunacak, yönetim süreçlerinde yeterinde temsiliyet hakkı kullanamasak da “Bizim de sözümüz var, biz de çözüm üretiyoruz, bize de kulak verin, geleceğimizi birlikte kurgulayalım” diyecektik. Soruları hazırlayıp verdiğim 17 arkadaşımdan sadece birinden dönüş aldım. Birkaç defa sormama rağmen diğer arkadaşlarımdan bir sonuç alamadım.
Sessiz çığlıklar
Şaşkındım. Oysa hemen hemen hepsi genç kadınlardı. Bazılarının çocukları vardı bakılacak, bakıcılarla sorunlar yaşıyorlardı, çoğu da aynı sorunlara aday... İşyerlerinde kreşlere ihtiyaç vardı; ama bunu dillendirmediler. Sabahtan akşama kadar okulda, akşam da eve gittiklerinde yaşadıkları yüzlerce sorunları vardı; hiçbirinin çözümü için öneri sunmadılar. 4+4+4 diye andığımız eğitim sistemi; çocuk gelinler, çocuk anneler, okulsuz bırakılan kızlar yaratacaktı. Sabahtan akşama kadar kendi çocukları gibi kol kanat gerdikleri, birlikte aydınlık bir gelecek kurguladıkları kız öğrencilerinden bazıları hayallerine veda etmek zorunda kalacaklardı....
Başbakan “en az üç çocuk, kürtaj cinayettir ”diyor, kadınların bedenleri üzerinde kendini yetkili görüyor, onlarsa sadece kendi aralarındaki sohbetlerinde kızgınlıklarını ifade ediyor, sendikal örgütlülük içinde çözüm aramaktan uzak duruyorlardı. (Bu arada 23 Mayıs grevine büyük bir çoğunluğunun katılarak sessiz çığlıklarını yükselttiklerini de söylemeliyim) Uzak duruyorlardı; çünkü onlar şimdiye kadar hep karar süreçlerinin dışında kaldılar, tutuldular. Söyledikleri de çoğunlukla karşılık bulmadı zaten. Onlar da ev, iş, çocuk-hasta-yaşlı bakımı, yemek, mutfak, temizlikten başlarını kaldırıp, “Biz de varız, biz de yönetim süreçlerinde olacağız, hem de sizin kadar, belki daha da iyi işler yaparız” demediler, diyemediler.

Üye olmak yetmez
Ankete yanıt veren arkadaşım, “Kamu çalışanlarının, özellikle de kadın çalışanların yeterince örgütlü olduğunu düşünmüyorum. Sendikalara üye olmak örgütlü olmak değildir. Sendikal faaliyetlere cesaret edemeyen, bir şey olursa, tayinimiz çıkarsa, ceza alırsam, gibi korkular kadınları aktif çalışmadan uzak tutuyor. Ayrıca bazı sendika üyeliklerinin de çıkar amaçlı olduğunu düşünüyorum. 23 Mayıs grevine katılacağım, hepimizin, haklarımızı alabilmemiz için elimizi taşın altına koyması gerekir. Sendikaların önerdiği toplu sözleşme taleplerine hükümetin önerdiği zammı trajikomik buluyorum. Tasarrufsa önce yöneticiler kendi maaşlarından fedakârlık yapsınlar: Biz çalışanlar zaten her zaman tasarruflu yaşamak zorunda bırakıldık. Eğer bir bedel ödenecekse bu topyekun bir bedel olmalı. Bizi yönetenler kendi çıkarlarına siyaseti alet etmemelidir. Buna belediyeler de dahil. Esas amaç topluma hizmet olmalı. Bizleri yönetenler, halkın oylarıyla bu makamlara geldiler. Üstelik gece yarısı kararlarıyla maaşlarını istedikleri zaman, istedikleri kadar artırıyorlar. Kamu çalışanları fazla bir şey istemiyor, çalıştığının, emeğinin karşılığını istiyor. Alacağız da” diye düşüncelerini belirttikten sonra, kadınların aktif mücadelede yer alması konusunda ise, kadınların, kendisi de dâhil, sendikal temsiliyetlerden uzak durduğunu söyledikten sonra, “Kadınları engelleyen; ne yazık ki henüz aşamadığımız, kadın olmanın getirdiği, ya da kadın olduğu için ona dayatılan, çocuk büyütme, ev işleri, çalışma hayatının yorucu olmasıdır. Kadınlarla erkeklerin yaşamın her alanında eşit olması gerektiği düşüncesiyle, ev yönetimine erkeklerin de katılması, kadınları eve bağlı yaşamaktan kurtaracak, onları gelecekleriyle ilgili söz sahibi olacakları alanlara yöneltecektir” diyor.

Daha ne kadar bekleyeceğiz?
Biz kadınlar; doğuran, besleyen, büyüten, yani yaşamın diğer yarısı. Kendi varlığını çocuğuna, eşine, öğrencisine adayan, bu adanmışlık içinde kendini unutan, yok sayan kadınlar. Doğduklarından bu yana ataerkil sistemin de dayatmasıyla hep ikincil olan, üreten ama ürettiği üzerinde söz sahibi olamayan, olmaktan geri duran, çekinen, belki de korkan, gücünün farkına varamayan, varması her adımda engellenen ve buna ses çıkarmayan kadınlar. Elinin hamuruyla erkek işine karışması istenmeyen, eksik etek, saçı uzun, aklı kısa diye tanımlanan, yerinin,  kocasının ve çocuğunun yanı olarak gösterilen kadınlar. Her gün en sevdiklerimiz tarafından defalarca öldürülen bizler daha ne kadar bekleyeceğiz? Neyi, niçin bekleyeceğiz? Bekledikçe, geri çekildiğimizi görmüyor muyuz? Fransız İhtilalinde özgürlük için savaşan ama kürsü kullanmalarına izin verilmeyen kadınların sözlerine kulak vererek “Kadının idam sehpasına çıkma hakkı varsa, kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır” diyerek düşlediğimiz hayatı örmek için aktif mücadele içinde yerimizi almalıyız.

ÖNCEKİ HABER

TOPLUSÖZLEŞMELERDE KADIN EMEKÇİLER

SONRAKİ HABER

Bir çocuk kaç lira eder Başbakan?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...