05 Haziran 2012 08:43

Ancak biz değiştirebiliriz

Çorlu deresi artık hayat vermiyor; önce kirlendi, sonra öldü, şimdi de öldürüyor. Sağlık Mahallesi’nden geçen derenin etrafındaki bitkiler, hayvanlar ve insanlar bu durumdan ciddi biçimde etkileniyor. Çevresinde atıklarını dereye bırakan Deri Organize Sanayi ve başka fabrikalar bulunan mahalle halkı birçok sağlı

Ancak biz değiştirebiliriz
Paylaş
Elif Sağıroğlu / Songül Şensoy

Çorlu deresinden akan su, Karadeniz kıyısındaki Yıldız dağlarından doğan ve Pehlivanköy, Babaeski, Lüleburgaz ve Uzunköprü’den geçtikten sonra Saroz körfezine boşalan Ergene nehrine dökülüyor. Bu durum sadece mahallelileri değil, tüm Trakya’yı, burada yaşamasalar da bu topraklardan besin tüketen her kesimi tehdit ediyor. Dördüncü sınıf su olan Ergene Nehri, bilimsel çalışmalar sonrası Türkiye’nin en kirli nehri olarak kayıtlara geçmiş durumda.

Dere kanseri tetikliyor
Fabrikaların bıraktığı kimyasal atıklar nedeniyle simsiyah akan, çevresine ağır kokular yayan ve içinde canlı türü barındırmayan Çorlu deresinin, kanser risk faktörünü belirlemek için son yapılan hane halkı araştırması sonuçları, derenin kanser hastalıklarını tetiklediği ortaya koydu.
Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nın “Endüstri yoğun bölgede yaşayanlarda kanser sıklığı: Çorlu örneği” konulu araştırma çerçevesinde 641 hane ile yapılan anketin sonucuna göre, araştırma kapsamındaki hanelerdeki kanser vakalarının oranı yüzde 5,15. Ayrıca bu hanelerde yaşayanların, 49’u erkek ve 28’i kadın olmak üzere toplam 77 yakınını kanserden kaybettikleri saptandı.
Kirletenden çok, bu kirlilikle yüz yüze bırakılan mahalle sakinlerinin gördükleri zarar ve içinde yaşadıkları tehlike bir de anket sonuçlarıyla ifade edilmiş oldu. Yaşam alanlarını, havalarını kirleten bu derenin şimdi hayatlarını da tehdit etmeye başlaması mahallelide tedirginlik yaratıyor. Yıllardır yaşadıkları sıkıntılara eklenen endişeyi mahallede yaşayan kadınlardan dinledik.

Sabahları kokuyla uyandıklarını anlatan Perihan Alkan, kokudan özellikle de yazın çok rahatsız olduklarını, evlerinin önüne çıkamadıklarından yakınıyor ve sıkıntılarını şöyle dile getiriyor: “Dereden tüm mahallemiz şikâyetçi ama hiçbir şey yapmıyoruz. Bir ara imzalar alındı bizden derenin temizlenmesi için ama hiçbir sonuca ulaşılamadı. Biz de herkes gibi sağlıklı ve iyi yaşamak istiyoruz. Çocuklarım sürekli hastalanıyor. Daha çok çocuklarımız için endişeleniyoruz. Çocuğum astım hastası oldu küçük yaşta, alerjik rahatsızlıklar geçirdi. Doktora gittiğimizde bize ‘siz temiz yerde yaşamıyorsunuz’ dedi. Biz de temiz yerde yaşamak isterdik ama hiçbir yetkili burasıyla ilgilenmedi.”
Dışarıdan gelen misafirlerini ağırlarken yaşadığı sıkıntıyı, koku nedeniyle duyduğu mahcubiyetten söz eden Perihan, yağmur yağdığında evde uyuyamadıklarını, evi dereye yakın olduğu için taşmasından korktuklarını söylüyor, “mahallemizin alt yapısı da yok. Yağmur yağdığında kanalizasyonlardaki sular lavabolardan geri geliyor. Muhtar gelip bizi uyarıyor, selin olabileceğini söyleyip çekip gidiyor ama bunun için hiçbir önlem alınmıyor. Görülüyor ki bu durumu ancak biz değiştirebiliriz. Bunun için de ne gerekiyorsa yapılsın ben ve komşularım katılırız” diyor

Atıklar kapı önümüzde yakılıyor
Yasemin, “deri fabrikaları mahallemizin ortasında. Atıkları kapı önlerimizde yakılıyor ve etrafa yaydığı duman, kokusu bütün oksijenimizi yok ediyor. Mahallemizde, evimizde temiz hava alamıyoruz. Yapılan kanserle ilgili anket araştırmalarını duyduk. Şimdilik ailemde hastalık yok. Ama bu bundan sonrada olmayacağı anlamına gelmiyor, bunun farkındayım. Birçok televizyon bunun haberini yaptı ama hala yetkili biri gelip bunun için açıklama yapmadı ya da buna dair önlem almaya başlanmadı” diyerek düşüncelerini ifade ediyor.
Kapı önünde çocuklarıyla oturan bir başka mahalle sakini ise “kokuyla uyanıyoruz. Sizin de gördüğünüz gibi”, diyor ve evlerinin yanında yakılmış olan atık deri ve çöpleri gösteriyor, “pislik içinde yaşıyoruz. Burada yaşayan insanların kanser olmaması kaçınılamaz. ‘Biz yaşlandık artık’ diyoruz ve daha çok çocuklarımızı düşünüyoruz. Onları bu kirlilikten nasıl koruyacağız? Bunun için ne yapabiliriz? Komşularımızla ne zaman bir araya gelsek tartışıyoruz  bunu ama genellikle de tartışıp birbirimizle dertleşmekle kalıyoruz. Bunun için şimdiye kadar herhangi bir şikâyette de bulunmadık. Oturup yetiklilerimizin bu durumu görmelerini bekledik ki her şey ortada zaten. Görmemeleri ya da haberlerinin olmaması imkânsız. Ama bu duruma karşı ne yapılacaksa hepsine varım.”
Bu kirliliğin kansere neden olduğunu ortaya koyan araştırmalara birçok kanalda yer verildiğini ama bu durumu değiştirmek için hem mahalleli olarak kendilerinin, hem de yöneticilerin hiçbir şey yapmadıklarını ifade eden mahalle halkı artık bu durumu değiştirmek için harekete geçmek gerektiği konusunda hemfikir.
Söz dolaşıp sağlık mahallesinde, sağlık ve çevre meselesini buradaki kadınlardan dinleyecek olan Ekmek ve Gül programına geliyor “iyi olur böyle bir program” diyorlar “zaten bu sorun gelip birilerinin bizi dinlemesiyle olmuyor, bunlar da oldu geçmişte. Asıl mesele, biz mahalle sakinleri olarak bir araya gelip bu durumu nasıl çözeceğimizi konuşmadık hiç. Belki bu buluşma bu duruma da vesile olur”
 3 Haziran Pazar günü saat 14:00’te Hayat Televizyonun'da yayınlanan  “Ekmek ve Gül” programında Sağlık Mahalleli kadınlar, Çorlu deresinin yarattığı sorunları tartışmak ve nasıl çözeceklerini konuşmak için bir araya geliyorlar.

ÖNCEKİ HABER

SES: Kadını yok sayma anlayışı

SONRAKİ HABER

‘Bi daha gelmem’ dedi, evinde ağırladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...