01 Ekim 2016 10:38

Nasıl anlatacağız çocuklarımıza, bir fikriniz var mı? 

Okulun ilk günü ve kızım ilkokul birinci sınıfa başlıyor. Devlet okulunu seçiyoruz, özel okula karşıyız...

Paylaş

Sevil SERT
Okulun ilk günü ve kızım ilkokul birinci sınıfa başlıyor. Devlet okulunu seçiyoruz, özel okula karşıyız. Paranın gücünü değil insanın, doğanın ve sevginin gücünü öğretmek istiyoruz. Devlet okuluna göndermekle doğru mu yapıyoruz? Zaman gösterecek.
Heyecanla okula girdiğimizde kızımın yüzünde beliren dehşet içimi burkuyor. Değil mi ki bu dünyadaki en tatlı, en güzel, en değerli çocuk benim çocuğum! Bu duygunun o an orada olan tüm anne ve babalara ait olduğunu biliyorum. Hepimiz birer kuluçkaya yatmış tavuk edası ile dolaşıyoruz okul içinde. 
- Anne neden bu kadar kalabalık! Beni bırakmazsın değil mi?
- Kalabalık çünkü bizim gibi tüm anne babalar, ablalar, teyzeler, ananeler gelmiş Defnecim. Herkes merak ediyor okula başlayan çocuklarının ilk gününü. Merak etme sana söylemeden asla gitmem.
- Tamam.
Zar zor bulunan tören sırası, sonra sınıfta nefes almanın bile zor olduğu kalabalığın içinde durup onun kaygısını hafifletmek ama bir yandan orada çok durmanın onun kaygılarını ve ayrılma sürecini zorlaştıracağını bilmek… Duygu ile aklın çatışması. Gitmeliyiz, onu bu yeni serüveninde daha güçlü olması için bırakmalıyız.
Birkaç gün kalabalığın ne zaman biteceğini soran, bir yandan arkadaşlarına, öğretmenine alışmaya çalışan minik yürek her gün heyecanla yanıtlıyor “Okulda ne yaptınız, eğlendin mi?” sorumuzu. “Çok eğlenceli” cevabı yüreğimizi biraz olsun serinletiyor.
Dördüncü gün... 
- Anne! Öğretmenim bunu anne babana götür, dedi.
- Neymiş o?
- Bilmem. Size vermem gerekiyormuş. 
Bütün süreç boyunca o minik kalbini korumaya çalıştığımız, görüntülerini seyrettirmediğimiz, kısa anlarda şahit olduklarıyla bile binlerce soru soran o en tatlı, en güzel, en değerli çocuğun eline tutuşturulan broşür… “Sen kimsin ki kimi neden koruyorsun?” dercesine görmesine engel olduğumuz tüm görüntüler eline verilmişti. Tek şansımız okuma ve yazma bilmemesiydi, en azından yazıları okuyamadı. Resimler yeterli dehşeti sağladı maalesef.
- Anne, neden bu çocuklar yerde yatıyor? Neden üstlerinde Atatürk bayrağı var? Öğretmenim neden size vermemi istedi? Yazılarda ne yazıyor? 
Soruları cevapladım mı? Hayır. Sadece “Bizi ilgilendirmeyen şeyler var ve öğretmenine geri vereceğiz” diyebildim. 
Devletin ilkokullara ödenek ayırmadığı başka bir ülke var mıdır bilmiyorum, ama ödenek yoksa da siyasi propaganda var.  O broşürü başka hiçbir yerde almayacağımızı bilen siyasi erk, dağıtım konusunda çocukları alet etmekten kaçınmıyor. Öğretmenleri kullanması ve onların biraz mecburiyetten biraz önemsememesinden bunları o minicik ellere teslim etmesi ne acı. Bu acıyı hisseden, ciddiye alan, adına ‘veli’ denen biz anne babalardan kaçımız tepki verdik? Kaçımız “Çocuğuma bunu ve buna benzer şeyleri veremezsiniz, bu bir siyasi propaganda aracı!” dedik, diyebildik.  
Ve neden bir veli daha çıkıp sormuyor hesabını? Saf yürekleri ile dünyayı anlamaya çalışan, taraf olmanın anlamını bile bilmeden minicik ellerine verilen o broşürle taraf yapılmaya çalışılan çocuklarımıza bunları veremezsiniz demiyor?
Temmuz ortasından beri ülkede yaşananları ileride nasıl anlatacağız çocuklarımıza, bir fikriniz var mı? Yaşanan neydi? O geceden sonra yaşananlar nedir? Tarihin sayfalarında nasıl yer alacak tüm bunlar? Filler tepişti çimenler ezildi. Hep ezilen neden bizleriz? Neden değişmiyor dünya iyiye güzele? 
- Anne, iyiler kötüleri hep yener, değil mi?
- Evet annecim, hep yener!

ÖNCEKİ HABER

‘Tipin fazla Türk ne işin var HDP’de deyip tutukladılar’

SONRAKİ HABER

Sen yoksan bir eksiğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...